Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/651 E. 2022/788 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/651
KARAR NO : 2022/788

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 09/09/2022
KARAR TARİHİ : 30/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin murisi —- babası olan kök muris —– ölü —— varislerine (müvekkili murisi) ölü —– varislerine hayatta olan —–adresinde kayıtlı bulunan taşınmazın intikal ettiği, taşınmazın bitişiğinde davalı —— intikal eden sözü edilen taşınmazı satın almak için varisler ile ayrı ayrı görüşmeler yaptığı, varislerin tümünün taşınmazdaki hisselerinin satışına razı olmadığı, hayattaki varisler ile —–. Noterliği’nde 31 Ekim 2011 tarihinde —— Yevmiye No’suna kayıtlı olan düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesini davalı —– ile yaptıkları, —— Noterliği’nde imzalanan 31.10.2011 tarihli sözleşmenin 10. maddesine göre davalı —— yapı yapmayı taahhüt ettiği inşaatı 30 ay içinde bitireceği davaya ihbar olunan kök muris varislerine teslim edeceğini taahhüt ettiği, konusu 30 aylık sürenin 6 ay kadar uzatılabileceği, aradan 36 aylık süre geçtiği, bu sürenin 10 yıla yaklaşmasına karşılık inşaata başlanmadığı, inşa etmeyi taahhüt ettiği daireleri teslim etmediği ve temerrüte düştüğü, inşaat sözleşme tarihi olan olan 2011 yılından bu güne kadar aradan on yıla yakın süre geçmesine karşılık inşaata tek çivi çakılmadığı, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılan kök muris varislerinin hayattaki varisi olan müvekkilinin amcası ve halaları olan hissedarlara ——Sulh Hukuk Mahkemesi’nde derdest olan ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, davalı şirketlere kayyım atanmasını talep ettikleri, yargılama masrafları ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesini, kayyım ücretinin davalılardan tahsilini ya da hazineden karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davada dava şartlarının haiz olmadığı, davacı yanın davalı şirketlerin yöneticisi ya da pay sahibi olmadığı ve müvekkili şirketler ile davacı yan arasında hiçbir sözleşme ve/veya fiili bağlantı bulunmadığı, hiçbir yasal şarta haiz olmayan bu davanın duruşma günü beklenmeksizin dahi reddi gerektiği, red kararı verilmemesi halinde de ilk duruşmada esas yargılamaya geçilmeksizin reddi gerektiği, davacı yanın açmış olduğu davanın yasa ve usul gereği kabul görebilecek bir dava olmadığı, CMK 133. madde gereğince ilgili kanun maddesinde belirtilen suçların işlenmesi halinde ve soruşturma ya da kovuşturma esnasında hakim veya mahkemece kayyım ataması yapılabileceği, müvekkili şirketin faaliyetleri çerçevesinde ve/veya pay sahipleri yöneticileri aleyhine herhangi bir soruşturma ya da kovuşturmanın mevcut olmadığı, anılan yasa hükmü gereğince de bu koruma tedbirinin ancak ceza mahkemeleri veya sulh ceza hakimliği tarafından verilebilecek bir tedbir olduğu, dosyada mübrez ticaret sicil kayıtları ile müvekkili şirketlerin kuruldukları günden bu yana usulüne uygun şekilde mevcut organları ile varlıklarını devam ettirmekte oldukları, davacı yanın haksız davasına dayanak gösterdiği bir diğer hukuki sebep olan TMK 427/4 sayılı madde de dava şartı olarak öngörülen organ eksikliğinin müvekkili şirketler bakımından söz konusu olmadığı, davanın aktif husumet yokluğu sebebi ile reddi gerektiği, davacının işbu davayı açmakta ve taleplerinde haksız olduğu, hayatın olağan akışı ve salt dava dilekçesi içeriğinden anlaşılabileceği üzere açık olması sebebi ile işbu davadaki taleplerin usulden ve esastan tümden reddedilmesini, müvekkili şirketin zararının daha da artmaması adına ve davacı yanın davasının haksız olması ve yasa ve usule aykırılığının aşikar olması sebebiyle duruşma günü beklenmeksizin davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacının iddiası yukarıda özetlenmiş olup, davacı özetle davalı şirketlerin kök muris—–hayattaki varislerine karşı—— Sulh Hukuk mahkemesinin—— Sayılı dosyasında —– davası açtığını ve davanın halen derdest olduğunu, kat karşılığı inşaat sözleşmesi tarihi olan 2011 yılından beri inşaata bir çivi dahi çakılmadığını, davacının mağdur durumda olduğunu, davalı şirketlerin iyi yönetilmediğini, davalı şirketlere kayyım atanmasının hem onların hem de müvekkili için hukuki yararı olduğunu belirterek davalı şirketlere kayyım atanmasını talep etmiştir.6102 sayılı TTK’da sermaye şirketlerinde yönetime dışarıdan müdahaleye, yani şirkete mahkemece yönetim kayyımı atanmasına olanak sağlayan açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır.Sermaye şirketlerinde kayyım atanması ile ilgili olarak, kanunda bulunan tek madde, azınlık pay sahiplerinin genel kurulu toplantıya mahkeme marifeti ile çağrısını düzenleyen TTK m. 412 hükmüdür. Madde —— Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Kararda kayyımın görevlerini ve toplantı için gerekeli belgeleri hazırlamaya ilişkin yetkilerini gösterir.” şeklinde düzenlenmiştir. Ancak buradaki kayyımlık bir yönetim kayyımlığı değildir.Kanun koyucu anonim şirketlerde yönetim kayyımı atanabileceğini TK m.530/2’de sadece organ yokluğu haline hasrettiği halde, ——– şirkette hem organ yokluğu hem de haklı nedenlerle açılan fesih davasında, taraflardan birisinin istemi üzerine gerekli önlemleri alma, bu arada yönetim kayyımı atayabilme yetkisini mahkemeye vermiş görülmektedir (TTK m. 636/4). ——- şirketlerde ise kayyım tayini, şirket organlarındaki yoksunluk sonucu ortaya çıkan yönetim boşluğunun başka yollardan giderilememesi şartına bağlıdır.Yöneticilerin kötü yönetiminin yaptırımı ise, hem —– şirkette onlar aleyhine hukuki sorumluluk davası açmak olabilir.
—–Sayılı ilamında”—Şirketler TTK’nun 365. Maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunurlar. Şirkette organ boşluğu bulunduğu iddiası yoktur.6100 sayılı TTK da anonim şirketlerde yönetim kurulunun yönetim yetkisinin mahkemelerce kaldırılacağına veya sınırlandırılacağına ilişkin yasal düzenleme yoktur. Yönetim Kurulunun görevden alınması, seçilmesi TTK’nun 408(2)-b gereği şirketin genel kuruluna tanınmış bir yetkidir. Yönetim Kayyımı atanması istemi aynı zamanda YK nun yönetim yetkisinin kaldırılması anlamına geldiğinden yasal olmadığından bu yolda ki talep dinlenemez.”—— Sayılı ilamında Şirkete kayyım atanmasını isteyen ortağın bu sıfatının davanın kesinleşmesine kadar devam etmesi gerektiği, dava devam ederken davacının ortaklık sıfatının sona ermesi halinde davacının işbu davada taraf sıfatının kalmadığı, bu durumda davacı ortaklık sıfatını dava devam ederken kaybettiği gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine dair verilen yerel mahkeme kararını onamıştır.—— ilamında “——–Dava şartları, karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesinde düzenlenmiş olup, hukuki yarar dava şartı olarak öngörülmüştür. Somut olayda, asıl dava davacılarının, davalı şirkette ortaklık sıfatını taşıdıkları sürece, tasfiye memurunun azli, yeni tasfiye memuru atanması yahut temsil kayyımı atanması istemli dava açmada, hukuki yararı haiz oldukları, buna bağlı olarak aktif hak ehliyetlerinin de var olduğu kabul edilmelidir. Bu husus bir dava şartı olup, HMK 115 hükmü gereği, istinaf safhası da dahil, yargılamanın her aşamasında ve re’sen nazara alınmalıdır——-Sonuç olarak, dava şartı niteliğindeki bu olgu üzerinde durulmak şartıyla davacıların asıl davada davalı şirketteki hisselerini devredip etmediği ve buna dayalı olarak aktif husumet ehliyetlerinin var olup olmadıkları tartışılıp karara bağlandıktan sonra, davanın esasına girip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususun gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru olmamış, asıl ve buna bağlı istemler içeren birleşen davada verilen hükümlerin bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesi ile verdiği bir kararda ortaklık ortaklık sıfatlarının devam ettiği müddetçe şirkete kayyım atanmasını talep edebileceklerini belirtmiştir.—— Sayılı ilamında “——-Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali ve şirkete kayyım atanması istemine ilişkin olup mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir——-Ancak, davalılar vekili, temyiz itirazlarında, davacıların bütün hisselerini 06.03.2012 tarihinde dava dışı ——-devretmek suretiyle davalı şirket ile ilişkilerini sonlandırdıklarını, işbu davada taraf sıfatlarının kalmadığını bildirmiştir. Bu durumda davacıların ortaklık sıfatını dava devam ederken kaybettiklerinin anlaşılması halinde davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekecektir.” belirtmiştir.6100 sayılı HMK’nın 114/1-d madde ve fıkrası gereği tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır. Aynı kanunun 115. Maddesi mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında araştıracağını, dava şartı noksanlığı tespit edilmesi durumunda davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bilindiği üzere, dava şartlarından olan husumet (sıfat) ehliyeti, davanın tarafları arasındaki ilişki ile ilgili olup, dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilebilmesi için bu kişilerin gerçekten davacı ve davalı sıfatlarını haiz olmaları gerekir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı), kural olarak o hakkın sahibine aittir(aktif husumet).Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişi olup, doktrinde buna da pasif husumet (veya davalı sıfatı) denmektedir (——Husumet ehliyeti, dava şartı olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. ——-
Yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere ——- şirketlerde esas olan şirketin kendi seçtiği yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Şirkette organ boşluğu bulunmadığı müddetçe şirkete kayyım atanması mümkün değildir. Davacının davalı şirketlerin iyi yönetilmediği iddiası ile kayyım atanmasını talep ettiği görülmüştür. Davacının davalı şirketlerin ortağı olmadığı, dolayısı ile şirketlere kayyım atanmasını talep edemeyeceği, bu hususta aktif husumeti bulunmadığı açıktır. Şirketlerin iş ve eylemlerinden zarar görmüş ise şirketlere karşı tazminat veya alacak davası açmak davacının kendi ihtiyarındadır.Şirketin iyi yönetilip yönetilmediği, zarar edip etmediği hususları şirket ortağı olmayan bir kimseye şirkete kayyım atanmasını talep etme hak ve yetkisi bahşetmez. Şirket kötü yönetilmiş ise şirket ortakları veya şirket tüzel kişiliği şirket yöneticilerine karşı sorumluluk davası açar. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2. Madde ve fıkraları uyarınca Aktif husumet yokluğu nedeni ile davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider/delil avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
5-Davalılar tarafından yapılmış bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve red sebebi ortak olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan ——- davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,——- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.