Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/480 E. 2020/84 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/480 Esas
KARAR NO: 2020/84
DAVA: Tazminat (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2019
KARAR TARİHİ: 12/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ.
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Davalılar hileli yollardan müvekkil Kooperatifi ve üyelerini zarara uğrattıkları gibi, elde ettikleri menfaatleri de baştan itibaren mal kaçırma kastıyla hareket ettiklerinden kendi uhdelerine geçirmeyerek yakın akrabaları adına taşınmaz kaydı gerçekleştirdiklerini, tüm davalılar ile davalıların yakın akrabaları adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ve yine davalılardan ————- adına kayıtlı taşınmazı, mal kaçırmak kastıyla satışını gerçekleştirmiş olduğundan; ————–daire üzerinde ihtiyati tedbir konulmasına ve yine ——————— üzerinde veya davalılara ait başta ————————– kain taşınmazlar ile yine adlarına kayıtlı diğer taşınmazların tespit edilerek, üzerlerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, şimdilik harca esas olmak üzere ———- TL belirsiz tazminat alacaklarının, davalıların zarar verdikleri tarihlerden itibaren en yüksek banka ——– ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini, alacağın teminat altına alınması açısından; tüm davalılar ile davalıların yakın akrabaları adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ve yine davalılardan ————- adına kayıtlı taşınmazı, mal kaçırmak kastıyla satışını gerçekleştirmiş olduğundan; ———– arsa üzerinde ——– no’lu daire üzerinde ihtiyati tedbir konulmasına ve yine ———– üzerinde veya davalılara ait başta————- kain taşınmazlar ile yine adlarına kayıtlı diğer taşınmazların tespit edilerek üzerlerine ihtiyati tedbir konulmasını, Türk Medeni Kanun uyarınca tapu kayıtları üzerine “davalıdır şerhi” konulmasını, yargılama giderleri ile ilam vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın TTK 560. maddesi gereği zamanaşımına uğradığını, kooperatifin son genel kurulunun yapıldığını, davalıların ibra edildiğini, dava dilekçesinde iddia edilen hususların daha önceki genel kurullarda konuşulup tartışıldığını, karar alındığını ve davalıların ibra edildiğini, defterlerin teslim edilmediği iddiasının doğru olmadığını, tüm belgelerin yeni seçilen yönetici ———– götürüldüğünü, tutulan tutanağın ——– tarafından sonra imzalayacağından bahisle davalı …’e iade edildiğini, bu konuda tanık delili bulunduğunu, daha sonra defterlerin muhasebeci tarafndan tutanak ile yöneticiye teslim edildiğini, defterlerin usulüne uygun tutulmadığı iddiasının yerinde olmadığını, kooperatif kasasında açık olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, toplanan paranın bir kısmının şerefiye parası olarak dağıtıldığını, bir kısmının da ————tutanağnıdan anlaşıacağı üzere oybirliği ile ——— dairenin kombi alımı dağalgaz, su, elektrik abone işlemleri ve tapu masraflarına ayrılmasına karar verildiğini, kombi alımı için müteahhide ödeme yapıldığını, toplanan paraların bir kısmının toplantı masraflarına, bir kısmının kooperatif muhasebecisine, bir kısmının ise kooperatif için gidilen ——-yolculuklarına harcandığını, ayrıca———– cebinden de masraflar yaptığını, özetle herbir kooperatif üyesinin cebinden çıkan ——— TL ile daire sahibi olduğunu, ——– üye iken üyeliğini ——— devrettiğini, şerefiye payının ————alındığını iddiaların doğru olmadığını, müflis —— yapılan sözleşmenin tüm üyelerin kabulü ile yapıldğını, sonradan bu müteahhidin iflas ettiğini, onun inşaatı belli bir aşamaya getirdiğini, bu işin —-daireye karşılık geldiği için —— dairenin tapusunun verildiğini, o tarihteki genel kurulda bu hususun görüşüldüğünü ve kimsenin itiraz etmediğini, mütehhadin iflas dairesine sanki kooperatiften alacaklarını alamamış gibi yalan beyanda bulunduğunu, iflas dairesinin bir kısım taleplerde bulunmakta ise de, davalıların herhangi bir kusurunun bulunmadığını, 2. yüklenici bulunarak sözleşme yapıldığını, dairelerin üyelere teslim edildiğini, bu yüklenici ile yapılan sözleşmede 18. maddesinde iflas ideresinin davacı kooperatiften isteyeceği ödemeyi sair masrafları yüklenici tarfından ödeneceğinin kararlıştırıldığını, kooperatifin yükleniciye dava açması gerektiğini, belediyenin davacıya kestiği para cezalarını yüklenici şirketçe ödendiği, kooperatifin bir zararının bulunmadığını, yeni yöneticilerin kötü niyetli olduğnu, bir kısım üyelerin imzalarının sahte olduğu iddiası konusunda davacıların haberlerinin bulunmadığını, kusurlarının bulunmadığını, zamanaşımının da geçmiş olduğunu, belirtip, öncelikle zamanaşımı nendeniyle davanın reddini, haksız ve yersiz davanın reddini, ———- tarihli genel —————–kararı ile taleplerin zamanşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce iddia ve dosya içeriğinin değerlendirilmesinde : ‘Davalıların yönetimde bulundukları ———– defterlerini usülune uygun tutmadığı, usulsüzlük yapıldığı, kasada açık olduğu, dava dışı—————-ilişkilerde kooperatifi zarara uğratıldığından bahisle davalılardan tazminat istemine’ ilişkindir.
——- tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”
TTK’nin 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6102 Sayılı TTK”nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesi arabuluculuğa tabi ticari davaların bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, bu davaların türü itibariyle arabuluculuğa gidilmesi zorunludur.
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri içerisinde en fazla kullanılan sistemlerden birisi olan arabuluculuk, ülkemizde de —— yılı ——– ayından itibaren başarı ile uygulanmaktadır. Bunu gören kanun koyucu, ülkemizde de bu alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemini geliştirmek amacıyla bir seçim yaparak bir miktar paranın ödenmesine yönelik alacak ve tazminat davalarında da arabuluculuk sistemini zorunlu kılmıştır. Bilindiği üzere Mahkemelerin görevi Kanunla belirlenir. Kanun koyucu konusu bir miktar para alacağı olan davalarında zorunlu arabulucuk çözüm yöntemine başvurmayı zorunlu kılmıştır. Bu durumda tüm kurumlar gibi Mahkemelerin de hukuki değerlendirme yaparken Kanun Koyucunun iradesine uygun hareket etmeleri gereklidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirileceği belirlenmiş, 5. maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), —- Kanunu (m.31), ———- Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
1163 sayılı kooperatifler kanunu 98 maddesi “Bu kanunda aksine açıklama olmıyan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.” şeklindeki düzenlemesi ve aynı yasanın davaların niteliği ve muhakeme usulünü belirleyen 99. maddesinin “Bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır. Bu davalarda basit muhakeme usulü uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, eldeki davanın ticari dava olduğunda herhangi bir duraksama yoktur. Aksinin kabulü halinde, bu davanın TTK 5. maddesi gereği Mahkememizin görevinde olmaması gerekir. Bu durumda eldeki davanın ticari bir dava olduğu, bir miktar paranın tahsiline ilişkin tazminat talebini içerdiği anlaşılmakla, işbu dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması, 7155 sayılı Kanun’un 20. Maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A ve HMK’nin 114/2. Madde1eri uyarınca dava şartı olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup-olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” (HMK115.md.) 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi uyarınca “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi” gerekmektedir.
Bu nedenle, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, TTK’nin 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi, HMK’nin 114/(2) ve 115. Maddeleri uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmasına ilişkin dava şartı noksanlığından USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gereken 54,40 TL harcın peşin alınan 1.024,65 TL harçtan mahsubu ile, fazla alınan 970,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine;
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına;
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. Tarihinde yürürlükte bulunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılara ödenmesine;
5-Gider avansından artın kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine;
Dair, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 12/02/2020