Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/541 E. 2021/339 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/541 Esas
KARAR NO: 2021/339
KARAR TARİHİ: 16/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan—-müvekkili şirketi bünyesinde —- tarihinden itibaren ana vezne sorumlusu olarak, ——tarihinden itibaren hasta kabul görevlisi olarak çalıştığını, davalıların iş akdinin müvekkili şirketi tarafından 4857 sayılı İş Kanunu 25. Maddesi gereği feshedildiğini, davalıların müvekkili şirkette çalıştığı süre boyunca hayatın olağan akışına aykırı olan ve bariz şüphe oluşturacak kasa işlemleri gerçekleştirdiğini, yapılan kontroller ve incelemelerde davalıların hasta ödeme işlemleri, iptal işlemleri, uygulanan indirimler ve ücret iadeleri hakkında gerçek durumu yansıtmayacak şekilde kasıtlı değişiklikler yaptıklarının ortaya çıktığını, davalıların çoğu zaman —– yapılan işlemler hakkında kesin faturaları ve sisteme girilen tahsilat işlemlerini ilgili belgeler hastaya teslim edildikten sonra işletmenin hasta kayıt sistemi üzerinden iptal ettiklerini, davalıların rahim dinlendirme adı verilen hizmeti medikal sebepler neticesinde iptal edilmiş gibi göstererek —– tahsil edilen ücretleri müvekkili şirketin kasası yerine kendi uhdesine aldıklarını, bu işlemden toplam—–kazanç sağladıklarını, yumurta toplama adlı hizmetin fiyatı ile ilgili manipülasyonlar yaparak kendilerine h0aksız kazanç sağladıklarını, müvekkili kurumun yalnızca sağlık hizmetinde çalışanlara uyguladığı indirimi diğer hastalara da uygulayarak ve daha sonrasında da hizmetlerdin işlem ve fatura iptallerini yapmak suretiyle indirimli olarak aynı işlemleri girdiği ve aradaki tahsil edilen tutar olan toplam —- haksız kazanç sağladığı, intralipid serum aldı işlemin iptalinden ——- haksız kazanç sağladıklarını, müvekkili şirketin kullandığı otomasyon sisteminde her bir çalışana ait ve özel olmak üzere hesap ve şifre verdiğini, davalıların üstlerinden izin almaksızın başka çalışanların şifre ve isimleriyle işlem yaptıklarını, iptal edilen işlemlere dair sistemde açıklamalar ve notlar oluşturduklarının tespit edildiğini, davalı—– yapılan görüşmede yaptığı usulsüz işlemleri kabul ettiğini, aynı şekilde —— kasa açığına kendisinin sebebiyet verdiğini itiraf ettiğini, bu açığı ödediğini ve çalışmasına devam ettiğini beyanla davalıların kendilerine verilen görev ve yetkileri kötüye kullanarak müvekkili şirketi uğratmış oldukları —- zararın davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar tarafından dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
———- Karar sayılı karar ile ”Somut uyuşmazlıkta, davacı şirketin davalılarca görevi kötüye kullanma haksız kazanç elde etmek suretiyle zimmetlerine para geçirme suretiyle haksız fiillerinden kaynaklı, şirketin uğradığı zararların tazmini talep edilmektedir. Dolayısıyla, her ne kadar taraflar arasında bir hizmet (iş) ilişkisinden bahsedilmiş olsa da, tazmini talep edilen zararın kaynağının 7036 sayılı iş mahkemeleri kanunu kapsamında iş mahkemeleri görevine giren ”iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan” bir uyuşmazlık olmadığı, davalıların güveni kötüye kullanma zimmet iddialarına dayalı haksız fiillerinden kaynaklı zarar tazmini uyuşmazlığı olduğu; davacı şirketin gerek tüzel kişiliği gerekse de uğradığı iddia edilen zararın da ticari işletmesinden kaynaklı ticari kayıtları doğrultusunda tespit edilebilirliği yani ticari bir zarar oluşturacağı, bu noktada da 6335 sayılı yasanın 2. Maddesi ile TTK’nın 5/3 maddesinde “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmü bulunduğu bu nedenle mahkememiz ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkisinin görev ilişkisine dönüştüğü, bütün olarak değerlendirildiğinde somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevsiz olduğu, sözleşmeden ya da kanundan değil, haksız bir eylemden kaynaklı ticari bir zararın tazmini içerikli talep de, görevli mahkemenin ——— olduğu kanaatine varılmıştır.” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir.
Dava, haksız fiilden kaynaklı tazminat davasıdır.
Davalıların tacir olduğuna dair herhangi bir iddia ve delil bulunmamaktadır. Davacı, ticari şirket olması sebebiyle tacirdir.
Sonuç itibariyle yukarıda açıklanan sebeplerle; davanın haksız fiilden kaynaklı tazminat davası olduğu, zararın ticari işletmeye ait olması ve ticari kayıtlar doğrultusunda tespit edilebileceği hususu davaya ticari dava niteliği kazandırmayacağı, davalıların tacir olmadığı, dolayısıyla nispi ticari dava olamayacağı, Ticaret Kanununda düzenlenen hususlara ilişkin bir davada olmadığından mutlak ticari dava olmayacağı, dolayısıyla davanın Ticaret Mahkemesinin bakacağı davalardan olmadığı, Mahkememizin görevsizliği, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu tespit edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-Davaya bakmaya —— Asliye Hukuk Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca,kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——- Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ——- Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.16/04/2021