Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/513 E. 2023/148 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/513 Esas
KARAR NO : 2023/148

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 14/07/2022
KARAR TARİHİ : 16/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından —- ihaleleri kapsamından çalıştırılan —- akdi, tazminat almayı hak edecek şekilde iş akdinin sonlanması nedeniyle alt işveren nezdiııde — işçiye kıdem tazminatı — tarihinde ödenen ve davalı alt işverenliklerin sorumluluklarına isabet eden toplam—- taraflar arasında imzalanan teknik şartname hükümleri gereği, her bir davalının kendi dönemlerindeki süre sorumluluklarına göre. ödenen tutarların ödeme tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte, tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Hukuki durumun ve delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait ulmak üzere; davacı kurum tarafından davalı alt işverene karşı açılan iş bu davada, davacının rücuan talep hakkının bulunduğunun kabulü halinde 2 seçenekli değerlendirme yapıldığı. 1. SEÇENEK : Davacının ödediği tutarın tamamını rücu hakkının bulunduğunun kabulü halinde, davacı yanın davalılardan rücuan talep edebileceği alacak tutarı: 1. SEÇENEK Tamamın Rücu—–:—- kararına göre davacının ödediği tutarın yarısını rücu hakkının bulunduğunun kabulü halinde, davacı yanın davalılardan rücuan talep edebileceği alacak tutarı: 2. SEÇENEK % 50 Kısmın Rücu, 1) —- başlangıcının 28.06.2019 ödeme tarihi olacağı;” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava asıl işveren davacı kurumun davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçiye yapılan ödeme sonrası ödediği miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından hizmet alımı ihaleleri kapsamından çalıştırılan——– akdi, tazminat almayı hak edecek şekilde iş akdinin sonlanması nedeniyle alt işveren nezdinde çalışan sigortalı işçiye kıdem tazminatı olarak —— tarihinde ödenen ve davalı alt işverenliklerin sorumluluklarına isabet eden toplam—-, taraflar arasında imzalanan teknik şartname hükümleri gereği, her bir davalının kendi dönemlerindeki süre sorumluluklarına göre, ödenen tutarların ödeme tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte, tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya konu uyuşmazlıgın sigortalı işçinin kıdem tazminatı, izin ücreti ve ihbar tazminatını hak edecek şekilde iş akdinin sonlandırılması sebebiyle, buna bağlı olarak kendisine ödenen kıdem tazminatı, izin ücreti ve ihbar tazminatından davalı alt işverenlerin sorumluluğu hususunda toplanmaktadır.
Dava dosyasında mevcut —– cetveline göre sigortalı—–en son çalıştığı işyerinin—— olmak üzere 4 yıl 3 ay 1 gün hizmet süresinin olduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirketin dava dışı işçisine yaptığı ödemeyi davalı şirketlerden alt işveren sıfatlarından kaynaklı tahsil hakkının bulunup bulunmadığı, davalı şirketlerin sorumlu olacağı miktarın saptanması amacıyla dosyanın—- celsesinin ara kararları uyarınca bilirkişiye tevdi edildiği, —- bilirkişi raporunda rucü alacağına esas olmak üzere ——- hesaplama yapıldığı, davacı yanca alternatifli hesaplamalardan 1. Seçenek olan ödenen bedelin tamamının rücusuna ilişkin hesaplamanın kabul edilmesini talep ettiği görülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile——— gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu —– sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan —-hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. —-arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Benzer konuya ilişkin ——- sayılı ilamında; “Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, —- yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken —– tarafından yerine getirilecektir. —–yüklenici ile—- yapıldığı hususu ihtilaflı değildir.—- hususu doğrulamaktadır. Hizmet —- sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin;——–olması, sözleşme ücretine işçinin —–haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.
Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.
İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindeki açıklamalarından ——– sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğu, kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumlu olduğu ve ihbar tazminatından ise son işverenin sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayımızda, davanın tarafları arasında ———————— nazar alındığında sözleşme bedeline işçiye ödenecek tutarların dahil olmadığı, tüm personelin sorumluluğunun yükleniciye ait olduğunun sözleşme hükmü altına alındığı, bu haliyle dosyaya sunulan hizmet alım sözleşmeleri ve sözleşme eki mahiyetindeki şartnameler ve —– karar sayılı ilamı nazara alındığında dava dışı işçiye ödenmiş tazminat bedellerinin tamamının sorumlu oldukları dönemle sınırlı olmak üzere davalılardan alınarak davacıya verilmesinin gerektiği anlaşılmakla 11/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda—— ödenen bedelin tamamına yönelik hesaplama esas alınmıştır.
Sonuç olarak tüm dosya kapsamından; Davacı tarafça dava dışı işçi ——- alacaklarına yönelik olmak—- tarihli ödeme belgesi ile ——– ödeme yapıldığı, İş Kanunun 112.maddesinin tahsilat kolaylığı sağlamak için konulması, aynı kanunun 2/6 maddesi 6.maddelerinin açık hükmüne ve sözleşme (madde 7, 22.1. ) ile eki teknik şartname (madde 25.3.1) ve diğer hükümlerine göre, işçiye ödenen bedelin tamamından davalıların sorumlu olduğu ve davacı kurumun alt işverenlere karşı yukarıda değinilen ilkeler kapsamında rücu hakkının bulunduğu, bilirkişi raporunda davalıların sorumluluk miktarının gerekçeli ve tutarlı olarak belirlendiği anlaşılmakla, bilirkişi raporunun hükme esas alınması gerekmiş, davacı tarafından bu ödemelerin ayrı bir temerrüt ihtarına gerek olmadan ödeme tarihi olan 28.06.2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek yüklenicilerden tahsil edilebileceği kanaatiyle aşağıda yazılı olduğu şekilde davanın 21.921,89 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE;
1——alacağın ödeme tarihi olan 28/06/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ——- tahsili ile davacıya verilmesine,
2-18.364,05 TL alacağın ödeme tarihi olan 28/06/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar —– ——- müşterek müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan ve başlangıçta alınmayan 1.429,17 TL karar ve ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-2.557,84 TL’ lik alacak üzerinden; Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——- hesaplanan 2.557,84 TL vekalet ücretinin davalı ——- tahsili ile davacıya verilmesine,
5-18.364,05 TL TL’ lik alacak üzerinden; Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- vekalet ücretinin davalılar —— müşterek müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
6-(Bilirkişi Ücreti,—- Masrafı, Elektronik Posta Masrafı) olmak üzere toplam 1.601,50 TL olan yargılama giderinin davalılardan müşterek müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7—– davalılardan müşterek müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.