Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/61 E. 2023/167 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/61
KARAR NO: 2023/167
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli ve pay tescili
DAVA TARİHİ : 26/01/2022
KARAR TARİHİ: 22/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali ve pay tescili ) davasının açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacıların ——- intikalen %50 pay sahibi olmaları gereken kişiler olup, şirketin diğer %50 pay sahibinin de aynı zamanda şirket müdürlüğü yapan davalı —– olduğunu; davalı —– müvekkillerinin kanuni olarak murisleri adına intikal ve tescili gereken hisselerini şirket defterine işlemediği ve müvekkillerini muhatap kabul etmediğini; bu hususlar ilgili olarak davalılara —— yevmiye nosu ile ihtarname keşide edildiği halde gerekli işlemlerin yapılmadığı, bu ihtarname üzerine davalı ——-dosyası ile müvekkillerinin hisse intikalinin kabul edilmediğini ve sermaye payının şirket tarafından bedeli ödenerek alınacağını belirterek sermaye tespitinin istendiği, ancak mahkemece bu hususla ilgili davalı ——müdürde olsa %50 hisse sahibi olarak karar yeter sayısı olmadığından davasının red edildiği, bu kesin karara rağmen müvekkillerinin hisselerinin şirket defterine intikal ettirilmediği, şirket defterlerini incelemelerine dahi noter ihtarıyla talepte bulundukları buna rağmen müsaade edilmediği, şirket müdürü ve aynı zamanda %50 hisse sahibi —- mahkemece kesin olarak verilen karara rağmen müvekkillerinin hisselerini intikal ettirmediği gibi apaçık hukuka aykırı olmasına rağmen tek başına ——- toplantıya çağırdığı ve bu kağıt üzerindeki toplantıda kendi şirket müdürlüğü süresini 10 yıl süreyle uzattığı, yapılan—— bu toplantıda alınan kararların mutlak butlan ile batıl olduğunu; ——- isimli davalı şirkette murisleri —– intikalen davacıların %50 pay sahipliklerinin tespitini, davalı şirketin —- ve bu toplantıda alınan kararların mutlak butlan ile batıl olduğuna karar verilerek kararların terkinini ve —- terkin kararlarının Tescilini. davalı —- şirketi kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanmaması, müvekkillerinin telafisi imkansız zararlara uğramamaları için ————ihtiyati tedbir kararı ile yönetim kayyımı atınmasını, bu tedbir kararının esas kararla birlikte sürekli hale getirilmesini, yargılama gideri ve ücret vekaletin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre içerisinde ikame edilmediği, iptali istenen —— hukuka uygun olduğu ve süresinde açılmayan davanın reddi gerektiği, müvekkillerinden —- davada herhangi bir taraf sıfatınına sahip olmadığı, —– kararlarının iptalinde davalı tarafın şirket tüzel kişiliği olduğu , —- ise şirketin yetkili müdürü olduğunu, husumet yokluğundan bu davalı yönünden davanın reddini talep ettikleri, husumetin ancak müvekkili tüzel şirkete yöneltileceği gerçeği karşısında usul ve esasa aykırı olarak açılan işbu davanın reddi gerektiği, müvekkili —— ve diğer müvekkili —- yılında kurdukları,—- tarihinde vefat etmesi sonrası —– tarihinde müdürler kurulu kararı üzerine şirketin TTK.nun 596/2 maddesi hükmü üzerine esas sermaye payının mirasçılara geçişini onaylamadığı, aynı tarihli ihtarın da davacılara keşide edildiğini, davacıların işbu karara ve ihtara yönelik herhangi bir cevap vermemesi akabinde müvekkillerinin——- sayılı dosyası üzerinden esas sermaye tespiti konulu dava ikame ettikleri, söz konusu davanın davacıların iddialarının aksine karar yeter sayısına uyulmadığından değil kararın usul bakımından yanlış şirket organından alındığı gerekçe gösterilerek red edildiğini, müvekkili —– tarafından açık şekilde davacı mirasçılara esas sermaye paylarının ödeneceğinin bildirildiği, ancak bu hususun zımni olarak davacılar tarafından red edildiğini; —– sayılı dosyasının ———–karara bağlanmış olmasına rağmen davacılar nezdinde herhangi bir gelişme yaşanmadığı, akabinde müvekkilinin —– tarihli posta gönderileri ile davacılara —— çağrısı yapıldığı, davacıların, usulüne uygun yapılan toplantı çağrısına rağmen —– tarihli —— katılmadıkları ve oy kullanmadıklarını; toplantıya katılmayan davacıların huzurdaki davayı ikame etmesinin hukuka aykırı olduğu, TTK.nun iptali davası açabilecek kişiler başlıklı 446.maddesi gereği usulüne uygun toplantıya katılım sağlamayan pay sahiplerinin işbu davayı açamayacaklarını; ilk itirazlarının değerlendirilmesini, usul ve esas bakımından davanın reddini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin de davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı şirkette hissedar ortak olan davacılar murisi——- vefat etmesi nedeni ile davacıların davalı şirkette pay sahipliği tespit ve tescil istemlerinin yerinde olup olmadığı, davalı şirketin TTK’nın 494 ve 497. Maddeleri gereği tescilden ve payların intikalini yapmaktan kaçınmasının hukuken yerinde olup olmadığı, davalı şirketin —– alınan kararların dava dilekçesinde açıklanan nedenlerden ötürü mutlak butlan ile batıl olup olmadığı,davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davalılardan —– pasif husumet ehliyeti olup olmadığına ilişkindir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış alanında uzman ticaret hukuku bilirkişi—— rapor alınmıştır. Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda özetle—— ortaklığı niteliğini haiz limited ortaklıkta ortaklardan birisinin ölümü ortaklığın sona ermesine neden olmaz. Aksine ortaklardan birisi ölse bile, limited ortaklık onun mirasçılarıyla devam eder. Bu durumda ölen ortağın tüm ortaksal hak ve borçları, payını iktisap eden ——– mirasçılarına geçer. Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 596. maddesinin 1. fıkrasında bu husus açıklıkla belirtilmiştir. Ortağın ölümüne bağlı olarak payın mirasçılara geçmesi bakımından, limited ortaklık ——- tarafından durumun onaylanmasına da gerek yoktur. Burada ortağın ölümüne bağlı olarak mirasçılara pay geçişi, kanundan dolayı olmaktadır.
Ancak diğer ortak/ortaklar mirasçılarla ortaklığa devam etmek istemeyebilirler. Bu durumda söz konusu ortaklar savunmasız değildir. TTK 596/ Il’deki kurala göre, ortaklık iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği mirasçı/ mirasçıları onaylamayı reddedebilir. Bu düzenlemeden dolaylı olarak anlaşıldığı gibi, payı edinmiş olan mirasçıların bu kazanımı, yani onların limited ortaklığa ortak olarak katılması kesin değildir. Ortaklık (dolayısıyla diğer ortaklar) bu kazanıma ve mirasçıların ortak olarak katılmasına engel olabilir. Buna ortaklığın mirasçıları “ret hakkı” diyebiliriz.
Ret hakkı, TTK”da bazı şartlara bağlanmıştır. Şöyle ki: İlk olarak ret için ————– kararı almak gerekir. Yoksa limited ortaklığın idare ve temsil organı konumundaki müdürlerce redde karar verilemez. Gerçi kanunda —— açıklıkla söz edilmemektedir. Ancak burada sorun payın devrindeki gibi——– bağlantılıdır. Bu nedenle ret hakkına da genel kurul tarafından karar verilmelidir. Ret kararını genel kurul TTK 620’deki olağan yeter sayılarla alır. Ayrıca ret hakkını kullanan limited ortaklığın miras bırakanın paylarını kendisi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına gerçek değeri üzerinden (payın gerçek değerinin belirlenmesi için TTK 597’ye bakınız) devralmayı payın geçtiği mirasçı/mirasçılara önermesi gerekir —–Ortaklık ret hakkını açıkça ve yazılı olarak kullanmalıdı——-. Ret, açıkça ve yazılı olarak yapılmazsa, geçerli olmaz. Ortaklığın ret hakkı bakımından daha önemlisi şudur: Ortaklık ret hakkını, ortağın öldüğünü ve payın mirasçılarına geçtiğini öğrendiği tarihten itibaren üç ay içerisinde kullanmalıdır (TTK 596/lI ve IV). Yani ortaklık mirasçıların limited ortaklığa katılımını engellemek istiyorsa, bunu ortağın ölümünü ve payının mirasçılarına geçtiğini öğrendiği tarihten itibaren üç ay içerisinde yapmalıdır. Şayet ortaklık ret hakkını bu süre içerisinde kullanmazsa, mirasçıların ortak sıfatı kesinleşir. Bu kısa makaleden çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir: Şayet limited ortaklık ortaklarından birisi ölür ve diğer ortaklar mirasçılarla ortaklığa devam etmek istemiyorlarsa, bu halde ortaklar ortağın ölümünün ve payın mirasçılara geçtiğinin öğrenilmesi anından itibaren hesaplanacak üç aylık süre içerisinde ——— kararı alarak onların (yani mirasçıların) ortaklığa katılmasını engelleyebilirler.
Ayrıca bunun için ortaklığın mirasçılara payları kendi veya ortağı ya da üçüncü kişi hesabına, ancak gerçek değeri üzerinden devralmayı önermesi de gerekir.
Miras yoluyla payın elde edilmesi için, veraset ilamı, vasiyetname, miras sözleşmesi yeterli şekil şartını oluşturur. Ayrıca devir sözleşmesine, noter tasdikine ve ortakların devre onay verdiği ———–kararına gerek yoktur. Haklar kendiliğinden ilgili kişiye geçer.
Somut olayda —– düzenleme tarihli Mirasçılık Belgesi incelendiğinde davacıların —– mirasçıları olduğu davalı şirketteki paylarını miras yoluyla elde ettikleri anlaşılmaktadır. Ortaklık tarafından ret hakkının kullanılmaması sebebiyle davacıların miras yoluyla limited şirket ortağı oldukları kanaatine varılmaktadır.
—–KURUL KARARLARINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
TTK m. 621/f. 1”de önemli kararlar için uygulanacak nisaplar ve önemli karar niteliği taşıyan kararlar belirlenmiştir. Bu maddede sayılan önemli kararlar, temsil edilen oyların12 en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilecektir.
Görüldüğü üzere bu düzenlemede temsil edilen oyların üçte ikisi ve esas sermayenin tamamının salt çoğunluğu aranarak iki farklı ölçütün aynı anda sağlanması öngörülmüştür.
TTK m. 621 uyarınca karar alınabilmesi için oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğu olumlu oy vermiş olmalıdır. Bu sebeple oylama öncesinde, oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun toplantıda hazır bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Dolayısıyla, oy hakkına sahip sermayenin tamamının salt çoğunluğunun aynı zamanda toplantı nisabı olarak belirlendiği söylenebilir.
TTK m. 621’de aranan ikinci ölçüt ise toplantıda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin karar lehine oy kullanmış, olmasıdır. Ancak iki ölçüt birlikte sağlandığında karar alınabilecektir. Daha açık bir ifadeyle önemli karar alınabilmesi için toplantıda temsil olunan oyların en az üçte ikisi karara olumlu oy vermiş olmalı ve bu oylar en azından oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğunu temsil etmelidir. TTK m. 621’de öngörülmüş olan önemli karar nisabı, TTK m. 621/f. 2’ye göre şirket sözleşmesinde yapılacak değişiklik ile ağırlaştırılabilir. Önemli karar nisabının şirket sözleşmesinde yapılacak düzenleme ile hafifletilmesi mümkün değildir.
Ortaklar kararıyla yapılan atama ile görevlendirilen müdürlerin görevden alınmaları için Türk Ticaret Kanunu’nun 620 maddesine göre ortakların çoğunluğunun kararı gerekmektedir. Şirket Merkezinin Değiştirilmesi ile İlgili ———Kararları TTK.621/1-f uyarınca Temsil edilen oyların en az 2/3 sinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabilir.
——tarihli ——kurul tutanağına göre davalı şirketin merkezi taşınmış ve 10 yıl süre ile davalı şirket müdür olarak atanmıştır.
——- yazısında davalı ——— tarihli ——kurulda 10 yıl süre ile müdür olarak atandığı görülmektedir.
—–tarafından dosyaya gönderilen—- tarihli yazıda davacılara gönderilen ———kurul davetinin —— tarihinde halaları——-tarafından teslim alındığı ifade edilmektedir.
Davacılara tebligat yapıldığı ve aile bireyi tarafından tebligatın alındığı anlaşılmaktadır.
Gerçekleşen ———-kurulda müdür atama kararının özel bir nisap öngörülmemiş olması sebebiyle geçerli olduğu düşünülmektedir.
Ancak şirket merkezinin değiştirilmesi kararı bakımından TTK m.621 uyarınca oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun olumlu oyu şartının somut olayda gerçekleşmediği görülmektedir. Bu sebeple kanunda aranan nisaba aykırı şekilde alınan kararın yok hükmünde olduğu kanaatine varılmaktadır.
IV. SONUÇ
Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesi ve yukarıda yapılan tespitler ve yürürlükteki mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucu;
” Somut olayda 04.10.2016 düzenleme tarihli Mirasçılık Belgesi incelendiğinde davacıların——mirasçıları olduğu davalı şirketteki paylarını miras yoluyla elde ettikleri anlaşılmaktadır. Ortaklık tarafından Tet hakkının kullanılmaması sebebiyle davacıların miras yoluyla limited şirket ortağı oldukları,
” Gerçekleşen ———-kurulda müdür atama kararının özel bir nisap öngörülmemiş olması sebebiyle geçerli olduğu,
” Ancak şirket merkezinin değiştirilmesi kararı bakımından TTK m.621 uyarınca oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun olumlu oyu şartının somut olayda gerçekleşmediği görülmektedir. Bu sebeple kanunda aranan nisaba aykırı şekilde alınan kararın yok hükmünde olduğu, sonuç ve kanaatine vardığı ….” şeklinde görüş belirtmiştir.
Davacılar şirkete ortak olduklarının tespit ve tescili ile davalı şirketin bahsi geçen ——-kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde sayılması/iptalini istemişlerdir.Bilindiği üzere şirket tüzel kişiliğinin ortaklardan ayrı bir hak ve fiil ehliyeti bulunmaktadır. Davacının dava dilekçeisndeki Bu taleplerin muhatabı şirket tüzel kişiliği olup davalı gerçek şahsın pasif husumeti bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d madde ve fıkrası tarafların taraf ve dava ehliyetine haiz olmalarını dava şartı olarak belirlemiştir. Dava şartı noksanlığının tespit edilmesi durumunda aynı kanunun 115/2 gereği davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davalı şirket ortağı ve yöneticisi olan gerçek şahsın davacının istemleri bakımından pasif husumet ehliyeti olmadığı görülmüş bu kişi yönünden bu nedenle davanın reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 596. Maddesi ” (1) Esas sermaye payının, miras, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin hükümler veya icra yoluyla geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, ——kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer.
(2) Şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren üç ay içinde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir. Bunun için, şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı, payın geçtiği kişiye önermesi şarttır.
(3) Red kararı, devrin gerçekleştiği günden itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red, bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre içinde alınan ——-kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez.
(4) Şirket, üç ay içinde esas sermaye payının geçişini açıkça ve yazılı olarak reddetmemişse onayını vermiş sayılır.” hükmüne haizdir. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ortaklık mirasçıların limited ortaklığa katılımını engellemek istiyorsa, bunu ortağın ölümünü ve payının mirasçılarına geçtiğini öğrendiği tarihten itibaren üç ay içerisinde yapmalıdır. Şayet ortaklık ret hakkını bu süre içerisinde kullanmazsa, mirasçıların ortak sıfatı kesinleşir. Şayet limited ortaklık ortaklarından birisi ölür ve diğer ortaklar mirasçılarla ortaklığa devam etmek istemiyorlarsa, bu halde ortaklar ortağın ölümünün ve payın mirasçılara geçtiğinin öğrenilmesi anından itibaren hesaplanacak üç aylık süre içerisinde ——-kurul kararı alarak onların (yani mirasçıların) ortaklığa katılmasını engelleyebilirler. Davalı şirketçe her ne kadar davacıların şirket ortaklığına kabulleri yapılmamış ise de——-mahkemesinin—- Sayılı ilamında da belirtildiği üzere hisse geçişine onay verme yetkisi ——–kurula aittir. TTK’nın 616/1 fıkrasında g bendinde ” esas sermayenin geçişinin onaylanması ” devredilemez yetki olarak düzenlenmiştir. Davalı şirketin ——–kurul kararı almadan ( hisse devrini onaylamama) açmış olduğu bu davanın da——–Sayılı ilamı ile red edildiği görülmüştür. Davacıların şirkette miras hisseleri oranında pay sahibi oldukları sabit olup esasen şirket tüzel kişiliğinin de bu durumu zımni olarak kabullendiği, dava konusu ——-kurula ölen ortağın mirasçılarını olan davacıları da davet ettiği görülmüştür. Her ne kadar durum bu şekilde olsa da iyi niyetli 3. Kişilerin durumdan haberdar olabilmeleri için durumun tescil ve ilanını istemekte davacıların her durumda hukuki yararı olduğu, keza —–kayıtlarında halen davacıların ortak gözükmedikleri, şirketçe bu istemin iradi biçimde yerine getirilmediği anlaşılmış davacıların——–isimli şirkette müteveffa———intikal eden hisselere miras hisseleri oranında sahip olduklarının tespiti ile ——— tesciline dair karar verilmiştir.
Davacıların diğer talebi davalı şirketin —– tarihinde icra edilen ——-kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti, olmadığı taktirde iptali istemine ilişkindir.
—— karar sayılı ilamında yokluk butlan ve iptal kavramları detaylı olarak anlatılmış olup konunun önemine binaen aşağıda aynen alıntılanacaktır. ——– çözümü için öncelikle ———-kurul kararlarının hükümsüzlüğü hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
14. Hukukî işlem, bir veya birden çok kişinin hukuk düzeninin öngördüğü sınırlar içinde gerektiğinde diğer unsurlarla birlikte hukukî sonuçlar doğurmaya yönelik irade açıklamasından oluşan hukukî bir olgudur. İrade açıklamasının yönelmiş olduğu hukukî sonuç, bir hakkın veya hukukî ilişkinin kurulmasından, değiştirilmesinden, devredilmesinden veya ortadan kaldırılmasından ibaret olabilir. Bir hukukî işlemin meydana gelmesi, hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi, birden çok kişinin irade beyanına bağlı ise bu hukukî işlemlere iki veya çok taraflı hukukî işlem denir. Çok taraflı hukukî işlemler, sözleşme ve karar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Karar, aynı gruba dâhil kişilerin ortak bir iş veya amaca ilişkin olarak başkana yöneltilmiş irade beyanıdır. Dolayısıyla hukukî işlemlerin hükümsüzlük hâlleri “karar” için de geçerlidir. Dolayısıyla karar şeklindeki bir hukukî işlemin hükümsüz olması, onun yöneldiği hukukî sonucu gerçekleştirme gücünün olmadığı anlamına gelmektedir.
15. Sermaye şirketlerinde ——-kurul kararlarının doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından şirketin, azınlığın, şirket alacaklılarının ve müstakbel pay sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar.———- kararlarında bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
16. ———kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik ——— yönelik olarak somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 536. (6102 sayılı TTK’nın 622.) maddesi yollamasıyla anonim şirket ———-kurul kararlarının iptali hakkındaki hükümlerin limited şirket için de uygulanması gerekecektir. 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan ———kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir ——-kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez.
17. ——–kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden butlan, 6762 sayılı TTK’da ayrıca düzenlenmemiştir. Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen butlan yaptırımı, ———kurul karalarının butlanı hakkında da uygulanmaktadır. Bu itibarla emredici hukuk kurallarına, ahlaka aykırı veya imkânsız olan ———kurul kararları da batıl sayılmaktadır. Öte yandan 6102 TTK’nın 447. maddesi ile ——–kurul kararlarının butlanı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre ———kurulun, özellikle; pay sahibinin, ———kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran;—— temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde ———-bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan ———–kurul kararları da batıl sayılacaktır.
18. Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur.
19. ———-kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir.Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan ———-kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir ——— belirtmiştir.
Kanunda veya esas sözleşmede ön görülen asgari karar yeter sayılarına aykırı olan ———–kurul kararları da yok hükmündedir.——– Somut olayda ———–kurulda şirket merkezinin değiştirilmesi kararı bakımından TTK m.621 uyarınca oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun olumlu oyu şartının somut olayda gerçekleşmediği görülmektedir. Bu nedenle alınan bu karar yok hükmündedir.
6102 sayılı TTK’nın 620. Maddesi ” Kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm ————kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınır. ” hükmüne haizdir. Müdür atama kararı için kanunda özel bir nisap ön görülmemiştir. Toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile karar alınabileceğinden davacı yanın bu itirazlarına itibar edilmemiştir.
Davacı yan ———-kurula davet edilmediklerini, iddia etmiş davalı yan ise davacıları ———-kurula davet ettiğini ancak toplantıya katılmadıklarını savunmuştur. Safahatta davacı yanca rapora itiraz dilekçelerinde bu defa davacı —- çağrı yapılan adreste hiç oturmadığı, diğer davacı ——- ise belirtilen dönem pandemi dönemi olduğundan gönderi tarihinde kızının yanında olduğunu, tebligattan haberdar olmadığını , tebligatı alan —– de aynı apartmanda farklı katlarda oturduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu ileri sürmüştür.
—— Dairemizin yerleşmiş içtihatları gereğince, ———kurulun toplantıya çağrılması usulsüz olsa bile, salt bu nedenle ——–kurul kararlarının iptali gerekmeyip aynı zamanda, alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da iddia ve ispat edilmesi gerekmektedir. Çağrıda usulsüzlük yalnızca iptal davası açma hakkı verdiğinden, mahkemece, davacının ileri sürdüğü iptal sebepleri tek tek irdelenmek suretiyle, ileri sürülen sebeplerin ———-kurulda alınan kararların iptalini gerektirip gerektirmediği konusunda, gerektiğinde denetime elverişli bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, salt toplantıya davetin usulsüz olduğu gerekçesiyle ———-kurul kararının iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş…” belirtmiştir. ——-
———Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelindiğinde, davacının toplantıya çağrılmaması toplantı ve karar nisaplarını etkilemediği gibi başkaca bir nedene dayalı olarak ileri sürülen yokluk ve geçersiz iddiası da bulunmayıp, esasen davaya konu ———kurulun yok hükmünde veya geçersiz sayılmasını gerektirecek bir aykırılık da mevcut değildir. Bu itibarla, davacının davaya konu ———kurulda alınan kararlara karşı ancak iptal davası açma hakkı bulunup, bu hakkın da toplantı tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içinde kullanılması gerekmekte olup, ———-kurulun —-tarihinde toplandığı, asıl davanın ise 3 aylık hak düşürücü süre geçirildikten sonra ——-tarihinde açıldığı anlaşıldığından süresinde açılmayan asıl davanın reddi gerekirken…” belirtmiştir
6102 sayılı TTK’nın 445. Maddesi gereği iptal davası kararın alınmasından itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmalıdır. Üç aylık sürenin başlangıcı ———kurul kararının alındığı gün olup üçüncü ayın bu güne tekabül eden günü tatil başlangıcında sona erer. Bu sürenin dolması ile dava hakkı kendiliğinden sona erer ve bunun hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
——–kurulun karar alabilmesi için kanunda ve ana sözleşmede gösterilen şekilde şirketin internet sitesinde ve —– yayınlanan ilanla toplantıya çağrılması gerekir. Bildirimin pay sahiplerine ve/veya temsilcilerine yöneltilmesi zorunlu olmakla beraber bu kimselere ulaşmış olması veya ulaştığının belgelenmesi zorunlu değildir. İyi niyetle ve usulünce yapılmış olan bildirimin herhangi bir nedenle ulaşamamış olması çağrıyı tek başına sakatlamaz.——-
Yapılan incelemede davacı ——— davalı şirketçe tebligat çıkartılan adreste ikamet ettiği, mernis adresinin de burası olduğu, davacının bu kişiye yapılan tebligat ile ilgili itirazının o tarihte pandemi nedeni ile davacının kızı ile geçici yaşadığına ilişkin olduğu görülmüştür. Yapılan bu itirazın yersiz olduğu tebligatın şeklen davacının şirket nezdinde bulunan ve aynı zamanda davacının resmi adresine tebliğ edildiği görülmüştür. Davacı diğer davacının tebligat çıkartılan adreste ikamet etmediğini mernis sisteminden de bakılabileceğini bu nedenle tebligatın usulsüz olduğunu iddia etmiştir. Yapılan incelemede davacılara tebligat çıkartılan adresin davalı şirketin ölen ortağının adresi olduğu, nitekim geriye kalan diğer davacı —– da halen bu adreste ikamet ettiği anlaşılmıştır. Davacı——mernis adresinin burası görülmediği doğrudur. Ancak———- bu davacının vekiline verdiği vekaletnamede adresinin —— görüldüğü ancak o dosyada davacıların vekilinin davacıların adresini diğer davacının tebligat yapılan ve aynı zamanda mernis adresi olan ——- olarak belirttiği, cevap dilekçesinde ve sonraki dilekçelerinde davacıların adresi olarak bu adresi verdiği ve kayıtlara da o şekilde geçtiği, gerekçeli karar başlığında da bu adresin geçtiği görülmüştür. Kısacası davalı şirketin ölen ortağının adresine davalı şirketçe tebligatlar çıkartılmıştır. Davacı—— halen müteveffanın adresinde ikamet ettiği, diğer davacının ise bu adreste oturmamasına rağmen cevap dilekçelerinin bu adres yazılarak resmi mercilere sunulduğu, davalı şirketçe de ———-kurula davacıların bildirdikleri ve eski ortağın adresi olan adrese tebligat çıkartıldığı görülmüştür. Yukarıda zikredildiği üzere Bildirimin pay sahiplerine ve/veya temsilcilerine yöneltilmesi zorunlu olmakla beraber bu kimselere ulaşmış olması veya ulaştığının belgelenmesi zorunlu değildir. İyi niyetle ve usulünce yapılmış olan bildirimin herhangi bir nedenle ulaşamamış olması çağrıyı tek başına sakatlamaz. Yukarıda alıntılanan emsal yüksek mahkeme kararlarında da belirtildiği üzere çağrıda usulsüzlük başlı başına iptal nedeni değildir. Çağrıda usulsüzlük davacıya muhalefet şerhi ibraz etmeden ——–kurul kararına karşı iptal davası açma hakkı verir. Ancak bu halde dahi TTK m. 446 / 1-b hükmüne göre belirtilen usulsüzlüklerin ———-kurul kararının alınmasında etkili olduğunun davacı tarafça ispat edilmesi gerekmektedir. Yapılan incelemede davacıların çağrı usulsüzlüğüne dair iddialarının yerinde olmadığı, davalı şirketin davacıların bilinen adresine tebligat çıkarttığı, davacıların iddialarının kabulü halinde dahi bunun en fazla çağrıda usulsüzlük olarak nitelendirilebileceği bu halde de iptal davasının 3 aylık hak düşürücü sürede açılması gerektiği sonucuna varılmış davacıların bu istemi red edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 326. Maddesi kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceğini, kısmen kabul durumunda da haklılık oranına göre yargılama giderinin paylaştırılacağını hükme bağlamıştır. Davacılar şirkete karşı istemlerinde kısmen haklı olduklarından takdiren 1/2 oranında haklık haksızlık durumuna göre paylaştırma yapılmıştır.
Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı —— hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine,
2-Davalı şirket yönünden;
DAVANIN KISMEN KABUL VE KISMEN REDDİ İLE
A-Davacıların —– şirkette müteveffa ——– intikal eden hisselere miras hisseleri oranında sahip olduklarının tespiti ile——- tesciline,
B- Davalı şirketin —–tarihinde icra edilen ————-kurul toplantısında alınan şirket merkezinin değiştirilmesine dair——- nolu kararın Yok hükmünde olduğunun tespitine,
C-Fazlaya dair istemlerin reddine,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3- Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 117,20 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 2.278,60 TL yargılama giderinin yarısı olan 1.139,30 TL’nin davalı ——- tahsiliyle davacılara verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı ——– tahsiliyle davacılara verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle tahsiliyle davalı şirkete verilmesine,
5-Davalı ——- kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve bu kişi yönünden red sebebi farklı olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle bu davalıya verilmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/02/2023