Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/699 E. 2023/636 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/699 Esas
KARAR NO: 2023/636
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 23/09/2022
KARAR TARİHİ: 11/07/2023

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

DAVA:Davacı vekili 23/09/2022 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; ” Müvekkilime ait ——plaka no’lu aracın sebep olduğu
— Tarihli kaza nedeniyle hasarlanmıştır. —- göre müvekkile ait araç kazada %0, ——- araç %100 kusurludur. ——–Sigortacılar, hak sahibinin ——— belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde —- sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar. Müvekkilimin —— tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödememiş, müvekkilin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal etmiştir , ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gitmiş, tahsil etmemiz gereken tazminat alacağımız yasal süresinde tahsil edilememiştir. Alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebimize ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğmuştur. Şöyle ki; Kazada açıkça ——– sigortalısının kusurlu bulunduğu , müvekkilin ise kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında müvekkili zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapmamıştır. Davalı tarafa bildirimin yapıldığına ilişkin ileti dilekçemiz ekinde sunulmaktadır. Bunun üzerine tarafımızca —– sayılı dosyası ile değer kaybı tazminatı talep edilmiş dosya —-numarasıyla karar verilmiştir. Müvekkilim borcu tahsil etmek amacıyla 15.11.2019 tarihinde borçluyu temerrüde düşürmüş ancak borcunu 16.09.2022 tarihinde icra kanalı ve 26.11.2021 tarihinde banka hesabına para yatırılmak suretiyle tahsil edebilmiştir.(dekont ve reddiyat makbuzu ektedir.) Müvekkilin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmayacaktır ve müvekkilim zarara uğrayacaktır. Dosyada tahsil edilen faizi ile alacaklı müvekkilimin zararını karşılar nitelikte bir bedel değildir.Aşkın zarar, Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir: “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür”. ——— kararında vurgulandığı üzere; Munzam zarar sorumluluğu kusura dayanan borçlu temerrüdünün hukuki bir sonucudur ve alacaklının zararının faizi aşan bölümüdür. Borçlu para borcunun vadesinde ödemediğinde (temerrüt) oluştuğunda sözleşme veya yasada belirlenen “gecikme faizi” ödeme yükümü altına girer. Müvekkilin uğradığı zararın daha fazla artmaması adına dosyanın bilirkişiye gönderilmesini talep ederiz.Yukarıda anılan —— kararında ayrıntılı anlatıldığı üzere ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkil yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davamızın kabulüne karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.” denmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Dava dilekçesi hatalıdır. Davacı vekili müvekkiline ait —- plakalı araca sigortalımız —— plakalı aracın çarptığını, bu sebeple müvekkiline ait araçta değer kaybı oluştuğunu, bu değer kaybını ödemediğimiz için ise munzam zararı olduğunu iddia etmişse de, müvekkil sigorta şirket tarafından —– plakalı araca düzenlenmiş bir ——- olmadığından husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini talep ederiz. İşin esasına girilmesi halinde ise, İlgili kazaya karışan —-plakalı araç Müvekkil —– numaralı ——– sigortalanmış olup, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu iş bu sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlıdır. Ancak aşağıda arz ve izah edeceğimiz hususlar sebebi ile ilgili davanın reddi gerekmektedir. Şöyle ki; dava konusu itibari ile davanın belirsiz alacak davacı olarak açılamayacağı açıktır. Kabul anlamına gelmemek üzere, Davacı, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkil yararına munzam zarar olduğu gerekçesi ile bu davayı açmışsa da munzam zararın olduğu hususunun alacaklı tarafından ispatlanması gerekir. Yani fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır. ———-Soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemleri munzam zararın ispatı için yeterli değildir. Yine ——– dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususlar davacıyı ispat yükünden kurtarmaz ——Yani görüleceği üzere davacı tarafından uğradığı zararı somut olarak ispat etmesi zorunluluk olup bu durumda da uğranılan zarar somut olarak ispat edileceğinden alacağın belirsiz olduğundan bahsedilemez. Dava belirsiz alacak davası olarak açılamaz. Bu nedenle davanın açıkça belirsiz alacak davasının şartlarını taşımadığı da dikkate alındığında——— çerçevesinde, işin esasına girilmeden hukuki menfaat yokluğundan davanın reddi gerekmektedir. Davacı — tarihinde karışmış olduğu kaza sonucu müvekkil şirkete—- tarihinde başvuru yapmıştır. Başvuruya istinaden —-tarihinde —- değer kaybı bedeli ve —– tarihinde davacıya ait aracın —-olan ——– hasar onarım bedeli rücuen ödenmiştir. Kaza tarihi itibari ile teminat limitinin —- olduğunu hatırlatırız. Davacı vekili —– tarihinde —– nezdinde değer kaybı talepli dava açmış olup, dosya yargılama aşamasında iken alınan bilirkişi doğrultusunda tespit edilen bakiye — değer kaybı bedeli yine davacı vekiline ödenmiştir. Özetle toplam —– ödeme yapılmış olup, teminat limitinden—– kalmıştır. Yapılan ödemelere Mahkemenin takdir etmiş olduğu faiz uygulanmıştır. İlgili karara itiraz edilmiş ve itiraz hakem heyeti —– tarihinde kesin karar vermiş ve bunun üzerine—– tarihinde davacı vekilinin açmış olduğu icra dosyasına ödeme yapılmıştır. Bu sebeple davacı vekilinin bir boşluk yakaladığını düşünerek açmış olduğu bu davada müvekkil şirket yüzünden munzam zararı olduğu iddiası yersiz ve haksızdır.Davacı, değer kaybının süresinde ödenmediği iddiası ile müvekkili yararına munzam zarar olduğu gerekçesi ile bu davayı açmışsa da, değer kaybı tespitinin somut olarak mümkün olmadığı, ve davalı müvekilin sorumlu olduğu tazminat miktarının saptanması için yargılama ve bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektirdiği için yani alacak likit (muayyen, belirli) olmadığından, talep yargıya taşınmış ve çıkan karar ile davacının zararı karşılanmıştır. Yani yargılama yapılması zorunluluk olup bundan müvekkil sorumlu tutulamaz. Ayrıca davacının dava dilekçesinden ne istediği dahi anlaşılamamakta olup ne gibi bir zararı olduğunu davacı tarafından da bilmemektedir. Davacı değil davacı vekili, kendisine iş yaratma adına haksız davalar açarak yargıyı meşgul etmektedir. Davacının davayı açmaktaki gerekçesi “DEĞER KAYBI tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmayacaktır ve müvekkilim zarara uğrayacaktır. Dosyada tahsil edilen faiz oranı ile alacaklı müvekkilimin zararını karşılar nitelikte bir bedel değildir.” cümlesi olup bu cümleden ne uğradığı zarar ne de ne talep ettiği anlaşılmaktadır. ——-dosyası ile müvekkilden aracındaki değer kaybı talep edilmiş olup çıkan tazminat davacıya ödenmiştir. Davacı vekili kesin hüküm itirazına maruz kalmamak adına değer kaybını munzam zarar adı altında talep ederek,——kendi çıkarı adına kullanmak ve Mahkemeleri meşgul etme gayreti içerisindedir. Değer kaybı tazminatı ile alım gücü arasında bir bağlantı olmadığından davacının uğradığı bir zarar da yoktur. Nitekim davacı tarafından fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır. ——- Davacı tarafından, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkil yararına munzam zarar olduğu iddiası ile dava açılmışsa da Soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemleri munzam zararın ispatı için yeterli değildir. Yine yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususlar davacıyı ispat yükünden kurtarmaz ——– Kaldı ki, munzam zarar oluşabilmesi için temerrüt tarihi itibari ile ödeme tarihi arasında davacının bir zarara uğramış olması lazımdır. Davacının aracında meydana gelen değer kaybı nedeni ile açılan dava sonucunda İlam ile yapılan ödemeden davacının bir zararı yoktur. Kural olarak; araçtaki değer kaybı belirlenirken, aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2.el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark değer kaybını gösterir. Müvekkil şirketin sorumluluğu da bu bedel kadardır. Zaten davacının ——-başvurusundaki talebinde çıkacak tazminat kaza tarihindeki veriler üzerinden hesaplanmaktadır. Bunun akabinde de bir tazminat çıkar ise temerrüt faizi ile birlikte zarar görene ödenmektedir. Kaldı ki somut olayda davacı taraf aracını satmamış, araç hala davacı asilin üzerinde kayıtlı olup, araç üzerinde tasarruf hakkı asildedir.Aracın da davacıda olduğu ve yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususlar da aracın değeri aynı oranda hatta daha fazla arttığı da dikkate alındığında davacının bir zararının bulunduğundan da bahsedilemez. Nitekim bir zarar bulunmadığından davacı tarafından da iddia ettiği zararın ispatı yapılamamıştır. Sonuç olarak görüleceği üzere davacı tarafından uğradığı zararı somut olarak ispat etmesi zorunluluk olup davacı tarafından uğradığı zarar somut olarak ispat edilmediğinden davanın reddini talep ederiz. Talep edilen zarar dolaylı zarar olduğundan ve dolaylı zararlar teminat dışı olduğundan——- gereği sorumluluğumuz bulunmamaktadır. ———- dışında kalan haller aşağıdaki haller sigorta teminatı dışındadır:
—-k) Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri,
—-Görüleceği üzere Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma zararların (munzam zarar) teminat dışı olduğu açıkça yer almaktadır. Davacının ispat edemediği talebi açıkça teminat dışı olduğundan ilgili taleplerin reddi gerekmektedir. Davacı tarafında iş bu dava kötü niyetli olarak açılmış olduğundan hmk md.329 ‘un uygulanmasını talep ederiz Yukarıda da izah edilmiş olduğu üzere sigorta şirketleri gerçek zarar adı altında hasar onarım bedelinden ve değer kaybından sorumludur. Kaza sebebi ile meydana gelen dolaylı zararlardan herhangi bir sorumluluğu yoktur. Davacı taraf ve vekili ise bu alacaklar yönünden ——- başvuru yaparak zaten alacaklarını şirketten tazmin etmişlerdir. Bu sebeple yine munzam zarar adı altında talep ettikleri şeyin kötü niyetli ve deneme amaçlı açıldığı sabittir. Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları HMK Madde 329 (1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır. İş bu sebeple ilgili hükmün uygulanmasını talep etme zorunluluğumuz hasıl olmuştur. ” denmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.
Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur ——–Munzam zarara ilişkin düzenleme ise TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.Alacaklının böyle bir zararının doğduğu, yani geçmiş günler faizinin uğranılan zararı karşılamadığını ispat yükü, TBK md. 50’de ki genel kural gereğince alacaklıya aittir.TBK 122 maddesinde karşılanması öngörülen faizi geçen zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların———– kanıtlanması gerekir.—————- sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların ———– dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz ———- Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir.Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.——-Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan dolayı davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,80 TL harçtan peşin yatırılan 80,70 TL harcın düşümü ile geri kalan 189,1‬0 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA ,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-1.560,00 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair, Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/07/2023