Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/431 E. 2023/948 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/431 Esas
KARAR NO: 2023/948
DAVA: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 30/11/2022
KARAR TARİHİ: 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ——— İcra Müdürlüğü’nün İİK 89/1, 89/2 ve 89/3 usulsüz tebligatları neticesinde icra dosyasına borçlu olarak eklenen müvekkil şirketin banka hesaplarına haciz konulduğunu, ——— şirketinde bulunan hesabı üzerine tesis edilen haciz neticesinde 23.963,86 TL ve 6,51 TL tutarlarındaki paranın hesaptan 05/07/2022 tarihinde haczen çekilerek harçları düşüldükten sonra kalan 21.309,66 TL’nin 20/07/2022 tarihinde dosya alacaklısına ödendiği, müvekkil şirket araçlarına haciz konulmuş olduğu ve hatta ——– plaka sayılı araç bakımından yakalama kararı çıkartıldığı, haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edildiğinden, müvekkil şirketin mal varlığına konulan haciz dahil icra işlemlerinin iptaline karar verildiği, kararın kesinleştiği, bu sebeplerle; davanın kabulü ile müvekkil şirketin banka hesabından haksız haciz dolayısıyla icra dosyasına yatan ve dosya alacaklısı davalıya reddiyatı yapılan 21.309,66 TL’nin ödeme tarihinden itibaren reeskont-avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkile istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;——— E. Sayılı dosyası dosyası üzerinden borçlu ——– Şirketi aleyhine icra takibi başlatıldığı, mevcut icra takibi başlatıldıktan sonra davacının firmayı kurduğu ve bu firma üzerinden ticaretine devam ettiği ve bu yolla mal kaçırdığının tespit edildiği, ——– Şirketi ve davacı şirketin kurucularının ——– olduğu, tarafların tüzel kişilik perdesine sığınarak mal kaçırma saikiyle yeni şirketler kurduklarını, davacı aleyhine haciz ihbarnameleri gönderildiği, davacı borçlu tarafından her üç ihbarname de kanunda öngörülen süre içinde cevaplanmadığı, davacı bizzat kendi dilekçesinde bir ticari ilişkinin var olmadığını ve dosyanın ticari nitelikte olmadığını iddia etmekte ancak aynı dilekçede reeskont avans faizinin uygulanmasını istemiştir ki, böylesine çelişkili ifadelerin ve mezkur dosyada reeskont faizi uygulanmasının kabulü mümkün olmadığını, bu sebeplerle; davanın kabulüne yönelik taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Davanın 3. Kişinin açmış olduğu ( İİK 89/3 maddesine göre) menfi tespit davasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.İ.İ.K 89/ maddesinin “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkûm edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir.” şeklindedir.——– esas sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; 12.11.2021 tarihinde ihtiyati haciz kararı dayanak gösterilerek davalı alacaklı tarafından dava dışı ———–, ———- Şirketi ve ——— Şirketi aleyhine icra takibine başlandığı, 19.11.2021 tarihinde esas takibe geçilerek borçlular adına örnek no:10 ödeme emri hazırlandığı, takip çıkışının 87.929,21-TL olduğu, 05.04.2022 tarihinde davacı şirkete 89/1 ihbarnamesinin gönderilmesine karar verildiği, çıkarılan ihbarnamenin 14.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, 28.04.2022 tarihinde ihbarnameye cevap verilmemesi nedeniyle 89/2 ihbarnamesi gönderilmesine karar verildiği, çıkarılan ihbarnamenin 13.05.2022 tarihinde tebliğ edildiği, 26.05.2022 tarihinde ihbarnameye cevap verilmemesi nedeniyle 89/3 ihbarnamesi gönderilmesine karar verildiği, çıkarılan ihbarnamenin 02.06.2022 tarihinde tebliğ edildiği, 24.06.2022 tarihinde davacı şirketin borçlu olarak eklenmesine karar verildiği, davacı şirket aleyhine haciz işlemlerine başlandığı, ——— plakalı araç üzerine yakalama şerhi işlendiği, 18.07.2022 tarihinde davacı adına kayıtlı banka hesabında bulunan paranın icra dosyasına gönderildiği, dosyaya gelen paranın alacaklıya reddiyatının yapıldığı, 09.09.2022 tarihinde davacı borçlu vekili tarafından icra dosyasına vekaletname sunulduğu, 12.09.2022 tarihinde ihbarnamelere itiraz edilerek, yakalama kararının kaldırılması ve alacaklıya ödenen paranın iadesinin talep edildiği, 12.09.2022 tarihinde icra dairesi tarafından taleplerin reddine karar verildiği, davacı borçlu tarafından ——– esas sayılı dosyası üzerinden 12/09/2022 tarihinde icra memur muamelesini şikayet davası açtığı, görülen davada ———-sayılı kararı ile davacı-borçluya 89/3 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin iptal edildiği görülmüştür. Dosya kapsamında çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlığın ihbarnamelerin usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği hususu olduğu anlaşılmıştır. 7201 sayılı Tebligat Kanununun 12. maddesinde; “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir”, 13. maddesinde ise; “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır” hükümleri yer almaktadır.Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20. maddesinde; “(1) Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılır. (2) Bakanlıkların ve bunların teşkilatının, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile il özel idarelerinin, belediyelerin, köylerin ve özel kanunlarına dayanılarak kurulmuş bulunan teşekküllerle, şirketlerin, derneklerin ve vakıfların yetkili temsilcileri, bağlı bulundukları kanunlara ve statülerine göre tayin edilir. (3) Gerçek ve tüzel kişilere ait ticari işletmelerin işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, ticari işletmenin o işlemde yetkili ticari temsilcisine yapılan tebliğ geçerlidir”, 21. maddesinde ise; “ (1) Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. (2) Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. (3) Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır” hükümleri yer almaktadır.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. 12, 13, 16, 17, 20. 21.maddelerinde açıkça belirtildiği üzere muhatap dışında çalışana, yakına, akrabaya, birlikte sakin aile efradına tebliğ yapılabilmesinin ön koşulu tebliğ anında muhatabın bulunmaması veya tebliğ evrakını almaması, imtina etmesidir. Muhatabın tebliğ anında mahalde hazır olmadığının da mutlaka mazbataya yazılması gerekir. Aksi takdirde tebliğ anında muhatabın bulunmadığı yazılmadan gerçekleştirilen tebliğ işlemi usulsüzdür. Bu bilgilerin ışığında somut olaydaki tebligat mazbataları incelendiğinde; her 3 ihbarnamenin tebliğ mazbatasında “Muhatap tevziat saatlerinde adreste bulunmadığından isim ve imzadan imtina eden güvenlik komşusunun şifai beyanına göre adres kapalı olduğundan ilgili mahalle muhtarına tebliğ edildiği ,.. komşusuna haber verilerek 2 no’lu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırıldı.” şeklinde benzer ibarelerin bulunduğu, tebliğ işleminin TK 21/1 maddesi uyarınca muhtara yapıldığı ancak bilgi alınan kişi olarak “Güvenlik” gösterildiği, bilgi alınan kişinin isim ve soy ismine yer verilmediği, bu kapsamda yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı, bu nedenle de usulsüz tebliğ nedeniyle davacının dosyaya borçlu olarak eklenmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır.Benzer konuya ilişkin ——– sayılı ilamında; ” Dava, İİK’nun 89.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davalı tarafça dava dışı ——– aleyhine başlatılan icra takibinde davacıya İİK’nun 89.maddesi uyarınca haciz ihbarnameleri gönderildiği, davacının ise bu ihbarnamelerin usulsüz olduğunu ve ayrıca takip borçlusu ——— herhangi bir borcunun bulunmadığını bildirerek huzurdaki davayı açtığı anlaşılmıştır. Yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Huzurdaki davada, uyuşmazlık öncelikli olarak haciz ihbarnamelerinin tebliğinin usulüne uygun olup olmadığı yönündedir. Davacı taraf tebligatların yapıldığı adresin mernis adresi olmadığını ve bu adreste ayrı yaşamakta olduğu eşinin ikamet ettiğini iddia etmiştir. Gerçekten de, dava dilekçesine ekli bulunan ve nüfus kayıt örneği belgesinden davacının 30.07.2013 tarihinden itibaren yerleşim yeri adresinin ” ——— Mahallesi ——— Caddesi No ———- İç Kapı No ——– ———” olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, ———- ilçesi ———– Mahallesi Muhtarlığı tarafından düzenlenen 07.01.2019 tarihli belgede de, davacının adresinin aynı adres olduğu görülmüştür. Buna göre; İİK’nun 89.maddesi uyarınca çıkarılan üçüncü haciz ihbarnamesi usulüne uygun tebliğ edilmediğinden davalı vekilinin davanın 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Her ne kadar birinci haciz ihbarnamesi “——– Mh. ——– SK. No: ——– D:——- ———” adresinde bizzat davacıya tebliğ edilmiş ise de, davacı taraf zaman zaman ayrı yaşadığı eşinin bu adresteki ikametine çocuklarını görmek amacıyla geldiğini beyan ettiğinden ve bu beyanının aksini kanıtlar mahiyette dosyada delil bulunmadığından aynı adreste yapılan tebligatların TK’nun 10/1 maddesinde ki bilinen son adrese tebligat yapılacağına dair hüküm uyarınca usulüne uygun olduğundan söz edilemeyecektir. Zira, davacının mernis adresi farklı bir adrestir. TC Kimlik numarası bulunan şahısların mernis adreslerine kolaylıkla ulaşılabilecektir. Bu yönleri itibariyle tebligat usulüne uygun değildir. Öte yandan, takip borçlusu ——— davacının eşinin kardeşi olup, davacıdan ne suretle alacaklı olduğu hususunda da bilgi ve belge dosyada mevcut değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. ” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında davacıya çıkarılan tebligatların usulsuz olduğu, bu nedenle ——— esas sayılı dosyası üzerinden açılan şikayet davasının kabul edildiği, mezkur icra hukuk mahkemesinde davacı-borçluya 89/3 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin iptal edildiği, genel hükümler çerçevesinde ise davalı-alacaklının iş bu davada borçlu – davacının icra dosyasında borçlu olduğunu belgeleri ile ispatlayamaması karşısında davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafın ——- esas sayılı icra takip dosyası üzerinden tahsil edilen 21.309,66 TL nin ödeme tarihi olan 05/07/2022 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.455,66 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 80,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.374,96‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvuru harcı, 80,70 TL peşin harç toplamı 161, 4‬0 TL ile 167, 25 TL (Kep Reddiyatı, Posta Masrafı, Elektronik Posta masrafı) olmak üzere toplam 328,65‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——— Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluklarında verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı 23/11/2023