Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/172 E. 2019/8 K. 07.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/172
KARAR NO : 2019/8

DAVA : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
DAVA TARİHİ : 18/09/2019
KARAR TARİHİ : 07/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesinde; Müvekkili ile davalılar ——— devam eden (noter hariç) İstanbul Anadolu —. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —- sayılı dosyasında; Beşiktaş —–. Noterliğinin 10/07/2009 tarih ve —–yevmiye numaralı ——Sözleşmesi’nin ve dolayısıyla hisse devir işleminin geçersizliğinin tespiti ile bu mümkün görülmediği takdirde, müvekkilinin gabine maruz kalmış olması dolayısıyla sözleşmesel edimler arasındaki dengesizliğin giderilmesi suretiyle, hisselerin piyasa değeri ile sözleşmede öngörülen bedel arasındaki farkın davalılardan tahsili talep edildiğini, yerel Mahkemece noterdeki imzanın müvekkiline ait olmamasına rağmen, noterin imza tasdiki yaparken müvekkilinin kimlik tespitlerini yapmış olmasının yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, Yargıtay ——. Hukuk Dairesi’nin ——————- sayılı kararıyla yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararı, davanın sahtelik iddiasına dayalı olduğu dolayısıyla noterin de sorumlu olduğu HMK m. 208/4 gereğince müvekkili tarafa “Bu durumda, Mahkemece ilgili noter hakkında bu davayla birleştirme istemli olarak ayrı bir dava açmak üzere davacıya mehil verilmek ve dava açıldığı takdirde bu dava ile birleştirilerek görülmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulduğunu, Hisse Devir Sözleşmesinde Yapılan Sahtelik Hakkında; Beşiktaş ——-. Noterliğinin 10/07/2009 tarih ve ——- yevmiye numaralı Hisse Devir Sözleşmesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, sözleşmedeki imzayı tasdik eden noter başkatibinin de bu işlemden dolayı disiplin cezası almasıyla sabit olduğunu, Mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu m.520 hükmüne göre; “Payın devri veya devir vadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi. hüküm ifade etmez.” 10.07.2009 tarihli hisse satış sözleşmesinin kesin hükümsüz olduğu hususu dosyada mtibrez belge ve kayıtlar ile hukuki mütalaalarda açık bir şekilde görüldüğünü, 10.07.2009 tarihli hisse satış sözleşmesinde hiçbir şekilde …’ın imzasının bulunmadığını, Beşiktaş ——.Noterliğinin 10.07.2009 tarih ve ——————- yevmiye nolu hisse satış sözleşmesine göre … hisse devir sözleşmesini asaleten imzalandığını, işleme göre … imzasını noterliğe gelerek noterin huzurunda attığını, imza tasdiki işleminde noter, belgenin … adına (namına) imzalandığından da bahsetmediğini, halbuki, imzanın müvekkiline ait olmadığının sabit olduğunu, hal böyleyken; hisse devir sözleşmesinin imzada yapılan sahtelik nedeniyle geçersiz olduğu ve iptali gerektiğinin açık olduğunu, yine hisse devir sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin 10.07.2009 tarih ve —— nolu pay devri konulu ortaklar kurulu kararında da hiçbir şekilde …’ın imzasının bulunmadığını, ancak karar metnine göre … toplantıda hazır bulunduğunu, ortaklar kurulu kararını imzaladığını, pay sahibi … ortaklar kuruluna katılmadığından ve kurul kararını imzalamadığından payın devrine ilişkin ortaklar kurulu kararının geçersiz olduğunu, bu aşamada belirtmek gerekirse; devir işlemine muvafakat verilmesine ilişkin ——————–sayılı Ortaklar Kurulu Kararı’nın altındaki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, hatta muvafakat kararı altında imzası bulunan ———————- yapıldığı iddia olunan ortaklar kurulu toplantısında mevcut bulunduklarının şüpheli olduğunu, —- yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesinin hemen ardından—– yevmiye numaralı ortaklar kurulu kararı onaylanmış olup aynı anda ve aynı tarihte yabancı temsilcilerin —— olmasının da mümkün olmadığını, bu durumda yapılan sahteliğin ulaştığı boyutu gösterdiğini, nitekim birleştirilmesi talep edilen dosyada mübrez bilirkişi raporunda da sonuç olarak; “Alıntılanan metinlerden de anlaşılacağı üzere şekle bağlı bir işlemde temsilcinin temsil olunanın adının altına kendisi ile ilgili bir belirtme yapmadan imza atmış olması yapılan işlemin geçersizliğini gündeme getirmektedir. Olayda da karşımıza çıkan hisse satış sözleşmesinde benzer bir durumun var olduğunu görüyoruz. Hisse satış söyleşmesinde, bu sözleşmede davacı adına temsilcisinin beyanında bulunduğunu algılayabilmemize olanak veren herhangi bir ibarenin bulunmadığı, davacının bu belgeyi imzalamadığı açıktır. Ne var ki bu belge davacının temsilcisi tarafından imzalanmıştır. Belgenin hukuki akıbeti, daha doğrusu somut olaydaki geçersizliğin nedeni ve türü belirlenmelidir. Bu belirlemeden önce de bir ara değerlendirme ile ——————– davacının temsilcisi olup olmadığı irdelenmelidir. Burada davacının oğlu —– iki adet yetki belgesi verdiği belirtilmekte ve uyuşmazlık konusu işlem haricinde de ———-davacı ile arasındaki temsil ilişkisi inkar edilmemektedir. Bu noktada davalı alıcının davacının temsilcisi olarak hareket etmeye yetkili olduğunu bildiği kimseyi temsilci saymakta, haklı olduğu sonucuna varmak gerekir. Davacının —- temsil yetkisini de etkileyebilecek nitelikte bir beyan düzenlediğini, ancak bunu davalılara yöneltmediğini dosya kapsamından anlamaktayız. O halde işlemdeki asıl sorun; temsilci kullanılarak yapıldığı iddia edilen geçerliliği şekle bağlı işlemde bu hususun algılanamamasıdır. Hisse devir sözleşmesinin ne metninde ne de imza kısmında temsilci kullanıldığına ilişkin bir ibare vardır. Oysaki sözleşmede temsilci kullanılması öğretide belirtilen ve yukarıda alıntıladığımız görüşlerden de çıkarılacağı üzere, şeklin kapsamında yer alması gereken hususlardan biridir. Bu anlamda 10.07.2009 tarihli sözleşmenin şekle aykırılıktan dolayı kesin hükümsüz olduğunu belirlemek gerekir. Sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü sonucuna varmamızı gerektiren olgu temsil yetkisi eksikliği değildir. Temsilci kullanılarak işlem yapıldığı olgusunun işlemden da şekil eksikliği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yine dava dosyasında yer alan kayıtlardan anlaşıldığı kadarı ile 10.07.2009 tarihli sözleşmenin resmi memur önünde kurulması olgusu bakımından da problem söz konusudur. İşlemin tamamının resmi memur önünde yapılmadığı, bu işlemde memur sıfatıyla yer alan kimsenin Cumhuriyet Savcılığı önündeki beyanından da anlaşılmaktadır. Bu noktada 10.07.2009 tarihli sözleşme unitasactus kuralını da ihlal eder biçimde düzenlenmiştir.” sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir. Yine birleştirilmesi talep edilen dosyada mübrez olan; ———-tarafından hazırlanmış mütalaaların her üçünde de hisse devir sözleşmesinin geçersiz olduğu tespit edilmiştir. ——- mütaalasında; “Hisse devir sözleşmesi Beşiktaş —— Noterliği’nin yaptığı işleme göre vekaleten değil … tarafından asaleten imzalanmıştır. İşleme göre … imzasını noterliğe gelerek noterin huzurunda atmıştır. İmza tasdiki işleminde noter, belgenin … adına (namına) imzalandığından, oğlunun onu temsil ettiğinden söz etmemekte ve dayanağı bir vekaletname göstermemektedir.” denilmektedir. Tüm bu nedenlerle; ——. Noterin Sorumluluğu Hakkında; 1512 Sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. Maddesine göre; “Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir.” yaklaşık 9 yıldır devam eden davada ileri sürülen tüm bilgi, belge ve beyanları tekrarla; Beşiktaş —–. Noterliğinin 10/07/2009 tarih ve ——— yevmiye numaralı Hisse Devir Sözleşmesindeki ve 10/07/2009 tarih ve——- yevmiye numaralı Ortaklar Kurulu Kararındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, sözleşmedeki imzayı tasdik eden noter başkatibinin de bu işlemden dolayı disiplin cezası almasıyla sabit olduğu hususları nazara alınarak HMK m. 212 uyarınca hisse devir sözleşmesinin ve ortaklar kurulu kararının iptaline, işbu davanın, İstanbul Anadolu—–. Asliye Ticaret Mahkemesinin —–. Sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve Beşiktaş —–. Noterliğinin 10/07/2009 tarih ve — yevmiye numaralı Hisse Devir Sözleşmesi’nin ve 10/07/2009 tarih ve —- yevmiye numaralı —-sayılı Ortaklar Kurulu Kararının sahteliğinin tespitiyle bu nedenle iptaline, bu itibarla devre konu payların pay defterine yeniden müvekkili adına kaydına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstanbul Anadolu —–Asliye Ticaret Mahkemesinin ———– Karar sayılı—-tarihli kararı ile “…Taraflar arasındaki ikinci uyuşmazlık hisse devir sözleşmesinin müzayaka halinde yapılıp yapılmadığı, gabinin koşullarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Hisse devir tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK.21.maddesi uyarınca gabinden söz edebilmek için objektif ve subjektif unsurların gerçekleşmiş olması gerekir. Eğer—– hali varsa gabine maruz kalan taraf sözleşmeden vazgeçerek edimin geri verilmesini isteyebilir. Ayrıca davacının sözleşmeyle bağlı kalarak zararını istemesine engel bir hukuki düzenleme yoktur. Olayımızda davacı edimler arasındaki farkın tahsilini talep etmiştir. Davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. —- objektif unsuru, edimler arasında açık bir nispetsizlik bulunması halinde gerçekleşir. Olayımıza dönersek, gabinin objektif unsurunun varlığından söz edebilmek için, hisse devir sözleşmesindeki bedel ile hisselerin gerçek değeri arasında açık bir nispetsizlik bulunması gerekir. Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda devir tarihinde şirketin ve hisselerin değeri bilirkişi kurulunca değerlendirilmiş ve gerçek hisse değerleri ile hisse devir senedinde gösterilen değerler arasında davacı aleyhinde açık bir nispetsizlik bulunmadığı, bilakis şirketin öz varlığının eksilerde olduğu belirlenmiştir. Buna göre objektif unsurun gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır. Davacı vekili şirket kaynaklarının haksız olarak yurt dışına transfer edildiğini, bu işlemin transfer değerlemesi yapılmak suretiyle gerçekleştiğini iddia etmiş ise de,——– yönetiminin zaten davacının oğlu ve aynı zamanda vekili olan —- tarafından yapıldığı ihtilafsızdır. Yurt dışından gelen malların değerlerinin yüksek gösterildiği iddiası esasen bu nedenle de dinlenemeyecektir. Uzun süre bu tarz işlemlere ses çıkarılmamış olması dikkate alındığında bu iddianın çelişkili olduğu sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan bilirkişi kurulu şirket defterlerinden böyle bir hususu tespit etmemiştir. Eğer böyle bir işlem yapılmışsa ve koşulları varsa şirket yöneticisi aleyhine bir tazminat davası açılabilir. Şirketin gerçek piyasa değerinin hesaplanmasında devir tarihindeki mal varlığının ve alacakların dikkate alınması gerektiği açıktır. Olayımızda da bilirkişi kurulu şirketin, hisse devir tarihindeki değerini ve buna göre sözleşmeye konu hisselerin değerini hesaplamış olup, gabinin objektif unsurunun gerçekleşmediği tespiti yapılmıştır. Bu tespit Mahkememizce denetlenip benimsenmiştir. Esasen objektif unsurun varlığı kanıtlanmadığından, subjektif unsurlar üzerinde durulmasına gerek bulunmamakla birlikte, sermaye artış tehdidi yapıldığı, davacının oğlunun işten çıkarılıp ticari itibarının zedeleneceğine dair tehdit bulunduğu iddiaları da kanıtlanmamıştır. Davacının ekonomik olarak zor durumda olup, sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığına dair subjektif unsurların hiçbirisi de kanıtlanmamıştır. Bu açıklamalar ışığında, gabinin varlığı da kanıtlanmadığından davanın reddine” karar verilmiş, verilen kararın davacı … vekili ——- tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay————.Hukuk Dairesinin 2016/1083 Esas, 2017/34 Karar sayılı 03.01.2017 tarihli ilamıyla “…Dava, noterde düzenlenen limited şirket hisse devir sözleşmesi ile bu devre onay veren ortaklar kurulu kararının sahteliği sebebiyle hisse devrinin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece hisseyi devralan ile hisseleri devredilen şirketin hasım olarak gösterildiği davada davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı vekili dava dışı noterlikçe tasdik olunan limited şirket hisse devir sözleşmesinde yer alan imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürmekte ve müvekkili adına olan imzanın sahteliğini iddia etmektedir. Dairemizce daha önce verilen ———- sayılı ve 20.05.2013 tarihli ilamda da ifade olunduğu üzere hisse devrinin dayanağı olan noter sözleşmesinde yer alan imzanın inkarı nedeniyle açılan dava aynı zamanda 6100 s. HMK 208/4 (HUMK’nın 314) maddesi anlamında açılmış bir sahtelik davasıdır. Öte yandan, 6100 s. HMK 204 ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 82/f. III maddeleri uyarınca noterlikçe onaylanan imza sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Böyle bir imzanın sahteliği iddiası ise sözleşmenin diğer tarafına olduğu kadar sözleşmedeki imzayı onaylayan notere karşı da ileri sürülmüş bir iddia olup sabit görülmesi halinde noterin Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca hukuki sorumluluğuna da yol açabileceği gibi noterin savunması bu davanın sonucunu da etkiliyebilir. Şu halde onaylı imzanın sahteliği iddiasının bu imzayı onaylayan noterin taraf olmadığı bir davada incelenip hükme bağlanması usul hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir. 6100 s. HMK’nın 208/4. maddesi gereğince resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkar eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Bu durumda, mahkemece ilgili noter hakkında, bu davayla birleştirme istemli olarak ayrı bir dava açmak üzere davacıya mehil verilmek ve dava açıldığı takdirde bu dava ile birleştirilerek görülmek gerekirken noterin yokluğunda noter sözleşmesinin sahteliği hakkında karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle kararın bozulduğu, davacı … vekili Av. … tarafından karar düzeltme talebinde bulunulduğu, Yargıtay —- Hukuk Dairesinin —–Karar sayılı ilamıyla “…Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve davanın noterde düzenlenen limited şirket hisse devir sözleşmesinin sahteliği hukuki nedenine dayalı olarak açılmış bulunmasına göre davalılar vekilinin karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalılar vekilinin karar düzeltme istemlerinin HUMK.nun 442. maddesi uyarınca REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 27,10 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 389,49 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine” karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamından sonra dosyaya yeni esas bir numarası verilerek —–Esas sayılı dosyasına kaydedildiği, yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun Yargıtay ——Hukuk Dairesinin —- Esas, — Karar sayılı 03.01.2017 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, uyulan Yargıtay —-.Hukuk Dairesinin 03.01.2017 tarih ————– Karar sayılı bozma ilamı gereğince davacı vekiline ilgili noter hakkında dava açmak üzere bir sonraki celseye kadar süre verildiği, verilen süre içinde davacı … vekili Av. … tarafından davalılar …, … ve ——– aleyhlerine Beşiktaş —–.Noterliğinin —————yevmiye numaralı Hisse Devir Sözleşmesi’nin ve ——– yevmiye numaralı Ortaklar Kurulu Kararının sahtelik nedeniyle iptali istemli dava açılarak Mahkememize tevzi edilerek kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
6100 sayılı HMK’nın 166/1 maddesinde; aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davaların, aralarında bağlantı bulunması durumunda davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin 4. fıkrası gereğince; davaların aynı veya birbirlerine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı var sayılır.
Mahkememizin işbu dosyası ile İstanbul Anadolu —–. Asliye Ticaret Mahkemesinin —- Esas sayılı dosyası arasında HMK’nın 166/4. maddesinde belirtilen şekilde bağlantı bulunduğu, keza her iki davanın davacısının ve davalısının, dava sebeplerinin, dayanılan delilin ve vakıanın aynı olduğu, delillerin birlikte toplanması ve değerlendirilmesi gerektiği, sağlıklı ve detaylı bir değerlendirme yapılarak çelişkiye yol açmaksızın adil bir sonuca ulaşılabilmesi açısından davaların birleştirilerek görülmesinde hukuki yarar bulunduğu, birleştirme kararının her aşamada verilebileceği anlaşılmakla, işbu davanın HMK’nın 166/4. maddesi gereğince İstanbul Anadolu ——-. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ———- Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, yargılamanın ilk açılan dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmesi uygun görülmüş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin ——— Esas sayılı dosyasının, İstanbul Anadolu —–. Asliye Ticaret Mahkemesinin ——— Esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, tahkikatın İstanbul Anadolu —. Asliye Ticaret Mahkemesinin —- Esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine,
2-Esasın bu şekilde kapatılmasına,
3-Yargılama giderinin İstanbul Anadolu— Asliye Ticaret Mahkemesinin— Esas sayılı dosyasında değerlendirilmesine,
Dair, İstanbul Anadolu —-. Asliye Ticaret Mahkemesinin —- sayılı dosyasının esası hakkında verilecek kararla birlikte İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile karar verildi.