Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/986 E. 2023/903 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/986
KARAR NO : 2023/903

DAVA : Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücu alacağı

DAVA TARİHİ : 09/06/2022

KARAR TARİHİ : 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta sözleşmesinden kaynaklı rucu alacağı davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Müvekkili ile davalı arasında—– poliçe numaralı hukuki mali mesuliyet sigorta poliçesi imzalandığını, sigortalı emekli —–. Noteri —- tarafından—– Noterliğinde görev yaptığı sürede yapılan vekaletname işlemi ile ilgili olarak vekalet veren —— vesayet altında olduğunun anlaşılması üzerine söz konusu vekaletnameye dayanılarak satılan taşınmaz hakkında tapu iptali ve tazminat talepli dava açıldığını, söz konusu davaınnı poliçe gereği davalı sigorta şirketine bildirildiğini, davalı sigorta şirketi tarafından ihbar olunan sıfatıyla dava takip edildiğini, davanın kabulüne karar verildiğini, karar kapsamında —–. Noteri —- aleyhine icra takibi başlattıklarını, sigorta poliçesi uyarınca noter aleyhine icra takibi açılması duurumunda tehiri icra talebinde bulunmak üzere yatırılması gereken teminta poliçe limitlerine kadar sigorta şirketi tarafından yatrıması gerektiğini, dava dışı sigortalının başvurusuna rağmen davalı sigorta şirketi tarafından poliçe hükümleri gereği yaplması gereken ödemenin yapılmadığını, davalı tarafa ihtarname keşide edilmesine rağmen poliçe hükümlerini yerine getirmediğini, müvekkili tarafından sigortalı notere ödendiğini ve davalı şirket nezdinde doğan alacak da sigortalı noter tarafnıdan davalı aleyhine 03/12/2020 tarihli tamilikname ile müvekkiline temlik edildiğini, davalının temlik alacaklısı olarak 588.196,90 TL tahsili hususunda bu davayı açtıklarını, bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Yetki yönünden davanın reddini talep ettiklerini, davaya konu poliçeinin zaman aşımına uğradığını, poliçe süresi içerisinde yayıplan işlemlerde olay tarihinden itibaren 10 yıl içinde ihbar edilmeyen tazminat talepleri teminat kapsamı dışında olduğunun poliçede belirtildiğini, tazminan alacağının ancak alacaklı tarafından bizzat veya kanuni temsilcilerine ödenebileceğini, kimseye devredilemeyeceğini, davacı kuruma temlikinin hukuken mümkün olmadığını, davanın husumetten reddinin gerektiğini, davacının —- Asliye Hukuk Mahkemesinin —– esas sayılı ilamı gereğince müteselsil sorumluluk ilkesi gereği tüm borçtan sorumlu olmadığını, huzurdaki davada davacının ilamdaki diğer borçlulardan talep edilmesi gereken tazminatın tamamını müvekkili şirketten talep edildiğini, davacının taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketine usulüne uygun bir hasar ihbarının yapılmadığını, bu nedenlerle yetki itirazlarının, husumet itirazlarının esasa ilişkin cevaplarının uyarınca davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davanın, —– Asliye Hukuk Mahkemesinin—- sayılı ilamı ile davalının da sigortalısı olan ve aleyhine tazminat kararı verilen noterin eylemi nedeni ile davacının ödemek zorunda kaldığı alacakla ilgili olarak davalı sigortaya rücuen talepte bulunup bulunamayacağı, davalıdan bir alacak talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarının ne olduğuna ilişkindir.
Söz konusun poliçe incelenmiş sigortacının davalı —-( Eski ünvanı —- olduğu, sigorta ettirenin davacı—- Noterler birliği Başkanlığı olduğu, 01.04.2000-01.04.2003 vadeli olduğu beher hasarda 200.000 USD karşılığı sigorta himayesi sağladığı, poliçenin 1. Maddesinde sigorta kapsamının tanımlandığı buna göre “ Poliçe kapsamına giren 1.2.3. sınıf noterler ile 1512 sayılı kanun gereğince bu noterlikleri vekaleten yürüten kişilerin sigorta süresi içinde münhasıran noterlik görevlerinin ifası nedeni ile kendilerinin gayri kasti ve ihmali fiillerinden yanlarında bordroya bağlı olarak çalıştırdıkları stajer, başkatip, katip ve diğer personelin kasti veya ihmali veya gayri kasdi fiillerinden dolayı zarar görecek olanlara karşı 1512 sayılı noterlik kanunu, borçlar kanunu, ve diğer kanunlar, yönetmelikler ve mevzuat gereğince ve bunlara yazılı zamanaşımı süresi içinde doğacak tüm hukuki sorumlulukların sigortası, yukarıda belirtilen limit ve muafiyetler çerçevesinde teminat kapsamı altına almayı taahhüt eder.” hükmüne haiz olduğu, poliçenin 2. Maddesinde olay tarihinden itibaren 10 yıl içinde ihbar edilmeyen tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında olduğu, poliçenin 4. Maddesinin 3. Kişiler tarafından noterler aleyhine açılan davaların kaybedilip tazminat ödenmesi halinde poliçenin geçerlilik kazanacağı ve yargılama masraflarının da poliçede belirtilen limitler dahilinde notere ödeneceği, keza poliçenin 10. Maddesinin poliçe teminatına yazılı limitlerin % 20 (yüzde yirmi) ile sınırlı kalmak ve poliçe limitlerin geçmemek şartı ile yargı masraflarının dahil olduğunu, Yine poliçe limitlerin geçmemek şartıyla avukatlık ücretlerinin ve temerrüt faizinin de teminata dahil olduğu belirtilmiştir.
Davalı yan davanın zamanaşımına uğradığını iddia etmiştir. Sorumluluk sigortasında rizikonun gerçekleşme anı (hasar ve poliçe tarihinde cari) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ayrı bir hükümle düzenlenmemişse de, rizikonun ihbar yükümlülüğü ile ilgili 1292. maddesinden yararlanılarak rizikonun gerçekleşme anını tespit etmek mümkündür. ( —–

Anılan maddeye göre “Sigorta ettiren kimse sigortanın taallük ettiği rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermeye mecburdur.
Bu müddet, üçüncü şahsın sigortalıya karşı dâva açması halinde sigortacıyı sigortalının müdafaasına yardım etmeye mecbur tutan mesuliyet sigortalarında sigortalının tebligat üzerine dâvayı öğrendiği, sigortalının üçüncü kişiye vereceği tazminatın sigortacı tarafından ödenmesine ait mesuliyet sigortalarında ise hakkındaki mahkeme kararının kesinleştiğini sigortalının öğrendiği veya dâva olmaksızın yahut dâva neticesi beklenmeksizin üçüncü şahsa sigortalının para ödemiş olması halinde parayı ödemiş olduğu tarihten başlar.” Böylece, üçüncü şahısların sigortalıya karşı dava açması halinde, sigortacıyı sigortalısının savunmasına yardıma zorunlu tutan sorumluluk sigortalarında, sigortalının tebligat üzerine davayı öğrendi riziko tarihi olarak kabulü gerekir. Sigorta ettirenin üçüncü kişiye vereceği tazminatın sigortacı tarafından ödenmesini öngören sorumluluk sigortalarında ise, hakkındaki mahkeme kararının kesinleştiğini öğrendiği veya dava olmaksızın veya davanın sonucu beklenilmeden zarar gören üçüncü kişiye sigortalı tarafından ödeme yapılmış olması halinde bu ödeme tarihi olarak kabulü gerekir. (—-) Aynı ilke Yargıtay —-.HD.——Sayılı ilamında da “…. 6762 sayılı TTK’nın 1292/1. maddesi uyarınca “Sigorta ettiren kimse sigortanın taalluk ettiği rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermeye mecburdur. Bu müddet, üçüncü şahsın sigortalıya karşı dava açması halinde sigortacıya sigortalının müdafaasına yardım etmeye mecbur tutan mesuliyet sigortalarında sigortalının tebligat üzerine davayı öğrendiği, sigortalının üçüncü kişiye vereceği tazminatın sigortacı tarafından ödenmesine ait mesuliyet sigortalarında ise hakkındaki mahkeme kararının kesinleştiğini sigortalının öğrendiği veya dava olmaksızın yahut dava neticesi beklenmeksizin üçüncü şahsa sigortalının para ödemiş olması halinde parayı ödemiş olduğu tarihten başlar”. Aynen benimsenimiştir.
Sorumluluk sigortasındaki zarar giderimin de sigortacı sadece üçüncü kişinin uğradığı doğrudan ve dolaylı oluşan gerçek zararı gidermekle kalmayıp üçüncü kişinin açtığı dava ve yaptığı icra takibi masraflarını da karşılamakla yükümlüdür. Ayrıca (kaza tarihinde cari) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1292. maddesinde yer alan süresinde ihbar yükümlüğünün yerine getirilmiş olması kaydıyla sigortalının üçüncü şahsa ödediği tazminatın temerrüt faizinin tamamının da sigortacı tarafından karşılanması gerekmektedir.
Somut olayda noter aleyhine davanın 19.02.2008 tarihinde açıldığı, davalıya bu davanın 1 aralık 2008 tarihinde ihbar edildiği,poliçenin 2. Maddesi gereği 10 yıllık sürenin henüz geçmediği, davacının icra dosyasına 22 Ekim 2020 tarihinde ödeme yaptığı işi bu davanın ise 09.06.2022 tarihinde açıldığı, 2 yıllık sürenin henüz dolmadığı dolayısı ile zamanaşımı savunmasının yerinde olmadığı görülmüştür.

Her ne kadar davalı yan davacının aktif husumet ehliyeti olmadığını iddia etmiş ise de imzalanan poliçenin tarafının davacı kurum olması prim borçlarının davacı tarafından ödenmesi ve üçüncü kişi lehine sigorta sözleşmesi imzalanmış olması nazara alındığında bu itirazın da yerinde olmadığı görülmüş, itibar edilmemiştir.
Poliçenin 2.3. Maddesi “ Poliçe limitleri USD karşılığı TL olarak belirlenecektir. USD karşılığı TL hesabında —— Noterler Birliği poliçesi madde 5’te yer alan ilgili zeyilname döneminin başlangıç tarihindeki —–döviz satış kuru esas alınacak ve bu Kur sabitleştirileştirilerek, O sigorta yılı için geçerlilik kazanacaktır. Herhangi bir hasar hangi yıl kesinleşip ödeme noktasına gelirse, limit hasarın ödendiği o yıl için sabitlenmiş olan limit üzerinden işlem görecektir. Hasarın ödendiği yıl için sigorta şirketi ile poliçe yenilenmemiş ve sözleşme yapılmamış ise hasarın ödenmesindeki limit işleminin yapıldığı yılda kabul edilen USD limit miktarı yinden hasarın ödendiği yılın 1 Nisan tarihindeki —– döviz satış kuru itibarıyla TL’ye çevrilmek suretiyle hesaplanacaktır her olayda uygulanacak muafiyet 100 USD karşılığı aynı usulle bulunacağı ” hükmü yer almakta olup poliçenin bu hükmü karmaşık düzenlenmekle birlikte ödemenin yapıldığı yıla da atıf yapıldığı, ödemenin yapıldığı 01.04.2020 tarihindeki kurun 6,6548 TL olduğu, teminat limitinin 200.000 USDX 6,6548= 1.330.960 TL olduğu anlaşılmıştır. Ek bilirkişi raporunun 4. Sayfasında belirtildiği üzere Sözleşmenin bu hükmünün oldukça karmaşık düzenlendiği; hasar tarihindeki kurun esas alınması halinde, sigortacının temerrüde düşürülmesine rağmen, 2008 yılından İtibaren oluşmaya başlayan ve 12 yıllık devrede biriken ödenmemesi sonucunu doğuracağı; zira hasar miktarın teminat limitine yakın olduğu (hasar yılı kuru) bu durumda, teminatın içine ferilerin dahil edilmesi halinde, sigortacının kendi temerrüdünden sorumlu olmadığı sonucunun ortaya çıkacağı; bu düzenlemenin haksız şart niteliğinde bulunduğu; dolayısıyla USD bazlı bir poliçede temerrüt faizi, yargılama gideri ve vekalet ücretinin teminata dahil edilmiş olması nedeniyle ödemenin yapıldığı tarihteki 1 Nisan kurun esas alınması gerekeceği yolundaki bilirkişi heyeti görüşü yerinde bulunmuştur.
Kök raporda hesaplama kısmında maddi hata yapıldığı, ek rapor düzenlenirken bilirkişi heyetinin söz konusu hesap hatasını giderdiği, her ne kadar davalı yanca 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’na, 22.07.2020 tarihinde eklenen ek 6. Maddesi uyarınca temlik yapılamayacağı ileri sürülmüş ise de anılan düzenlemenin zarar gören üçüncü kişilerin sigortadan tazminat alacaklarını korumak amacıyla getirildiği; somut olayda tazminat alacağı söz konusu olmadığı; somut olayda, tazminatın ilama bağlanması sonucu sigortalının icra Müdürlüğüne ödemek zorunda kaldığı tutarın rücu davası olduğu; rucuya konu paranın —– Noterler Birliği İhtiyat Hesaplar Kullanım Esasları Talimatnamesi’ne istinaden davacı tarafından ilam borçlusu Noter’in İcra Müdürlüğü’ne ödenmesi için verilmesine göre bedelli temlik olduğu kaldı ki poliçenin lehdarının da zaten davacı kurum olduğu, davacı ve davalı arasında 3. Kişilerin eylemleri nedeni ile sigorta sözleşmesi imzalandığı, rizikonun gerçekleşmesine müteakip davalının davacının bu bedeli talep edemeyeceğine dair iddialarının da prim borcunu davacıdan tahsil eden davacı ile poliçe imzalayan davalının bu durumu ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanımı vasfında olduğu kanaatine varılmıştır.
Ek bilirkişi raporunun 4. Sayfasında söz konusu rucu alacağı hesaplanmış, davalı yönünden olması gereken takip çıkışına göre davalıdan rucuan talep edilebilecek alacağın 545.073,01 TL olduğu, keza davacı yanca maliyeye ödenen 7.436,70 TL ve 351,09 TL karar harcının da alacağa eklenmesi gerektiği, poliçe limitinin aşılmadığı, davalıdan rucuan talep edilebilecek alacak miktarının neticeten 552.860,80 TL olduğu sonucuna varılmış, talep gereği alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmiştir. Her ne kadar davacı yanca bilirkişi ek raporunun 8. Sayfasından itibaren sigortacı bilirkişinin ayrık görüşü dikkate alınarak icra dairesine ödemesi gerçekleştirilen alacakla ilgili olarak 2020 yılı aralık ayı kurunun esas alınması gerektiği ileri sürülmüşse de taraflar arasında imzalanmış olan poliçenin 2.3. Maddesinde açıkça ödeme yapıldığı yıldaki 1 nisan kurunun esas alınacağı açıkça kararlaştırıldığından davacının bu itirazına ve rapordaki ayrık görüşe itibar edilmemiştir. Keza davalının kök rapora itirazları da bilirkişi heyetinde ek raporda gerekçeleri ile karşılanmıştır. Keza her ne kadar davalı yanca Tazminata konu tapudaki işlemi yapan tapu sicil memuru vekaletnamedeki imza ve fotoğrafın , tapudaki malik hanesinde bulunan imza ve fotoğraf ile hiç bir benzerliği olmadığı çıplak gözle dahi tespit edilebilecek iken, tapu memurunun gerekli dikkat ve ihtimamı göstermediği, ağır kusurunun bulunduğu sonuç olarak da sigortalı noter açısından illiyet bağının kesildiği; vekaletname düzenlemesi için ibraz edilen nüfus cüzdanının iğfal kabiliyeti bulunduğundan, davalı noter açısından illiyet bağı kesildiği ve sorumluluğu bulunmadığı ileri sürülmüş ise de Sorumluluk hususun —–Asliye Hukuk Mahkemesi’nin —– esas sayılı dosyasında tartışıldığı ve temyiz denetiminden geçmek sureti ile kesinleştiği, hal böyle olunca, artık işbu rucu davasında sorumluluğun tartışılamayacağı sonucuna varılmış bu itiraza itibar edilmemiştir. Nitece itibarı ile yukarıda yapılan açıklamalar ve denetime uygun bulunan kök ve ek rapor gereği davanın kısmen kabulüne karar verilmiş buna dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın kKSMEN KABULU ile;
a-552.860,80 TL alacağın dava tarihi 09.06.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
b-Fazlaya dair istemin reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen 552.860,80 TL’lik kısım yönünden alınması gereken 37.765,93 TL harçtan peşin alınan 10.044,94 TL harcın mahsubu ile bakiye 27.720,99‬ TL karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı yanca yatırılan 80,70 TL başvuru harcı, 10.044,94 TL peşin harç olmak üzere toplam 10.125,64 TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 5.000 TL bilirkişi ücreti, 440,00 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 5.440,00 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 5.113,19 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 3.000 TL bilirkişi ücreti, 347,25 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 3.347,25 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 201,09 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan AAÜT gereği 83.400,51 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13. Maddesine göre 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendisini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine,
8-Adalet bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560 TL arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.466,28 TL sinin davalıdan, 93,72 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.