Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/659 E. 2022/594 K. 10.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/659 Esas
KARAR NO:2022/594

DAVA : Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/01/2021
KARAR TARİHİ:10/10/2022
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili —- harç tarihli dava dilekçesinde özetle;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; muris— davalılar ile müvekkilinin kardeşi olduğunu, murisin — tarihindeki vefatının ardından, geride yasal mirasçı olarak müvekkil ile davalıların kaldığını, müvekkilinin muris ile davalıların öz kardeşi olmasına rağmen ve bunun taraflarca bilinmesine rağmen, müvekkilinin nüfus kayıtlarındaki hata sebebi ile murisin mallarını diğer davalılar paylaşmış olduğunu ve müvekkilinin esasen murisin kardeşi ve bu sebeple de mirasçı olmasına rağmen miras payına kavuşamamış olduğunu, murisin ölmeden önce — adresinde bulunan, — murisin ortağı olduğu şirkete ait malların—- satılmış olduğunu ve şirketin taşınır tüm malları satıldıktan sonra, şirket resmen kapatıldığını, müvekkilin annesi ile babasının murisle ortak anne baba olmasına rağmen, müvekkilin anne hanesine yengesi —baba hanesine ise abisi —yazılmış olduğunu, bunun üzerine, müvekkilinin nüfus kaydının anne ve baba hanesindeki yanlışlığın düzeltilmesi için —Sayılı dosyası ve —. Sayılı dosyaları ile nüfus kaydının düzeltilmesi davaları açılmış olduğunu, açılan davalar neticesinde müvekkilinin nüfus kaydındaki yanlışlık düzeltilmiş olduğunu— mirasçılarını gösterir verasetnamede, müvekkilinin de diğer davalılar ile birlikte mirasçı olarak yerini alabilmiş olduğunu, davalılarca müvekkilin de mirasçı olduğunun bilinmesine rağmen resmi kayıtlardaki hatalardan faydalanıp müvekkilini dışarıda bırakmak suretiyle, 4. Maddede sayılı murise ait tereke mallarının satışını yapmaları ve kendi aralarında paylaşmaları nedeniyle, kötü niyetli olan davalılardan, müvekkilinin mirasta istihkaka dayalı alacağının bulunduğunu, bu alacağın davalılardan faiziyle birlikte müşterek ve müteselsil tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının açmış olduğu davada, kötü niyetli olduğunu, her ne kadar veraset ilamında gözükmese de haricen tüm miras payını almış olduğundan, ayrıca davacının taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, davanın haksız ve hukuka aykırı olarak açıldığını, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
— miras sebebiyle istihkak hakkına dayalı alacak davasında davaya konu taleplerin dava konusu taşınmazların miras payına isabet eden kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, —içerisindeki malların elde edilen malların bedelinin miras payı oranında davalılardan tahsiline ilişkin olduğu, şirketin satış bedelinin miras payı oranında tespit edilmesine dair talep olduğu bu taleplerin ise TTK’da düzenlenmiş olan şirket ortaklığının tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu gerekçesiyle Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmiştir.
Dava, miras sebebiyle istihkak istemine ilişkindir.
Yasal veya atanmış mirasçı tarafından terekenin tamamını veya bir kısmına el koyan veya hakları eline geçirmiş kişilere karşı istihkak davası açılabilir. Nitekim, TMK’nın 637. maddesi gereğince “Yasal veya atanmış mirasçı terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.”
Davacı vekilinin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 637. maddesinde düzenlenen “Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak” talebine dayalı alacak isteminde bulunduğu, yine anılan yasanın 639. maddesinde “Miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyiniyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mirasbırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmünün yer aldığı sabittir.
Miras sebebiyle istihkak davasının konusunu terekede yer alan ayni hakların yanı sıra diğer haklar(Fikri haklar, alacak hakları vs.) da oluşturur. Miras sebebiyle istihkak davası terekenin tamamı için açılabileceği gibi bir bölümü içinde açılabilir.—
(Dava, davalı şirkete ait bir kısım hissenin dava dışı — adına tescil edilmesinin haksız olduğu iddiası ile — adına olan payların iptali ile mirasçılar adına pay defterine kaydı ve davacı mirasçının hissesine tekabül eden kısmının adına tescili istemine ilişkindir. Taraflar arasında davacının murisinin vasiyetnamesinin varlığı, içeriği ve bu vasiyetnamenin mahkemece açılıp okunduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, vasiyetnamenin bir kısmının yerine getiriliş şeklinin haksız ve hukuka aykırı olup olmadığı noktasındadır. Davacı, muris —- mirasçısı olup, miras sebebiyle üstün bir hakkı olduğu iddiası ile iş bu davayı açmıştır.Tarafların iddia ve savunmaları sunulan deliller kapsamında, işbu davanın miras sebebiyle istihkak davası olduğu ve uyuşmazlığın Medeni Kanundaki hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır. — tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu ve bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nisbi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği kabul edilmektedir. Davacının iddiası, dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlık TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nisbi ticari dava niteliğinde de değildir. Her ne kadar işbu davada, şirket hisselerinin bir kısmının davalı —- adına tescil edilmesinin haksız olduğu iddiası ile bu payların iptali ile davacı adına tescili talep edilmekte ise de, şirket hisselerinin —adına tescilinin temel nedeninin vasiyetname olduğu ve bu vasiyetnamenin içeriğinin yanlış yorumlanıp tescilin yapıldığının ileri sürüldüğü açık olduğundan Medeni Kanundaki düzenlemeler çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonucu uyuşmazlığın çözümlenebileceği anlaşılmakla; işbu davada genel mahkemeler görevlidir. HMK 114. maddesinde, mahkemenin görevli olması hususu dava şartı olarak belirtilmiş olup, 115. maddesine göre de, dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınır. Bu nedenle, mahkemece davanın görev yönünden reddi ile görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin—-gün ve — sayılı onama ilamının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bu gerekçe ile davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. —-
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yer verilen açıklamalar ile güncel İçtihatlar bir arada değerlendirildiğinde; davacının iddiası, dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlık TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nisbi ticari dava niteliğinde de değildir. Davacı şirket satışından elde edilen bedelin içerisinde miras payı olduğu iddiası ve bunun davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep etmiş olup bu talep yukarıda da bahsedildiği üzere miras sebebiyle istihkak davasının konusunu teşkil edebilecek haklardan olan terekeye yönelik alacak hakkı niteliği taşımakla şirket tasfiyesinden kaynaklı herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı açıktır. Bu sebeple dava konusu uyuşmazlığın Medeni Kanundaki düzenlemeler çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonucu çözümlenebileceği ve asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla karşı görevsizlikle davanın görev yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c ve 115/2. Maddesi uyarınca görevsizlik nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin — olduğuna,
Ancak bu konuda — Mahkemesinin görevsizlik kararı verip kesinleştiği ve mahkememiz ile arasında OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI doğduğu dikkate alınarak , işbu kararın İstinaf yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde MERCİİ TAYİNİ için dosyanın — ilgili dairesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2. Maddesi gereğince “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edeceği”şeklindeki düzenleme nazara alınarak YARGILAMA GİDERLERİ KONUSUNDA BU AŞAMADA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren — HAFTA içerisinde—- gönderilmek üzere mahkememize veya mahal Asliye Hukuk Mahkemesine sunulacak dilekçe ile İSTİNAF yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi.