Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/181 E. 2023/991 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/181 Esas
KARAR NO: 2023/991
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14/03/2023
KARAR TARİHİ: 30/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Taraflar arasında 07/04/2021 tarih ve 19.500,00 TL + KDV bedelli hizmet sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı tarafça 9.750,00 TL peşinat verilmiş ve web sitesi yapım işine müvekkil şirket tarafından başlanmıştır. Davalı tarafından, müvekkil şirketin ilgili sözleşmeye aykırı davrandığından bahisle projenin tamamlanmamış olduğunu iddia etmiş, eksikliklerin tamamlanmasını aksi halde sözleşmenin feshedileceğini içeren ——– Noterliği’nin ——— yevmiye numaralı 27/09/2021 tarihli ihtarnamesi gönderilmiştir. Davalı şirket tarafından sözleşme gereği gönderilmesi gereken içerikler gönderilmemiştir. Bu dunım davalıya her ne kadar mail aracılığı ile iletilmişse de davalı taraf hatayı müvekkil şirkette aramıştır. “——– merhabalar; Göndermiş olduğunu: link kontrol edilmiştir. Daha önce işin başından beri yapmış olduğumuz tasarımında tamamen bozulmuş olduğunu tespit ettik. Telefon görüşmemize istinaden bize alt kategorilerin de gönderdiğimiz resimlerden ekleneceğini bildirmiştiniz. Fakat görüyoruz ki ana sayfa yapısı dahil bozulmuştur, alt kategori tasarımları hiç yapılmamıştır ve gönderdiğimiz resimler eklenmemiştir. Bu konu ile ilgili olarak bir açıklamanız var mı?” Teknik bilgi yetersizliği nedeniyle bu şekilde algılanan durum müvekkil şirket yetkilisi tarafından izah edilmeye çalışılmışsa da yeterli olmamıştır. ——— E. Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, en az %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsili” talep ve dava edilmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Taraflar arasında düzenlenen; web sitesi yapımına ve teslimine dair hizmet sözleşmesi 07.04.2021 tarihinde taraflarca imzalanmıştır. Sözleşmenin imzalanması üzerine sözleşme bedelinin %50 si davacıya 08.04.2021 tarihinde müvekkil tarafından ödenmiştir. Taraflar arasında imzalanan web sitesi hizmet sözleşmesinde İş Teslim Süresi başlıklı 4. Maddesinde PROJE TESLİM SÜRESİ SÖZLEŞME TARİHİNDEN İTİBAREN EN GEÇ 50 İŞ GÜNÜDÜR olarak belirlenmiştir. Ancak sözleşme imza tarihinden itibaren 5 ay geçmesine rağmen web sitesi teslim edilmediği gibi davacı tarafından sürekli işe giren personellerin ayrıldığı bahane edilerek proje baştan başlatılmış ve iş savsaklanmıştır. Dava dilekçesinde her ne kadar tüm site görsellerinin kendilerine iletilmediği belirtilmişse de 26.05.2021 ve 31.05.2021 tarihlerinde tüm görsel ve kategoriler davacıya iletilmiştir. Davacı taraf sürekli bahane edecek bir şeyler bıılup işi savsaklamaya devam etmiş ve taahhüdünü yerine getirmemiştir. Bunun üzerine müvekkil tarafından davacıya ihtarname gönderilmiş ve web sitesinde ki tüm eksikliklerin tamamlanarak teslim edilmesi için davalıya 7 iş günü süre verilmiş aksi halde sözleşmenin feshedileceği ihtar edilmiştir. Davacı şirket bu ihtarnameye cevap vermemiş ve projeyi yarım bırakarak sözleşmeye aykırı davranmıştır. Haksız ve mesnetsiz olarak açılan işbu davanın reddi; haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sindcn az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesi ile yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesi” talep edilmiştir.

RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;”Taraflar arasında akdedilen sözleşmeye dayalı web tasarım hizmetinin genel hatlarıyla sözleşmeye uygun bir şekilde yerine getirildiği, sözleşmede geçen proje detaylarının çoğunlukla tasarıma işlendiği, Yukarıda da örneklendinIdiği üzere tasarıma işlenmeyen bazı hususların yayın aşamasında yapılacak işleri kapsaması ve bu aşamaya sözleşme feshinden ötürü geçilememesi nedenleriyle eksik kaldığı, Taraflar arasında geçen e-mail yazışmalarında ve ayrıca incelenen proje dosyası ve test adreslerinde iletilmeyen içeriklerin mevcudiyeti söz konusu olduğu gözlendiği, sözleşmede proje teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren en geç 50 iş günü olarak belirtildiği ancak müşteri onay süreçlerinin süreye dahil edilmediği, müşteri onay süreçleri içerisinde davalı tarafından tüm verilerin davacıya teslim edilmesi hususunun da yer aldığı, oysa somut olayda e-mail yazışmalarından da anlaşılacağı üzere iletilmeyen bazı içeriklerin bulunmasından ötürü sözleşme konusu işin süresinde tamamlanamadığı, bu husus bakımından sözleşmenin süresinde bitirilememesinde davacı yanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, Projede gelinen aşamada sözleşme kapsamında yapılan işlerin genel hatlarıyla tamamlanmış olduğu, hizmette ayıplı ifaya götürebilecek nitelikte somut bir durumla karşılaşamadığı, Mali Yönden Yapılan Değerlendirme Defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri tespit edilmek suretiyle HMK 222 maddesi uyarınca lehine delil teşkil edecek vasıfta olup olmadığının, Davacı ve Davalı tarafa ait ticari defterlerin sahibi lehine delil teşkil etmekte olduğu kanaatine varılmış olup takdir sayın mahkemenizindir.Tarafların defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacağı bulunup bulunmadığı ve miktarı, Yapılan teknik inceleme neticesinde ‘hizmette ayıplı ifaya götürebilecek nitelikte somut bir durumla karşılaşamadığı’ tespiti ve mali yönden yapılan inceleme -tespitlerin birlikte değerlendirilmesi sureti ile Davacı ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi 20.10.20211 itibariyle davacı tarafın davalı taraftan 13.260 TL alacağı olduğu tespit edilmiştir. Tarafların defter kayıtları arasında farklılık bulunduğu takdirde müsteminatlarınında incelenmek suretiyle farklılığın neden kaynaklandığı ve hangi tarafın defterindeki kavda değer verilmesinin gerektiği, Taraflar arasındaki ticari defter kayıt farklılıkları; dava konusu sözleşmeye istinaden davacı tarafından davalı adına düzenlenen faturanın davalı ticari defter kayıtlarına almamasından kaynaklanmaktadır.Yapılan teknik incelemede Davacı tarafından davalı tarafa sunulan hizmetin ‘ayıplı ürün olmadığının’ tespit edilmesi neticesinde Davacı tarafın ticari defterlerine itibar edilmesi yönünde kanaat oluşmuş olup” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:Dava, faturaya dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak ——— Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf, bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Benzer bir konuya ilişkin ——— sayılı ilamında; “Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.” şeklinde gerekçelere yer verildiği görülmüştür.Taraf şirketlerin bilirkişi marifetiyle incelenen kayıtlar neticesinde oluşturulan 09/10/2023 tarihli bilirkişi raporunda;Yapılan teknik inceleme neticesinde ‘hizmette ayıplı ifaya götürebilecek nitelikte somut bir durumla karşılaşılmadığı’ tespiti ve mali yönden yapılan inceleme –tespitlerin birlikte değerlendirilmesi sureti ile Davacı ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi 20.10.20211 itibariyle davacı tarafın davalı taraftan 13.260 TL alacağı olduğu tespit edilmiştir. ” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunduğu görülmüştür. Taraflar arasında 14.07.2021 tarihinde 19.500 + KDV tutar ile web sitesi kurulumu ve işletilmesi hizmet detaylarını ve iş sürecini, hizmet bedelinin ödenme şeklinin kapsadığı sözleşme yapıldığı tespit edilmiştir.Dosya kapsamında yapılan incelemede davacı yanın——– icra dosyası üzerinden takip başlattığı, takibin itiraz neticesinde durduğu, davacı yanın itirazın iptali davasını ikame ettiği, davalı vekilinin davanın reddini talep ettiği, teknik bilirkişi eliyle taraf şirketlerin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde tarafların incelenen ticari defter ve kayıtlarından dava ve takibe konu faturanın davalı ticari defter ve kayıtlarına işlenmediği, faturanın vergi dairesine bildirilmediği, teknik inceleme neticesinde hizmette ayıplı ifaya götürebilecek nitelikte somut bir durumla karşılaşılmadığının tespit edildiği hususları hep bir arada değerlendirilerek davacının alacaklı olduğunun vicdani kanaatine ulaşılmış olup hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak davanın bakiye asıl alacak bedeli olan 13.260 TL üzerinden kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.Alacağın likit olması konusunu ——– Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ——— Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Somut olayımızda davacının talep ettiği alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davada hükmolunün miktarın 2023 yılı kesinlik sınırı olan 17.830,00 TL nin altında kalması nazara alınarak kesin olarak karar verilmiştir. Zira ——— sayılı ilamında benzer konuya ilişkin; ” … karar altına alınan miktarın yıllar itibariyle yeniden değerlendirme oranları nazara alındığında 2021 yılı istinaf kesinlik sınırı olan 5.880,00 TL’ nin altında kaldığı, dolayısıyla istinafa gelen davalı yönünden kabul edilen dava miktarı itibariyle mahkeme kararının tutar itibariyle kesin nitelikte olduğu anlaşıldığından tarafça yapılan istinaf başvurusunun bu sebeplerle reddinin gerekeceği, kanunun bahşetmediği bir hakkın ise mahkemece taraflara verilemeyeceği, dolayısıyla yerel mahkeme kararında istinaf yasa yolunun açık olduğunun bildirilmesinin taraflar lehine kazanılmış hak doğurmayacağı üzere davalı vekilinin istinaflarının esastan incelenemeyeceği anlaşılmıştır. ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE; davalı tarafından ——– sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 13.260,00 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 13.260,00 TL üzerinden % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 905,79 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 226,45 TL harçtan mahsubu ile bakiye 679,34‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 13.260,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yatırılan 179,90 TL başvuru harcı, 226,45 TL peşin harç toplamı 406,35‬ TL ile 4.208,00 TL ( Bilirkişi Ücreti, Kep Reddiyatı, Posta Masrafı, Elektronik Posta Masrafı) olmak üzere toplam 4.614,35‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
7-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya İADESİNE,
8-Arabuluculuk ücreti 1.560,00 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye İRAT KAYDINA,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, dava değeri kesinlik sınırının altında kalması nazara alınarak KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/11/2023