Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/154 E. 2023/833 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/154
KARAR NO: 2023/833
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/03/2019
KARAR TARİHİ: 18/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, 2004’den bu yana davalı şirket tarafından üretilen ilgili malların ——— Bölgesi ile sınırlı olmak üzere münhasır yetkiye sahip distribütör olduğunu, 2004 yılından 2012 yılına kadar her hangi bir sorun olmaksızın işin devam ettiği, ancak 2012 yılı itibariyle yoğun bir şekilde, özellikle anlaşma kapsamına giren ürünler içerisinden”uzaktan kumanda” “ve “alıcı” arızaları , “aşırı ısınma (hararet )” sorunu ile ” ——— arızası şeklinde sorunların baş gösterdiğini, davalının bu sorunların büyük bir çoğunluğunu çözüme kavuşturmaya çalıştığını, ancak zamanla bu sorunların arttığını, müşterilerden sürekli ayıp bildirimi yapıldığını, iş gücü ve pazar kaybına uğradığını, potansiyel /mevcut müşterilerini kaybetmeye başladığını, davalının sattığı ürünlerde gizli ayıp olduğunu, bunlarla ilgili bildirimlerin sonuçsuz kaldığını, bu sebeple davacının davalı ile arasındaki ticari ilişkiyi ———- Noterliği’nin 10.12.2018 tarih ve ——— yevmiye numaralı ihtarname ile fesih edildiğini, davacının , ———- marka ürünleri 14 yıl boyunca ——— satarak yaydığını, ———- tanınır bir marka kıldığını, buna rağmen davalının gizli ayıplı ürünler satarak davacıyı zarara uğrattığını, davacının ticaretini çekilmez hale getirdiğini, karşılaşılan sorunların gizli ayıplı olduğunu, süreklilik gösteren gizli ayıplı mallarda davacının müşterilerinden alınan şikayetler üzerine davalı şirket ile görüşülerek gerek ürünlerdeki ayıplar gerekse de bunlar için davacıya yapılan ödemeler konusunda mutabakat sağlanmasına rağmen, davalının gereken ödemeleri yapmadığını, ——— Üniversitesi ——— Fakültesi 31.07.2018 tarihli teknik rapor ile ———- seri numaralı ———- model ———– pompasının bomlarının birinde gizli imalat ayıbı olduğunun tespit edildiğini, ———– D.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu ve tespit gereğince ——— Şirketi tarafından 1-5 haziran 2016 tarihleri arasında ———- Merkezi’nde düzenlenen ——— Fuar’ında satışa sunulmak üzere ——- marka ürünlerin tespit edildiğini, davacının ———- marka olarak değer kattığını ve bilinirliğini arttırdığını ve markayı zirveye taşıdığını, bu sebeple TTK mad. 122 gereğince portföy tazminatı talep ettiklerini, devam eden ticari ilişkide yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalının hazır bir portföye sahip olacağını, davacıya , yurtdışından ürün siparişi ve talebi olmasına rağmen, davalının tutum ve davranışları nedeniyle bu pasif taleplerin davacı tarafından yerine getirilmediğini, bu sebeple de davacının zarara uğradığını, son olarak sözleşmenin feshi sonrasında da davacıya yönelik rekabet etmeme yasağının bulunmasından ötürü, davacının anılan rekabet yasağına yönelik tazminat talebinin de söz konusu olduğunu, ayıplı ve gizli ayıplı mallardan kaynaklı davalı tarafça kabul edilmesine rağmen ödenmeyen garanti ve ihtilaflı masraflar için şimdilik 60.311,51 Euro karşılığı 371.651,58 TL, ticari ilişkinin davalı tarafın kusuru nedeniyle sona erdirilmiş olması sebebiyle iade alınması gereken davacı stoklarında bulunan yedek parça bedellerinin karşılığı olarak 650.000 Euro karşılığı 4.005.430,00 TL, davalının davranışlarından kaynaklı ticari ilişkinin haklı nedenle feshi nedeniyle davacının hak kazandığı portföy tazminatı için şimdilik 1.000 Euro karşılığı 6.162,20 TL, kanuna aykırı ve haksız şekilde ticari ilişkide belirlenmiş olan rekabet yasağına aykırılık nedeniyle tazminat tutarı için şimdilik 1.000 Euro karşılığı 6.162,20 TL olmak üzere toplam 712.311,51 Euro karşılığı 4.389.405,98 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının tüm söylemleri ve istemleri taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine, maddi vakıaya, uygulanması gereken sözleşme hükümlerine ve yasal düzenlemelere aykırı olduğunu, gerek usul gerekse de esas yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşme gereğince ———– Mahkemelerinde ve ——— Yasalarının uygulanması suretiyle davanın öncelikle tahkim şartına göre çözümlenmesi gerektiğini,yetkili mahkemelerin davalı firmanın tescilli merkezi olan ———- mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacının gerek HMK Mad.29.maddesinde ifade edilen dürüst davranma ve doğruyu sözleşme yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi, gerekse de ileri sürdüğü taleplerinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (Mad. 209 vd. ) ve Türk Ticaret Kanunu’na ( TTK Mad. 23. Vs. Hükümler ) aykırı olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini ve hukuka aykırı olarak dava açan kötü niyetli davacının davasının reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
:Dava, taraflar arasındaki distrübütörlük sözleşmesinden kaynaklı, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı rekabet yasağını ihlali, sözleşmenin feshinden kaynaklı pörtföy tazminatı, davacının stoklarında bulunan yedek parça bedellerinin tazmini, ayıplı veya gizli ayıplı mallardan kaynaklı alacak davası mahiyetindedir.
Mahkememizin 09.09.2020 tarihli kararı——— Sayılı ilamı ile onanmış, kararın temyiz edilmesi üzerine ———- Sayılı ilamı ile davalının tahkim itirazının reddi ile dava ve cevap dilekçesindeki iddia ve savunmalar kapsamında varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle verilen karar bozulmuştur. Davacı taraf 805 sayılı İktisadi Müesseselerde mecburi Türkçe kullanılması hakkında kanun uyarınca taraflar arasındaki distrübütörtük sözleşmesinin ———- kaleme alınmış olması nedeni ile 805 sayılı kanun uyarınca yok hükmünde olduğunu, sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Konuya ilişkin güncel içtihatlar incelenmiştir.———- Sayılı ilamında “….Tarafların sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamının veya bir kısmının çözümünü hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmalar tahkim sözleşmesi olarak adlandırılmakta olup yalnızca iki tarafın iradeleriyle tasarrufta bulunabilecekleri konularda tahkim sözleşmesi yapılabilir. İster bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde isterse bir tahkim şartı şaklinde yapılsın tahkim sözleşmesinin geçerliliği için aranan temel unsurlar geçerli bir tahkim iradesinin varlığı ve yazılı şekil şartıdır. Tahkim sözleşmesinin tabi olduğu şekil 1958 tarihli———— Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre geçerli tahkim şartından bahsedebilmek için taraflarca imzalanmış yazılı bir anlaşma, karşılıklı mektup teatisi veya telgraf aranmaktadır.Sözleşme uyarınca davacı tarafından satın alınmış bulunan emtianın ayıplı olduğundan bahisle emtianın ayıp nedeniyle iadesi ve zararlarının tazmini talebinin belirli bir uyuşmazlığa ilişkin olması ,özel hukuk uyuşmazlığı niteliğinde olması nedeniyle tahkim şartının geçerli bir tahkim şartı uyarınca uyuşmazlığın ——— tahkimde çözümü gerekmektedir.Öte yandan davacı taraf İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1.maddesine dayanmakta, yabancı dilde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler,———- dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini ———- tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, ——— müesseseleri ile ———– uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı yasanın 1.maddesinin uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki istinaf nedenleri yerinde olmadığı gibi ,ilk derece yargılamasında ileri sürülmeyen bu hususa yönelik istinaf nedeni yerinde değildir.” şeklinde karar verdiği görülmüştür.——— Sayılı ilamında “….Öte yandan davacı taraf İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1.maddesine dayanmakta, ———- dilinde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, ——— dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini ———— tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, ———– müesseseleri ile ———- uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı Yasanın 1.maddesini uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki itirazı yerinde görülmediği gibi, yargılama sırasında dilekçeler teatisi aşamasında dile getirilmeyen 03/03/2010 tarihli Anlaşmadaki imzaya itirazına da itibar edilmemiştir. …. Davacı yanca, 805 sayılı kanuna aykırılık iddiasının ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. yukarıda açıklandığı üzere taraflar sözleşme hükümlerini uzatma mutakabatında “maddelerin orjinal olarak” , “tüm hüküm ve şartlar aynı olmak kaydıyla” şeklinde düzenlemelerle devam ettiğini bildirmişlerdir. Ayrıca tahkim şartında değişiklik yapılmamıştır. Acente sözleşmesinin geçerliliğini kabul eden davacının mutakabata uygun olarak sözleşme devamlılığını sağladığı görülmektedir. Bu durumda davacının 805 sayılı kanuna aykırılık iddiasının ileri sürmesi TMK.nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceğinden, davacının bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir.” şeklinde karar verdiği görülmüştür.——— Sayılı ilamında “….Öte yandan davacı taraf İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1.maddesine dayanmakta, ———- dilinde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre “——— tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, ———- dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini ———- tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, Türk müesseseleri ile ———- uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı Yasanın 1.maddesini uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki itirazı yerinde görülmediği gibi…” belirtmiştir. ———- Sayılı ilamında “….Öte yandan davacı taraf İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1.maddesine dayanmakta, ———– dilinde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, ———- dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini ——— tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, Türk müesseseleri ile ——— uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı Yasanın 1.maddesini uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki itirazı yerinde görülmediği gibi…” belirtmiştir. Yargıtay da bu hususta yeni tarihli kararlarında taraflardan birinin yabancı olması durumunda sözleşmenin yabancı dilde düzenlenebileceğini kabul etmektedir. ———– Sayılı ilamında “….Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, ———- sayılı ve ———- sayılı ilamlarında benimsendiği gibi sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle yabancı dilde yapılan sözleşmenin ve tahkim şartının geçerli olmasına göre davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir…” belirtmiştir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının taraflar arasındaki distrübütörlük sözleşmesine aykırılıktan kaynaklı davalıdan bir kısım taleplerde bulunduğu, taraflar arasındaki, sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeni ile geçerli olduğu ve 805 sayılı kanunun uygulanma olanağı olmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan dava dilekçesindeki tüm taleplerini taraflar arasındaki sözleşmeye davalının aykırı davrandığı iddiasına dayandıran davacının bu sözleşmenin geçersiz olduğunu, yok hükmünde olduğunu ileri sürmesi de MK.2. Maddesi anlamında dürüstlük kuralına da aykırıdır.Davacının dava dilekçesinin davalıya 03.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının yasal süresi içinde verdiği cevap dilekçesi ile taraflar arasındaki sözleşmenin 28. Maddesi gereği taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklarda davalı şirket tescilli merkezi olan ———- mahkemelerinin yetkili kılındığını belirterek yetki itirazında bulunmuştur. Taraflar arasında imzalanmış olan ve her iki tarafın da imzası bulunan 27.05.2004 tarihli sözleşme aslı ve yeminli tercümesi incelenmiş sözleşmenin uyuşmazlıkların çözümlenmesi başlıklı 28. Maddesinin ” yetkili mahkeme mahalli TEDARİKÇİNİN tescilli merkezinin bulunduğu şehir olacaktır. Ayrıca TEDARİKÇİ DAĞITIMCININ tescilli merkezinin bulunduğu şehirde bir mahkeme seçme hakkına da sahip olacaktır” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür. 5718 sayılı ———- Yetki anlaşması ve sınırları başlıklı 47. Maddesi “…(1) Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya ———– mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili ———– mahkemesinde görülür.” hükmüne haizdir. Milletlerarası yetki bakımından Yargıtay eski görüşünden dönerek yabancı bir devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesinin diğer mahkemelerin ve bu arada Türk mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldıran ve yetkisi kararlaştırılan yabancı devlet mahkemesinin münhasıran yetkili mahkeme haline geldiğine hükmetmiştir. Kanun koyucunun Yargıtayın milletlerarası hukuk için kabul ettiği görüşü iç hukuk bakımından da benimseyerek bunu HMK’nın 17/1/cümle 2 haline getirdiği anlaşılmaktadır. Yargıtay bir kararında HMK Yürürlüğe girmeden önce düzenlenen yetki sözleşmelerinin geçerliliklerini sürdürdükleri ve aksinin kabulünün kazanılmış haklara aykırılık teşkil edeceğine karar vermiştir.———- Sayılı ilamında “….Davalı vekili, müvekkili ile davacının sigortalısı arasındaki ilişkinin dayanağı olan 11.02.2007 tarihli konşimentonun arka yüzündeki 35.maddesinde bu konşimentodan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde———–Mahkemelerinin yetkili olacağı hususunun düzenlendiğini, konşimentoyu tanzim edenin ———- unvanlı yabancı firma olduğunu, olayda yabancılık unsuru bulunduğunu, ———– 31. maddesi uyarınca yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan borç ilişkisi bulunup bu ilişkiden doğan uyuşmalıkların yabancı devlet mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşma yapılmasının mümkün olduğu, davada münhasır yetki ve kamu düzeninin söz konusu olmadığı, ———- 47. maddesi dikkate alınarak tarafların yetkili mahkeme olarak ———-Mahkemelerini yetkili kıldıkları, davalıların konşimentonun yetki şartına dayanan yetki itirazının yerinde olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yetki sebebiyle reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillere gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” belirtmiştir.———- sayılı kararında iş bu davadaki olaya çok benzeyen bir olayda “….Davanın taraflar arasında akdedilen sözleşmeye dayalı olması ve denkleştirme tazminatının sözleşme hükümleri uyarınca hesaplanacak olması ve davanın çözümlenebilmesi için sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği , bu bağlamda taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 7/7 bendi uyarınca yetkili mahkemenin gösterildiği,yetkili mahkemenin ——— ———- mahkemeleri olduğu , her ne kadar sözleşmede davalı ———- davacının şirket merkezinde de dava açma hakkı tanınmış isede bu hakkın tektaraflı olarak davalı ——— tanındığı, davacıya kendi şirket merkezi ikametgahında dava açma hakkının tanınmadığı , her iki tarafın da ticari şirket olması sebebi ile taraflaRarasında akdedilen sözleşmedeki yetki şartının ——— 47 maddesi ve HMK 17 maddeleri uyarınca geçerli olduğu , Mahkememiz yetkisinin münhasır yetki niteliği taşımadığı , Möhuk 47 madde uyarınca yer itibarı ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler, anlaşma yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olur, dava ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması ve Türk Mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması halinde yetkili ———- Mahkemesinde görülür hükmü gözönüne alındığınnda mahkememizin yetkisinin münhasır yetki olmaması , taraflarca yetki anlaşması ile yazılı olarak ———- ———– yetkili mahkemelerinin yetkisinin düzenlenmesi ve davalı tarafça yetki itirazında bulunulması dikkat alınarak dava dilekçesinin ———- 47 ve HMK 17 nci maddeleri uyarınca davanın yetki yönünden reddine karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile davanın yetkisizlik nedeni ile usulden reddine karar vermiş, bu kararı inceleyen ———– de bu kararı ——— sayılı ilamı ile onamıştır. Somut olaya gelecek olursak davacı taraf davadaki iddialarını davalı ile arasında imzalamış olduğu 27.05.2004 tarihli sözleşmeye dayandırmıştır. Sözleşmenin yabancı dilde hazırlanmış olması nedeni ile geçersiz olduğuna dair davacı iddialarına yukarıdaki gerekçelerle iştirak edilmemiştir. Taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin 28. Maddesinde davacı ile davalı arasında çıkacak uyuşmazlıklarda davalı ———- menşeili firmanın tescilli merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu hususu karşılıklı olarak müzakere edilerek karara bağlanmıştır. Her ne kadar bu sözleşmede davalı ———- menşeili firmaya davacı ——–menşeili şirketin merkezinde de dava açma hakkı tanınmış isede bu hakkın tek taraflı olarak davalı firmaya tanındığı, davacıya kendi şirket merkezi ikametgahında dava açma hakkının tanınmadığı , her iki tarafın da ticari şirket olması sebebi ile taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki yetki şartının ——– 47 maddesi ve HMK 17 maddeleri uyarınca geçerli olduğu , Mahkememiz yetkisinin münhasır yetki niteliği taşımadığı , ——— 47 madde uyarınca yer itibarı ile yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde taraflar arasındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilecekleri, anlaşmanın yazılı delille ispat edilmesi halinde geçerli olacağı, dava ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması ve ———- Mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması halinde yetkili ———- Mahkemesinde görülebileceği hükmü gözönüne alındığında mahkememizin yetkisinin münhasır yetki olmaması , taraflarca yetki anlaşması ile yazılı olarak davalı firmanın tescilli merkezinin olduğu yer mahkemelerinin yetkili mahkeme olarak tayin edilmiş olması,bu hususta bu olayla bire bir emsal teşkil eden ve yukarıda alıntılanan kararda mahkemenin yetki yönünden davanın reddine dair kararının temyiz denetiminde onanmış olması ve davalı tarafça yasal süre içinde yetki itirazında bulunulması dikkate alınarak mahkememizin yetkisizliği nedeni ile davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-6100 sayılı HMK’nın 17 vd. Ve ——– 47. Maddesi uyarınca Davalının Milletlerarası yetki itirazının KABULÜ ile, mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 269,85 TL maktu harcın, peşin alınan 74.960,09 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 74.690,24 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya ödenmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
7———-bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere,taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/10/2023