Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/74 E. 2023/374 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/74 Esas
KARAR NO : 2023/374

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 21/11/2022
KARAR TARİHİ : 12/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin,—-Mahallesi—-Caddesi, —-Sokak, No:—–adresinde bulunan ve—–Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün —–sicil numarasında kayıtlı olan —– adlı şirketinin 07.07.2014 tarihinde resen terkin edildiği—– Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 07.07.2018 tarihli yazısıyla müvekkiline bildirildiğini, şirketin üzerine kayıtlı araç bulunması sebebiyle bu terkin kararına istinaden ihya talebinde bulunulduğu, müvekkilinin ihya talebinin 25.08.2021 tarihinde—– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —–Sayılı dosyası ile karara bağlandığını ve davanın hasımsız açılması nedeniyle davacının yasal hasım olan …dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla usulden reddedildiğini, dava konusu —– ünvanlı şirketin 07.07.2014 tarihinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesine göre resen terkin edildiğini ancak bahse konu şirket üzerinde —-Trafik Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı —–plakalı aracın mevcut olduğunu belirterek —– Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı —-sicil numaralı—–Şirketinin tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini, ihya kararı doğrultusunda açıklanan ve Mahkemece resen incelenecek hususlarla beraber—– Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı—- sicil numaralı ——Şirketinin tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini, ihya kararı doğrultusunda işlemlerin yapılabilmesi için davacı müvekkiline yetki verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 6102 Sayılı TTK m. 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m. 34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığı, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün re’sen terkin işleminin, “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi” ve “Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi” kapsamında olup, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne —– ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan —– dosyasında yapılan incelemede, şirketin “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “sermayesinin yasal tutarının altında olduğu” hususunun belirlenmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince re’sen terkin kapsamına alındığı, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07.07.2014 tarihinde sicil kaydının re’sen terkin edildiğinin anlaşıldığı, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığı, bu nedenle müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulamayacağı, davacının bu yönde bir talebinin bulunmaması da gözetilerek müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilemesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 SayılıTTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca sicilden resen terkin edilen dava konusu şirketin halen şirket adına tescilli olan ——plakalı aracın satış ve devir işlemleri ile sınırlı olmak üzere ihyası istemine ilişkindir.—— Ticaret Sicil Müdürlüğünün 10/02/2023 günlü cevabi yazısıyla ihyası talep edilen şirketin son tescilini 07.07.2014 tarihinde yaptırdığı,şirket ortaklarının … ile —– olduğu, şirket yetkilisinin huzurdaki davacı … olduğu şirketin 07.07.2014 tarihinde sicilden resen terkinine karar verildiği anlaşılmıştır.—— Noterler Birliğinin22.02.2023 tarihli cevabi yazısından bahsi geçen aracın halen ihyası talep edilen şirket üzerine tescilli olduğu anlaşılmıştır.6102 Sayılı TTK’nın 26/06/2012 tarih ve 6335 sayılı yasanın 38. maddesi ile değişik geçici 7. maddesinde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl içinde kanunda yazılı halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiş bulunmaktadır.Aynı maddenin 15. Fıkrasında ” Bu maddede düzenlenmeyen hususlarda ilgili kanun ve esas sözleşmelerde öngörülen usullere göre hareket edilir. Bu madde gereğince tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek malvarlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder. Hazine bu şirket ve kooperatiflerin borçlarından sorumlu tutulmaz. Tasfiye memurlarının sorumlulukları konusunda, özel kanunlardaki sorumluluğa ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun veya Kooperatifler Kanunu hükümleri uygulanır. Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesi getirilmiş, Aynı maddenin 2. Fıkrasında Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket hakkında bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.TTK’nın geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil memurluğu tarafından şirketin sicil kaydı terkin edilir. Terkin edilmeden önce, TTK’nın geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere—–Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. Yapılan incelemede ticaret sicil müdürlüğünden gelen evraklarda ihyası istenen şirket yetkilisine tebligat yapılmadığı görülmüştür.—– Sayılı ilamında “….TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrasının son cümlesinde, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayanarak, silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Anılan fıkranın ikinci cümlesinde ise bu maddeye göre tasfiye edilmeksizin unvanı silinen şirket veya kooperatiflerin ortaya çıkabilecek mal varlığı, unvana ilişkin kaydın silindiği tarihten itibaren on yıl sonra Hazineye intikal eder düzenlemesi bulunmaktadır.Somut olayda, şirketin 31.07.2013 tarihinde sicil kaydının resen silindiği, şirket ortağı tarafından beş yıllık yasal süre geçtikten sonra ihya talep edildiği açıktır. Ancak, yasal düzenlemeye göre on yıllık sürenin dolmaması nedeniyle şirkete ait aracın Hazineye intikal etmesi koşulu gerçekleşmemiştir. Bu durumda, şirketin, ortada tasfiyesi gerekli bir mal varlığı bulunduğundan yasa koyucunun amacı doğrultusunda uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Yasa maddesinde, terkinden itibaren baş yıllık sürede ihya talep edilebileceği belirtilmesine karşın, şirketin mal varlığının on yıl sonra Hazineye intikal edeceği düzenlendiğinden, kanun boşluğunun bulunduğu kabul edilmelidir. Şirkete ait mal varlığının Hazineye intikal etme süresi olan on yıldan önce ne şekilde işlem yapılacağına ilişkin TTK’nın geçici 7. maddesinde bir düzenleme bulunmaktadır. Ortada bir hukuki düzenleme eksikliğinin mi (kanun boşluğu), yoksa yasa koyucunun bilinçli bir susmasının mı bulunduğunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Kanun boşluğu, sorunun çözümüne katkı sağlayacak bir hukuk kuralının bulunmaması şeklinde tanımlanabilir. Ancak, açık bir düzenleme yapılmamış olması her zaman kanun boşluğu anlamına gelmeyebilir. Bir sorun hakkındaki çözüm başka bir alanda düzenlenmiş olabilir. Somut olayda gerek TTK’da gerekse başka mevzuatta düzenleme bulunmadığı gibi konuya ilişkin bir örf ve adet bulunmamaktadır. Hukuki bir sorun hakkında, hukuk sistemi mutlaka bir çözüm üretmek zorundadır. Yasanın bir düzenleme öngörmediği bir sorunun çözümsüz bırakılması düşünülemez. Kanun koyucunun bir konuda düzenleme yapmamış olması, o konuyu olumsuz düzenlemek istediği anlamına gelmez. Bu açıklamalara göre, somut olaydaki uyuşmazlık yönünden bir kanun boşluğunun bulunduğunun ve bu boşluğun, TMK’nın 1. maddesiyle hakime verilen yetki kapsamında doldurulması gerektiği kanaatine varılmıştır.Kanun boşluğunun doldurulmasında, TTK’nın geçici maddesine yansıyan kanun koyucunun iadesinin esas alınması uygun olacaktır. Kanun koyucu, mevcut düzenlemeyle, terkin edilen şirketlerin ortaya çıkacak mal varlıklarının on yıl sonra Hazineye intikal edeceğini kabul ettiğine göre, bu süre dolmadıkça, şirket ortaklarının bu mal varlığı üzerindeki haklarının devam ettiğini kabul etmiş durumdadır. Ortada bir mal varlığı bulunduğuna göre, bu mal varlığının tasfiyesi için şirketin ihyasına karar vermekten başka çözüm bulunmamaktadır. Aksinin kabulü, yasanın düzenlediği on yıllık sürenin anlamsız hale gelmesi sonucunu doğurur. Bu açıklamanın bir sonucu olarak, mal varlığının Hazineye intikal süresi olan on yıllık süre doluncaya kadar ortaya çıkacak mal varlığının tasfiyesi amacıyla ihya talebinde bulunulabileceği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuş, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenle kaldırılarak yeniden hüküm verilmesi gerekmiştir… ” gerekçesi ile verdiği kararda terkin tarihinden itibaren 10 yıl geçmeden ancak 5 yıllık süreden sonra da açılan davada şirketin ihyasına dair istemin kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
—–. Sayılı ilamında “…Davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; davacının TTK.’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrasına dayalı olarak eldeki davayı açtığı, geçici 7. maddede gösterilen şartlar gerçekleşmeden şirketin terkin edildiğini ileri sürmediğine göre, mahkemece davalının tesis ettiği işlemin hatalı olduğu kabul edilerek yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ..” belirtmiştir.Birçok Bölge adliye mahkemesi kararında Ticaret kanununun geçici 7. Maddesi uyarınca sicilden terkin edilen şirketlerin ihyası istemlerinde tasfiye memuru tayinine gerek olmadığı belirtmiştir. —- Esas, —– Karar sayılı ilamında “….Davaya konu şirket TTK geçici 7. Maddesine göre resen ticaret sicilden silindiğinden ve tasfiye olmadığından, TTK geçici 7. Madde ile terkin edilen şirketin ihya edilmesi durumunda şirkete tasfiye memuru atanmasına gerek bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.” belirtmiştir. Bir tanesi burada alıntılanmıştır.Ancak —-. HD. ——. Sayılı ilamında “….6102 sayılı TTK’nın geçici 7. madde 4. fıkrası c bendi nazara alındığından sermayenin yasal hadlere çıkarılmaması nedeniyle münfesih sayılan şirketler bakımından basit tasfiye ve terkin sürecinde ihya davası yoluyla tasfiyeden dönme imkanının yasal olarak bulunmamasına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak, tasfiye ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verildiğine göre, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi gereğince mahkemece, ek tasfiye işlemlerini yapması için son tasfiye memuru yahut memurlarının yahut da yeni bir veya birkaç kişinin tasfiye memuru olarak atanıp, keyfiyetin tescil ve ilanına karar verilmesi gerekirken bu hususlarda olumlu veya olumsuz karar verilmeksizin kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak sadece, şirketin ihyasına karar verilmesiyle yetinilmesi doğru olmamış, bu husus 1086 sayılı Hukuk Usulü Mukameleri Kanunu’nun 439/2. maddesi uyarınca kanunun açık hükmüne aykırı olduğundan yerel mahkeme kararının re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” kararında ihyanın tasfiye amacı ile verilmesi durumunda mutlaka tasfiye memuru tayin edilmesi gerektiğini belirtmiştir.—— Sayılı ilamında “…Terkin edilen şirket adına kayıtlı taşınmazlar bulunduğunun sunulan tapu kayıtlarının incelenmesinden anlaşılmasına göre T.T.K.’nın 547. maddesi gereğince tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunludur.Ancak tüzel kişiliğin ihyasına karar verildiği halde tasfiye memuru atanmaması T.T.K. 547. maddeye aykırı olduğundan davacı vekilinin tasfiye memuru atanmasına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmüş, açıklanan nedenlerle hükmün kaldırılarak şirket ortağı davacı —–tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. ” Ticaret kanununun geçici 7. Maddesi uyarınca sicilden terkin edilen şirket hakkında görülen davada şirket adına kayıtlı taşınmazların olması nedeni ile ihya kararı ile birlikte tasfiye memuru atanması gerektiği belirtmiştir.Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirketin adına kayıtlı araç olması sebebiyle, dava konusu şirketin tasfiyesinin tamamlanmamış olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne,dava konusu şirketin ihyasına,ihya kararı tasfiye amacı ile verildiğinden şirketin son yetkilisi ve ortağı olan davacının tasfiye memuru olarak atanmasına, davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması sebebiyle ve yukarıdaki alıntılanan gerekçe nedeni ile davalı yönünden davacı lehine yargılama gideri takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulüne karar verilmiş, davalı … Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması nedeni ile yargılama giderinden sorumlu tutulmamış davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-DAVANIN KABULÜNE,—–Ticaret Sicil müdürlüğünün —–sicil nosuna kayıtlı bulunup 07.07.2014 tarihinde 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince re’sen sicilden terkin edilen —– 6102 Sayılı TTK 547 maddesi gereğince şirket adına tescilli olan —– plakalı, —— Şasi nolu aracın satış ve devir işlemleri ile sınırlı olmak üzere sicilden terkinine ilişkin kararın kaldırılmak suretiyle İHYASINA, —– Ticaret Sicil Müdürlüğüne yeniden TESCİLİNE,
2-Tasfiye Memuru olarak … TC kimlik numaralı davacı …atanmasına, ek tasfiye işlemlerinin tasfiye memuru tarafından yürütülmesine, ek tasfiye işlemleri bitinceye kadar tasfiye memurunun görevine devam etmesine,
3-Kararın —— ilan edilmesine,
4-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin yatırılan 80,70 TL harcın düşümü ile geri kalan 99,2‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davalı yasal hasım olduğundan ve gerekçede açıklanan nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı yasal hasım olduğundan ve gerekçede açıklanan nedenlerden ötürü davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Davalı tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacının yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.