Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/448 E. 2023/76 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/448 Esas
KARAR NO: 2023/76
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/06/2022
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili—— harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —— kapsamında faaliyette bulunduğunu, davalının —– adresinde bulunan işyerinde ——kullandığının tespit edildiğini ve bu hususta mühürleme işlemi yapıldığını, davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, —– gecikme zamının davalıdan tahlisini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından sunulan ———-müvekkilin bilgisizliği dahilinde düzenlenmiş ve bazılarının imzalatıldığını, Davalı müvekkilin taraf ehliyeti bulunmayıp, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, Müvekkilinin tutanakların düzenlendiği tarihlerde, tutanağa konu iş yerinde işçi olarak çalıştığını, ——- tarihli tutanak düzenlendiği tarihte, müvekkilim —– isimli kişinin yanında çalıştığını, Müvekkili bu işletmede çalışmakta iken, — işletmeyi oğlu —- devredildiğini, Bu esnada ise——— gittiğin,i Tüm bu süreç boyunca, müvekkilinin işletmede ——- tarihine kadar işçi olarak çalışmaya devam ettiğini, akabinde maaşının ödenmemesi ve sigorta primlerinin yatırılmamasından ötürü başka yerde çalışmaya başladığını, Davalı müvekkili çalıştığı süre boyunca, kaçak elektrik kullanım hususunu kabul anlamına gelmemekle birlikte, kaçak elektrik kullanımı hakkında hiçbir bilgisi bulunmadığından haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davanın itirazın iptali davası olarak açılmış olduğu görüldü.
—–tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve dair usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının 6102 Sayılı TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup 6102 Sayılı TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
(Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; dosya kapsamına alınan davacıya ait abonelik türünü gösterir kayıtlar incelendiğinde davacının davalı ———–grubu abonesi olduğu anlaşılmakla,taraflar arasındaki sözleşme tüketici işlemi niteliğinde olmadığından davacının’’ tacir ‘’ olması halinde eldeki davaya ‘’Ticaret Mahkemesi’’ sıfatı ile;değilse ‘’Asliye Hukuk Mahkemesi’’ olarak bakılması gererkirken ‘’Tüketici Mahkemesi’’ sıfatı ile bakılıp neticelendirilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir. ———–
(Somut olayda, her ne kadar cevap dilekçesi içeriğinde davacının kaçak elektrik kullandığı gerekçesi ile kaçak kullanılan dönemdeki bedelin tahsili talep edildiği belirtilse de; incelenen icra takip dosyası ve davacı tarafından sunulan delillere göre davacı aleyhine——-sayılı dosyasında davalı şirketin elektrik hizmet alımına ilişkin hizmet bedelinin ödenmediğinden bahisle takip başlatıldığı, dosyada yer alan beyan ve tutulan kaçak elektrik tutanaklarına göre davacının iş yerinde kullanılan elektrik yönü ile işlem yapıldığı, talep edilen bedelin iş yerine ait olduğu, davacının faaliyet gösteren şirket ortağı olduğu, ticarethane mahiyetindeki yere ilişkin abonelik bakımından davacının yasadaki tüketici tanımına uymadığı, ayrıca yapılan araştırmada davacının tacir olduğuna dair dosyada delil bulunmadığı, elektrik kullanılan yerin iş yeri olmasının, davacıyı tacir olarak nitelendirmek için yeterli olamayacağı, davacının tacir ve tüketici sıfatı bulunmaması, davanın da mutlak yada nispi ticari davalardan olmaması nedeniyle uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca ——— Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.——
Tüm dosya kapsamı bir arada incelendiğinde; TTK 4/1 maddesine göre bir davanın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması ya da 4/2 maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerektiği, davalı tarafın tacir olup olmadığına ilişkin mahkememizce tüketim ve tutanak tarihleri—-baz alınarak yapılan araştırmada —- tarihli yazısında; davalı asilin—- bilanço esasına göre defter tuttuğunun beyan edildiği ancak talep edilen tarihlere ilişkin bir kayıt olmadığının bildirildiği, —— yazısında da davalı asilin gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunamadığının bildirildiği, bu haliyle davalı asilin tacir olmadığı ve huzurdaki davanın ticari dava tanımına uymadığı, huzurdaki uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olduğu anlaşılmakla; mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4 ve 5 maddeleri gereğince görevli mahkeme ——Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması sebebi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden, İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——– Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına( ihtarat yapıldı)
3-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ——- Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.26/01/2023