Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1036 E. 2020/542 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/1036 Esas
KARAR NO: 2020/542
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zararın Rücûen Tazmini Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 18/12/2019
KARAR TARİHİ : 16/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali İtirazın (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zararın Rücûen Tazmini Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olan davacı şirket nezdinde sigortalı ——– adresli konutta —- tarihleri arasında hırsızlık olayı gerçekleştiğini, yaşanan bu olay neticesinde pek çok eşyanın çalındığını, müvekkili olan davacı şirketin—- kapsamında sigortalısının uğradığı zararı karşıladığını, ödenen bedelin tazmini için davalılara —– tarihli rücu bilgilendirme yazıları gönderildiğini, borcun ödenmemesi nedeni ile davalılar aleyhine ————- sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, yapılan haksız ve mesnetsiz itirazın iptali ile davalıların %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; kusurun tamamının sigortalıda olması ve müvekkili site yönetimine izafe edilecek kusur bulunmaması nedeniyle müvekkili site yönetimi yönünden davanın ve ayrıca dava konusu alacağın likit bir alacak olmadığını ileri sürmüş, talep yargılamayı gerektirdiğinden inkâr tazminatının reddine, müvekkil lehine inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——–vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız ve hukuki mesnetten yoksun huzurdaki davanın reddine, icra takibinde haksız ve kötüniyetli olan davacı aleyhine reddolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı sigorta şirketinin rücûen tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Eldeki davada, meydana gelen hırsızlık olayı neticesinde sigorta şirketince sigorta poliçesi kapsamında dava dışı sigortalıya ödenen bedelin davalılardan rücûen tahsili talep edilmektedir.
[“… Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.——– sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.—–
Dosyada mübrez —– dosyası evraklarından; davacı sigorta şirketinin dava dışı —— konutunu sigortaladığı anlaşılmaktadır.
Rücûen tazminat davasında, davacı sigorta şirketi, sigortalısının —– haklarına halef olur ve rücûen tazminat davasında işbu dava dışı sigortalının yerine geçer. Bu durumda; eldeki davada davacının sigortalı —-olduğu düşünülmeli ve buna görev tanımı yapılmalıdır. TTK’.da düzenlenen ve sigorta şirketinin açtığı rücûen tazminat davasının temel mantığı bu eksendedir. Buradan hareketle; davacı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalı—– yerine geçerek huzurdaki davayı açtığı kabul edilip, görev sorunu bu minvalde çözülmelidir.
Dava dışı sigortalı——-tacir olduğu huzurdaki dava dosyası içeriğinden anlaşılamamaktadır. Davalı site yönetiminin de tacir olmadığının kabulü gerekir. Dava dışı sigortalı ile davalı site yönetimi tacir olmadığına, uyuşmazlık dava dışı sigortalının ve davalı site yönetiminin ticari işletmesinden kaynaklanmadığına göre, nispi bir ticari davadan söz etmek mümkün değildir. Haksız eylem Türk Ticaret Kanunu’nda mutlak ticari dava olarak düzenlenmediğinden, elde mutlak ticari dava da yoktur. Dava dışı sigortalı ile davalı site yönetimi tacir olmadığına göre; hırsızlık olayından (haksız eylem) doğan zararın yargılaması Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılmayacaktır. Huzurdaki davada; sigorta hukuku – Türk Ticaret Kanunu hükümleri değil, haksız fiil hükümleri tatbik edilmelidir. Sonuç itibariyle somut uyuşmazlıkta Mahkememizin görevsizliğini, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu tespit etmek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 114/1-c uyarınca görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın USÛLDEN REDDİNE,
2-)Davaya bakmaya —– Asliye Hukuk Mahkemesi’nin GÖREVLİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli —– Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-)Yargılama gideri hususunda görevli Mahkemece değerlendirme yapılmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) hafta içerisinde——-Adliye Mahkemesi’ne İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi. 16/12/2020