Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/787 E. 2023/637 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/787
KARAR NO : 2023/637

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/10/2022
KARAR TARİHİ : 11/07/2023

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

DAVA: Davacı vekili 14/10/2023 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; “Müvekkile ait —– ile davalı yan tarafından sigortalı olan —- plakalı araç arasında meydana gelen 27.09.2020 tarihli kaza neticesinde,—– plakalı araçta hasar meydana gelmiştir. Söz konusu kazada —- plakalı araç kusurludur. Müvekkilimizin ise işbu kazada kusuru bulunmamaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu madde 99 Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.

Müvekkilimin 28.09.2020 tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödememiş, müvekkilin haklarını (tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal etmiştir , ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gitmiş, tahsil etmemiz gereken tazminat alacağımız yasal süresinde tahsil edilememiştir. Alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve avans faizini aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebimize ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğmuştur. Şöyle ki;Kazanın çift taraflı olduğu karşı yanın kusurlu olduğu dikkate alındığında açıkça sigortalısının kusurlu bulunduğu , müvekkilin ise kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında müvekkili zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmamıştır. Davalı tarafa bildirimin yapıldığına ilişkin ileti dilekçemiz ekinde sunulmaktadır.Müvekkilim borcu tahsil etmek amacıyla borçluyu temerrüde düşürmüş ancak borcunu 23/06/2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebilmiştir. Müvekkilin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmayacaktır ve müvekkilim zarara uğrayacaktır. Dosyada tahsil edilen faizi ile alacaklı müvekkilimin zararını karşılar nitelikte bir bedel değildir.Aşkın zarar, Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir: “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür”. Yargıtay HGK’nın 10.11.1999 gün ve ——Sayılı kararında vurgulandığı üzere; Munzam zarar sorumluluğu kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucudur ve alacaklının zararının faizi aşan bölümüdür. Borçlu para borcunun vadesinde ödemediğinde (temerrüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen “gecikme faizi” ödeme yükümü altına girer.Müvekkilin uğradığı zararın daha fazla artmaması adına dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep ederiz.Yukarıda anılan Yargıtay kararında ayrıntılı anlatıldığı üzere ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkil yararına aşkın zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davamızın kabulüne karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz. ” denmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle, huzurda görülmekte olan dava zamanaşımına uğradığından zamanaşımı itirazımızı sunuyoruz. Davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep ederiz. Davacı tarafın delillerinin tarafımıza tebliğini talep ediyoruz. 6100 Sayılı HMK’nın 121. maddesine göre, davacı tarafın dava dilekçesi ile birlikte delillerini tarafımıza tebliğ etmesi zorunludur. Bu aşamada tarafımıza delil tebliğ edilmediği için karşı yanın delillerinin tebliğinden sonra vereceğimiz ayrıntılı cevap hakkımızı saklı tutuyoruz. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca; alacağın miktarının belli olmaması halinde belirsiz alacak davası açılabilir :Somut olayda ise, Davacı taraf, araç hasarı zararı yönünden talep konusunu belirlemiş ve fakat davasını yine de belirsiz alacak davası olarak ikame etmiştir. Kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davacı tarafın dava konusu Tamamen ve açık şekilde belirli olduğunu iddia etmesine rağmen davanın belirsiz alacak davası olarak açılması hukuka aykırıdır. Bu nedenle davacının belirsiz alacak davası açmakta menfaati bulunmadığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi uyarınca davanın esasına girmeden doğrudan ve usulen reddini talep etmekteyiz. Belirtilmiştir. buna göre, huzurdaki davanın usulden reddini talep etmekteyiz.
2.davacı taraf, daha önce aynı olay ve aynı talebe ilişkin sigorta tahkim komisyonu nezdinde “faiz” talebini de içeren dava ikame etmiş; bu talep kabul edilerek hüküm kurulmuştur. dolayısıyla, hali hazırda temerrütten kaynaklı faize de hükmedilen “kesin hüküm” nedeniyle davanın reddi gerekmektedir. huzurdaki uyuşmazlık konusu kaza nedeniyle davacı araç için işbu davadan önce sigorta tahkim komisyonu’nun —- esaslı dosyasındaki bilirkişi raporuna istinaden—-. İcra Dairesi’ne 22/06/2021 tarihinde 6.000,00-TL değer kaybı tazminatı ve 22/06/2021 tarihinde 5.717,91-TL ek ödeme yapılmıştır. Yapılan ödemeler ilamdaki asıl alacak ve faiz de dahil olmak üzere ferileri toplamı üzerinden tahakkuk etmiş ve müvekkil şirket tüm sorumluluğunu yerine getirmiştir. Yukarıda belirtilen dosyalarda davacı yan faiz talebinde bulunmuş ve bu talep kabul edilmiştir. Dolayısıyla, davacı yan tazminata ek olarak faiz de tahsil etmiştir. Neticede, faiz talebi de karşılandıktan sonra var olmayan; bir an için varlığı kabul edilse dahi poliçe kapsamında bulunmayan taleplerin doğrudan reddi gerekir.
Kazaya karışan —— plaka sayılı araç müvekkil şirket nezdinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalıdır. Müvekkil şirketin bu poliçedeki maddi zararlara ilişkin teminat limiti ise kaza tarihi itibariyle araç başına 41.000,00-TL’dir. Dosya üzerinde yapılan tüm ödemeler poliçe teminat limitinden mahsup edilmelidir. Huzurda görülen uyuşmazlık kapsamında kazaya karışan —- plakalı 3. Araç için toplam 41.001,35-TL, —– plakalı araç içinse 8.500,00-TL ödeme yapılmıştır.
Huzurda görülen uyuşmazlık kapsamında karşı yan araç için 01/12/2020 tarihinde 8.590,00-TL .. 22/12/2020 tarihinde 3.937,61-TL —— araç hasarı tazminatı ödenmiş olup karşı yan aracın ilgili zararı tazmin edilmiştir.
A- Munzam zarar talebine ilişkin beyanlarımız:
6.öncelikle, hali hazırda asıl alacağa bağlı olarak tahakkuk eden faiz ödendiği için karşı yanın talebinin mesnedi ve karşılığı bulunmamaktadır. bir an için böyle bir zararın varlığı kabul edilse dahi, munzam zarara ilişkin talepler hukuken “dolaylı zarar” kapsamında olup dolaylı zararlar 2918 sayılı ktk’nın 92. maddesi uyarınca poliçe teminatı dışındadır.nitekim yasal dayanağını ktk’nın 90. maddesinden alan zmss genel şartlarının a.6. maddesine göre de zarar neticesinde oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilebilecek tazminat talepleri poliçe teminat kapsamı dışında bırakılmıştır.yukarıda belirtilen açık kanun hükümleri uyarınca ve 6100 sayılı hmk’nın 33. maddesinde yer alan “hâkim, türk hukukunu resen uygular.” hükmünden hareketle dava konusu talebin doğrudan reddi gerekmektedir.kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ilgili zararın varlığı halinde dahi, söz konusu zararın somut deliller vasıtasıyla maddi ispat vasıtasıyla kanıtlanması gerekmektedir.
• yargıtay hukuk genel kurulu’nun 31.10.2007 tarih—–sayılı kararında da munzam zarar iddiasının somut yöntem kullanılmak suretiyle net olarak ispatlanması gerektiği belirtilmiştir: bu kapsamda karşı yanın, döviz kuru ve enflasyon gibi tamamen soyut hususlar öne sürülerek uygun illiyet bağı bulunmayan ve sigortanın sorumluluğundan bahsedilemeyecek bir meblağın tahsilini talep etmesi haksız ve hukuka aykırıdır.
nitekim soyut verilerin munzam zararın ispatına yeterli olmadığıyla ilgili olarak yargıtay—– hd. 28.01.2016 tarih, —– sayılı kararına göre:
dolayısıyla munzam zarar talepleri bakımından yargıtay, somut olguların varlığı ve zararın ispat edilmesi şartlarını aramakta olup yalnızca enflasyon ve döviz kuru gibi “soyut ekonomik olguların” varlığının bu zararı ispata yeterli olmayacağı görüşündedir.
Netice olarak, huzurda görülen uyuşmazlık kapsamında karşı yanca talep edilen munzam zararın, öncelikle kesin hüküm nedeniyle reddine, aksi halde 2918 sayılı ktk. ve ilgili mevzuat uyarınca poliçe teminatı dışında kalması, ek olarak somut vasıtalarla ispat dahi edilememiş olması nedenleriyle reddine, aksi halde karşı yanın işbu talebine ilişkin mahrum kaldığı munzam zararı gösteren somut deliller dosyaya sunulmadığı için ispatlanamamış davanın reddine, karar verilmesini talep ederiz.
kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı yanın avans faiz talebine itiraz ediyoruz. Mağdur aracın müvekkil şirket ile arasındaki ilişki ticari bir nitelik arz etmemekte ve tazminat talebi de haksız fiilden kaynaklanmaktadır. KTK’nın tazminatın biçimi ile ilgili borçlar kanunun haksız fiil hükümlerine yollama yaptığı ve borçlar kanununda düzenlenen haksız fiil sorumluluğunda uygulanacak faizin yasal faiz olduğu, ayrıca müvekkil şirketin işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenmiş olduğu dikkate alındığında davacı vekilinin avans faizi isteminin haksızlığı ortadadır. Bu nedenle, avans faiz talebinin reddini talep ederiz.” denmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur —-Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar,—-Munzam zarara ilişkin düzenleme ise TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.Alacaklının böyle bir zararının doğduğu, yani geçmiş günler faizinin uğranılan zararı karşılamadığını ispat yükü, TBK md. 50’de ki genel kural gereğince alacaklıya aittir.TBK 122 maddesinde karşılanması öngörülen faizi geçen zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların(ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri ‘malum ve meşhur’ olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında somut ve davacının durumuna özgü somut vakıalarla) kanıtlanması gerekir—–Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —–Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (—–). Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. ( Bu yönde —- BAM —HD. —–Esas ve Karar sayılı kararı, Yargıtay —-.HDnin —–Esas ve Karar sayılı ve ——Esas ve Karar sayılı kararları )Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan dolayı davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,80 TL harçtan peşin yatırılan 80,70 TL harcın düşümü ile geri kalan 189,1‬0 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA ,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-1.560,00 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,Dair, Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.