Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/447 E. 2023/187 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/447 Esas
KARAR NO : 2023/187

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/06/2022
KARAR TARİHİ : 28/02/2023
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili 20/06/2022 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine——-.sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, Davalı , borcu olmadığından bahisle icra takibine itiraz ettiğini, alacaklı şirket davalı ——imalatını yaptığı çeşitli ürünler için sipariş verdiğini, davacı şirket vermiş olduğu bu siparişler için Ön Avans Ödemesi olarak 20.10.2020 tarihinde 14.000 –TL , 13.11.2020 tarihinde 8.000- TL , 17.11.2020 tarihinde 6.000 – TL , 20.11.2020 tarihinde 6.666- TL ve 27.11.2020 tarihinde de 11.000 – TL olmak üzere toplam 45.666,00 – TL’yi davalının imzaladığı tahsilat makbuzları ile davalıya nakit olarak verdiğini, davalı nakit olarak aldığı Ön Avans Ödemelerine rağmen siparişleri teslim etmediğini, arabuluculuk görüşmelerinin de anlaşmama ile sonuçlandığından bahisle alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve tensip zaptı davalı müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğini, öncelikle cevap dilekçelerinin kabul edilmesini talep ettiklerini, davacının iddialarını inkar çerçevesinde sunmuş oldukları delillerin incelenmesini talep ettiklerini,davacı tarafından ——–Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine toplamda 45.666,00 TL bedelli icra takibi başlatıldığını, davacı taraf, itirazın iptali davasını haksız ve kötü niyetli olarak taraflarına ikame edildiğini,20/10/2020 tarihinde davacı şirketin yetkilisi——alınan siparişler, 18/11/2020 tarihinde kendisinin ayarladığı lojistik şirketi olan ——Şirketine teslim edildiğini, Malzemelerin tesliminden sonra, davacı şirket yetkilisi ürünlerin bozuk olduğunu söylediğini, Müvekkili tarafından cevaben bozuk ürünlerin isimlerinin ve adetlerinin bildirilmesi halinde bedelsiz olarak yapılıp geri gönderileceği söylediğini, ancak davacı şirket yetkilisi ürünleri bildirmeden müvekkilden para talep edildiğini, Müvekkili ise bunun mümkün olmadığını isterse, ürünlerin iadesi yapılırken bedellerinin iade edileceğini bildirdiğini, ancak davacı taraf bu kez 45,000 TL’ye aldığı ürünlerin bedel iadesini 60.000 TL olarak istediğini, Bunun da mümkün olmayacağının bildirilmesiyle haksız ve usulsüz olarak müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını beyanla haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasında davacının davalı tarafa ödediği bedelden kaynaklı olarak alacağının bulunup bulunmadığı, davalının icra takibine yaptığı itirazın iptal edilip edilemeyeceği konusunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşıldı.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve dair usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının 6102 Sayılı TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.Öte yandan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup 6102 Sayılı TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
“Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Tüm dosya kapsamı bir arada incelendiğinde; TTK 4/1 maddesine göre bir davanın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması ya da 4/2 maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerektiği ancak davalı tarafın tacir olup olmadığına ilişkin mahkememizce yapılan araştırmada—— Vergi Dairesi Müdürlüğünün 15.12.2022 tarihli yazısında; davalı asilin 08.12.2006 – 30.11.2015 tarihleri arasında mükellefiyet kaydının bulunduğu devam eden dönemlere ilişkin herhangi bir mükellefiyet kaydının bulunmadığı ve 30.11.2015 tarihinde terk kaydının bulunduğu, yine——Ticaret Sicil Müdürlüğünün 09.12.2022 tarihli yazısında davalı adına tacir kaydına rastlanmadığının belirtildiği bu haliyle dava konusu alacağın ilk gönderildiği 20.10.2020 tarihi ve sonrası itibariyle davalı asilin tacir olmadığı ve huzurdaki davanın ticari dava tanımına uymadığı, huzurdaki uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olduğu anlaşılmakla; mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4 ve 5 maddeleri gereğince görevli mahkeme——- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması sebebi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden, İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli—— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına(ihtarat yapıldı)
3-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ——–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin ve davalı şirket yetkilisi ile vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.