Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/301 E. 2023/845 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/301 Esas
KARAR NO: 2023/845
DAVA: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 26/04/2023
KARAR TARİHİ: 19/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ———- Esas sayılı dosyasından alacaklı vekilinin talebi üzerine düzenlenmiş olan 12.04.2023 tarihli üçüncü haciz ihbarnamesi müvekkil şirket tarafından 25.04.2023 tarihinde tebellüğ edilmiş olduğunu, buna istinaden icra dosya borçlusunun Müvekkili Şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığından ötürü borca yönelik itirazlarının ve taraflarınca Menfi Tespit davası açılacağı bilgisi sunulmuş ve 89/3 haciz ihbarnamesinin tarafımıza tebliğinden itibaren işlemeye başlayacak olan 15 günlük yasal süre içerisinde de iş bu dava ikame edilmiş olduğunu, ———- e. sayılı takip dosyasının müvekkil şirket yönünden tedbiren durdurulmasına ve taraflarına bu konuda ve iş bu davanın ikame edilmiş olduğuna ilişkin derkenar verilmesine, ——— e. sayılı dosyasından düzenlenmiş olan 89/3 haciz ihbarnamesi gereğince müvekkil şirketten talep edilmiş olan 381.518,07 tl’ nin müvekkil şirketin nezdinde olmadığının ve davalı ilgili icra dosya borçlusu ile müvekkil şirket arasında, ilgili icra dosyasının açılması ve îik. 89 haciz ihbarnameleri tarihleri itibariyle herhangi bir borç alacak ilişkisinin, ticari ilişkinin bulunmadığının ve müvekkil şirketin icra dosya borçlusu şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığının tespiti ile davalarının kabulüne, karar verilmesi talep ve dava etmiştir.

RAPOR:Bilirkişi raporunda özetle; “Davacı firmanın 2021 ve 2022 yılı ticari defter ve kayıtlarının HMK 222. Maddesine göre lehine delil kabul edilebileceği, Davacının Ticari Defter kayıtlarına göre Davalı dan Takip tarihi ve Dava tarihi itibari ile bakiyesinin 0 “sıfır” olduğu” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Davanın 3. Kişinin açmış olduğu ( İİK 89/3 maddesine göre) menfi tespit davasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.İ.İ.K 89/ maddesinin “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkûm edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir.” şeklindedir.———– esas sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; 16/11/2022 tarihinde ihtiyati haciz kararı dayanak gösterilerek davalı alacaklı tarafından dava dışı ———– aleyhine icra takibine başlandığı, 16/11/2022 tarihinde esas takibe geçilerek borçlu adına örnek no:——— ödeme emri hazırlandığı, takip çıkışının 309.728,13-TL olduğu, 11/01/2023 tarihinde davacı şirkete 89/1 ihbarnamesinin gönderilmesine karar verildiği, çıkarılan ihbarnamenin 24/01/2023 tarihinde tebliğ edildiği, ihbarnameye cevap verilmemesi nedeniyle 89/2 ihbarnamesi gönderilmesine karar verildiği, çıkarılan ihbarnamenin 21/03/2023 tarihinde tebliğ edildiği, ihbarnameye cevap verilmemesi nedeniyle 89/3 ihbarnamesi gönderilmesine karar verildiği, çıkarılan ihbarnamenin 25/04/2023 tarihinde tebliğ edildiği, davacı yanca 89/3 ihbarnamesinin kendilerine tebliğinden itibaren 15 gün içinde iş bu menfi tespit davasını ikame ettiği, açılan davanın icra dairesine bildirildiği, bu cümleden olmak üzere ilgili icra dairesince davacı hakkındaki takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.Dosya kapsamında çözümlenmesi gereken ilk hususun mahkememizin görevli olup olmadığı hususudur.Benzer konuya ilişkin ———- sayılı ilamında; “Dava; İİK m.89/3’ten kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Dava; İcra ve İflas Kanunun 89/ 3. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu eldeki dava ticari dava değildir. Dava, İİK. nun 89. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Tarafların tacir olması da davayı ticari kılmamaktadır. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca TTK nun 4 ve 5 maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu, Mahkemece verilen kararın isabetli olduğu anlaşılmıştır. ” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında davacı ile davalı arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığı, kaldıki tarafların tacir olması da davayı ticari kılmadığı, uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklandığı, bu haliyle görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4 ve 5 maddeleri gereğince görevli mahkeme ———- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması sebebi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden, İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ———- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi taktirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına( ihtarat yapıldı)
3-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalı ———… Vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/10/2023