Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/954 E. 2023/232 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/954 Esas
KARAR NO : 2023/232

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 07/12/2022
KARAR TARİHİ : 08/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı——ile kardeş oldukları, şirket ortağı oldukları, davalının aynı zamanda müdür olduğu, tarafların babası vefat ettiğinden beri davacının şirket iş ve işlemleri ile ilgili bilgi alamadığı, şirketten elde edilen kazançlardan istifade edemediği, şirketin işleyişi ile ilgili bilgi sahibi olamadığı, davacının imzasının yer verilmesi gereken işlemlerde şirket yönetiminde yer almamasına rağmen işleme icazet vermişçesine işlemler yürütüldüğü, kazançlar elde edildiği, bu hususta suç duyurusunda bulundukları, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklı da Asliye Hukuk mahkemesinde dava bulunduğunu, pay sahipliğinden kaynaklı hakları kullanamaması nedeni ile şirketten çıkmasına ve ayrılma akçesinin ödenmesine karar verilmesini, davanın kabulü ile yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçelerinde özetle; Dava dışı—–, murisi —–aldığı vekaletname ile vekalet görevini kötüye kullandığı iddiası ile halen davacının ortağı olduğu—– adına kayıtlı —–, 2066 ada, 9 parseldeki taşınmazın satışına ilişkin tapu kaydının iptalini kendi adına tescili talebiyle——- Esas sayılı dosyası ile dava açtığı, açılan davanın haksız, mesnetsiz, usule, yasaya aykırı olduğu, iyi niyetten uzak talep ve iddiaları içerdiği, haklı bir nedene dayanmadığı, limited şirketlerden ortağa sağlanan çıkma hakkının el koyucu (müsadere edici) ve cezalandırıcı bir yaklaşımla ve de ortaklığı tehlikeye düşürecek şirketin yaşamasını olanaksız hale getirmek amacıyla yapılan iş ve işlemlerin yasa koyucu tarafından korunmasının mümkün olmadığı, davalı şirketin uzun zamandan beri yatırım yapan bir şirket olduğu, ağabeyi olan ve şirketin %75 hissesine sahip —– müdürlüğünü yapmasına karşılık davacı yanın da muris —— intikal eden ve 01.01.2000-01.01.2015 tarihleri arasında evinin yakınında bulunan—— mahallesi, 1071 ada, 570 parselde bulunan taşınmazdaki ——işletmesi ile ilgilendiği, davacının aynı dönemde kendi adına —— bulunan arazisinde tarım işleri ile uğraşmaya başlaması ile birlikte kendisine yönetime bırakılan murise ait fırının iflas etmesi ve kapatılmasının da bu süreçte olduğu, şirket yönetiminden tecrit edilmiş olması, kendilerince ve diğer ortaklarca müvekkilin şirkete girip çalışması ve bulunmasına dahi izin verilmemiştir iddiasının gerçek dışı olduğu, bu yönüyle de davanın reddi gerektiği, davacının hiçbir şekilde dava konusu şirkette çalışmadığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre genel kurul toplantısında hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren anonim ve limited şirket ortaklarının ilgili genel kurul kararının iptali için dava açma yetkisine sahip olduğu, davacının iddialarının varlığını hiçbir şart altında kabul anlamına gelmemesi kaydıyla; TTK’nın getirmiş olduğu sonuca etki kuralı karşısında bu iddialarının dinlenmesinin mümkün olmadığı——– sayılı dosyasının 6100 sayılı HMK’nın 165 ve devamı maddeleri gereğince, bekletici mesele yapılarak davanın kesinleşmesinin beklenmesine karar verilmesini, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiş olup dava limited şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma akçesi istemine ilişkindir. 19.12.2018 günlü —— yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Davacının dava öncesi arabulucuya gitmediği taraf vekillerinin beyanlarından anlaşılmıştır.
—— Sayılı ilamında “——-Dava, TTK 638 vd. m. uyarınca limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.—–Somut olaya döndüğümüzde, dava, limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olup, çıkma payının ödenmesi istemi nedeniyle ticari bir alacak davası niteliğini haiz olduğu, ayrıca uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir işleme ilişkin olduğu, dolayısıyla bu davada arabuluculuğa başvurmuş olmanın bir dava şartı olarak kabul edilmesi gerektiği, ancak bu dava şartının yerine getirilmediği sonuç ve kanaatine varılmış olup, ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik görülmemiş, açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” belirtmiştir.——. Sayılı ilamında “——-Somut olaya döndüğümüzde, dava, limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olup, çıkma payının ödenmesi istemi nedeniyle ticari bir alacak davası niteliğine haiz olduğu, ayrıca uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir işleme ilişkin olduğu, dolayısıyla bu davada arabuluculuğa başvurmuş olmanın bir dava şartı olarak kabul edilmesi gerektiği, ancak bu dava şartının yerine getirilmediği sonuç ve kanaatine varılmış olup, ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik görülmemiş, açıklanan gerekçelerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.” belirtmiştir. —–Sayılı ilamında “.——Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı tarafça zorunlu arabuluculuğa tabi olan ortaklıktan çıkma ve belirli bir paranın ödenmesine ilişkin çıkma payının ödenmesi davası yönünden arabulucuya başvuru yapılmamış olmasına, 6325 sayılı Kanun’un 18/A maddesi gereğince arabuluculuk son tutanağının aslının ya da onaylı örneğinin bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.” belirtmiştir.—— Sayılı ilamında “—–Dava, TTK’nın 638. Maddesine dayalı haklı nedenle şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma akçesi ile geçmiş yıllara ait dağıtılmadığı iddia olunan kar payı alacağının tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, arabuluculuk başvurusu bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararda davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilemeyeceği ve esasa ilişkin inceleme yapılması gerekip gerekmediği noktasındadır.7155 sayılı Kanun’un 20’nci maddesi ile eklenen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 5/A-1 maddesinde, ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, 7155 sayılı Kanun’un 23’ncü maddesi ile eklenen 6325 sy m.18/A-2 maddesinde ise, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme karşısında arabuluculuğa başvurmadan dava açılması halinde işin esasına girilmesi mümkün değildir.6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 326/1. Maddesine göre, Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. HMK’nın 323/1/ğ maddesine göre vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti de yargılama giderlerinden sayılmıştır. Mahkemece dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmiş olmakla yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi yerinde görülmemiştir. Davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. ” belirtmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince, arabulucuya tabi olduğu yukarıda birkaç örnek Bölge adliye mahkeme kararları ile belirtilmiş olan iş bu uyuşmazlıkta dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA, artan gider avansının davacı yana iadesine,
4-Davalı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan Avukatlık asgari ücret tarifesinin 7/2. Maddesi gereği 9.200 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,——Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı dosya üzerinden oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.