Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/939 E. 2023/170 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/939 Esas
KARAR NO: 2023/170
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 02/12/2022
KARAR TARİHİ: 23/02/2023

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

DAVA: Davacı vekili —- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; davalının sahibi bulunduğu ve müvekkili şirkete —- ile sigortalı olan—- tarihinde dava dışı —- sevk ve idaresinde iken —- plakalı araca,— plakalı araca ve—- plakalı araca çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini, Dava dışı sürücü —— aracı alkollü kullandığı ve %100 kusurlu olduğu kaza tespit tutanağınca tespit edilmiş olup sürücü alkolmetreye üflemeyi reddettiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B-4 maddesinde sigortacının rücu hakkı düzenlenmiş olup B-4/c maddesi ”Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar” uyarınca sigortacının alkollü araç kullanımı durumunda sigortalıdan rücu hakkı bulunduğu ifade edildiğini, ZMM Sigortası Genel Şartları B1 de sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde sigortalı ve/veya sigorta ettirenin yükümlülükleri düzenlenmiş olup sigortalı araç sürücüsü kötüniyetli olarak doğru ihbar mükellefiyeti kasten yerine getirmediğini, davacı taraf poliçe genel şartlarına aykırılık sebebiyle müvekkili şirketin sigortalısına rücu hakkı bulunduğunu, söz konusu olay sonrası müvekkili şirketçe dava dışı üçüncü kişilere —- tarihinde —- olmak üzere toplam —— tazminat ödendiğini, işbu tazminatın Trafik Sigortası Genel Şartlarının B4/c (Alkollü Araç Kullanma) maddesi gereğince davalıdan tahsili için arabuluculuk yoluna başvurulmuşsa da dava şartı arabuluculuk süreci anlaşmama olarak sonuçlandığından huzurdaki davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu, müvekkili şirket rücu hakkının kaynağını halefiyet ilkesinden değil taraflar arasında akdedilen sözleşmeden almakta olup işbu nedenlerle yapılan 76.358,42-TL’lik ödemenin meydana gelen kazada sürücünün alkollü araç kullanarak —— maddelerini ihlal etmesinden kaynaklı olarak davalıdan tazminini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet yokluğu sebebi ile reddi gerektiğini, müvekkili şirketin uzun süreli araç kiralama işi ile iştigal etmekte olan —- önde gelen saygın firmalarından biri olduğunu, davaya konu edilen —– plakalı araç; müvekkili şirket tarafından —- isimli şahsa kiralandığını, bu nedenle —-uyarınca tarafımıza yöneltilen huzurdaki davanın, aracın işleten sıfatına haiz olmamaları nedeni ile öncelikle husumet yokluğundan reddini gerektiğini, davanın kaza tarihi olan —-tarihinde aracın fiili işleteni sıfatına haiz olan ——- ve var ise müvekkil şirkete haber verilmeksizin aracı kullanan başkaca şahıslara ihbar edilmesi gerektiğini, davacı tarafından ödenen değer kaybı tazminatı poliçe teminatı kapsamında olup yapılan ödemenin müvekkile rücu edilmesinin mümkün olmadığını, bu tazminat bedelinin müvekkilden tahsil edilmesi davacının —–sorumluluğuna aykırılık teşkil ettiğini, söz konusu olayda rücuen tahsil şartları gerçekleşmemiş olup ödenen tazminat müvekkillinden talep edilemeyeceğini, olayın gerçekleştiği tarihte araçta tedbir (yakalama kararı) mevcut ve——- adına dava dosyası devam ettiğini beyanla haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava sigortanın hak sahiplerine yapmış olduğu ödeme sonrasında kendi sigortalısının kazanın oluşumunda alkollü olması nedeniyle açmış olduğu rücuen tazminat davasıdır.
Dava konusu uyuşmazlık davacı sigorta şirketinin sigortalısı ile davalı şirkete ait araç sürücüsü arasında gerçekleşen trafik kazasından kaynaklanan haksız fiil sorumluluğuna dayalı olup, —— poliçesi ile sigortalanmış araç da hususi otomobildir.
—— kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir tüketici dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Somut olayda; davacı —– kazaya karışan aracın da hususi araç olduğu göz önünde tutulduğunda rücu tazminatına konu uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı, bu durumda da uyuşmazlığın, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmakla davanın görev yönünden reddi ile uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
(Davacı ve davalı şirketin Türk Ticaret Kanunu kapsamında tacir oldukları, meydana gelen trafik kazasında davacı şirkete ait araçla davalı şirkete ait aracın çarpışması sebebiyle maddi zarar meydana geldiği, dava dilekçesine ek olarak sunulan dosyada mevcut kaza tarafı araçların ruhsat bilgilerine göre her iki aracında hususi araç olduğu, olayın haksız fiil kapsamında kaldığı ve olay sırasında hasar gören araçların davacı ve davalı şirketin ticari işletmeleri ile ilgili olduğuna dair bir delilin bulunmadığı, hal böyle olunca da davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olması karşısında, toplanan ve toplanacak delillere göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait olduğu düşüncesiyle görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu sonucuna varılmıştır.——–

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4 ve 5 maddeleri gereğince görevli mahkeme —— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması sebebi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden, İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——-Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi taktirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına( ihtarat yapıldı)
3-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,———- Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2023