Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/321 E. 2022/110 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/321 Esas
KARAR NO: 2022/110
KARAR TARİHİ: 04/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin — işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam — alacağı için davalıya karşı — tarihinde — numaralı dosyası ile takibe başlandığını, ödeme — emri davalıya/borçluya — tarihinde tebliğ edildiğini, —tarihinde davalı icra takibine haksız ve yersiz bir şekilde itirazda bulunarak takibi durdurduğunu, davalı itirazdan sonra — tarihinde— asıl alacağı haricen ödediğini, asıl alacak ödenmesine rağmen —işlemiş faiz alacağı, icra takip tarihinden itibaren işleyecek faiz ücreti, vekalet ve icra giderleri ödenmediğinden haksız ve hukuki dayanaktan yoksun azının iptali gerektiğini, dava dışı —- davalı arasında —- tarihinde — satın alınması sözleşme imzalandığını, satış —- ürün bedelinin —- asıl alacak, —- işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam — alacağı için davalıya karşı — tarihinde ——-numaralı dosyası ile takibe başlandığını, ödeme — emri davalıya/borçluya — tarihinde tebliğ edildiğini, — tarihinde davalı icra takibine haksız ve yersiz bir şekilde itirazda bulunarak takibi durdurduğunu, ancak davalı itirazdan sonra—— tarihinde –asıl alacağı haricen ödediğini, asıl alacak ödenmesine rağmen —- işlemiş faiz alacağı, icra takip tarihinden itibaren işleyecek faiz, ücreti vekalet ve icra giderleri ödenmediğinden haksız ve hukuki dayanaktan yoksun azının iptali gerekmektedir. Şöyle ki: Dava dışı—- davalı arasında ——-satın alınması sözleşme imzalandığını, satış —- ürün bedelinin —– anlaşacağı —-yapıcağı ——ödeneceğinin kararlaştırıldığı, müvekkili şirketle satış sözleşmenin tarafı olan —- mutabakatı gereği müvekkil şirket ile —- arasında ürünün kiralanması için —– imzalandığı,— tarihinde satış sözleşmesindeki ürün bedeli — muhatap banka tarafından —- kapsamında davalı şirkete ödendiğini, buna ilişkin olarak davalının kestiği —- sunulacağını diğer yandan satış sözleşmesinin tarafı olan davadışı—– aynı ürünün bedeli olan —-tarihlerinde davalıya ödediğini, bu işlem ile birlikte davalı taraf satış sözleşmesine binaen davadışı —– finansal kiralama sözleşmesine istinaden ise müvekkil şirketten olmak üzere satış bedelini iki kez tahsil ettiğini, Daha sonra yapılan telefon görüşmeleri neticesinde —- tarihinde aynı ürün ile ilgili yapılan mükerrer tahsilatın —-davalı şirket tarafından müvekkilin hesabına yatırıldığını, bakiye — davalıdan istendiğini, ancak davalı taleplerini geri çevirdiğini davalı çekilen ihtarnameler sonucu—- tarihinde bakiye borcun —-ödemiş ve nihayetinde davalının —- borcu kalmadığı hatalı ödemenin iadesi — tarihindeki arabuluculuğa başvurulmuş olup bu görüşme anlaşmazlıkla sonuçlanınca haksız ve sebepsiz yere zenginleşen davalıya karşı başlattıkları icra takibinde; iadesi lazım gelen mükerrer ödenen asıl alacak ile bu bedelin iadesinin gerektiği —- tarihinden takibe kadar işleyen faizini istememize rağmen davalı borca ve ferilerine itiraz ettiği, davalının haksız ve yersiz olarak yaptığı —-dosyasındaki itirazın iptaline ve takibin—- işlemiş faiz, takip sonrası faiz, icra vekalet ücreti ve icra giderleri üzerinden devamına, borca itiraz edip takibi durdurduktan sonra asıl alacağı ödeyerek itirazında haksız – ve kötüniyetli olduğu davalının kabulünde olması dikkate alınarak davalının %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkili aleyhine itirazın iptali davası açılmış ve tensip tutanağı ile dava dilekçesi tebliğ edildiğini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddi gerektiğini, —- dosyasından müvekkil şirket aleyhine haksız takip başlatmış olup, müvekkil şirketin kendilerine her hangi bir borcu bulunmaması sebebiyle icra takibine süresinde itiraz edildiğini, dava dışı — —- müvekkil şirket arasında imzalanan satış sözleşmesinden kaynaklı müvekkil şirketin hak ettiği satış bedelinin; —-anlaşacağı —- yapacağı —- ödeneceği kararlaştırıldığını, bunun üzerine satış bedeli olarak—-tarafından müvekkil şirkete ödendiğini, —- davacı şirket tarafından müvekkile ödenmiş olan tutarın fazlalık kısmı da davacıya iade edildiğini, Dava dışı —– gereğince, alınması gereken kurum onayı, davacı şirket veya dava dışı——tarafından alınıp müvekkile bildirilmediğinden, satış sözleşmesine konu ürünün teslimi gerçekleştirilemediğini, ürünün teslim edilmemesinin sebebi davacı ve dava dışı —-olmasına rağmen sözleşmenin ifa edilmeyeceği düşüncesiyle “sözleşmenin ifasından vazgeçildiğini” bildiren —– yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin feshi cihetine gidildiğini, bu süreçte tüm kusur davacı ve dava dışı —- ait olmasına rağmen, müvekkil şirket sözleşmenin feshini kabul ettiğini, —- feshi üzerine,— tarafından gönderilen ——Tarafından —- tarihinde ödemenin gerçekleştirildiği iban nosuna iade edildiğini, davacı tarafından —-Hesabına gönderilen ve daha önce yapılan iadelerden bakiye kalan tutar olan —-, ödemeyi yapan davacının hesabına —-tarihinde ödendiğini, sözleşmenin, —- feshi neticesinde, sözleşmeye dayalı olarak müvekkil şirkete ödenmiş olan tutarların tümünün iadesi gerçekleştirildiğini, davacının icra takibine ve devamında işbu davaya konu ettiği gibi, müvekkil şirketin, davacıya ödemesi gereken herhangi bir borcu bulunmadığını, haksız ve hukuka aykırı olarak ileri sürülmüş olan bu davanın reddi gerektiğini, açılmış olan davanın Reddine, takibin kötü niyetli açılmış olması sebebiyle davacının %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Huzurdaki dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.
Ticari davalarda zorunlu arabuluculuk son tutanak aslı dosyaya sunulmuştur.
—– sayılı dosyası celp edilmiştir.
6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU/TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI – Madde 222 – (1):”Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.”
(2):”Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.”
(3):”İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.”
(4):”Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.”
(5):”Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”
TÜRK TİCARET KANUNU madde 64- (1):—— Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”
(2):”Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.”
Madde 83- (1): “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
Ticari defterler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir.
Ticari defterlere anılan Kanun’larda delil olarak hüküm ve sonuç bağlanmıştır.
Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır.
Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK. m. 222/1).
Yine Türk Ticaret Kanunu madde 83/1’de ticari uyuşmazlıklarda Mahkemenin ticari defterlerin re’sen ibrazına karar verebileceği, Mahkeme re’sen ticari defterlerin ibrazına karar vermese dahi taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına Mahkemece karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Ticari defterler, bazı şartların varlığı durumunda sahibi lehine delil olarak kullanılabilir. Şöyle ki: Uyuşmazlık ticari bir işten kaynaklanmalıdır. Bu iş, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmelidir. Taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan uyuşmazlıklarda, arada sözleşme olsa bile defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir sıfatını haiz olmalıdır. Taraflardan birinin ya da her ikisinin tacir olmaması halinde ticari defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Öte yandan ticari defterler Kanun’a uygun tutulmuş olmalıdır. Tutulması zorunlu defterler eksiksiz, usulüne uygun tutulmalı, açılış kapanış onayları yapılmış olmalıdır. (TTK. m. 64) Ayrıca, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (HMK. m. 222/3)
Davacı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Davalı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Uyuşmazlık tarafların ticari işletmesinden ve ticari bir işten kaynaklanmaktadır. Tacirler arasındaki huzurdaki ticari davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
Bu açıklamalar ekseninde değerlendirme yapıldığında; davacı ile davalı tarafın birer ticaret şirketi olduğu, tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır. Her iki taraf da tacir olduğundan ticari defter içerikleri delil vasfı taşımaktadır.
Mahkememizce işbu dosyada, tarafların — yıllarına ait ticari defterleri üzerinde —-bilirkişisi marifeti ile inceleme yaptırılmasına karar verilmiş ve bilirkişi raporu dosya arasına alınmıştır. — tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle; Haklı bir sebep bulunmaksızın başkasının malvarlığından ya da emeğinden zenginleşmeye ‘sebepsiz zenginleşme” denildiğini, bu sebepsiz zenginleşen kimse bu zenginleşmeyi, aleyhe zenginleştiği kimseye geri vermek zorundadır ve bu durum TBK m. 77’de hüküm altına alındığını, Faiz, hukuki açıdan belirli bir meblağ paranın alacaklısının bundan kendi iradesiyle veya iradesi dışında belirli bir süre yoksun kalması karşılığında taraflarca ve/veya kanunla belirlenen yüzdeler ölçüsünde alacaklıya sağlanan medeni bir semere olduğunu, bu bağlamda faiz, tahsili için zararın ve kusurun varlığı şart olmayan bir tür tazminat olmasının yanı sıra fer’i niteliği haiz olduğunu, temerrüt faizi ise, herhangi bir para alacağı niteliğiyle (zararın doğup doğmadığına ve borçlunun kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın) vadeden sonra temerrüt şartlarının mevcudiyeti halinde ödenmesi zorunlu olan faizi , temerrüt faizinde faizin ne zaman işlemeye başlayacağı, TTK m. 10 kapsamında taraflarca kararlaştırılabildiğini, ancak bu yönde bir kararlaştırmanın yapılmadığı hallerde temerrüt faizi, borçlu temerrüdünün gerçekleştiği andan itibaren işlemeye başlamakta borçlunun temerrüdü, TBK m. 117’de hüküm altına alındığını, ilgili düzenleme uyarınca sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düştüğünü, ancak sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olduğu hallerde temerrüt için bildirimin şart olduğunu, huzurdaki uyuşmazlık davalıya, davacı ve dava dışı şirket arasındaki satış sözleşmesinde yer alan ürün bedelinin mükerrer ödenmesinden kaynaklı olduğunu, bu bağlamda söz konusu mükerrer ödemenin —- tutarındaki kısmının faizi ile beraber toplam — olarak iadesi —- dosyaya konu edildiğini, davalı—- tarihli dilekçesi ile —- şirkete, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, bu nedenle takibe borca ve tüm ferilerine ayrı ayrı ve açıkça itiraz etmekteyiz…” şeklinde itiraz ettiğini, ancak söz konusu itiraza rağmen “Takip tarihinden sonra —- tarihinde davalı şirketin davacı şirkette — ödeme yaptığı —- mali inceleme kapsamında tespit edilmiş olduğunu, işbu dava, esasen davacı ve dava dışı şirket arasındaki satış sözleşmesine konu ürün tesliminden ve dahi işbu sözleşmenin feshinden kaynaklandığını, dosya kapsamında mükerrer gerçekleştirildiği ihtilaf dışı olan ödeme, sebepsiz zenginleşmeye konu sebepsiz zenginleşme halinde temerrüdün gerçekleşme zamanı ise,—– uyarınca sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olup olmamasına göre farklılık göstermesinin yanı sıra zenginleşenin iyiniyetli olduğunun tespiti durumunda dâhi doktrinde ve muhtelif yargı kararlarında farklı şekilde değerlendirildiğini, bu bağlamda davalının, sebepsiz zenginleşen sıtatıyla iyiniyetli olup olmadığı hususunu —– takdirinde olduğunu, konuya ilişkin olarak usul ekonomisine hizmet etmek amacıyla aşağıda ilk ihtarın yapıldığı ve sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği, tarihler esas alınarak gerçekleştirilen mali hesaplama işbu rapora eklendiğini, takip —- Hesaplama sebepsiz zenginleşenin etli olduğunu kabulü halinde, davacı şirketin takip tarihinden önce davalı şirkete — tarihinde ihtarname göndererek —- içinde yapılan ödemenin iade edilmesini talep ettiği, takip tarihi öncesinde işlemiş faizin başlangıcının —tarihi baz alınarak hesaplama yapılmış olup takip öncesi faizin — olduğu, sebepsiz zenginleşenin iyi niyetli olmadığını kabulü halinde —-ödemelerin yukarıda “Davalı —- başlığı altında listelendiği üzere — tarihinde yapıldığı, takip öncesi faizin —- tarihine göre parçalı şekilde hesaplanması gerektiği, ancak talebe bağlılık ilkesi gereğince faiz başlangıcının — tarihi baz alınarak hesaplama yapıldığı ve takip öncesi işlemiş faizin —- olduğu, dava dosyasına sunulu belgeler ile davalı şirketin ticari defter kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda açıklandığı üzere; davalı şirket tarafından ibraz edilen — yılına ilişkin ticari defterlerin; açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve dava konusu ile sınırlı kaymak kaydıyla defter kayıtlarının birbiri doğruladığı, davalı şirketin defterlerinin kayıt nizamı bakımından uygun olduğu, davacı şirket lehine veya aleyhine delil kabiliyetleri olduğu, davacı şirket, inceleme günü olan —– tarihinde Mahkemenin kalemine gelmediği, ancak yerinde inceleme talebinde bulunduğu, ticari defterlerinin Ankara ilinde olduğunu beyan ettiği iş bu sebeplerden dolayı davacı tarafiın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmadığı, tarafların tacir olduğu ve taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu, davalı şirketin ticari defter ve dayanaklarına göre; takip tarihinde davacı şirketin davalı şirketten— alacaklı olduğu, takip tarihinden sonra——tarihinde davalı şirketin davacı şirkette —- ödeme yaptığı—– neticesinde dava tarihinde davalı şirketin davacı şirkete kaydi borcunun olmadığı, Huzurdaki uyuşmazlığın mükerrer ödemeden kaynaklı sebepsiz zenginleşmeyi konu edindiği, sebepsiz zenginleşme halinde temerrüdün gerçekleşme zamanının ise, TBK m. 117/2 uyarınca sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olup olmamasına göre farklılık göstermesinin yanı sıra zenginleşenin iyiniyetli olduğunun tespiti durumunda dâhi doktrinde ve muhtelif yargı kararlarında temerrüt başlangıcının farklı şekilde değerlendirildiği ancak usul ekonomisine hizmet etmek amacıyla, taleple bağlılık ilkesi de göz önüne alınarak terditli şekilde hesaplama yapıldığı, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğunu kabulü halinde takip öncesi işlenmiş faizin —- olduğu, sebepsiz zenginleşenin İyiniyetli olmadığını kabulü halinde takip öncesi işlenmiş faizin —–olduğu, söz konusu hesaplama yapılırken taleple bağlılık ilkesinin göz önünde bulundurulduğu, davacı şirketin davalı şirketten takip sonrası talep edebileceği faiz miktarının tutarının infaz aşamasında İcra Dairesi’nce hesap edilebileceği görüşünü belirtilmiştir.
Mahkememizce dosyada bulunan bilgi ve belgeler, dosyada alınan rapor, ticari defter kayıtları sonucunda; huzurdaki uyuşmazlık davalıya, davacı ve dava dışı şirket arasındaki satış sözleşmesinde yer alan ürün bedelinin mükerrer ödenmesinden kaynaklı olduğunu, bu bağlamda söz konusu mükerrer ödemenin —- tutarındaki kısmının faizi ile beraber toplam — olarak iadesi —-dosyaya konu edildiğini, davalı—- söz konusu borca —-tarihli dilekçesi ile – —-takip yapan şirkete, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, bu nedenle takibe borca ve tüm ferilerine ayrı ayrı ve açıkça itiraz etmekteyiz…” şeklinde itiraz ettiğini, ancak söz konusu itiraza rağmen “Takip tarihinden sonra —- tarihinde davalı şirketin davacı şirkette —-ödeme yaptığı, Mükerrer – ödemelerin—- tarihinde yapıldığı, takip öncesi faizin —–tarihine göre parçalı şekilde hesaplanması gerektiği, ancak talebe bağlılık ilkesi gereğince faiz başlangıcının —tarihi baz alınarak hesaplama yapıldığı ve takip öncesi işlemiş faizin —– olduğu, davalının asıl borcu ödemiş olduğu, asıl borcun davalı tarafça kabulünde olduğu, davalı tarafından miktarın fazla yatırıldığının bilindiği, davalının miktarı iade etmesi gerekirken iade etmediği, asıl alacağa ödeme tarihinden itibaren faiz işletilebileceği, davacı tarafça mükerrer ödeme yapıldığı ancak davalının süresinde miktarı iade etmediği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İcra İflas Kanunu madde 67/2 uyarınca işlemiş faiz üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesi kararlaştırılmış olup aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE,
2——sayılı icra dosyasına yapılan İTİRAZIN İPTALİNE, duran takibin 5.120,97 TL işlemiş faiz, takip tarihinden haricen ödeme tarihi olan 02/08/2019 tarihine kadar asıl alacak olan 92.167,40 TL’ye işleyecek avans faizi, icra vekalet ücreti, icra harç ve masrafları yönünden DEVAMINA,
3-İşlemiş faiz olan 5.120,97 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca —— bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
5-Davacı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümler madde 13/1-2 ve A.A.Ü.T. Uyarınca 5100,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Karar ve ilâm harcı olan 349,81-TL harçtan peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 305,41-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harç ile 1.600,00-TL bilirkişi, 64,50-TL posta, tebligat gideri olmak üzere toplam 1.708,90-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Kullanılmayan gider avansının HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
Dair,davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.04/03/2022