Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/993 E. 2023/774 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/993 Esas
KARAR NO: 2023/774
DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 16/02/2022
KARAR TARİHİ: 28/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı şirket ile 30.11.2020 tarihinde, 01.01.2021 – 31.12.2021 tarihlerini kapsayan, elektrik enerjisi tedariki ve/veya elektrik enerjisi kapasitesi satışına İlişkin “Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi” imzaladığını, Yapılan anlaşmada, davalı şirketin 01.01.2021 – 31.12.2021 tarihleri arasındaki dönem bakımından sabit bir fiyat belirlediğini, zamdan kaynaklı bir fiyat farkının uygulanmayacağının e-mail yoluyla müvekkil şirket yetkilisi tarafından kendilerine taahhüt edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 14.2. maddesi gereği e-mail üzerinden yapılan bildirimlerin tarafları bağladığını. Davalı şirket yetkilisinin gönderdiği e-mail ile 01.01.2021 – 31.12.2021 tarihleri arasında zamdan kaynaklı farklı bir fiyat uygulanmayacağının garantisini verdiğini, buna karşın davalı şirketin sözleşme şartlarına aykırı olarak ve davacı açısından daha ağır şartlar içeren bir teklifi mail yoluyla davacı işletmeye 28.05.2021 tarihinde gönderdiğini, kendilerinin farklı bir tarife uygulanması teklifini kabul etmediklerini. Sözleşmenin 12.3 maddesinin Tüketiciyi koruma Kanununa göre haksız şart olduğunu, tarafların sözleşmede eşit şartlara sahip olmadığını, sözleşmenin müzakere edilmediğini, anılan madde hükümsüz olduğundan, feshin de hükümsüz olduğunu, 30.11.2020 tarihli sözleşmeye aykırılık nedeniyle davalı tarafından haklı ve/veya geçerli bir neden gösterilmeden sözleşme feshedildiğinden, 301.533,72-TL cezai şart bedeline Aktin haksız feshedildiği tarihten itibaren avans faizi işletilerek taraflarına ödenmesine, Haksız fesihten dolayı yeni tedarikçi firmanın kestiği fatura nedeniyle müvekkilinin uğramış oldukları 16.946,49TL’ye dava tarihinden itibaren avans faizi işletilerek taraflarına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan dava dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşmenin tüketici işlemi niteliğinde olduğunu, kendilerinin müvekkil şirketten başka bir tüzel kişilikten sözleşme konusu hizmeti temin edemeyeceği nedeniyle sözleşme düzenlemelerinin müzakere etmeden kabul etmek zorunda kaldığını, sözleşme düzenlemelerinin taraflar arasındaki eşitliğe aykırı olduğunu iddia ederek feshe dayanak oluşturan sözleşme maddelerinin ve dolayısıyla fesih işleminin hukuka aykırı olduğunu iddia ettiğini, Serbest tüketici konumunda bulunan davacı yanın elektrik enerjisinin tedariki bakımından müvekkil şirket haricinde başka bir tedarik şirketinden hizmet temin edemeyeceği, bu nedenle sözleşmenin müvekkil şirket ile müzakere etmeden imzalandığı, dolayısıyla da taraflar arasındaki sözleşmede yer alan birtakım düzenlemelerin geçersizlik arz ettiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı yan serbest tüketici konumunda bulunduğundan elektrik enerjisini kimden tedarik edeceğini serbestçe belirleyebilecek durumda olduğunu, Yine davacı yanın, serbestçe belirleyebileceği tedarik şirketi ile arasındaki sözleşmenin koşullarını da basiretli bir tacir olarak serbestçe müzakere edebilecek durumda olduğunu, Zira, serbest tüketicilerin tarafı olduğu bahis konusu anlaşmalar, tüketicilerin tarafı olduğu ve———- onayına tabi tip sözleşmelerden farklı ve bu sözleşmelerdeki koşullarının taraflarca serbestçe müzakere edilerek belirlendiğini. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmede serbestçe müzakere edilmeyen düzenlemelerin bulunduğu, bunların genel işlem şartları niteliğinde olması dolayısıyla geçersiz olduğu yönündeki davacı iddiaları asılsız olduğunu, Tüm bu kapsamda, somut uyuşmazlık bakımından tacir sıfatıyla hareket eden davacının somut olayda taraflar arasında müzakere edilerek kabul edilen sözleşme düzenlemelerinin geçersizlik arz ettiğini ileri sürmesinin mümkün olmadığını ve kötü niyetli olduğunu, Zira davacı yan sözleşmenin akdedilmesinden sonra geçen yaklaşık 6 ay boyunca söz konusu sözleşme düzenlemelerine herhangi bir hukuka aykırılık da atfetmediğini, Müvekkil şirket tarafından dürüstlük kuralına aykırılık arz etmeyen, davacının da bilgisi dahilindeki bir sözleşme düzenlemesi çerçevesinde sözleşmenin feshedildiğinin bildirilmesi üzerine davacının hukuka aykırılık iddiasını ilk defa ileri sürdüğünü, Basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğü altında bulunan davacının sözleşmenin uygulanmasının üzerinden 6 ay gibi uzun bir süre geçtikten sonra hukuka aykırılık iddiasında bulunmasının kötü niyetli olduğunu. Kaldı ki, dava konusu fesih süreci bakımından davalı şirketin, davacı tarafa her türlü iyi niyeti gösterdiğini, Bu kapsamda davalı şirket tarafından davacıya halihazırda kullandığı ürünün ticari değerlendirmeler çerçevesinde kaldırılması nedeniyle başka bir ürüne geçirilmesinin teklif edildiğini ve o tarihteki ticari koşullara göre müvekkil şirket tarafından davacıya avantajlı bir teklif sunulduğunu, Davacı yanın, müvekkil şirketin iyiniyetli yaklaşımına rağmen bu teklifi ısrarla değerlendirmediğini, Tüm bu kapsamda, davacının bahis konusu ettiği sözleşme maddeleri genel işlem koşulu niteliğinde olmamakla birlikte, bir şekilde bu nitelikte değerlendirilmeleri ihtimalinde dahi, sözleşmenin tüketicilerle imzalanan tip sözleşme niteliğinde bir sözleşme olmaması, yasal düzenlemeler çerçevesinde ikili anlaşmaların taraflar arasında müzakere edilerek imzalanan ticari anlaşmalar niteliğinde olması ve bahis konusu sözleşme maddesinin müvekkil şirkete sınırsız, ölçüsüz bir fesih imkanı vermemesi, feshi birtakım şartlara bağlaması ve dava konusu uyuşmazlık bakımından bu şartların da somut olarak gerçekleşmesi karşısında, davacının taleplerinin bu nedenlerle de reddi gerektiğini. Taraflar arasında imzalı sözleşmenin feshine dayanak teşkil eden 12.3. maddesinde, davalı şirketin haklı bir neden ileri sürmek zorunda olmaksızın ve tazminat ödemeksizin sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. Davacı her ne kadar 12.6. maddesi uyarınca cezai şart isteminde bulunmaktaysa da feshe dayanak oluşturan madde davacının cezai şart ve tazminat isteminin istisnasını teşkil ettiğini, İlgili maddede açıkça davalı şirketin tazminat ödemeksizin sözleşmeyi feshedebileceği düzenlendiğinden; işbu sözleşmenin ticari sözleşme niteliğinde olduğu ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde geçerli, tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu göz önünde bulundurularak davacının zararın tazmini ve cezai şartın ödenmesi yönündeki istemleri reddedilmesi gerektiğini, Taraflar arasındaki sözleşmenin 14.2. maddesi incelendiğinde, söz konusu maddenin, davalı şirketin e-mail yoluyla yapacağı bildirimler ile bağlı olduğu şeklinde yorumlanamayacağının görüleceğini. Zira bahis konusu maddede, davacının portal ismi verilen bir elektronik sistem üzerinden sunulan hizmetlerden yararlandırılacağı, bu portalda davacının işlem yapma yetkisi verdiği kişi tarafından ve/veya ——— numarası/e-posta üzerinden yaptığı tüm işlemlerin davacıyı bağlayacağını, ———hattı/e-posta adresinde değişiklik yapılması halinde bu değişikliğin bildirilmesi gerektiğini, bildirim yapılıncaya kadar da önceki ——— hattı/e-posta adresi üzerinden yapılan işlemlerin davacı tarafından yapıldığının kabul edileceğinin düzenlendiğini, Davacı taraf, taraflar arasındaki sözleşmedeki edimler arasında dengesizlik bulunduğunu, sözleşmenin müzakere edilmeden imzalandığını iddia ettiğini. Davacı tarafın işbu iddiaları gabin ve irade sakatlığına yönelik iddialar olduğunu, Böyle bir durumda ise sözleşmenin geçersizlik yaptırımına tabi olacağının açık olduğunu, Zaten davacı da dava dilekçesi kapsamında sözleşmeye geçersizlik atfettiğini, Davacının işbu iddiaları herhangi bir şekilde gerçeği yansıtmamakta ise de bir an için bu iddiaların kabul edildiği ihtimalde, taraflar arasındaki sözleşmese! ilişkinin geçersizliğinin cezai şartın da geçersizliği sonucunu doğuracağının aşikar olduğunu, Zira, cezai şart düzenlemesinin geçerliliği asıl sözleşmenin geçerliliğine bağlı olduğunu, Cezai şart, asıl borca (sözleşmeye) bağlı; fer’i nitelikte borç yaratıldığını, Dolayısıyla asıl borcun (sözleşmenin) geçersizliği cezai şartın da geçersizliği sonucunu doğurduğunu, Bu çerçevede, bir şekilde davacının geçersizlik iddialarının kabulü ve bu çerçevede müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen feshin geçersizliğine hükmedilmesi halinde, cezai şartın da geçersiz kabul edilmesi ve davacının cezai şart isteminin reddine karar verilmesi gerektiğini, arz edilen nedenler ile re ‘sen göz önünde bulundurulacak sebeplerle; esasa yönelik beyan ve itirazlarımız doğrultusunda davanın esastan reddine, neticeten ve her halükarda davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmesi talep etmiştir.

RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Dosyaya sunulan belgeler ile taraf iddialarının incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde; Davacının talep ettiği cezai şart ve zarar hakkındaki haklılığının, mahkemenin sözleşme hükümlerini sayıp saymayacağı, şayet sayarsa anılan olayda uygulanabilirliği konusunda varacağı sonuca göre değişebileceği, verilecek karar hukuki olduğundan HMK gereği mahkemenin yetkili olduğu, Şayet Sayın Mahkeme tarafından, davacının haklı görülmesi durumunda, hesap yapılabilmesi için yukarıda belirtilen belgelerin celbinin gerekeceği,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.

EK RAPOR: Bilirkişi ek raporunda özetle; “Davacının talep ettiği cezai şart ve zarar hakkındaki haklılığının, mahkemenin sözleşme hükümlerini sayıp saymayacağı, şayet sayarsa anılan olayda uygulanabilirliği konusunda varacağı sonuca göre değişebileceği, verilecek karar hukuki olduğundan HMK gereği mahkemenin yetkili olduğu, Şayet Sayın Mahkeme tarafından, davacının taleplerinde haklı görülmesi durumunda, Sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle Ceza bedeli son bir yıl içinde en yüksek kullanım yapıldığı aya ait fatura bedelinin iki katı olarak belirlendiği, Davalı elektrik şirketi ——– şirketi tarafından, Davacı şirket adına son 1 yılda düzenlenen en yüksek tutarlı fatura Mart 2021 dönemine ait 15.04.2021 son ödeme tarihli 153.130,84 TL Tutarlı fatura olduğu, Sözleşme gereği ceza bedelinin : 153.130,84 x 2 = 306.261,68 TL olacağı, Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 12.6.1. maddesinde, “Cezai şart talep etme hakkı olan tarafın, Sözleşme’hin feshi nedeniyle cezai şart ile birlikte doğrudan ve dolaylı, müsbet ve menfi tüm zararları talep hakkı saklıdır.” hükmü kapsamında davacı şirketin uğradığı zararı talep hakkının olacağı, Davacı şirket tarafından sadece temmuz 2021 dönemine ait zarar talep edildiğinden ve yeni elektrik tedarikçisi ———- arasında 07/2021 dönemine ait faturalar dosyasına sunulduğundan, sadece 07/2021 dönemine ait zarar hesabı yapıldığı, Feshedilen sözleşmedeki enerji birim fiyatı ile yeni sözleşmedeki enerji birim fiyatlarına göre hesaplanan faturalar arasındaki farkın yani davacı zararının: 14.052,48 TL olacağı,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:Dava, taraflar arasında akdedilen elektrik sözleşmesinin, süresinden önce feshedildiği iddiasına dayalı sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ve uğranılan zararın tahsiline ilişkin olduğu anlaşılmıştır.Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaad ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevketmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer’i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i nitelikte olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.Dönme Cezası 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 179/III ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 158/son maddelerinde düzenlenmiş olup, TBK’nın 179/HI. maddesinde “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre borçlu kararlaştırılan cezayı ödeyerek sözleşmeden dönebilecek veya feshedebilecek ve bu suretle sözleşmeye bağlılık ile borçtan kurtulacaktır. Dönme cezasına uygulamada ifadan kaçınma imkanını verdiğinden cayma cezası adı da verilmektedir. Sözleşmede dönme cezasının kararlaştırılmış olması halinde sözleşmeyle bağlı olmak istemeyen taraf kararlaştırılan cezayı ödemek suretiyle sözleşmeyi ifa etmekten kurtulabileceği gibi, sözleşmenin haksız feshi halinde karşı taraf cezanın ödetilmesini isteyebilecektir. Davaya konu taraflarca imzalanan 30/11/2020 tarihli Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesine istinaden davalı şirkete 01/01/2021 tarihinden itibaren elektrik verilmeye başlandığı, sözleşme süresinin elektrik enerjisinin verildiği tarihten itibaren itibaren 12 ay olduğu, sözleşmenin 12.3. maddesine göre taraflardan birisinin sözleşmenin bitiş tarihinden itibaren 30 gün öncesine kadar sözleşmeyi feshedebileceğinin hüküm altına alındığı, aynı sözleşmenin 12.6.1 maddesinde ise taraflardan birinin haklı bir sebep olmaksızın sözleşmeyi feshetmesi halinde sözleşmeyi fesheden taraf sözleşmeye göre hesaplanacak cezai şartı diğer tarafa ödemekle yükümlü olduğunun hüküm altına alındığı, bu iki maddenin kendi içinde çelişkili olduğu, davalı ——— tarafından davacı ———- gönderilen 01/12/2020 tarihli mailde taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında 2021 yılı boyunca sabit fiyat tarifesinin uygulanacağı ve zamdan kaynaklı farklı bir fiyat uygulanmayacağı buna rağmen sözleşmenin feshedilmesi halinde fesheden taraf 12.6.2. Maddesine göre hesaplanacak cezai şartı diğer tarafa ödemekle yükümlü olduğunun hatırlatılmasına rağmen bu defa yine davalı ——— tarafından davacı vakfa gönderilen 28/05/2021 tarihli mailde 01/07/2021-31/12/2022 tarihleri için yani sözleşme kapsamında olan 2022 yılının ikinci altı ayı ile birlikte 2023 yılının 12 ayını kapsar şekilde yeni fiyat tarifesi teklifinde bulunduğu, söz konusu teklifin 0/11/2020 tarihli Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesindeki birim fiyatlardan yüksek olduğu, bu haliyle 01/12/2020 tarihli mailde sabit fiyat bilgilendirilmesi yapıldığı halde 28/05/2021 tarihli mailde sözleşme dönemi içerisinde olan 01/07/2021 ila 31/12/2021 tarihleri arasının zamlı tarife uygulanacağı bildiriminde bulunulduğu, davacı yanca tarife değişikliğinin kabul edilmemesi üzerine davalı elektrik şirketinin sözleşmeyi feshettiğine ilişkin fesihnameyi davacıya gönderdiği, tebliğden itibaren 30 gün süre tanındığı, sözleşmenin 12.3 maddesinin dayanak yapıldığı anlaşılmakla taraflar arasında düzenlenen elektrik tedarik sözleşmesinin süresinden önce davalı yanca haklı bir sebep olmaksızın fesih edildiği, sözleşme feshinin sözleşme hükümlerine uygun olmadığı, bu nedenle davacı vakıf tarafından sözleşmenin 12.6.1 maddesine göre cezai şart talep edebileceği, bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 30/06/2023 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği 306.261,68 TL cezai bedelin oluştuğu, aynı şekilde cezai şart ile birlikte taraflar arasındaki sözleşmenin 12.6.1 maddesinde cezai şart ile birlikte doğrudan ve dolaylı, müsbet ve menfi tüm zararların talep hakkının saklı tutulduğu, davacının ise dava dışı şirket tarafından 2021 yılı Temmuz ayına ait zarar talebinde bulunduğu, bilirkişi tarafından ayrıca zarar hesabının yapıldığı, hesaplanan zararın 14.052,48 TL olduğu, davacı vekili dava dilekçesinde 301.533,72 TL cezai bedel ve dava dışı elektrik şirketi tarafından kesilen fatura bedeli 16.946,49 TL dolaylı zarar talebinde bulunduğu, yukarıda yapılan açıklamalar muvacehesinde davacı vakfın haksız fesih nedeniyle 306.261,68 TL cezai bedel talep hakkının olduğu taleple bağlılık ilkesi gereğince 301.533,72 TL cezai bedel ve bilirkişi tarafından hesaplanan 14.052,48 TL dolaylı zarar tazminatı yönünden davacının alacağını ispatladığı vicdani kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

TASHİH;
Her ne kadar kısa kararın (2) no’ lu maddesinde “306.261,68 TL’nin dava tarihi olan 16/02/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,” şeklinde yazılmış ise de gerekçeli karar yazım aşamasında sehven “306.261,68 TL’nin” kavramının yazıldığı, oysa ki asıl kastın “301.533,72 TL” olduğu, “kopyala yapıştır” işleminden kaynaklı hata yapıldığı fark edilmiştir. 6100 sayılı kanunun 304. Maddesi ” Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. ” hükmünü getirmiştir. Henüz karar tebliğe çıkartılmadan söz konusu hata fark edildiğinden resen tashih yapılmıştır. Bu nedenle hükmün 2. Maddesinde geçen “306.261,68 TL’nin dava tarihi olan 16/02/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,” ibaresinin “301.533,72 TL’nin dava tarihi olan 16/02/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,” şeklinde resen tashihine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-301.533,72 TL’nin dava tarihi olan 16/02/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
3-14.052,48TL’nin dava tarihi olan 16/02/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 21.755,38 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 5.438,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 16.316,53‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvuru harcı, 5.438,85 TL peşin harç toplamı 5.519,55‬ TL ile 7.785,50 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, müzekkere gideri, Dosya ücreti) olmak üzere toplam 13.305,05‬ TL yargılama giderinden davanın kabul 0,99 ve red 0,01 oranına göre hesaplanan 13.171,99 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan bir gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Arabuluculuk ücreti 3.120,00 TL’nin kabul oranına göre 3.088,8‬ TL’sinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin red oranına göre 31,2‬0 TL’sinin göre davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
10-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 49.337,93 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 2.894,01‬ TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ———- Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/09/2023