Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/772 E. 2022/608 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/772
KARAR NO:2022/608

DAVA:Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ:30/04/2022
KARAR TARİHİ:13/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; feshe konu — tarihinde 3130 sayılı — sayfasında yayınlanan ilanla kurulmuş ve kuruluşundan bu yana ortaklık yapısında yapılan değişiklikler neticesinde davacı müvekkili ile davalılar arasında şirket ortaklık ilişkisi devam ettiği, ortaklığa konu şirket madencilik sektöründe faaliyet gösterdiği, iş bu ortaklığın kurulmasının başlangıcından bu yana ortaya çıkan birtakım nedenlerden dolayı davalılar ile müvekkili arasında güven ilişkisinin bozulması sonucunda aralarındaki işbirliği ve ortaklık ilişkisini devam ettirmelerini beklenemeyecek olması ve özellikle ortaklıkta kontrolü elde tutan pay sahibi davalı —-ve çocuklarının, diğer pay sahiplerine ve özellikle müvekkiline karşı yönetim kurulu, müdürlerin seçimi veya ortaklık için önem arz eden diğer konularda dayatmalarla hareket etmeleri, diğer pay sahiplerinin ve davacı müvekkilinin haksız muamelelere tutulması sonucunda TTK’nın 531 ve 636. maddelerinde tanınan iş bu haklı sebeple fesih davasını açma gerekliliğinin doğduğunu; mahkemece — heyetine yaptırılacak — incelenmesinden de görüleceği üzere iş bu haklı feshe konu davaya ilişkin gerekçelerinin ise şirket nezdinde sahip olunan ruhsatlara rağmen, maden dairesi nezdindeki ruhsat süreleri ve hukuki durumları gözetilmeden ruhsatlı sahaların şirket kuruluş amacına aykırı olarak işletilmedikleri ve bu konuda hiçbir ticari girişimde bulunmadıkları ve bu yönde davacı müvekkili tarafından yapılan girişimlerin engellendiği; şirket tarafından yapılan—- sözleşmelerinin karlılık esasına aykırı olarak şirket faaliyetini engelleme amacıyla tanzim edildikleri, şirket ortaklığında kontrolü elde tutan pay sahibi davalı müdür — feshe konu şirketin sahip olduğu ruhsata istinaden —- sözleşmelerini kendisine ve çocuklarına ait şirketler ile haksız olarak imzaladığı, sözleşme koşullarının ağır koşullar ve şartlara bağlandığı ve bu hakkı kötüye kullanarak —- sözleşmesinin amacına aykırı olarak işletmeye sokulmadığı ve şirkete gelir sağlamadığı, feshe konu şirketin sahip olduğu ruhsata istinaden kuruluş amacına aykırı olarak şirketin kendisi tarafından işletilmediği, atıl vaziyette bulunan feshe konu şirket adına tescilli ruhsatlı maden sahalarının gerekli ekipman, makine, teçhizat ve ehil personel alımı yapılarak bizzat ruhsat sahibi şirketce bir an evvel işletmeye alınması mümkün iken işletmeye alınmadığı, hali hazırda mevcut makine ve ekipmanların başka şirket/kişilere bedelsiz kullandırıldığı ve feshe konu şirkette istihdam edilen personellerin şirket dışında başka şirketlerde çalıştırıldığı, davalılar—-şirketleri arasında yapılmış — sözleşmeleri ile ruhsat sahibi muhatap şirketlerin müdürlük (yetkilisi) ve ortaklık görev ve sorumluluklarına aykırı davranarak lehine ruhsat sahibi —-şirketlerinin ve bu şirketlerin keşideci ile birlikte diğer ortaklarının zararına iş ve işlemler ile sözleşmeler yapıldığı ve şirketlerin zararına neden olunduğunu; davalılardan —- feshe konu şirketi sevk ve idare edilebilecek yeteneğe haiz olmadığının görüleceğini, bu nedenlerle Türk Ticaret Kanunu’nda madde 549/4’e göre haklı sebepler ile ortaklığın sona ermesin sebebi olduğu, şirket ortaklarının birbirlerine güveni kalmadığından ve bundan sonra bu şartlar altında şirketin devamının mümkün olmadığından dolayı şirketin feshi için mahkemeye başvurmak zorunluluklarının doğduğunu, öncelikle davacı olmayan diğer ortaklar ve yönetimin şirket paylarının değerini azaltacak işlemler yapmasının önüne geçilmesi, ortakların veya yönetimin şirketin içini boşaltmak veya zarara uğratmak amacıyla hareket edebilecekleri yüksek ihtimaline binaen davacı müvekkilinin payının değerini azaltabilecek bu gibi işlemlerin engellenmesine yönelik olarak feshe konu davalı şirkete denetim ve denetimle birlikte —- atanmasını, —- feshini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılar tarafına yükletilmesine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar —- vekilinin cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın müvekkillerine karşı açılamayacağı gibi dava dilekçesindeki iddia ve taleplerin haksız, mesnetsiz, hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetli olmakla davanın reddine karar verilmesini, davacının — şirketin feshi davasını hem şirkete hem de şirketin diğer ortaklarına karşı açtığını, ancak— şirketin haklı nedenle feshi davasının —-şirket tüzel kişiliğine karşı açılabileceği, işbu davada husumetin yalnızca şirkete yöneltilmesi gerekirken şirket ortağı olan müvekkillerinin de davalı olarak gösterilmiş olmasının hatalı olmakla müvekkilleri açısından davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiğini; müvekkillerinin işbu davada taraf sıfatı bulunmadığından davanın müvekkilleri yönünden husumet nedeniyle reddini, TTK 636’da belirtilen haklı sebeplerle fesih şartlarının huzurdaki davada oluşmamış olması nedeniyle davanın reddini, mahkeme aksi görüşte olması halinde davacının şirketten çıkarılmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar —- vekilinin cevap dilekçesinde özetle; ortağın açacağı davada husumetin şirkete yönlendireceği, iki ortaklı şirketlerde farklı görüşler mevcut ise de somut olayda davacının ortak olduğu dikkate alındığında yerleşik yargıtay uygulamasında dahi mahkemeler iki kişilik şirketlerde dahi davanın şirkete yönlendirilmesini istediği, fesih davasının, azınlık tarafından şirketin kendisine, şirket tüzel kişiliğine karşı açılacağı, haklı sebebin meydana gelmesine sebebiyet veren bizzat çoğunluk pay sahipleri dahi olsa bu davada onlara karşı husumet yöneltilemeyeceği, davada husumet, yalnızca çoğunluk pay sahiplerine yöneltildiyse davanın usulden reddedilmesi; hem çoğunluğa hem şirket tüzel kişiliğine yöneltildiyse, yalnızca şirkete yöneltilen kısım için davanın esasına girilmesi gerekeceği, tüm bu nedenler ile şirketin feshini talep eden davacı yanın şirket ortağı aleyhine şirketin feshine dair taleplerde bulunamayacağı ancak ve ancak şirket tüzel kişiliği aleyhine tahkikat yapılabileceğinden davanın müvekkillerinin gerçek kişiler yönünden husumetten reddi gerektiği, müvekkilleri—- yönünden davanın husumetten reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı vekili mahkememizin — Sayılı dosyasında yukarıda yazılan gerekçelerden ötürü —İsimli şirketin feshine karar verilmesini talep etmiş, davalı şirket ile birlikte yukarıda isimleri yazılı olan şirket ortaklarına da husumet yöneltmiştir.Yerleşik yüksek mahkeme kararları ve ilmi açıklamalar nazara alındığında şirketin feshi istemli bir davada husumet şirket tüzel kişiliğine yöneltilmelidir.
—-sayılı kararında şirket tüzel kişisi yerine ortaklara yönetilen haklı sebeple fesih davasının husumet yönünden reddi gerektiğine hükmetmiştir.— sayılı kararı da aynı yöndedir. —- Karar sayılı kararında da ” .Her ne kadar davacı vekilince yukarıda belirtilen nedenlerle davacının davalı—aleyhine açtığı davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, yönelik ilk derece mahkemesince verilen karar istinaf edilmiş ise de; Davacı vekilinin dayandığı Yargıtay kararı şirketin davalı gösterilmemesi hali içindir. Şirketin fesih ve tasfiyesi istemli davada feshi istenen şirket yasal hasım olup, şirket ortakları yasal hasım olmadığından şirketin davalı olarak gösterilmesi halinde ise diğer ortaklara dava yöneltilmesinin yasal dayanağı olmadığı gibi gerek ve nedende yoktur. İlk derece mahkemesince şirket ortağı — aleyhine açılan davanın husumetten reddi ve davalı —lehine vekalet ücretine hükmedilmesi yönünde kurulan hükümde usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.” belirtmiştir.
Yukarıda belirtilen emsal yüksek mahkeme kararları ve doktrinde de açıkça belirtildiği üzere şirketin feshi istemli bir davanın muhatabı şirket tüzel kişiliğidir. Şirket ortaklarının bu tür bir davada pasif husumeti yoktur. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d madde ve fıkrası tarafların dava ve taraf ehliyetine haiz olmaları hususunu dava şartı olarak düzenlemiş olup aynı kanunun 115. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığı halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği belirtmiştir. Davada pasif husumeti olmayan gerçek şahısların gereksiz yere dava ve duruşmalara gelip gitmemeleri için bu kişiler yönünden dava tefrik edilerek iş bu esasa kaydedilmiştir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davalıların pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken —- başvuru harcı ve— peşin harç toplamı — harcın davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
5-Davalı—- kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden ve red sebebi ortak olduğundan yürürlükte olan Avukatlık Asgari ücret tarifesinin 3/2. Maddesi ve 7/2. Maddeleri gereği —- maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara ödenmesine,
6-Davalı yanca yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,Dair, tarafların yokluğunda iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren — haftalık yasal süre içinde—-nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.