Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/843 E. 2023/599 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/843 Esas
KARAR NO:2023/599
DAVA:İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:01/11/2022
KARAR TARİHİ:22/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Farklı zamanlarda davalıya havale/eft yoluyla para gönderildiğini ve bunların borç verildiğini, borcun ödenmemesi üzerine 17.02.2021 tarihinde davalı aleyhine —— dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, davalıya —— tarihlerinde efl yoluyla toplamda 200.000TL. borç verildiğini, davalı borçlu tarafından 11 gün içinde borcun ödeneceğinin taahhüt edildiğini, tüketim ödüncü sözleşmesinin kurulduğunu, havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karinenin bulunduğunu, dekontların açıklama kısmında “borç olarak verilmiştir” ibaresinin bulunduğunu, paranın borç olarak verildiğinde kuşku olmadığını, davalı tarafından borcun bir kısmının ödenmediğini, davalı tarafından davacının banka hesabına ——–tarihlerinde “borç geri ödeme”” açıklamasıyla toplamda 95.000TL.nin ödendiğini, ancak ödenmeyen 38.000TL. ve 11 gün içinde borcun ödenmemesi üzerine muaccel hale gelen borca ilişkin 13.737TL.lik işlemiş faizin de ödenmesi için icra takibinin başlatıldığını, davalı tarafından kötüniyctli olarak takibe itiraz edildiğini belirtmiş ve itirazın iptaline, ihtiyati haciz ve tedbir konulmasına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedil meşine, aylık %9 yasal faiz üzerinden hüküm verilmesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.RAPOR:Bilirkişi raporunda özetle; “Tarafların bilirkişi incelemesine sunacakları/sundukları ticari defter ver kayıtlara göre borç-alacak ilişkisinden kaynaklı takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacağının bulunup bulunmadığı ve miktarının tespiti” hususunda: Defter incelemesinin uzmanlık alanımca yapılmasının mümkün olmadığı, “banka havale/eli marifetiyle taraflar arasında gönderildiği anlaşılan bedeller nazara alınarak bakiye alacağın kalıp kalmadığı, takipte faiz talebinin yerinde olup olmadığı, davacının davalıya faize hak kazanacak şekilde takipten önce temerrüde düşürüp düşürmediği, faizin nev ‘inin yerinde olup olmadığı, takip öncesi temerrüt olgusunun ortaya konulması durumunda faiz miktarının yerinde olup olmadığı” hususunda: Dosyaya davacı tarafından sunulan dekontlar incelendiğinde davacı tarafından “eft borç verme” açıklamasıyla davalının banka hesabına toplamda 200.000TL.nin yatırıldığı; davalı tarafından ise “borç geri ödeme'”‘ açıklamasıyla davacının banka hesabına toplamda 95.000TL.nin yatırıldığı;——— davalı tarafından davacıya ödenmediğinin anlaşıldığı; Tarafların ödeme dekontlarındaki açıklama kısımları incelendiğinde “eft borç verme” – “borç geri ödeme” ifadelerinin yer aldığı görülmekle taraflar arasında TBK m. 386’ hükmünce tüketim ödüncü (karz) sözleşmesinin kurulduğu; buna göre davacının “ödünç veren”, davalının ise “ödünç alan” sıfatım haiz olduğu kanaatine varıldığı, Davacının iddia ettiği gibi davalının, adlığı borcu 11 gün içinde ödemeyi taahhüt ettiğini (ödeme vadesinin taraflarca TBK m. I ve 2 hükmünce kararlaştırıldığını) gösterir bir belgeye rastlanmadığı, (eğer kararlaştırılmışsa bile) davalının borcunu ödemeyi taahhüt ettiği belirli vadenin ne olduğunun anlaşılamadığı. Davacının icra takibinde talep ettiği “geçmiş gün faizi alacağrnı hangi tarihe göre hesapladığının anlaşılamadığı, davacının davalıyı (icra takibinden önce) TTK m. 18(3) hükmüne uygun usullerle temerrüde düşürdüğüne ilişkin ihtara da rastlanmadığı ” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.Davacı davalıya banka havalesi yoluyla borç verdiğini beyan etmiş olup davalı yan cevap dilekçesi sunmadığı, bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde ise söz konusu paranın iadesi için taraflar arasında vadenin belirlenmediğini, söz konusu borcun gerek banka marifetiyle gerek elden yapılan ödemeler sonucunda borcun kalmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.Dosyaya mübrez dekontlar incelendiğinde davacı tarafından
– 30.05.2019 tarihinde “eft borç verme” açıklamasıyla davalının banka hesabına 30.000TL.
– 31.05.2019 tarihinde “eft borç verme” açıklamasıyla davalının banka hesabına 50.000TL.
– 31.05.2019 tarihinde “eft ödeme” açıklamasıyla davalının banka hesabına 70.000TL.
– 31.05.2019 tarihinde “eft borç verme” açıklamasıyla davalının banka hesabına 10.000TL.
– 12.07.2019 tarihinde “eft borç verme” açıklamasıyla davalının banka hesabına 40.000TL. olmak üzere toplamda 200.000TL. yatırıldığı görülmektedir.
Davalı tarafından ise:
– 27.07.2020 tarihinde “borç geri ödeme” açıklamasıyla davacının banka hesabın 15.000TL.
– 15.05.2020 tarihinde “borç geri ödeme” açıklamasıyla davacının banka hesabına 20.000TL.
– 19.06.2019 tarihinde “borç geri ödeme” açıklamasıyla davacının banka hesabına 60.000TL. olmak üzere toplamda 95.000TL. yatırıldığı görülmektedir.
Taraflar arasında davacı tarafından davalıya —— tarihleri arasında çeşitli tarihlerde borç verildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir.—– Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.——- Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir. —–
Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı 08/05/2023 tarihli itiraz dilekçesinde; “Davalı müvekkil tarafından davacıya gerek banka kanalı gerekse elden ödeme yöntemi ile ödenen borçlar sonucunda borcunun olmadığı sabittir. ” şeklindeki beyanlarından borcun ödediğini savunmuştur.Bu durumda ispat külfeti ödeme iddiasında bulunan davalıya geçmiştir.
Benzer konuya ilişkin ——– karar sayılı ilamında; ” Somut olayda davacı, davalıya gönderdiği 16/09/2016 tarihli dekontta yazılı bulunan “borç para” ibaresi ile bu havalenin ödünç amacıyla yapıldığını ispatlamış olup mahkemenin aksi yöndeki kabulü yerinde görülmemiştir. Bu durumda ispat yükü davalıdadır. ——- Davacı iddiasını ispat ettiğine göre, borçlu olmadığı ya da borcun söndürüldüğü konusundaki ispat yükü davalıya aittir. Davalı, dosya kapsamındaki delillerle bu hususu ispat edememiştir.” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında somut olay irdelendiğinde davacı davalıya gönderdiği 5 adet dekontta yazılı bulunan “eft borç verme” ibaresi ile bu havalenin ödünç amacıyla yapıldığını ispatlamış olup davacı iddiasını ispat ettiğine göre, borçlu olmadığı ya da borcun söndürüldüğü konusundaki ispat yükü davalıya düştüğü, sonuç olarak dosya kapsamındaki delillerle davalının bu hususu ispat edemediği vicdani kanaatine ulaşılarak davacının asıl alacak üzerinden takibin itiraz talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.Her ne kadar takipte faiz talep edilmiş ise da davacının davalıyı temerrüde düşürdüğünün ispatlanamaması karşısında faiz alacağına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.Alacağın likit olması konusunu ——- Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir. Somut olayımızda davalı yan almış ödemeden bakiye kalan borcunun tespitini kendi ticari defter ve kayıtları üzerinden rahatça tayin ve tespit edebileceği hususu nazara alınarak söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilerek %20 icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Medeni usul hukukumuza hakim olan en önemli ilkelerden biri tasarruf ilkesidir. 6100 sayılı HMK’nin 24. maddesine göre; “Hakim iki taraftan birinin talebi olmaksızın kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.” Mahkemeler, özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlığı kendiliğinden çözmeye çalışamazlar.Taraf iradesine öncelik verilmesi ve tarafın talebinin esas alınması sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir. Yine HMK’nin 119/e, f ve ğ bendleri ile HMK’nin 129/d, e ve f bentlerinde tarafların açık bir şekilde talep sonuçlarının, iddia ve savunmaları ile iddialarının ve savunmalarının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında açık özetlerinin ve delillerinin nelerden ibaret olduğunun belirtilmesini zorunlu kılmaktadır. HMK’nin 25. maddesinde ise ‘taraflarca getirilme ilkesi’ kabul edilmiştir. Bu ilke gereğince kural olarak Hakim, kendiliğinden taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Bu ilkenin bir sonucu olarak, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz. ——- Somut olaya bakıldığında dava dilekçesi ile ‘yemin’ deliline dayanılmadığı, dava dilekçesinin mahkememize sunulmadığı anlaşılmakla dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller muvacehesinde davacıya yemin delili hatırlatılmamıştır.
TASHİH:
Her ne kadar kısa kararın —— no’ lu maddesinde “Davanın KABULÜNE;” şeklinde yazılmış ise de gerekçeli karar yazım aşamasında sehven “KISMEN” kavramının yazılmadığı fark edilmiştir. 6100 sayılı kanunun 304. Maddesi ” Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir. ” hükmünü getirmiştir. Henüz karar tebliğe çıkartılmadan söz konusu hata fark edildiğinden resen tashih yapılmıştır. Bu nedenle hükmün 1. Maddesinde geçen “Davanın KABULÜNE; ” ibaresinin “Davanın KISMEN KABULÜNE; ” şeklinde resen tashihine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; davalı tarafından —— sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 38.000,00 TL üzerinden iptaline takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-38.000,00 TL üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatının (7.600,00) davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 2.595,78‬ TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 624,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.970,93‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvuru harcı, 624,85 TL peşin harç toplamı 705,55‬ TL ile 2.208,00 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, müzekkere gideri, dosya ücreti) olmak üzere toplam 2.913,55‬ TL yargılama giderinden davanın kabul 0,73 ve red 0,27 oranına göre hesaplanan 2.126,89 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan bir gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Arabuluculuk ücreti 1.560,00 TL’nin kabul oranına göre 1.138,8‬0 TL’ sinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Arabuluculuk ücreti 1.560,00 TL’nin red oranına göre 421,2‬0 TL’ sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
9-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
10-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——– Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2023