Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/343 E. 2023/304 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/343 Esas
KARAR NO: 2023/304 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 07/12/2018
KARAR TARİHİ: 30/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin, 1999 sonu 2000 yılının başında davalı şirketin yetkilisi ——- ile anlaşarak ipotek değerlemesi için davalı şirket ile çalışmaya başladığını, müvekkilinin 2000-2016 yılları arasında 16 yıl kesintisiz teminat olarak alınacak taşınmazların önce değerlemesini yaptığını, ——- görevden ayrılmasından sonra da yöneticilerin bilgisi dahilinde ipotek alımının, rehin koyma işlemlerini yürüttüğünü, verilen yetkiye dayanarak bizzat sonuçlandırdığını, bu süreçte ücretinin 2016 yılına kadar fatura karşılığında kendisine ödendiğini, 2016 yılından sonra müvekkiline bilgi verilmeden sırasıyla gayrimenkul değerleme, ipotek alımının, rehin koyma işlemlerinın davalı şirketçe başka firmalara/kişilere yaptırılmaya başlandığını, bu durumun 2016 yılı içerisinde devam ettiğini ve halen devam etmekte olduğunu, yine 2016-2017 yılları içerisinde müvekkilinin bir kısım hizmetlerinin karşılığı olan bedeli almak için gönderilen bazı faturaları, “geçen seneden fazlasını ödemeyiz” denilerek davalı şirket ——- tarafından hiçbir neden gösterilmeden yıl sonunda iade edildiğini, iade edilen faturaların bir kısmının 2017 yılının başında yeniden düzenlenerek davalı şirkete gönderildiğini, şirketçe bu faturaların da “tarafımızdan ödenmeyecektir” notu düşülerek yasal süresi geçtikten sonra 2017 yılında iade edildiğini, müvekkilinin, 2017 yılının sonunda sorduğu “2018 yılında birlikte çalışacak mıyız ?” sorusunun yanıtlanmadığını, böylece müvekkilinin davalı şirket ile olan ilişiğinin sessiz kalınarak kesilmeye çalışıldığını ve neticede de 2018/Mayıs ayında yapılan genel müdür yardımcısının da olduğu toplantıda sözlü olarak kesildiğini, müvekkilinin 2017 yılı içerisinde yaptığı işlere ait 2017 ve 2018 yılında kesilen bir kısım faturaların bedellerinin ödenmediğini, 2016, 2017 yılındaki hizmetlerinin bir kısmının karşılığı ödeme yapıldığını, 2018/Mayıs ayında yapılan toplantıda müvekkiline ödenmeyen faturalar ile birlikte bir adet faturası kesilmemiş hizmet için bilgi verileceğinin kararlaştırıldığını, fakat bilgi verilmediği için 31.07.2018 tarihinde faturası kesilmemiş hizmet için fatura kesildiğini ve ilgililere gönderildiğini, bu faturanın da ödenmediğini, müvekkilinin 2016 ve 2017 yıllarında yaptığı işlere ait ödenmemiş faturaların toplamının KDV dahil 67.155,67 TL olduğunu, haksız ve etik olmayan uygulamalar nedeniyle 2018/Mayıs ayına kadar müvekkil şirketin uğradığı zarar ve kâr kaybı olduğunu, bunların da davalı şirketçe tazminin gerektiğini, davalı şirketin, müvekkili şirkete değil de bizzat yine müvekkili olan şirket müdürüne 2017 yılı içerisinde alınacak ipoteklerin harçlarını ve diğer giderlerini karşılamak üzere bir miktar para gönderdiğini, bu paranın harcanan kısmına ilişkin belgelerin müvekkil şirketin müdürü tarafından davalı şirkete gönderildiğini, gönderilen paradan arta kalan 12.000.00 TL’yi müvekkili şirket müdürü tarafından şirketinin alacağına karşılık olarak tuttuğunu, davalı şirkete iade etmediğini, davalı tarafından müvekkili şirkete olan borçlar ödendiğinde, müvekkilinde tutulan paraların iadesinin yapılacağını, işbu davanın, müvekkilinin kestiği fakat karşılığını alamadığı fatura bedelleri ile uğradığı zararın ve kâr kaybının tazmini için açıldığını beyanla davalı şirketten olan fatura, zarar karşılığı (kâr kaybı) olarak şimdilik toplam 68.155,67 TL alacağın yasal faiziyle birlikte tahsiline, tüm yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Taraf teşkilinin usulüne uygun sağlandığı görüldü. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava dilekçesinde belirtilen adresin müvekkili şirketin şubesi olduğunu, tensip zaptı ve dava dilekçesinin bu adrese tebliğ edildiğini, ancak müvekkili şirketin merkezinin “—— Mh. ——- Sok. —— Sit. No: —— ——-” olduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu, sunulan dilekçenin cevap dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davacı olarak —— Şti. adına ——- gösterildiğini, husumet yönünden herhangi bir karışıklığa mahal verilmemesi adına davacının kim olduğu hususunda da açıklama yapılmasını talep etme gereğinin hasıl olduğunu, müvekkili şirketin merkezinin açık adresi “—— Mh. —— Sok. —— Sit. No: ——- ——-” olduğunu, taraflar arasında meydana gelecek uyuşmazlıkların çözümünde ——- mahkemelerinin yetkili olduğuna dair bir sözleşme de bulunmadığını, bu bakımdan HMK’nun genel yetki kuralları uyarınca mahkememizin yetkisiz olduğunu, yargılamayı yürütmeye yetkili olan mahkemelerin ——- Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacı ile müvekkili şirket için gayrimenkul değerlemesi yapılması ve zaman zaman ipotek işlemlerinin tamamlanması için tapu müdürlüklerinde gerekli görülen işlemlerin yapılması konularında şifahen anlaşıldığını, müvekkili şirketin karşı taraf ile dosya bazlı çalıştığını, yani değerleme yapılması istenen gayrimenkulün karşı tarafa bildirildiğini ve yapılan iş karşılığında ücret ödendiğini, bunun dışında müvekkili şirketin münhasıran karşı tarafla çalışma yükümlülüğü olmadığı gibi karşı tarafa düzenli olarak iş vermek gibi bir yükümlülüğünün de bulunmadığını, müvekkili şirketin karşı taraf ile belli bir tarihe kadar çalışacağı, taraflarca kararlaştırılacak bir süre zarfı boyunca belli bir miktar iş vereceği gibi hususlarını da taahhüt etmediğini, müvekkili şirketin 2016 yılından sonra davacı firma ile iş yapma ihtiyacı doğmadığını, müvekkili şirketin bu kararının ticari bir karar olduğunu, taraflar arasındaki sözlü anlaşma uyarınca da müvekkili şirketin her yıl davacı taraf ile birlikte iş yapma külfetinin de bulunmadığını, bu bakımdan 2016 yılından sonra karşı taraf ile iş yapma ihtiyacı bulunmayan müvekkili şirketin, karşı taraf ile iletişime geçmediğini ve o tarihten beri taraflar arasında iş yapılmadığını, 2016 yılından beri karşı taraf ile çalışmayan müvekkili şirketin, karşı tarafa borcunun bulunmadığını, davacının dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu ve alacağının konusunu oluşturduğunu iddia ettiği faturaların da sene içinde karşı taraf ile birlikte çalışılmadığı için iade edilen faturalar olduğunu, müvekkili şirketin almadığı bir hizmetin bedelini ödemeyi reddettiğini, bu yüzden faturaların iade edildiğini, davacı yanın talepleri açıklanan nedenlerle dayanaktan yoksun olduğunu, karşı tarafın dilekçesinin ekinde ibraz etmiş olduğu mail yazışmalarının, faturaların ve vergi beyannamelerinin iddia edilen alacağın ispatı bakımından delil niteliğinin bulunmadığını, mail yazışmalarında hiçbir şekilde kayıtsız şartsız bir borç ikrarı da bulunmadığını, vergi beyannamelerinin de müvekkili şirketin karşı tarafa borçlu olduğuna dair herhangi bir ibare içermediğini, davacının müvekkili şirketten dava dilekçesinde belirtilen miktarda bir alacağınu bulunmadığını, karşı taraf ile müvekkili şirket arasında herhangi bir alacak/borç mutabakatı olmadığını, karşı tarafın müvekkili şirketten talep etmiş olduğu alacak tutarının kabul edilemediğini, karşı tarafa yıllar boyunca müvekkili şirket için yaptığı işlerin ücreti ve masraflarının ödendiğini, ancak karşı taraf ile 2016, 2017 ve 2018 yıllarında çalışılmadığını, karşı tarafça ibraz edilen faturaların, karşı tarafça müvekkili şirket için iş yapılmamış olması nedeni ile haklı olarak iade edildiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.——- karar sayılı yetkisizlik kararı ile mahkememize gönderilerek mahkememiz esasına kaydının yapıldığı görüldü. Tarafların uhdesinde olan tüm delilleri ibraz ettikleri, getirtilmesi gereken delilleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya içine alınmıştır.Dosya tüm delillerin ibrazından sonra konusunda uzman teknik bilirkişiye tevdi edilmiş, teknik bilirkişi ayrıntılı raporunda; Teknik İnceleme neticesinde;”1. Davacı ve davalı tarafın dosya ekinde bulunan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içinde yaptırıldığı, defter kayıtlarının dayanağı belgelerle uyumlu olduğundan 6102 sayılı T.T.K 64-65-66 maddelerine göre sahibi lehine kesin delil olma özelliğine haiz olduğu,2. Davacı şirket ile davalı şirket arasında herhangi bir hizmet sözleşmesi olmamasına rağmen muhtelif tarihlerde yapılan hizmetlere karşılık ödemelerin yapılmış olması, iki taraf arasında bir ticari ilişkinin mevcut olduğu,3.Dava dosyasında bulunan muhtelif yazışmalar ve mailler ile davalı vekili tarafında da belirtildiği üzere dava konusu olan faturaların sene içinde davacı fırma ile çalışılmadığı için iade edildiğinin belirtildiği,3.Dava konusu olan 67.155,67 TL.lık faturaların davacı şirketin yasal defterlerinde kayıtlı olduğu halde davalı tarafından kayda alınmayan faturalar muhteviyatı hizmetin davalıya teslim edildiği ve fatura muhteviyatına veya bedeline davalı tarafından herhangi bir itiraz yapılmadığından dolayı, 6102 sayılı T.T.K. 21/2 maddesine göre 8 gde itiraz edilmeyen fatura muhteviyatının kabul edilmiş olduğu,4. Davacı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle davalı şirketten 67.155,67 TL. tutarında alacaklı durumda olduğu, bu tarihten sonra davalı tarafından davacıya yapılmış herhangi bir ödeme kaydının bulunmadığı,
5. Davacının davalıdan talep edeceği asıl alacak tutarının 67.155,67 TL.olduğu,6. Davacının davalıdan talep edeceği 67.155,67 TL.lık asıl alacağının,dava tarihi olan 07.12.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz talebinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,” görüşünü bildirir rapor tanzim edilmiştir. Bilirkişi raporunun taraflara tebliğe çıkartıldığı görüldü. İtirazlar üzerine b.kişiden ek rapor talebinde bulunulduğu görüldü, teknik b.kişi ek raporunda; ” 1-Davalı şirket vekilinin, kapsamlı ve detaylı inceleme yapılmadan,yalnızca defter üzerinde inceleme yapıldığını dair itirazlarının değerlendirilmesinde;a)Uyuşmazlık konusu olan dava,ticari hizmet işlerinden kaynaklanan ALACAK davasıdır.Alacak davası, herhangi bir nedenle doğmuş ve muaccel olan alacağın ödenmediğini iddia eden alacaklının mahkemeden bu alacağının tespiti için kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ettiği bir dava türüdür.Bu çerçevede Sayın Mahkemenin verdiği yetkiye istinaden 6102 sayılı Yeni TTK 564-65 ve66. Maddeleri hükümlerine göre ticari defter ve belgeler üzerinde incelemelerin yapıldığı, dotayısıyla söz konusu ticari defterlerin HMK ilgili maddelerine göre delil teşkil edebileceğinin değerlendirilmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmişti.
b)Davacı şirketin, davalı şirkete hizmetin verilip verilmediği hususun da ise,Dava dosyasında yer alan belge ve bilgiler çerçevesinde, Davacı firma ile 2000-2016 yılları arasında kesintisiz olarak çalışıldığı,2016 yılından sonra davacı fırmaya bilgi verilmeden başka firmalara gayrimenkul değerleme,ipotek alımı ve zehin koyma gibi işlemlerin yaptırıldığı, 2016 yıli içi faturaların 2016 yılının sonunda davalı firma tarafından iade edildiği, daha sonra iade edilen bu faturaların 2017 yılının başında tekrar düzenlenerek davalı şirkete gönderildiği,ancak daha sonra gönderilen faturaların tekrar davacı firmaya iade edildiği, ve yine muhtelif tarihler arasında taraflar arasında yapılan yazışmalar ve mailler ile davalı vekilleri tarafından da verilen cevabı yazılarında da belirtildiği gibi davalı firma ile 2017 yılına kadar hizmetin devam ettiğinin belgesi niteliğinde olduğu görülmüştür. 2- Davacının faturaları elden teslim ettiği yönündeki görüşlerin yalnızca davacı beyanlarına dayandırdığını, faturanın müvekkil şirkete tebliğ edilip edilmediği yönünde dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığına dair itirazın değerlendirilmesinde;a)2016-2017 yılları içerisinde davacı firmanın yapmış olduğu hizmetlere karşı davalı firmaya gönderilen faturaların iade edilmesi neticesinde, 2018 yılında yeniden düzenlenerek Taahhütlü mektupla gönderildiği tespit edilmiştir. ( İadeli Taahhütlü mektup ve eklerini içeren posta gönderi ve alındı makbuzları dava dosyasında yer almaktadır.)
TIK Md.21 de kahul edilen karine bakımından—— Tarihli kararında;“Faturanın tebliğ şekle bağlı değildir.yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazıt ise kendisine elden verilmesi,değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kalaylığı açısından,fatura tebliğinin noter aracılığıyla yada imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da —–,—— yolu ile veya PTT aracılığıyla yada faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.”Şeklinde açıklamıştır. 3- Faturalara karşı itirazının yapılmadığı, varsayımında dahi fatura muhteviyatının kabulü bir adi karine olup,dava konusu hizmetlerin alınıp alınmadığı iddiasına ilişkin değerlendirilmesinde;a)Faturanın karşı tarafa usulüne uygun olarak (iadeli taahhütlü mektup ile) tebliğ edildiğinin belgelendirdiği ve bu nedenle 6102 sayılı Yeni TTK’nın 21/2 maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturalara itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülü, ——- kararında;”Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek kullanan kimse, bu faturanın ticari defterlerine kaydı gereken bir belge olduğunu,mal ve hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır.Ticari defterlerine kayıt etmemiş olsa bile kesin delil sayılan ticari defterlerinde kayıtlı olması gereken bir belge olduğu için ticari defterleri de aleyhine kesin delil olacağından,fatura sebebiyle mal ve hizmet almadığını, bu faturalardan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlanması gerekir.” şeklinde belirtiği,Yine ——- İçtihadında'”‘ faturanın tek başına alacağın varlığını kanıtlayamaması durumunda ticari defterlerle desteklenmesi gerektiğini ve faturanın ticari defterlere kaydedilmiş olmaşsının malın teslim edildiği ve içeriğinin kabul edildiğine dair karine teskil ettiğini”belirtmiştir.Şeklinde konuyu özetleyen bir karar oluşturulmuştur.

-DAVACI TARAF İTİRAZLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ:Davacı şirket vekilinin, davalı ile olan ticari ilişkinin davalı yanca ihlal edildiğinden uğradığı zararın (kar kaybı) da hesaplanması ile ilgili değerlendirilmesinde;1-Davalı şirketin, davacı şirket ile gayrimenkul değerleme işlemleri , bazende zaman içinde ipotek işlerinin tamamlanması için tapu müdürlüklerinde gerekli görülen işlemler ile araç ile Marka rehin işlemleri için sözlü olarak anlaşmanın yapıldığı, (yazılı bir sözleşmenin olmadığı) butün bu işlemler için dosya bazında çalışıldığının belirlendiği,
-Ancak davalı firmanın 2016 yılının yarısından itibaren de bu işlemler için başka bir firma ve kişilerce değerlendirme işlerinin yaptırdığından dolayı uğradığı zararın hesaplanmasını talep etmektedir.-Davacı şirketin talep etmiş olduğu zarar, Olumlu zarar ,fiili zarar veya yoksun kalınan kar şeklinde ortaya çıkan kayıplardan oluşmaktadır.Olumlu zarar,borçlunun sözleşmeden doğan borcunu hiç yada gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle alacaklının uğramış olduğu zarardır.clumlu zararın meydana gelmesinde kural olarak, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin bulunması gerekmektedir.Dava konusu olayda,taraflar arasında karşılıklı olarak yazılı bir sözleşme yapılmadığından dolayı akdi bir ilişkinin kurulamadığı ve güven unsurunun kaybolması ile aradaki ilişkinin haklı ve haksız feshinden söz edilemeyeceğinden dolayı, Davalı firmadan olumlu zarar yada kâr kaybının istenemeyeceği görüş ve kanaatine varılmıştır.

C-DİĞER TESPİT VE İNCELEMELER:Sayın Mahkemenin kararı doğrultusunda,Davacı ve Davalı taraflara ait 2016,2017 ve 2018 yıllarına ait BA-BS formlarına ait incelemelerde;
1-Sayın Başkanlığınızın yazısı üzerine —— —— Vergi Dairesi Başkanlığı, ——- Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen yazı ile ekli dökümanlarda yapılan Davacı şirkete ait 2016,2017,2018 ve 2019 yıllarına ait BA-BS dökümanlarının incelenmesi neticesinde;-Davacı şirketin 2016,2017,2018 ve 2019 yıllarına ait BA-BS formlarında davalıya yapmış olduğu tüm mal ve hizmet faturalarının davacı firmanın beyanname (BS) formlarında beyan edilme:2-Yine, Sayını Başkanlığınızın yazısı üzerine ——- Büyük Mükellef Vergi Dairesi Başkanlığı, Vergilendirme Müdürlüğünden gelen yazı ile ekli imanlarda yapılan Davalı şirkete ait 2016,2017,2018 ve 2019 yıllarına ait BA-BS dökümanlarının incelenmesi neticesinde;-Davalı şirketin (dava konusu edilen faturalar hariç) 2016 yılında Davacı şirketten toplam olarak KOV hariç 80.980,00 TL. ile 2017 yılında toplam olarak KDV hariç 5.350,00 TL. lik mal ve hizmet satın aldığı, (BA) tespit edilmiştir olup, Davalının davacıdan satırı almış olduğu mal ve hizmet faturalarının davalı firma beyannamelerinde ve (BA-BS) formlarında yer aldığı, yapmış olduğu tüm mal ve hizmet faturaların davalı firmanın beyanname (BA) formlarında beyan edildiği,Yukarıda da belirtildiği üzere,Davacı şirketin 2016,2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait davalıya yapmış olduğu tüm hizmet faturalarının BS formlarında beyan edilmediği, dolayısıyla dosyaya sunmuş olduğu dava konusu 2017 yılına ait faturalarınında davalı firmanın 2017 yılında beyan ettiği BA formlarında da yer almadığı tespit edilmiştir.-Davacı tarafından takibe konu edilen toplam KOV dahil 67.155,67 TL. tutarlı faturaların davacı ticari defterlerine kayıtlı bukunduğu ve karşılığında bir ödeme kaydının yer almadığı, Ancak, davacı tarafındarı bu faturaların BA-BS formları düzenlemek süretiyle vergi dairesine bildirilmediği görülmüştür.Dava konusu faturaların, davacı firmanın BA-BS formlarında yer almaması ile bu hizmetin yapılıp yapılmadığı hususu, Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu ” görüşünü bildirir rapor tanzim edilmiştir.

DELİLLER:*Tüm dosya kapsamı,Bilirkişi raporu,

İNCELEME VE GEREKÇESİ:Dava, Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) talebine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Davacı şirket ile davalı şirket arasında herhangi bir hizmet sözleşmesi olmamasına rağmen muhtelif tarihlerde yapılan hizmetlere karşılık ödemelerin yapılmış olması, iki taraf arasında bir ticari ilişkinin mevcut olduğu, tarafların 2016 yılına kadar olan ticari ilişkisinde ihtiliaf bulunmadığı, ihtiliafın 2016 sonrası döneme dayanan hizmetin olup olmadığı ve varsa hizmet bedelinin davacının hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplandığı görülmektedir.Davacı şirketin, davalı şirkete hizmetin verilip verilmediği hususunun incelenmesinde;Dava dosyasında yer alan belge ve bilgiler çerçevesinde, Davacı firma ile 2000-2016 yılları arasında kesintisiz olarak çalışıldığı,2016 yılından sonra davacı fırmaya bilgi verilmeden başka firmalara gayrimenkul değerleme,ipotek alımı ve zehin koyma gibi işlemlerin yaptırıldığı, 2016 yıli içi faturaların 2016 yılının sonunda davalı firma tarafından iade edildiği, daha sonra iade edilen bu faturaların 2017 yılının başında tekrar düzenlenerek davalı şirkete gönderildiği,ancak daha sonra gönderilen faturaların tekrar davacı firmaya iade edildiği, ve yine muhtelif tarihler arasında taraflar arasında yapılan yazışmalar ve mailler ile davalı vekilleri tarafından da verilen cevabı yazılarında da belirtildiği gibi davalı firma ile 2017 yılına kadar hizmetin devam ettiğinin belgesi niteliğinde olduğu görülmüştür. Ayrıca 2016-2017 yılları içerisinde davacı firmanın yapmış olduğu hizmetlere karşı davalı firmaya gönderilen faturaların iade edilmesi neticesinde, 2018 yılında yeniden düzenlenerek Taahhütlü mektupla gönderildiği tespit edilmiştir. ( İadeli Taahhütlü mektup ve eklerini içeren posta gönderi ve alındı makbuzları dava dosyasında yer almaktadır.)Dava konusu olan 67.155,67 TL.lık faturaların davacı şirketin yasal defterlerinde kayıtlı olduğu halde davalı tarafından kayda alınmayan faturalar muhteviyatı hizmetin davalıya teslim edildiği ve fatura muhteviyatına veya bedeline davalı tarafından herhangi bir itiraz yapılmadığından dolayı, 6102 sayılı T.T.K. 21/2 maddesine göre 8 gde itiraz edilmeyen fatura muhteviyatının kabul edilmiş olduğu kanaatine varılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2- 68.155,67TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde alınması gerekli 4.655,71-TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.163,93-TL harçtan mahsubu ile bakiye eksik kalan 3.491,78-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ——-bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan başvuru gideri, tebligat gideri, müzekkere gideri, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.817,15- TL yargılama gideri ve davacı tarafından dava açılışta yatırılan 1.163,93- TL harç toplamının davalı taraftan tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 10.904,91-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzene karşı verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/03/2023