Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/251 E. 2021/225 K. 15.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/251 Esas
KARAR NO : 2021/225
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2019
KARAR TARİHİ : 15/03/2021
Mahkememizde görülmekte olanİtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı borçlu adına —— sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından borca itiraz edildiğini, davacı müvekkili şirketin davalı ile taşıma hizmeti konusunda —– imzalandığı, sözleşme gereği malları — taşıyarak adresine teslim ettiği ve bu hizmet karşılığı doğan alacağına ilişkin ——– bedelli faturaların düzenlendiğini, davalı yanın borcunu ödemediği, yüklerin taşınmasında gecikme olduğundan bahisle —— şart faturasını düzenleyerek e- fatura olarak davacı müvekkiline gönderdiğini, davacı müvekkilinin yüklerin taşınmasında kendi kusurundan kaynaklı bir gecikme olmadığını bu sebeple faturayı kabul etmeyeceklerini şifahi olarak belirttiğini ve ———– keserek davalı yana gönderildiğini, noterlikçe ihtarnamede yolladığını, davalı yanın buna karşılık olarak noterlikçe ihtar göndererek sözleşmeye aykırı olarak kesip yolladığı cezai şart faturasının kabul edilmesini ve ödenmesini istediği, davalının çekmiş olduğu ihtarlarda yolladığı fatura ile yapılan işi ve kesilen faturalar ile borçlu olduğunu açıkça ikrar etmesine rağmen borcun tamamına itiraz ettiğini, kötü niyetli olarak borcunu ödemekten haksız olarak imtina ettiğini, icra dairesine yapılan itirazın iptali ile icra takibinin takibin devamına asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görüldü.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekilinin ——— tarihli cevap dilekçesinde özetle: Davacının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, takip konusu faturaların hukuki dayanaklarının bulunmadığını bu sebeple başlatılan icra takibinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın temin etmesi gereken araçları geç temin ettiğini ve teslimatı geciktirdiğini, davacı yanın bu kusurlu eylemi sebebiyle davalı müvekkil şirketin —- ceza bedeli ödediğini, davalı müvekkil şirketin bu ceza bedelini davacı şirkete rücu ettiğini, ayrıca davalı müvekkil şirketin ———- yevmiye numaralı ihtarnamesiyle davacıya bildirdiği itiraz ve takas mahsup beyanının davacı tarafça kötü niyetli olarak dikkate alınmadığını, davacı tarafın davalı müvekkil şirketin takas mahsup beyanını ve kesinleşen faturasını ticari kayıtlara işlemediğini, davacı tarafın kötü niyetli olarak davalı müvekkili aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibi başlattığını, davacının davasının reddine karar verilmesini, kötü niyetli davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Tarafların uhdesinde olan tüm delilleri ibraz ettikleri, getirtilmesi gereken delilleri ilgili yerlerden getirtilerek dosya içine alınmıştır.
——— tarihli ortak bilirkişi raporunda özetle; Davacı ve davalı tarafın dosya ekinde bulunan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içinde yaptırıldığı, defter kayıtlarının dayanağı belgelerle uyumlu olduğundan 6102 sayılı T.T.K. 64-65-66 maddelerine göre sahibi lehine kesin delil olma özelliğine haiz olduğunu, davacı ve davalı şirket arasında bir taşıma sözleşmesinin mevcut olduğunu, davalı tarafından dava dışı müşterisi ile arasındaki hukuki ilişkiden doğan —– ödendiği ve buna bağlı olarak davacıya olan alacaktan mahsup edilebileceğinin kabul edilemez olduğunu, davalının bu miktarda bir zararının olduğunu ispatlamadığını dolayısıyla navlun ücretinden bu meblağın takas mahsup edilemeyeceği, davalının takibe itiraz etmekte haksız olduğunu, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten —— tutarında alacaklı olduğu ve bu tarihten sonra da davalı tarafından davacıya yapılmış bir ödeme kaydının bulunmadığını, davacının davalıya söz konusu faturalarla ilgili temerrüde düşürdüğüne yönelik bir bilgi ve belgeye rastlanmadığından, temerrüdün icra takibi ile oluştuğu ve birikmiş faiz alacağının bulunmadığını, davalı şirketin takip konusu faturalar muhteviyatı hizmeti alamadıkları veya bahsi geçen faturaların kendilerine tebliğ edilmediği şeklinde bir itizarın bulunmadığı, icra ve inkar tazminatının mahkemenin takdirinde olduğunu rapor etmişlerdir.
Bilirkişi heyet raporunun taraf vekillerine usulüne uygun tebliğ edildiği, davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesi, davalı vekilinin ise bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sunmuş oldukları görüldü.
Davacı vekili duruşmalardaki beyanlarında özetle: Dava dilekçesini tekrar ettiklerini, davanın kabulüne karar verilmesini beyan ettiği görüldü.
Davalı vekili duruşmalardaki beyanlarında özetle: Beyanlarını tekrar ettiklerini, davanın reddine karar verilmesini beyan ettiği görüldü.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava hukuki niteliği itibariyle, ——– icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Davacının, Taraflar arasında düzenlenen—– tarihli taşıma sözleşmesinden kaynaklı takip ve davaya konu ettiği taşıma ücreti alacağına hak kazanıp kazanmadığı, davacının taşıma sözleşmesinden doğan edimini gereği gibi yerine getirip getirmediği, davacı tarafın edimini gereği gibi yerine getirmemiş ise bu sebepten dolayı davalının dava dışı 3. Kişiye ceza bedeli ödeyip ödemediği, davalının ödemiş olduğu ceza bedeli varsa ceza bedelinin taşıma ücret alacağından mahsup edilip edilmeyeceği, davalının itirazlarının kısmen ya da tamamen iptali gerekip gerekmediği, icra inkar tazminatına ilişkin yasal koşulların oluşup oluşmadığı hususlarında toplandığı görüldü.
İİK. mad. 67/I -III, V‟de düzenlenmiş bulunan itirazın iptali davası, borçlunun itirazının hükümsüz kılınarak, itiraz ile duran ilâmsız takibe konu olan alacağın varlığının saptanarak, icra takibinin devam etmesini (ve bu suretle, takip konusu alacağın borçludan alınmasını) sağlamak amacı ile açılır.
İtirazın iptali davası açılabilmesi için; a) Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir ilamsız icra takibi bulunmalıdır. İtirazın iptal davası, icra takibi ile bağlantılı olduğundan, davalı aleyhine yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası dinlenmez. Yetkili icra dairesinde yapılmış usulüne uygun bir icra takibi bulunmadıkça, itirazın iptali davası açılamaz. Eğer, icra mahkemesince “ödeme emrinin iptaline” ya da “icra takibinin iptaline” karar verilmişse, iptal davası konusuz kalır.
b) Borçlu tarafından süresi içinde yapılmış -ve hakkındaki takibi durdurmuş olan- geçerli bir itiraz bulunmalıdır.
Borçlu tarafından süresinden sonra ödeme emrine itiraz edilmiş olduğu için ya da süresi içinde olmakla beraber yanlış (yetkisiz/görevsiz) yere itiraz edildiği için takip kesinleşmisse veya takip, borçlunun itirazı nedeniyle değil de icra mahkemesinin kararıyla durdurulmuşsa bu gibi durumlarda itirazın iptali davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır.
c) Alacaklı tarafından, borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davasının açılmış olması gerekir. Alacaklının, “itirazın kendisine tebliğinden itibaren” bir yıl içinde borçlunun itiraz ettiği alacağının tespiti ve itirazın iptali dileğiyle açtığı dava “itirazın iptali” davası niteliğini taşır. Bu davanın açılabildiği, “bir yıllık süre” hak düşürücü süredir. Bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Bu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır. Davacının, itirazı herhangi bir şekilde öğrenip öğrenmemesi de sürenin başlamasını gerektirmez.
İtirazın iptali istemine konu, —— takip dosyasının incelenmesinde; —- tarihinde davacı alacaklının, davalı borçlu aleyhine genel haciz yolu ile icra takibinde buludğu, ödeme emrinin borçluya —- tarihinde tebliğ edildiği; borçlu vekili tarafından —- tarihli itiraz dilekçesinde Borca itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği huzurdaki davanın —– tarihinde ve yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davaya Konu Alacakların Tesbiti Yönünden İnceleme;
Somut olayda ;Davacı taraf davaya konu hizmeti yerine getirdiğini, Davalı taraf fatura içeriğindeki mal ve hizmetin davacı tarafından geç teslim edildiği, geç teslimden kaynaklı davadışı müşterisine gecikme cezası ödediği, davadışı üçüncü kişiye ödenen gecikme cezasının mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Faturanın içeriğindeki mal ve hizmet tesliminin ispat yükü davacı üzerinde olduğu görülmektedir. Geç teslim olgusunun ve davadışı üçüncü kişilere ödenen gecikme ceza bedelinin ispat yükü davalı üzerindedir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve belirlenen inceleme gününde defterlerin incelenmek üzere hazır edilmesi istenmiş ve taraflara ihtaratlı kesin süre verilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Taraf şirketlerin defterlerini süresi içinde sunmuştur. Taraf şirketlere ait vergi dairesi kayıtları ——- bilirkişi heyetince inceleme yapılmıştır.
Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlık, karayoluyla gerçekleşen —- taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlığa ilişkin değerlendirmeler yapılırken —- tarihli taşıma sözleşmesindeki kuralların yanı sıra Eşyaların Karayolundan———–alınmaktadır.Taşıma sözleşmesi ve bu sözleşmede kararlaştırılan navlun ücreti konusunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık temelde davacının navlun ücretini tam olarak hak edip etmediği noktasında düğümlenmektedir. Davalı , sunmuş olduğu bilgi ve belgeler doğrultusunda , davacının malları yükleme noktasında teslim alma ve alıcıya teslim etmede geciktiğini ileri sürmüş ve dava dışı firmaya ödemek durumun da kaldığı cezai şartı davacıya fatura etmiştir.
Davacının navlun ücretinin tamamını hak edip etmediğini anlayabilmek için bu iddiaların tahlil edilmesi gerekmektedir. Davacının ve delil listesinde atıf yaptığı ve dosyada bulunan gümrük evrakları incelendiğinde , davacı taşıyıcı , üç aracını zamanında yükleme noktasında hazır edememiş, dolayısı ile malları gecikmeli teslim almış ve bu gecikmede kusurunun bulunmadığını iddia ve ispat etmemiştir. Ancak davacı malları geç almasına rağmen teslim süresi içinde teslim yükümlülüğünü yerine getirmişse, gecikmeden dolayı kendisinin sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle teslim süresine riayet edip etmediğini incelemek gerekir. ——- yükleme ve gümrüklemesi tamamlanan araç yukarıda belirtilen transit süre içinde varış yerinde olmalıdır——-süreye uymayan veya yazılı belge ibraz edemeyen taşıyıcı geç kalınan her gün için —— gecikme cezası ödemekle yükümlüdür.” Sözleşmedeki iç atfa rağmen , sözleşme metninin transit süre kısmı boş bırakılmış , bir diğer deyişle taraflar yazılı sözleşmeyle teslim süresini belirlememişlerdir. Bu nedenle CMR m.19 kapsamında teslim süresini belirlemek ve gecikme olup olmadığını tespit etmek gerekir. Buna göre ; ” Yük kararlaştırılan zaman limiti içinde teslim edilmemiş ise veya kararlaştırılmış zaman limiti olmadığı hallerde, taşımanın normal süresi ve özellikle parçalı yüklerde tüm yükü bir araya getirmek için gerekli zaman , gayretli bir taşımacıya gerekli zamanı geçiyor ise teslimde gecikme var demektir.” Konvansiyon hükmü gayretli bir taşımacıyı baz almış ve bu meziyetteki bir taşımacı için gereken süreyi aşan haller gecikme olarak değerlendirilmemiştir.
Dava konusu olayda , sözleşmede belirtilen tarihte gecikmeksizin yola çıkan araçların en geç 7 gün için varma noktasına ulaştığı dikkate alındığında ve CMR uyarınca gayretli bir taşıyıcı baz alındığında , —-günde tamamlanan iki sevkiyatın gecikmeli olarak tamamlandığı sonucu çıkarılabilir.- gün gecikmeli teslim alınan malların —- içinde toplam – gün içinde teslim edildiği — sevkiyatın ise en geç teslim almaya rağmen süresinde teslim edildiği kanaatine varılmaktadır.Belirtilen durumda gecikme süreleri bir sevkiyat için —, diğer sevkiyat için — gün olup , toplam gecikme süresi — gündür. Taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalının belirtilen——– şart talep etmesi mümkünken, bunun talep edilmediği, davalının , dava dışı hukuki ilişki kapsamında sorumlu olduğunu öne sürdüğü cezai şartı davacıya fatura etmek istediği görülmektedir.Davalı taraf bu noktada yalnızca müşterisi ile aralarındaki e-posta yazışmasını ve tek taraflı kestiği cezai şart faturasını dayanak göstermekle birlikte, söz konusu bedeli müşterisine ödeyip ödemediği hususu dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Yani , davalı davacı ile aralarında yer alan sözleşme gereğince cezai şart istemek yerine davadışı ilişkiden kaynaklı ödemekle yükümlü olduğu cezai şartı mahsup etmek istemekte ve davacıya kesmiş olduğu fatura da dava dışı ilişkiden kaynaklanan cezai şarta ilişkindir . 6100 sayılı Türk Ticaret Kanunu 21. Maddesinde sekiz gün içerisinde itirazda bulunulmadığında kabul edilmiş sayılan fatura içeriğini şu şekilde açıklamaktadır ;” ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş , bir iş görmüş veya menfaat sağlamış olan tacirden diğer taraf kendisine fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise.—- hükmüne göre davacıya kesilen faturanın içeriği belirtilen içeriklerden değil cezai şartın ödenmesi hatta davadışı ilişki nedeniyle yükümlü olduğu cezai şartın ödenmesine ilişkin olduğu anlaşıldığından davacının 8 gün içerisinde itiraz etmediği fatura nedeni ile davacının faturadan sorumlu olmadığı kanaatine varılmış, davalının mahsup savunması bu açıklamalar ışığı altında yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ; Davalının takibe itiraz etmekte haksız olduğunu, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten—- tutarında alacaklı olduğu ve bu tarihten sonra da davalı tarafından davacıya yapılmış bir ödeme kaydının bulunmadığını, davacının davalıya söz konusu faturalarla ilgili temerrüde düşürdüğüne yönelik bir bilgi ve belgeye rastlanmadığından, temerrüdün icra takibi ile oluştuğu ve birikmiş faiz alacağının bulunmadığını, davalı şirketin takip konusu faturalar muhteviyatı hizmeti alamadıkları veya bahsi geçen faturaların kendilerine tebliğ edilmediği şeklinde bir itizarın bulunmadığı kanaati ile davanın kabulüne takibin asıl alacak üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 67.maddesinin 2.fıkrası gereğince, icra tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Takip talebi ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde alacak likit olduğu anlaşılmakla asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalının tahsiline ilişkin talebin kabulüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE,
-Davalının —— sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin asıl alacak olan toplam —— işleyecek faiz yönünden asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar ——— uyguladığı değişen oranlarda avans faizi ile hesaplanmak suretiyle DEVAMINA,
2-Hükmedilen asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde alınması gerekli 9.128,60-TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1045,25-TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 8.083,35-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca——– bütçesinden ödenen 1320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan tebligat gideri, müzekkere gideri, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.171,20-TL yargılama gideri ve davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1045,25-TL harç, başvuru harcı 44,40-TL ve vekalet harcı 6,40-TL toplam yapılan harcama olarak3.267,25-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 16.665,33-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
8-Davalı tarafından yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/03/2021