Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/238 E. 2023/610 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/238 Esas
KARAR NO : 2023/610

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 31/03/2023
KARAR TARİHİ : 04/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilİ —— 15.10.2018 tarihinden itibaren davalı şirketin ortağı ve müdürü olduğu, şirketin otopark hizmeti ve oto yıkama hizmeti vermek üzere faaliyet gösterdiği, davalı şirketin iki adet ortağı bulunduğu, bunların … ve —– olduğu, diğer ortak —– aslında fiili olarak davalı şirketin işlerini yürüten kişi olduğu, —– kayıt dışı işleri olması sebebiyle kendisinin ortak olarak gözükmediği ve eşi —— şirket ortağı olarak gözüktüğü, müvekkilinin ortaklığı düzgün şekilde ticaret yapmayı planlayarak kabul ettiği, ancak işe girdiği andan itibaren işlerin tamamen kanuna aykırı yürütüldüğünü fark ettiği ve düzene sokmaya çalıştığı, iş yeri kiralarının ödenmediği, kiranın ödenmeyeceği ile ilgili otoparkın yer aldığı arsa sahibinin tehdit edildiğini öğrendiği ve duruma el koyarak işyeri sahibiyle görüştüğü, bundan sonra iş yeri sahibinin kirayı devam ettirmek için koyduğu ön koşul nedeniyle ve iş yerindeki işlerin yasaya uygun olarak yürütülmesini sağlamak için diğer ortak —–işyerine gelmesini istemediğini belirttiği, müvekkilinin iş yerinde çeşitli borçların ödenmesi için babasından ve kendisinden istenilen paraların borç ödemeye kullanılmadığını ve —– çok güvendiği ve yıllardır muhasebecisi olduğunu söylediği ve güvenerek vekalet verdiği muhasebecisi tarafından, kendisinden vergi ödemesi için alınan paraların vergi için ödenmediğini ve bu kişi tarafından da vekaletin kötüye kullanıldığını fark ettiği , bu uyuşmazlıklar sırasında pandeminin patlak verdiği, iş yerinin fiili olarak kapatıldığı, müvekkilinin de bu konularda tecrübesiz olduğu ve muhasebecisine güvendiği için 2019 yılının ortalarında muhasebeci tarafından kendisine “şirketin kapatılması için başvuru yapıldığı ve bir sene boyunca şirketin resesyonda kalacağını, bu süre içinde şirketle ilgili hiçbir işlem yapılmayacağını, sadece maktu cüzi miktar vergi ödeneceğini, bir sene sonunda şirketin münfesih ilan edileceğini” söylemesine güvendiğini, ancak 10.06.2021 tarihinde müvekkiline, kaçak elektrik kullanımı ile ilgili SMS geldiği, bunun üzerine detaylı araştırmalara girişen müvekkilinin vergilerin ödenmediğini, hakkında soruşturma başlatılmış olduğunu, elektrik borçlarının ve su borçlarının ödenmediğini fark ettiği, —-aradığı ve—–tarafından oyalandığı, tüm sorunların çözüleceği konusunda kendisine sürekli garanti verildiği, buna rağmen herhangi bir gelişme kaydedilmediği, 23.02.2023 tarihinde muhasebeci hakkında —–Odası’na şikayette bulunulduğu, soruşturma sürecinin devam ettiğini, kuruluş amacının çok farklı yönde yasa dışı ve kurallara aykırı işlemler yapan ve müvekkilinin dünya görüşü, eğitimi ve yaşam tarzıyla hiç uymayan şekilde işletilen, ayrıca müvekkilinin görevini kötüye kullanarak icra takipleri ve davalarla karşı karşıya kalmasına neden olan kişilerle bu ortaklığı sürdürmesi mümkün olmadığından TTK madde 638 uyarınca müvekkilinin şirket ortaklığından çıkma talebinin kabulünü, dava sürecinde şirketin temsil ve idare yetkisinin kayyıma bırakılması yönünde tedbir kararı verilmesini ve ——Odası’na yazı yazılmasını, 2019 tarihinden sonra müvekkiline şirketin kapatılmış olduğu bildirildiğinden ve bu tarihten sonra şirketle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığından, bu tarihten sonra yapılmış olan işlemlerin müvekkilinin bağlamayacağının tespitini, işbu davanın açılma tarihinden itibaren müvekkili aleyhine sonuçlar doğurabilecek yasadışı işlemler yapılmasının engellenmesi için şirketin TTK madde 636 ve diğer ilgili maddeler kapsamında faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava 6102 sayılı kanunun 638. Maddesi uyarınca limited şirket ortaklığından haklı nedenlerle çıkma talebine ilişkindir.Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları incelendiğinde davacının davalı şirketin aynı zamanda münferit ve tek imza yetkisine haiz müdürü olduğu görülmüştür. Tensip zaptının —– numaralı ara kararı ile davacı yana davalı şirketin münferit yetkilisi de olması ve şirketle davacı arasında menfaat çatışması bulunması nedeni ile şirkete kayyım tayini hususunda dava açmak ve buna dair tevzi formunu ibraz etmek üzere 2 hafta süre verilmiş davacı yanca 18.05.2023 tarihli dilekçe ile şirketteki hisseleri —— 15.05.2023 tarihinde devrettiklerini, tescil işlemlerinin henüz bu kişi tarafından yapılmadığını, tensip zaptında—— numaralı ara kararda verilen sürenin uzatılmasını aksi halde davadan feragat ettiklerine dair dilekçe sunmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 309/4 madde ve fıkrası gereği feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Davacının bu dilekçesindeki feragat beyanına, beyanının koşullu olması nedeni ile itibar edilmemiş, davacının talebi üzerine tensip zaptında şirkete kayyım tayini hususunda davacıya verilen süre mahkememizin 23.05.2023 tarihli ara kararı ile 2 hafta uzatılmıştır. Verilen bu ara karar davacı yana 30.05.2023 tarihinde tebliğ edilmiş verilen ek süre içinde de davacının şirkete kayyım tayini hususunda dava açmadığı, mahkemeye bu hususta tevzi formu sunmadığı görülmüştür. Uyap’tan yapılan sorgulamada da davacının böyle bir dava açmadığı görülmüştür.
Davacı netice itibarı ile davalı şirkete karşı TTK’nın 638. Maddesi uyarınca çıkma davası açmıştır. Davacı aynı zamanda şirketin tek yetkilisi olup şirkete dava ile sınırlı olarak kayyım atanması zaruridir. Nitekim davacının aynı zamanda şirket yetkilisi olması nedeni ile davacı ile davalı şirket arasında hali hazırda menfaat çatışması olduğu da izahtan varestedir. Neticede davacının verilen kesin süreye rağmen şirkete kayyım atanması hususunda dava açmadığı görülmüş, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.