Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/184 E. 2020/404 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/184 Esas
KARAR NO : 2020/404
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2019
KARAR TARİHİ : 27/10/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili ile davalı arasında—- yılı ocak ayından beri süregelen bir ticari ilişki mevcut olduğunu, tarafların her ikisinin de tacir olduğunu, aralarında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili olan davacının davalı tarafa — tarihli mail ile mal siparişi verdiğini, davalı tarafça bu siparişin onaylandığını, davalı tarafça fatura düzenlendiğini, müvekkili olan davacının—- ödemeyi davalı tarafa yapmış olmasına rağmen sipariş edilen malların müvekkiline teslim edilmediğini, davalını ödemeyi almasına rağmen malları teslim etmemesi nedeniyle davalı aleyhine —– numaralı dosyasında icra takibine başlandığını, itiraz edilmesi nedeni ile takibin durduğunu, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiği takip konusu alacağın %20’si tutarında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili arasında mal alım satımı yapıldığını, bunun karşılığında müvekkili olan davalı tarafından yerine getirilmesi gereken edimlerin yerine getirildiğini, davalı müvekkilinin davacı tarafa borcu bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini icra takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacı şirketin %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Huzurdaki dava, icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı ve davalı tarafa ait —–yılına ilişkin ticari defter ve kayıtları üzerinde SMMM bilirkişiye inceleme yaptırılmıştır.
6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU / TİCARİ DEFTERLERİN İBRAZI VE DELİL OLMASI –
Madde 222 – (1): “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.”
(2): “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.”
(3): “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.”
(4): “Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.”
(5): “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”
Türk Ticaret Kanunu m. 64- (1): —– Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.”
(2): “Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.”
Madde 83- (1): “Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan birinin istemi üzerine karar verebilir.”
Ticari defterler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 222 ve devamı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 64 ve devamında açıkça düzenlenmiştir.
Ticari defterlere anılan Kanun’larda delil olarak hüküm ve sonuç bağlanmıştır. Tacirler, Türk Ticaret Kanunu’nun amir hükmü uyarınca ticari defter tutmak zorundadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK. m. 222/1).
Yine Türk Ticaret Kanunu madde 83/1’de ticari uyuşmazlıklarda Mahkemenin ticari defterlerin re’sen ibrazına karar verebileceği, Mahkeme re’sen ticari defterlerin ibrazına karar vermese dahi taraflardan birinin istemi üzerine ticari defterlerin ibrazına Mahkemece karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Ticari defterler, bazı şartların varlığı durumunda sahibi lehine delil olarak kullanılabilir. Şöyle ki: Uyuşmazlık ticari bir işten kaynaklanmalıdır. Bu iş, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmelidir. Taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan uyuşmazlıklarda, arada sözleşme olsa bile defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın her iki tarafı da tacir sıfatını haiz olmalıdır. Taraflardan birinin ya da her ikisinin tacir olmaması halinde ticari defterler lehe delil olarak kullanılamaz. Öte yandan ticari defterler Kanun’a uygun tutulmuş olmalıdır. Tutulması zorunlu defterler eksiksiz, usulüne uygun tutulmalı, açılış kapanış onayları yapılmış olmalıdır. (TTK. m. 64) Ayrıca, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.—-
Davacı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Davalı taraf bir ticaret şirketi olup tacirdir. Uyuşmazlık tarafların ticari işletmesinden ve ticari bir işten kaynaklanmaktadır. Tacirler arasındaki huzurdaki ticari davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir. Öte yandan, davacı ve davalı tacirler arasındaki uyuşmazlıkta; tarafların ticari defter içerikleri taraflar yönünden delil niteliği taşımaktadır.
Bu açıklamalar ekseninde değerlendirme yapıldığında; davacı ile davalı tarafın birer ticaret şirketi olduğu, tacir sıfatını taşıdıkları, uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, her iki tarafın da ticari defter tutmak zorunda olduğu anlaşılmıştır. Her iki taraf da tacir olduğundan ticari defter içerikleri delil vasfı taşımaktadır.
Mahkememizce tarafların —- yılına ait ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmasına karar verilmiş, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM) bilirkişi —– tarafından düzenlenmiş bilirkişi raporu Mahkememize ibraz edilmiştir. Mahkememize sunulan bilirkişi raporunda özetle; “.. Davacının, davalı—- iddia ettiği gibi cari hesaptan kaynaklı alacağının bulunduğu, davalıca yapılan ödemelerin mahsup neticesinde; davacı şirketin davalıdan — alacağının bulunduğunun değerlendirildiği, davalı ticari defter kayıtlarında dava takip konusu — tutarın kayıtlı olduğu, davalı yanca— tarihinde düzenlenen— numaralı —- bedelli proforma (vade farkı) faturanın kendi ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olduğu, bu faturanın davacı kayıtlarında yer almadığı, davalı ve davacı cari hesaba ilişkin bakiyelerdeki tutarsızlığın bu faturadan kaynaklandığı, davacının kendi ticari defter ve kayıtlarında davalıdan takibe dayanak alacağından ötürü —- alacaklı göründüğü, davalının davacıya takip tarihinde — alacaklı göründüğü, davacı şirket ile davalı şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu cari hesaba ilişkin bakiye tutarının birbirini teyit etmediği…” belirtilmiştir.
Davacı ve davalı vekilince tanzim edilen bilirkişi raporuna beyan ve itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür. Mahkememizce kök rapor sunan bilirkişiden ek rapor aldırılmasına karar verilmiş ve alınan bilirkişi ek raporunda özetle; ”..Davacının BA formunda yapılan incelemede davalı yandan — tutarlı faturanın vergi dairesine bildiriminin yapıldığı, ancak cari hesap farklılığına konu —- faturanın davacı şirketçe ilgili vergi dairesine bildiriminin yapılmadığını, davalının BS formunda yapılan incelemede davacı yana düzenlenen —- tutarlı faturanın ilgili vergi dairesine bildiriminin yapıldığı, cari hesap farklılığına konu —- faturanın davalı tarafça ilgili vergi dairesine bildiriminin yapıldığı, cari hesap farklılığına konu davalı yanca düzenlenmiş —-bedelli vade farkı faturasının haklı olarak düzenlenmiş olduğu yönünde karar verilmesi durumunda davalı yanın davacı yandan takip tarihi —- tarihi itibariyle —cari hesap bakile alacaklı olduğu, cari hesap farklılığına konu — tarihli —– bedelli vade farkı faturasının haklı olarak düzenlenmediği yönünde karar verilmesi durumunda davacı yanın davalı yandan takip tarihi itibariyşe —-alacaklı olduğu…” belirtilmiştir.
[“…Vade farkı istenebileceğine ilişkin şart, sözleşme ilişkisi kurulurken ya da daha sonradan tarafların ortak iradeleri ile kararlaştırılabileceği gibi sözleşme ilişkisinin devamı sırasında ticari teamül biçiminde de ortaya çıkabilir—–
Vade farkı istenebileceğine ilişkin davanın tarafı olan şirketler arasında yapılan bir sözleşme dosya kapsamına göre mevcut değildir. Ayrıca, vade farkı uygulanmasına dair geçerli bir teamül de dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır.
İddia sahibi, iddiasını ispatla yükümlüdür. Dosyada mevcut tüm bilgi ve belgeler, tarafların ticari defteri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim edilen rapor ve ek rapor kül halinde düşünülüp değerlendirildiğinde; davacı ve davalı tarafın defter içeriklerine göre davalının davacıya —borcu olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Hâlböyleyken; vade farkı istemi yönünden bir sözleşme bulunmadığı, teamülün de dosya içeriğinden anlaşılamadığı gözetilerek; davalı tarafın vade farkı talebine ilişkin savunması yerinde değildir. Davalının düzenlediği vade farkı faturasının arada sözleşme olmaması ve bu yönde bir teamül de bulunmaması sebepleriyle davalı açısından borç doğurmayacağının kabulü gerekir. Açıklanan nedenlerle vade farkı faturası alacak-borç kalemi olarak hükme esas alınmamıştır.
Tarafların ticari defter kayıtlarında yapılan tetkik neticesinde davacının davalıdan alacağı olduğu, işbu alacağın ticari defterler kapsamında likit (bilinebilir) mahiyette bulunduğu gözetilerek İcra İflas Kanunu madde 67/2 uyarınca asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davacıya ödenmesi kararlaştırılmış olup davanın tarafı olan tacirler arasındaki ticari ilişkinin ticari iş niteliğinde olduğu gerçeği karşısında takibin ticari faiziyle devamına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın KABULÜNE,
2-)—- sayılı takip dosyasında takibe yapılan itirazın İPTALİNE, duran takibin — üzerinden ticari faiziyle DEVAMINA,
3-)Asıl alacak olan 41.064-TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-)Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(13) maddesi ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddeleri ile Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
5-)Karar ve ilâm harcı olan 2.805,10-TL harçtan peşin alınan 701,28-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.103,82-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye Gelir Kaydına,
6-)Davacı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 6.138,32-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-)Davacı tarafça yatırılan 752,08-TL harç ve 1.063,40-TL bilirkişi, posta, tebligat gideri olmak üzere, toplam 1.815,48-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-)Kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesini müteakip HMK madde 333/1 uyarınca yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde – Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/10/2020