Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/156 E. 2020/120 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/156 Esas
KARAR NO: 2020/120
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 17/09/2019
KARAR TARİHİ: 03/03/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili olan şirket aleyhine davalı tarafça —— İcra Dairesi’nin ——— Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, takip talebine binaen oluşturulan ödeme emrinin T.K. m. 35 uyarınca tebligatının çıkarıldığını, tesadüfen tebligattan haberdar olduklarını, tebligata itirazlarına ilişkin davanın ———-İcra Hukuk Mahkemesi’nde görülmekte olduğunu, müvekkili olan davacı şirketin davalı şirkete borcu bulunmadığının tespitine ve —— İcra Dairesi’nin ——– Esas sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında hiçbir zaman hukuki ilişki bulunmadığını, aradaki hısımlıktan kaynaklanan manevi bir ilişki bulunduğunu, davalının müvekkili olan davacıdan herhangi bir alacağının olmadığını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava ve talep dilekçelerindeki iddiaları kabul etmediklerini, davacının borçlu müvekkilinin haklı ve samimi alacağını inkar ettiğini, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin yazılı belge ve ispat koşuluna ilişkin beyanlarının haksız olduğunu,müvekkilinin davacı şirketin gerçek anlamda çalışması ve semere vermesi için kendisine teklif edilen asgari ücret sınırında bir bedel karşılığı çalışmaya başladığını ve emek harcadığını, ancak karşılığını alamadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Eldeki uyuşmazlıkta, taraflar arasında bir ticari iş vardır. Ancak her ticari işin bir ticari davaya vücut vermeyeceği açıktır. Davalının; davacının ticari işletmesinde çalıştığı, birkısım işleri takip ettiği, birtakım işleri davacının vekili olarak yerine getirdiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davacı şirket ile davalı arasında vekalet sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir. Vekalet akdinin yazılı olması zorunlu olmayıp sözlü şekilde vekalet akdi kurulması mümkündür. Buradan hareketle; davacı şirket ile davalı gerçek kişi arasındaki işbu ticari iş, Türk Ticaret Kanunu ve diğer özel kanunlar kapsamında mutlak bir ticari davaya konu olmayacaktır.
Davacı taraf, bir ticaret şirketi olup tacir sıfatını haizdir. Davalı, gerçek kişi olup davalının tacir olduğu dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Davalı tacir olmadığına ve davalının ticari işletmesinden kaynaklı bir uyuşmazlık bulunmadığına göre eldeki dosyada nispi ticari davadan bahsetmek mümkün değildir.
Hâlböyleyken; davacı şirketin, davalıya karşı istemlerini genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde ileri sürmesi gerekir. Huzurdaki davada, Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya — ——– Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin GÖREVLİ ve YETKİLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca,kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ve yetkili Nöbetçi ———— Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne gönderilmesine, dosyanın görevli ve yetkili Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-)Yargılama gideri ve vekalet ücreti hususlarında görevli ve yetkili Mahkemece değerlendirme yapılmasına,
Dair, davalı asılın, davalı ile davacı vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ——— Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.03/03/2020