Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/522 E. 2020/136 K. 10.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/522 Esas
KARAR NO: 2020/136
DAVA: Sözleşmenin İptali ve Bedel İadesi
DAVA TARİHİ: 18/01/2019
KARAR TARİHİ: 10/03/2020
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali ve Bedel İadesi davasının yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı … ile davalı şirket arasında ——— tariinde hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi adı altında resmi yolla yapılmayan adi yazılı devre mülk sözleşmesi imzalandığını, sözkonusu daireye ilişkin bu sözleşmeyi yaptığı sırada amacının yatırım yapmak olduğunu, yani taksitli olarak ——– yılı itibariyle bu dairenin tapusunu almak ve sonrasında ise kiralamak veya satmak yoluyla belli bir kazanç sağlamaya çalışmak niyetiyle bu sözleşmeyi imzaladığını, müvekkilinin davalı şirketten tarafından kandırma tutumundan ötürü mağdur edildiğini, davalı şirket ve müvekkili arasında yapılan devre mülk sözleşmesinin feshedilmesini, müvekkili ile davalı şirket ————–tarihli devre mülk satış sözleşmesi gereğince peşin olarak ödemiş bulunan ——— TL için ihtarın çekilmiş olduğu ———— tarihinden başlayacak şekilde en yüksek yasal faizi ile tahsilini, davalı tarafın elindeki senetlerin iptalini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
———. Tüketici Mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Taraflar arasında haricen hisseli gayri menkul satış sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), ——- (m.31), ———-Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6502 sayılı Kanun’un 3/1 maddesine göre;
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, ifade etmektedir.
Somut olayda davacı tüketicidir. Taraflar arasında haricen yapılan hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi ise bir tüketici işlemine vücut vermektedir.
Taraflar arasında yapılan sözleşme, Türk Ticaret Kanunu ve diğer özel kanunlar kapsamında mutlak bir ticari davaya konu olmayacaktır.
Öte yandan, davalı taraf ticaret şirketi olduğundan bir tacir (ticari işletme işleten) olsa da davacı tacir olmayıp davacının ticari işletmesini ilgilendiren bir husus eldeki uyuşmazlıkta sözkonusu değildir. Bu sebeple somut uyuşmazlıkta bir nispi ticari davadan bahsedilemez.
Davacı tüketicinin, davalı şirketten edindiği/edineceği devre mülkü, sonrasında ne şekilde tasarruf edeceği veyahut da tasarruf etmeyi planlaması, dava konusu işlemi bir tüketici işlemi olmaktan çıkarmayacaktır.
Hâlböyleyken; davacının tüketici, aradaki hukuki işlemin de bir tüketici işlemi olduğu gözetilerek eldeki davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya ———- Tüketici Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Kararın kesinleşmesini müteakip merci tayini için dosyanın —– Adliye Mahkemesi —- Hukuk Dairesine gönderilmesine,
4-)Yargılama giderinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde———— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı 10/03/2020