Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/849 E. 2023/759 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/849
KARAR NO: 2023/759
DAVA: istirdat (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 03/11/2022
KARAR TARİHİ: 27/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının ——— Esas sayılı davada borçlusu ——— oğlu olup, müvekkili davacının da kardeşi olduğu, borçlu muris ——— 20.08.2022 tarihinde 83 yaşında vefat ettiği, vefat etmeden yıllar önce kendisine demans hastalığı teşhisi konulduğu, hastalığı sebebiyle 2020 yılında ——— Esas sayılı ilamı ile davalının annesi eşi ———- kendisine vasi olarak atandığı, davalı … babasının vesayet altına alınmadan önce babasının hastalığından faydalanarak babasına ait bir kısım gayrimenkulleri yolsuz tescillerle kendi üzerine aldığı, tescilleri yolsuz şekilde yapılan taşınmazlara ilişkin taraflarınca dava ikame edileceğini, … babası vesayet altına alındıktan sonra 2021 yılında yukarıda esas numarası verilen icra takibi ile ———- Esas sayılı dosyasından muvazaalı senetlere dayanarak icra takibi başlattığı, babasına ait gayrimenkullere haciz koyarak bazılarının satışlarını gerçekleştirdiği, ——— Esas sayılı dosyaya ilişkin taraflarınca ayrıca ———- Esas sayılı dosyada menfi tespit davası ikame edildiğini, ———- Esaslı icra takibinde borca dayanak belge olarak 12.01.2019 tarihli 800.000,00 TL değerindeki senedin gösterildiği, söz konusu icra takibinde——— İli, ——— İlçesi ——— Ada ———- Parsel numaralı taşınmazın 13.01.2022 tarihinde satışı yapıldığı, dosyanın infaz edildiğini, yine satışın gerçekleştiği esas dosyası üzerinden———- Esas sayılı dosyadan ——— İli, ——— İlçesi, ———– Mevkii, ———- Ada ———- Parsel———- Nolu taşınmazın haksız yere satışının gerçekleştirildiğini;———- Esas sayılı dosyada müvekkilinin kardeşi ———, davalı … aleyhine ———– gerçekleşen satışa ilişkin ihalenin feshi davası ikame ettiği, taraflarınca da ———– İli, ——— İlçes, ——– Ada ——— Parsel numaralı taşınmazın satışına ilişkin ihalenin feshi davasının ikame edileceğini, borca dayanak olarak gösterilen senedin hem senetleri imzaladığı iddia edilen muris ———- ayırt etme gücü bulunmadığından ve hem de senetler nitelikleri gereği muvazaalı olduklarından bedelsiz olduklarını, dolayısıyla muris ———- aleyhine başlatılan takiplerin istirdatı gerektiğinden işbu davayı açma zorunluluklarının hasıl olduğunu; davalı … başlatmış olduğu icra takiplerinin muvazaalı olduğu, davalının icra takiplerini babasının temyiz kudretine sahip olmadığını, vesayet altını alındığını bilmesine rağmen başlattığı yine murisin avukatı ve annesi ile işbirliği yaparak hukuka aykırı hareket ettiğini belirterek davalarının kabulü icra takibinin istirdatına karar verilmesini, satışı gerçekleştirilen gayrimenkullerin veya gayrimenkullerin satış bedellerinin faizi ile terekeye iadesini, alacaklı/davalı … takiplerinde haksız ve kötü niyetli olduğundan alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, ——— sayılı icra dosyasından satışı gerçekleştirilen taşınmazların satışının engellenmesi için tedbir uygulanmasını mahkeme aksi kanaatte ise söz konusu taşınmazlara ‘davalıdır’ şerhi konulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf aleyhine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet, derdestlik, zamanaşımı. Hakdüşürücü süre, görev ve yetki itirazlarının bulunduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin ——— olmadığı gibi icra takiplerinin de ———- yapılmadığından dolayı görev ve yetki itirazlarının bulunduğu, haksız davada görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu varsayımında bile davanın reddinin gerektiği, istirdat davaları için TTK.nundan kaynaklanan bir arabulucuya başvurma durumunun söz konusu olduğunu, arabulucuya başvurmadan dava açılması durumunda dava şartı yokluğundan davanın usulden reddinin gerektiğini; davacının dava dilekçesini kabul etmediklerini, davacı tarafça herhangi bir ödemede bulunmadığından davaya istirdat davası olarak devam edilemeyeceğini; ———- Esas sayılı dosyadaki satış ihalesi usul ve yasalara uygun bir şekilde gerçekleşip kesinleştiği, ”——— Talimat numaralı dosyasıyla ———- Tapu Müdürlüğüne yazmış olduğu yazıda da belirtildiği üzere ”Borçlunun ———- Esas sayılı dosyasındaki borcundan dolayı mahcuz bulunan taşınmazları yapılan açık artırma neticesinde 15/04/2022 tarihinde usulüne uygun bir şekilde ihalenin kesinleştiğini; bahse konu şirketin özel eğitim ve rehabilitasyon üzerine hizmet veren milli eğitime bağlı bir okul olduğu, müvekkilinin vefat etmiş olan babasının 320.000 TL bedelle ortak olduğu, bahse konu şirketin 2009-2014 yılına kadar vefat etmiş olan ———– adına kaydı olduğu, 2014 yılında ———- okulu oğlu müvekkili … devrettiği, 2015 yılında ortaklıktan ayrılma ve şirketin feshi üzerine 2019 yılının 1. ayı ortak oldukları kişinin; vefat etmiş olan babası ———– ait bir senedin var olduğu, bunu ödemesi gerektiği, aksi halde vefat etmiş olan babası ———- karşı icra takibi başlatacaklarını belirttiği, müvekkilinin de babasını böyle bir durumun var olduğunu anlattığında, ——— borcu kabullendiği ve borcunu müvekkili … ödemesini istediğini daha sonra parasını vereceğini belirttiğini; müvekkilinin akabinde borcu ödediği, vefat etmiş olan babası ———– bu borcun sebebinden ötürü müvekkili …. borçlandığı ancak daha sonrasında müvekkilinin ekonomik açıdan sıkışınca bahse konu taşınmazı satmak zorunda kaldığı, bu sebeple bahse konu taşınmazın mülkiyetinin davalı müvekkiline de ait olmadığını; ———- uzun yıllar demans hastası olmadığı gibi mevcut borç ilişkisinin durumu ve akabinde borcun tahsili için gerçekleşen süreçte hiçbir şeklide ayırt etme gücünü kaybedecek bir hastalığının da bulunmadığını, demans başlangıcını gösteren sağlık raporunun 18.05.2022 tarihinde ortaya çıktığını, mevcut sağlık raporundan önceki yıllarda vefat etmiş olan ———– yaptığı işlemlerin temyiz kudretinin yerinde olmadığı şeklinde yapıldığını gösteren hiçbir somut veri ve delil olmadığı gibi aksini gösteren tek başına akıl sağlığının yerinde olarak yaptığı birçok hukuki işlemlerinin de mevcut olduğunu; ———- borçlu olduğunu kendisi kabul edip icra takip işlerinin başlatılmasını istediği, borcuna itiraz etmediği ve akabinde borcunun sona ermesi için davaya konu taşınmazın borçlarına binaen satışının gerçekleştiğini; müvekkilinin, alacaklarına binaen cebri satış yoluyla icra müdürlükleri ve icra dairesinin yapmış olduğu işlemler ve takipleriyle devraldığı, bu sebeple de davacı tarafın bahse konu iddialarının soyut beyanlar dışında herhangi bir delille ispat etmeden edilmiş olmasının da kötü niyetli olduğunu; bu sebeplerle bu iddiaları da kabul etmediklerini; akıl sağlığı yerinde olmayan birinin tek başına emeklilik ikramiyesini bir bankadan başka bir bankaya taşıyamayacağını, ———- demans başlangıcının 18.05.2022 tarihinde ortaya çıktığını; bu tarihten öncesinde akıl zayıflığına dair hiçbir belge delil ve veri olmadığı gibi aynı zamanda tam teşekküllü bir hastaneden alınmış raporun da olmadığı, ayrıca her ne kadar tam teşekküllü bir hastaneden mevcut rapor alınmışsa da demans hastalığının kaçıncı seviyede olduğu ne durumda olduğuna dair yeterli bir bilginin de mevcut bulunmadığı, emsal kararlar uyarınca, akıl hastalığı ile alakalı raporların tam teşekküllü hastanede ayrıntılı hazırlanacak hastalık durumuna göre dikkate alınması gerektiğini; haksız ve mesnetsiz olarak istenilen ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddini, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli bir şekilde hareket etmesinden dolayı bahse konu alacakların %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, icra takibi sırasında satılan 2 taşınmazın bedelinin istirdatına ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde açıkça icra takibi sırasında satılan gayrımenkullerin bedelinin iadesini istemiş, istirdat davası açmıştır. ——– Sayılı ilamında “…Eldeki dava da, TBK’nın 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğuna göre, açılan dava TTK’nın 4/1. maddesi kapsamında mutlak ticari dava değildir. İptali istenen takibin kambiyo vasfında bonoya dayanması da davayı mutlak ticari dava haline getirmeyecektir…” gerekçesi ile verdiği kararda muvazaa hukuksal nedenine dayalı davalarda kambiyo senedine dayanılsa dahi görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu belirtmiştir. Buna karşılık ———Sayılı ilamında “… Davacı vekili, müvekkilinin murisi tarafından davalıya verilen toplam 300.000,00 TL bedelli bonoların, muris muvazaasına dayandığını belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, kambiyo senetlerine ilişkin düzenlemenin TTK’nın 670 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, TTK’nın 4. maddesi uyarınca görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA..” gerekçesi ile verdiği kararda görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu belirtmiştir. Davacının dava dilekçesinde murisin ayırt etme gücünden yoksun olması ve senetlerin niteliği gereği muvazaalı olmasından dolayı bedelsiz olduğunu ileri sürdüğü, dilekçenin devamında icra takiplerinin muvazaalı olduğunu ileri sürdüğü, takibin kesinleştirilmesine dair iddialar ileri sürdüğü görülmekle davacının talebi muğlak görülerek 10.05.2023 tarihli celsede davacıya 6100 sayılı HMK’nın 31. Maddesi gereği davacı vekilinden senetlerin mirasçıyı mirastan mahrum kılmak amacı ile muris tarafından muris muvazaası kastı ile mi düzenlendiğini ileri sürmek istediği yoksa takibin kesinleştirilme şekline ilişkin mi muvazaa bulunduğunu ileri sürmek istediği hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmiş davacı yanca bu defa senetler nedeni ile borçlu olmadığının tespiti , bahsi geçen icra dosyasında yapılan ödemelerin terekeye iadesi talep edilmiştir. Dava istidat davası olarak açılmış olup talep açıklama dilekçesi ile dava türünün menfi tespit davasına dönüştürülmesi mümkün değildir. Davacının ehliyetsizlik, muvazaa, takibin kesinleştirilme şekline dair iddiaları nazara alındığında sadece muvazaa hukuksal nedenine dayanmadığı bu nedenle uyuşmazlığın özünde kambiyo senedinden kaynaklandığı kanaati ile görevsizlik kararı verilmemiştir. Davacı davasını istidat davası olarak açmış, arabulucuya başvurmadan dava açtığını farketmesi ve davalının bu yöndeki 22.11.2022 tarihli cevap dilekçesindeki bu yöndeki itirazları üzerine 11.04.2023 tarihinde arabulucuya başvurmuştur. Davacı talep açıklama dilekçeleri ile davasını menfi tespit davasına dönüştürmek istemişse de esasen ——— icra müdürlüğünün ———- E. Sayılı dosyasına yazılan müzekkereye verilen yanıttan icra takibinin 26.04.2022 tarihinde infazen kapatıldığı, iş bu davanın dava tarihinin ise 03.11.2022 olduğu, takip dosyasının dava öncesi zaten tahsilat ile kapatılmış olması nazara alındığında davanın zaten istirdat davası olduğu görülmüştür. 19.12.2018 günlü ——— yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Arabuluculuk tamamlanabilir dava şartı mahiyetinde değildir. Uygulamada görevsiz mahkemede dava açılması durumunda yargılama aşamasında dava şartının tamamlanması durumunda yargılamaya devam edilmesi gerektiğine dair bazı kararlar varsa da aksi yönde kararlar da vardır. Esasen davanın konusunu ilgilendirmemekte olup dava görevsiz bir mahkemeden mahkememize tevdi edilmemiş doğrudan mahkememizde açılmıştır. Bu içtihatlardan bir tanesi alıntılanacaktır. ———- Sayılı ilamında “….Somut olayda, davanın açıldığı 22/06/2021 tarihinden önce arabulucuya başvurulmamıştır. Her ne kadar davacı tarafça ——– Asliye Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen karardan sonra ve dosya henüz ticaret mahkemesine gönderilmeden önce 10/08/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağı ibraz edilmiş ise de, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi gereğince arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğine dair emredici ve özel nitelikteki düzenleme dikkate alındığında, emredici ve özel nitelikteki bu düzenleme karşısında genel nitelikteki HMK m.115/2 hükmünün uygulanma yeri bulunmadığından mahkemece davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir…” belirtmiştir. Arabuluculuk dava şartının tamamlanabilir bir dava şartı olup olmadığı hususu da yargı kararlarında tartışmalı bir durumdur. ——— Sayılı kararında “….Arabuluculuk, tamamlanabilir nitelikte bir dava şartı olmayıp ilk derece mahkemesince tefrik edilen maddi, manevi tazminat istemleri yönünden dava tarihinden sonra arabuluculuğa başvurulmuş olması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi yerindedir…” belirtmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 115/3. Madde ve fıkrası ” Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez…” hükmüne haizdir. Somut olayda davacı yanca dava istidat davası olarak açılmıştır. Davacı icra takibinde satılarak bedeli tahsil edilen gayrımenkullerin bedelini talep etmiştir.Davalının dava şartının yerine gelmediği, yani arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı itirazı üzerine davacı yanca arabulucuya başvurulmuş akabinde talep açıklama dilekçeleri ile dava menfi tespit davasına dönüştürülmek istendiyse de İcra müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından dava tarihinde zaten açık bir icra dosyası bulunmadığı, gayrımenkullerin satılarak icra dosyasının infaz edilerek kapatıldığı görülmüştür. Dava istirdat davası olup zorunlu arabulucuya tabidir. Davalı yanca bu itiraz cevap dilekçesi ileri sürülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 115/3 maddesi gereği dava şartı noksanlığının taraflarca ileri sürülmemesi koşulu ile başlangıçtaki noksanlığın dikkate alınmayacağını belirtmiştir. Davalı yanca bu itiraz cevap dilekçesi ile ileri sürülmüştür. Bazı dairelerin aksi kararları olsa da arabulucuk tamamlanabilir dava şartı değildir. Aksi durumda kötü niyetli davacılara hukuk zemininde üstünlük tanınmış olur ki bu istenen bir durum değildir. Netice itibarı ile davanın istirdat davası olması, davalının cevap dilekçesi ile davanın arabulucuya başvurulmadan açıldığı bu nedenle reddi gerektiğini ileri sürmüş olması, görevsiz mahkemede dava açılması durumu harici arabuluculuğun tamamlanabilir dava şartı mahiyetinde olmaması nazara alındığında davanın dava şartı noksanlığı nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 269,85 TL maktu harcın, peşin alınan 80,70 TL ile tamamlama harcı olarak alınan 13.581,30 TL olmak üzere toplam 13.662,00 TL harç’dan mahsubu ile fazla yatırılan 13.392,15 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya ödenmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/09/2023