Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/68 E. 2023/460 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/68
KARAR NO : 2023/460

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/01/2022
KARAR TARİHİ : 16/05/2023

DAVA: Davacı vekili 29/01/2022 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şirkete haşere kontrol ve ilaçlama hizmeti veren—- 17.04.2019 tarihinde birleşme yoluyla müvekkili —- devredilerek infisah etttiğini, davalı şirketin daha önce ” —-unvanının 16.10.2018 tarihinde “birleşme yolu ile infisah” ile davalı—. ile birleştiğini, davalı —-unvanlı firmayla yapılan 16.03.2016 başlangıç tarihli — Mücadelesi Hizmet Sözleşmesi ile 2017 ve 2018 yıllarında da davalıya hizmet verilmeye devam edildiğini, 2016 yılından devir ile 2017- 2018 yılında davalıya kesilen faturalar dahil olmak üzere 2018 Eylül ayı itibarıyla davalı-borçlunun müvekkili şirkete olan cari hesap borcunun 8.172,86 -TL olduğunu, muhtelif şifahi görüşmeler yapılmışsa da davalı şirketi devir alan—- ödeme yapamayacağını bildirmesi üzerine — İcra Müdürlüğünün — dosyasıyla başlatlan icra takibine itiraz edildini, arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlandığını belrterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla davalı borçlu tarafından—. İcra Müdürlüğünün —-sayılı dosyasına yapılan itirazının asıl alacak miktarı 8.172,86-TL üzerinden iptaline, icra takibinin devamına, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri ile ve dilekçeleri ekindeki Sözleşme, Cari Muavin, Faturalar, Arabuluculuk Son Tutanağı, Vekaletname görülmüştür.
Davacı vekili

CEVAP: Davalı vekilinin 14.03.2022 tarihinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın, hak düşürücü sürenin dolmasından sonra ikame edilmiş olması sebebiyle usulden reddinin gerektiğini, müvekkilinin işbu Sözleşme gereği tüm cari hesap borçlarını eksiksiz ödediğini, davacı —- dosyaya sunduğu cari hesap ekstresinden ve müvekkiline ait cari hesap ekstresinden görüleceği üzere 27.04.2018 tarihi itibarıyla her iki tarafın da cari hesap ekstresinin “0” olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın bu tarihten sonra davacı tarafından verildiği iddia edilen hizmetlerin karşılığındaki faturalardan kaynaklandığı, davacı tarafça müvekkiline 27.04.2018 tarihinden itibaren (— tarihli fatura hariç olmak üzere) herhangi bir hizmet sağlanmadığını herhangi bir faturanın da tebliğ edilmediğini, faturaya dayalı alacağın TTK’nın 21. maddesi kapsamında kabul edilebilmesi ve delil niteliğinde olması için iddia edilen faturalara ilişkin hizmetin müvekkiline verildiğinin ispat edilmesi gerektiğini, 8 günlük sürede itiraz edilmemesinin hizmetin verildiğini veya malın teslim edildiğini ispat etmeyeceğini, müvekkili tarafından takibe cari hesap ekstresi uyarınca haklı olarak itiraz edildiğinden icra inkar tazminatı isteminin reddedilmesinin gerektiğini, davacının herhangi bir alacağı bulunmadığı açıkça görüldüğü ve bilindiği halde müvekkili aleyhine takip başlatıldığından davacının takip bedelinin %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi gerektiğini, davanın öncelikle hak düşürücü süreden sonra açılması nedeniyle usulden reddine, aksi kanaatte olunması halinde yukarıda izah edilen hususlar doğrultusunda esastan reddine, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacı aleyhine takip bedelinin %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri ile dilekçeleri ekindeki Cari Muavin görülmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı hizmete yönelik alacak talebine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf ,bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Davacı taraf dava konusu faturalardan dolayı takip talebi başlatmış, davalı tarafta faturada belirtilen hizmeti satın almadığını ve hizmetin yerine getirilmediğini belirterek borca itiraz etmiştir. Her ne kadar itirazın iptali olarak dava açılmış ise de davacı tarafça tam ıslah yoluyla dava alacak davasına dönüştürülmüştür. Dava dosyasında dava konusu olan faturaların davalı tarafa tebliğ edildiği veya hizmetin yerine getirildiği hususunda herhangi bir belge mevcut değildir. Davalının (eski ünvan —– defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde dava konusu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Davacının davaya konu ettiği 2017- 2018 tarihli faturaları davalı şirkete usulüne uygun tebliğ edip etmediği hususunda ve söz konusu fatura içeriği hizmetin teslim edildiğine dair bir bilgi ve belgenin dava dosyasına sunulmadığı yine davalı şirketin defterlerinde de söz konusu faturanın kayıtlı olmadığı hususları hep bir arada değerlendirilerek davacının davalıya faturaya konu hizmeti teslim ettiğinin ispatlanamaması karşısında açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı yan faturaya konu hizmetin yerine getirildiğine ilişkin tanık dinletme talebinde bulunmuştur. Benzer konuya ilişkin — Bölge Adliye Mahkemesi—- Hukuk Dairesinin —- esas ve —- karar sayılı ilamında; “Taraflar arasındaki somut davada, davacı taraf tarih ve satış bedeli itibariyle teslim iddiasını HMK’nın senetle ispat kuralları gereğince yazılı belge ile ispatlamak zorundadır. Mahkemece davalı tarafça tanık dinlenmesine karşı çıkılmadığı ve tanık beyanı ile teslim hususunun ispatlandığı değerlendirmesi yapılmışsa da, bu değerlendirme de yerinde değildir. Senetle ispat kuralı gereği yazılı belge ispat edilmesi gereken bir hususta tanık dinlenebilmesi için mahkemenin uyuşmazlıkta senetle ispat kuralı gereği tanık dinlenemeyeceği ihtarını yapıp davalı taraftan tanık dinlenmesine muvafakat edip etmediklerini sorması gereklidir.” şeklindeki tespit ve değerlendirmeler nazara alınarak davacı tarafından dinlenilmesi istenilen tanığın dinlenilmesi hususunda davalı yanın muvafakatinin olup olmadığı anlaşılmakla tanık dinlenmemesine karar verilmiştir.
Davacı vekili 14.03.2022 tarihli tam ıslah dilekçesi ile davasını alacak davası olarak ıslah etmiş ve yeni bir dava dilekçesi sunmuştur. 14.03.2022 tarihli dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmadığından davacı vekiline yemin delili hatırlatılmamıştır.
Davada reddedilen miktarın 2023 yılı kesinlik sınırı olan 17.830,00 TL nin altında kalması nazara alınarak kesin olarak karar verilmiştir. Zira —Bölge Adliye Mahkemesinin — Hukuk Dairesi’nin—- esas ve—– karar sayılı ilamında benzer konuya ilişkin; ” … karar altına alınan miktarın yıllar itibariyle yeniden değerlendirme oranları nazara alındığında 2021 yılı istinaf kesinlik sınırı olan 5.880,00 TL’ nin altında kaldığı, dolayısıyla istinafa gelen davalı yönünden kabul edilen dava miktarı itibariyle mahkeme kararının tutar itibariyle kesin nitelikte olduğu anlaşıldığından tarafça yapılan istinaf başvurusunun bu sebeplerle reddinin gerekeceği, kanunun bahşetmediği bir hakkın ise mahkemece taraflara verilemeyeceği, dolayısıyla yerel mahkeme kararında istinaf yasa yolunun açık olduğunun bildirilmesinin taraflar lehine kazanılmış hak doğurmayacağı üzere davalı vekilinin istinaflarının esastan incelenemeyeceği anlaşılmıştır. ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harçtan peşin yatırılan 83,33 TL harcın düşümü ile geri kalan 96,57‬ TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA ,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 8.172,86 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-1.320,00 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,Dair;6100 Sayılı HMK’nın 341/2. Maddesi uyarınca KESİN olarak verilen davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.