Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1018 E. 2023/441 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/1018 Esas
KARAR NO: 2023/441
DAVA: Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ: 17/12/2019
KARAR TARİHİ: 31/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı … şirtketi %15 hissesine sahip ortağı olduğunu, şirket hesaplarının kendisinin incelemesine izin verilmediğini, bu konuda mahkeme kararı ile olağanüstü genel kurul toplandığını ve özel denetçi atanmasına karar verildiğini, özel denetçiyede bir çok zorluk çıkarıldığını, ihtar edilmesine rağmen bir kısım evrakın özel denetçi incelmesine sunulmadığını, buna rağmen şirketteki yolsuzluk ve usulsüzlerin özel denetçi raporu ile belirlendiğini belirterek öncelikle dava sonuçlanıncaya kadar gerekli tedbirlerin alınmasını, davalı şirkete kayyum atanmasını, şirketin TTK 636 madde uyarınca feshi yönünde hüküm tesis edilmesini, şirketin feshine karar verilmediği takdirde davanın tüm paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin hesaplanmasını, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte ayrılma payının ödenerek davacının şirketten çıkması yönünde hüküm tesisine karar verilmesini, davacının, şirketin usulsüz yönetimi ve şirket ortaklarının davacı şirkete ve yetkilisine karşı takındıkları uygunsuz tavır da dikkate alınarak şirketin ve davacının haklarının daha fazla zarara uğratılmasına, şirketin her türlü defter ve kayıtlarında geçmişe yönelik değişiklik ve işlem yapılmasına engel olmak amacıyla dava sonuçlanıncaya kadar gerekli tedbirlerin alınmasın ve ——- Limited’e kayyum atanması talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 1995 yılından günümüze kadar basiretli bir tacir olarak olarak halen ticari faaliyetlerine devam ettiğini, şirketin ticari olarak faaliyette bulunduğu süreçte hiçbir şekilde ortaklarına karşı kanundan kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmediğini, davalı şirketin faaliyet döneminde ticari işlerinde herhangi usulsüzlük, kayıt dışılık ve kasıtlı olarak hatalı ya da hileli işlem yapılmasının söz konusu olmadığını, aksine davalı şirketin gerek şirket ortaklarının gerekse şirketin her daim hak ve menfaatlerini gözeterek keyfi ve hukuka aykırı hiçbir iş ya da işlem tesis etmediğini, davalı şirket bünyesinde halen çalışmakta olan çok sayıda işçisi buunduğunu ve davalı şirketin yaklaşık 25 yıldır bir çok kişi için ekmek kapısı olduğunu ve ticari hacmi ile ülke ekonomisine ziyadesiyle katkı sağladığını, her ne kadar davacı … dava dilekçesinde, davalı şirketin bilgi ve belge inceleme hakkını kullandırmadığından bahisle bu durumun dava açmak için haklı neden olduğunu iddia etmişse de davacı yanın iş bu iddiasının gerçek dışı olduğunu, bilgi ve belge incelenme hakkının davalı şirket tarafından bilerek ve isteyerek kısıtlandığını iddia etmesinin davacının tamamen kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu, zira davacı şirket ortağının bilgi alma ve inceleme talebi sözlü ya da yazılı olarak hiçbir surette davalı şirket müdürleri tarafından reddedilmediğini, aksine bizzat şirket yetkilileri ve vekilleri olarak hazır oldukları ortamda istenilen zamanda defterlerin inceleneceğinin beyan edildiğini, fakat davacı tarafça getirilen inceleme ekibinin ticari defter hacminin büyük olması sebebiyle daha ileri tarihte inceleme yapılması kararının beyan edildiğini, her ne kadar şirket ortağı olan davacı, 24/09/2018 tarihli ve —— yevmiye numaralı ——- Noterliğinin ihtarnamesinde ve dava dilekçesinde bilgi alma ve inceleme hakkının haksız ve kötü niyetli olarak engellendiğini beyan etmişse de bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve tamamen gerçeğe aykırı olduğunu, tarafların aralarında mutabakata varması sonucu davacı şirket ortağının da mahkememize ibraz ettiği 10/07/2018 tarihli tutanak tanzim edilerek taraf vekillerince müştereken imza altına alındığını, söz konusu tutanağın davacı taraf bilgi ve belge incelemesinin eksik sunulduğu ya da eksik yaptırıldığına dair herhangi ihtirazi kayıt ya da itirazlarını içerir bir şerh düşmediğini, taraflarca sağlanan mutabakat sonrası tanzim edilen mezkur 10/07/2018 tarihli tutanağa göre; davacı şirket ortağının tutanağa konu defter ve evrakları inceleme yetkisinin ileri bir tarihe ertelendiğini ve davacı şirket ortağına davalı şirket yetkililerince bilgi alma ve incelemesi yetkisi tanındığını, ancak her nedense davacının bu hakkını kullanmayarak ve kötü niyetli olarak 24/09/2018 tarihli ve —— yevmiye numaralı ——Noterliğinin ihtarnamesi ile T.T.K 411 ve devamı maddelerine aykırı olarak ve yine şekil şartlarına uymayıp hukuka aykırı olarak Ekim ayı sonuna kadar Genel Kurul Toplantısının gerçekleşmesinin talep edildiğini, davacının genel kurul talebinin usulü eksiklikler içermesi ve yıl sonu hesap dönemi olması nedeniyle davalı şirketin Genel kurul yapmak için hazır olmamasından dolayı davacının talebinin yerine getirilemediğini ve bu durumun gerek davacı ve vekili ile paylaşıldığını, ancak davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak bilgi ve belge hakkını kullanmak için davalı şirket hakkında dava ikame edildiğini, ikame dilen davanın olumlu sonuçlanması sonucu davacının, 10/06/2019 tarihinde davalı şirketten talep etmiş olduğu tüm bilgi ve belgeleri incelediğni ve incelemenin dört sahife tutanak haline getirildiğini, bahse konu 10/06/2019 tarihli tutanağa davacı taraf bilgi ve belge incelemesinin eksik sunulduğu ya da eksik yaptırıldığına dair herhangi itirazi kayıt ya da itirazlarını içerir bir şerh düşmediğini, her ne kadar davalının, 10/06/2019 tarihinde yapılan bilgi ve belge incelemesi sonucu davacı tarafa göre ——- isimli firmanın hazırlamış olduğu tarafsız ve bağımsız olmayan 31 sahifeden ibaret Özel Rapor içeriğini esas alarak ”şirket nezdinde kayıt dışı işlemler ve dürüstlük kuralına aykırı durumlar olduğunu, eşit işlem ilkesinin ihlal edildiğini” iddia etmiş ise de, bu iddiaların tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğunu, zira davalı şirketin kurumsal bir firma olup, her daim şirket ortaklarının hak ve menfaatlerini gözettiğini, ne yazık ki, davacı tarafın en başından beri kötü niyetle hareket ettiğini ve bilgi/belge inceleme adı altında davalı şirketi işlevsiz hale getirmeyi amaçladığını, esasında davacı tarafın davalı şirkete karşı iyi niyetli olmadığını, açılan davaların davalı şirketi müşteri çevresine karşı zor durumda bırakarak kanunun kendisine tanımış olduğu hakkı kötüye kullandığını, aslında davacının nihai amacının, davalı şirket üzerinden haksız menfaat elde etmek olduğunu, zira davacının davalı şirkete ihtar etmiş olduğu ——– Noterliğinin 09/08/2019 tarihli ve ——- yevmiye numaralı ihtarnamesinde asıl niyetini ortaya koyduğunu, çünkü davacının, bahse konu ihtarname ile davalı şirketteki %15 hissesine karşılık olarak 1.500.000,00 USD teklif ettiğini, her ne kadar davacının, dava dilekçesinde fahiş tekliflerine bir cevap verilmediğini beyan etmiş ise de, iş bu beyanın kesinlikle yalan ve yanlış olduğunu, zira davalı şirketin uzlaşma ve anlaşma konusunda şirket değeri üzerinden anlaşmak istediğini, ancak davacı tarafın fahiş ve zenginleşmeyi amaçlayan hissesine karşılık 1.500.000,00 USD talebinde ısrarcı olmasından dolayı anlaşma sağlanamadığını, davacının hissesine düşen meblağ ne ise davalıların zaten ortaklık hisse bedelinin ödenmesi konusunu teklif ettiğini, ancak davacı tarafın 1.500.000,00 USD gibi uçuk bir rakam istediğini, şirketin değerinin %15’i bu ise davalı şirketin diğer ortaklarının kendi hisselerini de davacıya daha uygun bedele satmayı teklif ettiğini, ancak davacının yapılan tekliflere herhangi bir cevap vermediğini belirtilerek savunma yapıldığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava; davalı … Şti’nin feshine ve davacının davalı şirket ortaklığından çıkmasına yöneliktir. Davacı vekili dava dilekçesinde, şirket yönetimindeki usulsüzlükler, bilgi alma hakkının kısıtlanması, aile bağları bulunan ortaklar arasındaki geçimsizlik ve ortaklar arasındaki güvenin temelden sarsılması sebepleriyle TTK m. 636 çerçevesinde davalı şirketin haklı sebeple feshine, feshe karar verilmemesi durumunda iken müvekkilinin şirketten çıkmasına karar verilmesini talep etmiştir.TIK m. 636 limited şirketin sona erme sebeplerini ve sonuçlarını düzenlemektedir.Md 636/3”e göre;“(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.(4) Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.”Haklı sebeple çıkma davası ise TTK m. 638/2’de düzenlenmiştir. Buna göre;“(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.”Gerek şirketin haklı sebeple feshi davasından gerek haklı sebeple şirketten çıkma davasında haklı sebebin ne olduğuna ilişkin bir düzenleme limited şirkete ilişkin hükümler arasında yer almamaktadır. Bu hususta yol gösterici tek düzenleme, kollektif şirketin sona ermesine ilişkin TTK m. 245 hükmüdür. TTK m. 245 hükmü düzenlemesi“1) Haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır”. şeklindedir.Görüleceği üzere, hükümde haklı sebebe örnek olabilecek durumlar, sınırlı sayıda olmamak üzere sayılmıştır. TTK m. 245 hükmü şahıs şirketlerinden kollektif şirkete ilişkin bir düzenleme olduğundan, TTK m. 124/2’de sermaye şirketi olarak nitelendirilen limited şirkete bu hükmün uygulanmasında, limited şirketin kendine özgü özelliklerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu çerçevede yapılacak bir değerlendirmede haklı sebep, limited şirket ilişkisini ortağın sürdürmesini artık ondan beklenemeyecek hale getiren, bu ilişkisi ortak bakımından çekilmez hale getiren sebepler olarak tanımlanabilir.Nitekim —— sayılı kararı;“TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebep kavramı açıkça tanımlanmamış ise de her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak ileri sürülen nedenlerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi sebepler haklı sebepler olarak sayılmıştır. Yargıtayın konuya ilişkin emsal içtihadı da aynı doğrultudadır. Somut olayda taraflar arasında ceza soruşturmalarına ve davalara yansıyan uyuşmazlıklar bulunduğu, şirketin 2008 yılından buyana üretim faaliyetini durdurduğu, tarafların aralarında düzenledikleri protokollerle şirketin taşınmaz ve demirbaşlarını, davalı şirketle aynı alanda faaliyet gösteren kendilerine ait başka şirketler eliyle sürdürdükleri anlaşılmaktadır. … Tüm bu tespitlere göre davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için TTK’nın 636/3. Maddesi anlamında haklı sebeplerin oluştuğunun kabulü gerekir….—— sayılı, 14.09.2015 tarihli kararında bu husus şöyle vurgulanmıştır: “Dava; limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. … Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere limited şirketler karma yapıda olup şirketin feshi kararı sadece ortakları değil şirket alacaklıları, çalışanları ve hatta piyasa ekonomisini etkilemektedir. TTK’nın 636/3. maddesi hakime, şirketin feshi haricinde duruma uygun düşecek diğer bir çözüme hükmetme hususunda yetki vermekte, başlı başına ekonomik değer taşıyan şirketin, fesih ve tasfiyesinden ziyade mevcut uyuşmazlıklar giderilerek ticari hayatına devamını sağlamaktadır. Mahkemece TTK’nın 636/3. maddesindeki şirketin devamına imkan sağlayan düzenleme değerlendirilmeden yazılı gerekçe ile şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklindedir.Yukarıda detaylı bir şekilde yer verildiği üzere, davalı şirkette ortaklar arasında davacı ortak tarafından bilgi alma hakkının kullanılması talebiyle uyuşmazlıklar başladığı, bu hakkın kullanılması neticesinde —— tarafından hazırlanan —— Şti.’ne İlişkin Özel İnceleme Raporu”nun sonuç bölümünde, davalı şirketin muhasebe kayıtlarında bir takım usulsüzlükler tespit edildiği, çek ve senetlerin tahsil edilirken banka hesaplarının zamanlı ve tam olarak işlenmediği, kur değerlemelerindeki hatalar sebebiyle dönem kar zarar hesabının hatalı olduğu, stokların yüksek gösterildiği, kasa bakiyesinin yüksek gösterildiği, şirkete gayri resmi ödemelerin olduğu, satın alınan işyerinin maliyetinin kayıtlarda düşük gösterildiği, personele maaş ödemelerinin kayıt dışı yapıldığı, davacı ortağa yapılan ödemelerin davalı şirket tarafından yapılmadığı, ortaklara kar dağıtımı yapılmadığı ifade edilmiştir.Öte yandan, davalı vekilinin de cevap dilekçesinde, davacı tarafça gönderilen —— Noterliğinin 09/08/2019 tarihli ve —— yevmiye numaralı ihtarnamesinde müvekkil şirketteki 2015 hissesine karşılık olarak 1.500.000 Amerikan Doları teklif ettiğini, müvekkil şirketin uzlaşma ve anlaşma konusunda şirket değeri üzerinden anlaşmak istediğini, 1.500.000 Amerikan Dolarında ısrarcı olunması sebebiyle anlaşma sağlanamadığını beyan ettiği görülmüştür.Tüm bu hususlar karşında, ortaklar arasındaki ihtilafların, davacı tarafın —— ortaklık ilişkisi içerisinde kalmasının kendisinden beklenemeyecek ölçüde çekilmez kıldığı, ancak asıl olanın şirketlerin ayakta tutulması ilkesi olması karşısında, şirketin feshi yerine davacı ortağın limited şirketten çıkmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.Bu durumda davacı ortağın şirketteki sermaye payının hesaplanması gerekmekte olup, TTK m. 612 şirketin kendi esas sermaye paylarını iktisabını düzenlemektedir. Buna göre;“(1)Şirket kendi esas sermaye paylarını, sadece, bunları alabilmek için gerekli tutarda serbestçe kullanabileceği özkaynaklara sahipse ve alacağı payların itibari değerlerinin toplamı esas sermayenin yüzde onunu aşmıyorsa iktisap edebilir.(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen veya mahkeme kararıyla hükme bağlanmış bulunan bir şirketten çıkma ya da çıkarma dolayısıyla, esas sermaye paylarının iktisabı hâlinde, birinci fıkradaki üst sınır yüzde yirmi olarak uygulanır. Şirket esas sermayesinin yüzde onunu aşan bir tutarda iktisap edilen esas sermaye payları iki yıl içinde elden çıkarılır veya sermaye azaltılması yoluyla itfa edilir.”Davacı ortağın davalı şirketteki hisse oranının %15 olması karşısında, TTK m. 612 Uyarınca şirketin kendi paylarını iktisabı için öngörülen sınırın aşılmadığı görülmektedir.Limited şirketten çıkan ortağa ayrılma akçesinin ödenmesine ilişkin TTK m. 642’ye göre ise;“(1) Ayrılma akçesi;a) Şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa,b) Ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa,c) Esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa,ayrılma ile muaccel olur.(2) (3) Ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmı, şirkete karşı, bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak oluşturur. Bu husus yıllık raporda kullanılabilir özkaynak tutarının tespiti ile muaccel hâle gelir.” TTK m. 638/2 uyarınca haklı sebeple limited şirket ortaklığından çıkma durumunda ayrılma akçesine ilişkin düzenlemeler TTK m. 641 ve 642 hükümlerinde düzenlenmiştir. TTK m. 641’e göre; (1) Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerinc uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.—— sayılı kararına göre;“6102 Sayılı TIK 641/1 maddesi hükmü “Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.” gereğince ortaklıktan çıkma payının, şirketin karar tarihine en yakın tarihteki mal varlığının gerçek değeri saplanarak buna göre belirlenmesi gerekirken, şirketin defter kayıtlarına göre bilanço esas değeri üzerinden davacı hissesine isabet eden miktarı belirleyen bilirkişi raporuna itibar edilerek, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.”Yine haklı nedenle fesih talebi ile açılan bir dava ile ilgili olarak verilen —— sayılı kararına göre;“Dairemizin yerleşmiş kararları ve TTK’nın 641/1 maddesi gereğince davacının çıkma payının karar tarihine en yakın tarihteki veriler esas alınarak hükmedilmesi gerekir. Somut davada mahkemece 2015 yılında bilirkişi raporu alınıp 2016 yılında karar verildiği vc bilirkişi raporunda ise 31/12/2010 tarihli bilançonun csas alınarak hesaplama yapıldığı görülmektedir. Her ne kadar davalı şirketin defterlerine ulaşılamamış ise de mahkemece davalı şirketin bağlı bulunduğu vergi dairesine müzekkere yazılarak buradan davalı şirketin karar tarihine en yakın tarihteki tüm finansal kayıtları ve eklerinin celbi ile bu kayıtlara göre hesaplamanın yapılması gerekirken, y azılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”Nitekim ——- K. sayılı kararında da belirtildiği üzere;“Limited şirket ortağı tarafından açılan haklı sebebe dayalı çıkma davasi ileriye etkili hüküm ifade eden bozucu yenilik doğuran bir dava olup, bu davada çıkmayı gerçekleştiren irade mahkeme kararıdır. Mahkemenin çıkmaya ilişkin kararı şirketle ortak arasındaki hukuki ilişkiyi sona erdirir ve sonuçlarını dava tarihinden değil kararın kesinleştiği tarihte doğurur.”Bu çerçevede davacı ortağın çıkmasına karar verilmesi durumunda, ayrılma akçesinin karar tarihine en yakın tarih itibariyle hesaplanması gerekecektir.Mahkememizce hesaplamaya ilişkin bilirkişi heyetlerinden 29.07.2021, 22.09.2021 ve 11.11.2022 tarihli asıl ve 25.03.2022 ile 22.02.2023 tarihli ek raporlar alınmış, davalı şirket pay değerinin tespitinde raporda açıklanan yöntemlerden, “Net Varlık” yöntemi ile (İNA) İndirgenmiş Nakit Akışları yöntemine göre yapılan hesaplama sonucu bulunan değerlemelerin ortalaması temel alınmış, her ne kadar davalı vekilince şirkete ait demirbaş ve gayrimenkullerin hesaplama sonucu tespit edilen değerleri ile davalı şirketi marka değerine ilişkin hesaplamaya itiraz edilmişse de, 21 02.2023 tarihli 2. Ek raporda yapılan değerlendirme ve hesaplama yönteminin bilimsel, teknik ve hukuksal olarak dosya kapsamına uygun oluğu kanaatine varılarak davalı vekilinin itirazlarına itibar edilmemiş, sonuç olarak, teknik bilirkişi raporunda esas alınan 31.08.2022 tarihli mizan verilerinden hareketle “Net Varlık” yöntemine göre güncellenen davalı şirket değeri ile önceki ek raporda sunulu “İNA” yöntemine göre hesaplanan şirket değerine göre, davacının %15 oranındaki hissesine isabet eden kısmının sırasıyla 8.328.193,45 TL ve 6.344.257,26 TL, bu hisse değerlerinin “basit tartılı” ortalaması olan 7.336.225,36 TL olarak hesaplanması gerektiği sonucuna ulaşılmakla bu değer üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM; Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının —– Şti’nin feshine ilişkin talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE,
2-Davacının ——– Şti’de %15 oranındaki ortaklıktan çıkma koşullarının oluşması nedeniyle TTK’nun 638/2. Maddesi uyarınca çıkma talebinin KABULÜNE ve bu şirketin ortaklığından çıkmasına,
TTK’nun 641/1. Maddesi uyarınca ayrılma akçesi olarak tespit edilen 7.336.225,36 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar kesinleştiğinde kararın ÖZETİNİN TİCARET SİCİL TESCİL VE İLANINA,
4-Alınması gereken 501.137,55 TL harcın peşin alınan 44,40 TL peşin harç, 108.344,53 TL ve 16.939,85 TL tamamlama harçlarından mahsubu ile kalan 375.808,77 TL harcın davalı vekilinden alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ye göre takdir olunan 311.362,25 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL peşin harç, 108.344,53 TL ve 16.939,85 TL tamamlama harçları, 44,40 TL başvurma harcı, 571,90 TL keşif harcı, 16.705,60 TL gider avansı olmak üzere toplam 142.650,68 TL dosya masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde taraflara iadesine,
Dair; davacı asil ve davacı vekilleri ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde —— Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31.05.2023