Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/412 E. 2022/685 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/412
KARAR NO : 2022/685

DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 02/11/2021
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; — ile müvekkili şirket arasında yapı denetim sözleşmesi bulunduğu, davalı şirkete ait –adresindeki ve tapunun– Parsel numarasında kayıtlı arsa/arazi üzerine yapılacak—- inşaat alanı bulunan taşınmazda müvekkiline ait olan—-tarafından projelerin ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılmasının denetlenmesi adına hizmet sözleşmesi düzenlendiği, davalıya akdedilen hizmet sözleşmelerine dayanarak—ruhsatı aldığı ve inşaatları yapmaya başladığı, müvekkilinin şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiği ve sözleşmede yer alan — inşaat alanı bulunan—denetimlerini yaptığı, bugün için bitirilmiş olan bu tapuların satışlarının yapıldığı ve fiili olarak yapı sahipleri tarafından yapı kullanma izninin (iskan) alınmamış olup inşaatın tamamen bitmiş ve fiili olarak kullanılmakta olduğu, davalı yanın yapı kullanım izni alınmamış olan inşaatın ve belediyede bulunan yapı denetim hesabına hak etmiş olduğu bedeli yatırmadığı, müvekkili şirketi de yıllardır oyaladığı,—-Şirketi ile birleştiği ve şirketin — taşındığı, aynı firmanın unvan değişikliği yapılarak yeni ticaret ünvanı —Şirketi olarak faaliyete devam ettiği, —Şirketi isimli şirketin 21.01.2014 tarihinde tasfiyesine karar verildiği, alınan tasfiye kararının müvekkilinin alacağına kavuşmasını engeller mahiyette olduğu—Şirketi’nin ihyasını, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün TTK. M. 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği m. 34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığı, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün, Ticaret Sicili’ne tescil konusundaki talepleri, ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirip sonuca bağladığı, yargı merci gibi hareket edemeyeceği, yasal şartlar oluşmuşsa yapılan işlemle ilgili tescil kararı verildiği, aksi halde tescil talebini gerekçe göstererek reddedeceği, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirket tasfiye memurunda olduğu, tasfiye memurları tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının memurların sorumluluğunda olduğu, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumakla görevli olduğu, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçların notere depo edilmesi ya da kafi bir teminat ile karşılanması gerekmekte olduğu, bu yapılmadan şirketlerin tasfiye sürecinin sonuçlandırılıp, bakiyeler mevcut pay sahiplerine dağıtılıp şirket kayıtları sicilden terkin edilmiş ise, terkin işlemlerinin iptali ile şirket tüzel kişiliğinin ihya olunarak tasfiye sürecine yeniden geçilebildiği, tasfiye memurlarının iddia edilen eksik işlemlerini, müvekkili Sicil Müdürlüğü’nün tespit etmesinin mümkün olmadığı, mahkemenin davanın esası ile ilgili vereceği karara müvekkili Sicili Müdürlüğü’nün uyacağı, TTK m. 545/1’de düzenlendiği üzere, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün tasfiye memurlarının bildirimi ve başvurusu üzere işlem yaptığı ve bu kapsamda herhangi bir sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesinin kanuna aykırı olacağını, tasfiye memurlarının, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlâl ettikleri takdirde, şirkete ve şirketin alacaklılarına karşı sorumlu olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığı bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını, müvekkili Sicili Müdürlüğü’nün dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, tasfiye sürecinde, eksik olarak yapıldığı iddia edilen işlemlerin muhatabının tasfiye memurları olduğu, bu nedenle yasal hasım konumunda bulunan müvekkilinin yargılama masraflarından sorumlu tutulamayacağını, davanın açılmasına sebebiyet vermeyip de davanın niteliği gereği yasal hasım konumunda bulunan müvekkili aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği, müvekkili yönünden açılan davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava şirketin ihyası istemine ilişkindir. Davacı yukarıdaki gerekçelerle şirketin ihyasını talep etmiştir.Mahkememizce —Ticaret sicil müdürlüğünden ihyası istenen şirketin ticaret sicil kayıtları celp edilmiş yapılan ticaret sicil müdürlüğünün 16.06.2022 tarihli yazı cevabının yapılan incelemesinde şirketin son tescilini 21.01.2014 tarihinde yaptırdığı, şirket yetkilisi ve tasfiye memurunun —-olduğu, şirketin 21.01.2024 tarihinde sicil kaydının tasfiyenin sona ermesi nedeni ile terkin olduğu bildirmiştir.Mahkememizce tensip zaptının —ve— nolu ara kararı ile “—–Ticaret sicil müdürlüğünün açık kaynaklarından yapılan incelemede ihyası istenen şirketin tasfiye sonucu sicilden terkin edildiği, tasfiye memurunun —– olduğu anlaşılmakla davacı vekiline tasfiye memurunu davaya dahil etmek, bu hususta dahili dava dilekçesi sunmak üzere 2 hafta kesin süre verilmesine, aksi taktirde davanın usulden reddine karar verileceğinin İHTARINA, ( İhtarın iş bu tensip zaptı tebliği ile yapılmasına, —ihya davasının TTK’nın 547. maddesi uyarınca talep edilmesi halinde şirketin tasfiye işlemlerini yapmış olan tasfiye memur ya da memurları ile birlikte bağlı bulunulan ticaret sicil müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Diğer durumda ise esasen şirket tasfiye sürecine girmediğinden ve tasfiye memuru da bulunmadığından davalı olarak bağlı bulunulan ticaret sicil müdürlüğünün gösterilmesi yeterlidir. Başka bir ifadeyle TTK’nın 547. maddesine dayalı ihya davalarında davalı taraf, şirket veya kooperatifin en son tasfiye memuru veya tasfiye kurulu ile yasal hasım konumunda bulunan ticaret sicili müdürlükleridir.) dahili dava dilekçesi sunulduğu taktirde dava dilekçesi, dahili dava dilekçesi ve iş bu tensip zaptının dahili davalıya tebliğe çıkartılmasına,
15-Davacı vekilinin dava dilekçesinde ihyası istenen şirketten alacaklı olduğunu belirttiği ancak bu hususta derdest bir dava veya icra takip dosyasından bahsetmediği anlaşılmakla davacı vekiline ihyasını istediği şirkete karşı başlatmış olduğu derdest bir dava veya icra takip dosyası bulunup bulunmadığı hakkında beyanda bulunmak, hangi dosya için şirketin ihyasını talep ettiği hususunda yazılı beyanda bulunmak üzere 2 hafta süre verilmesine, bilgi verildiği taktirde ilgili dosyanın celbi için müzekkere yazılmasına” karar verildiği, tensip tutanağının 06.07.2022 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilince duruşma gün ve saatine kadar mahkemeye herhangi bir bilgi verilmediği, tasfiye memurunun adı soy adı ve—kimlik numarası açıkça yazılıp usul ve yasaya uygun ihtarat yapıldığı halde davacı yanca tasfiye memurunun da davaya dahil edilmediği görülmüştür.6100 sayılı HMK’nın 119. Maddesi dava dilekçesinde olması gereken zorunlu unsurları belirtmiştir. Buna göre davacı ve davalının adı soy adı ve adresi dava dilekçesinde bulunmalıdır.Gerçek bir şahsa usul ve yasaya uygun olarak husumet yöneltmek için bu kişinin adı soy adı ve adresi yazılmak sureti ile kendisine dava yöneltilmeldiri. Davacının dava dilekçesi incelendiğinde davalı olarak “—- Ticaret sicil müdürlüğü ile tasfiye kurulu ” gibi bir ibare kullandığı görülmüştür. Ticaret sicil kayıtları açık ve aleni kaynakladır. İhyası istenen şirketin ticaret sicil kayırları incelendiğinde tasfiye memurunun kim olduğu herkese açık bir şekilde görülmektedir. Davacı yanca dava dilekçesinde tasfiye memurunun adı soy adı ve adresi yazılmadığı halde yetkisizlik kararı veren mahkemece resen tasfiye memuru sisteme davalı olarak eklenmiştir. Mahkememizce tasfiye memuruna karşı usul ve yasaya uygun bir şekilde yöneltilmiş bir dava olmadığı tensip zaptı ile tespit edilmiştir. Tensip zaptında da atıf yapılan emsal— kararı da nazara alındığında TTK’nın 547. maddesine dayalı ihya davalarında ticaret sicil müdürlükleri ile tasfiye memurları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Uygulamada bazı mahkemeler tasfiye memuruna dava açılmadığı durumlarda birleştirme istemli dava açmak üzere davacıya süre vermektedir. Tasfiye memuru ile ticaret sicil müdürlüğü arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan mahkememizce tasfiye memurunun adı soy adı ve —- kimlik numarası da belirtilmek sureti ile davacıya tasfiye memurunu davaya dahil etmesi hususunda kesin süre verilmiş ancak davacı yanca tasfiye memuru davaya dahil edilmemiştir.Keza davacının dava dilekçesi incelendiğinde ihyasını istediği şirkete karşı açılmış derdest bir dava veya icra takibinden bahsetmediği görülmüştür. Bilindiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 547. Maddesine dayanan ek tasfiye istemli ihya davalarında şirket tüzel kişiliğinin her türlü iş ve işlem için ihyasına karar verilmesi mümkün olmayıp, davanın konusunu sadece ihyası istenen şirkete karşı yürütülen bir davanın veya icra takibinin sürdürülmesi , satılması unutulan bir araç veya gayrımenkulün satışı gibi sınırlı iş ve işlemler oluşturmaktadır.Örneğin — Sayılı ilamında “—İhya istemi —Asliye Ticareti Mahkemesinin —Esas sayılı dosyasından kaynaklanmaktadır. Anılan davanın 30.09.2021 tarihli karar ile HMK’nın 150. maddesi uyarınca 01.04.2021 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verilerek sonuçlandığı, kararın 25.01.2022 tarihinde kesinleştiği, istinaf aşamasında sunulan belgelerle anlaşılmaktadır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, dava şartının, dava sonuçlanıncaya kadar varlığını sürdürmesi gerekmektedir. — Esas sayılı dosyasında verilen açılmamış sayılma kararının kesinleştiği anlaşılmakla, dava konusuz kalmış olup istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü gerekmiştir —–” gerekçesi ile verdiği bir kararında ihya isteminin kaynaklandığı davanın davanın herhangi bir aşamasında açılmamış sayılmasına karar verilmesi durumunda davacının ihya isteminde hukuki yarar kalmadığına dair karar vermiştir. Somut olayda davacıya ihyasını istediği şirkete karşı derdest bir davası, icra takibi olup olmadığı hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmiş davacı yanca bu hususta da hiçbir beyanda bulunmamıştır. Duruşmaya iştirak eden vekil ihyasını istedikleri şirkete karşı bir dava veya takipleri olmadığını belirtmiştir. Dosyaya davacı yanca bu yönde yazılı bir bilgi verilmemiştir.Davacının öncelikle ihyasını talep ettiği şirkete karşı bir dava veya ,icra takibi başlatıp, ilgili dava dosyasından veya takip dosyasından şirkete karşı ihya davası açmak üzere yetki ve süre alıp, şirket TTK’nın 547. Maddesi gereği tasfiye sonucu terkin edildiğinden ticaret sicil müdürlüğüne ve tasfiye memurunun şahsına karşı ( adı soy adı ve adresi belirtilmek, usul ve yasaya uygun şekilde husumet yöneltilmek sureti ile ) dava açılmalıdır.Tüm dosya kapsamından davacının verilen kesin sürede usul ve yasaya uygun olarak davayı tasfiye memuruna yöneltmediği, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalılara karşı birlikte dava açılması gerektiği, verilen kesin süreye rağmen davacı yanca tasfiye memurunun davaya dahil edilmediği, keza tensip zaptı —- nolu ara karar gereğinin de davacı yanca yerine getirilmediği, yukarıda bu durum için de ayrıntılı gerekçe yazıldığı anlaşılmakla davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın usulden REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
5-Davalı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan — tarifesi gereği —maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.