Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/389 E. 2023/222 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/389 Esas
KARAR NO: 2023/222
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/05/2022
KARAR TARİHİ: 07/03/2023

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

DAVA: Davacı vekili —- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı —– almak için —– sahibi —-kredi başvurusu yapmış, 360.000 TL kredi belirlendiğini, Ayrıca davacıya destek için —–şahsi çek vermiş ve 107.200 TL tutarında cari hesap açılışı yaptığını, davacının —– ikametgahı olmadığından çek, davacının teyzesinin oğlu olduğundan güvendiği davalı —— işyerindeki kasaya bırakıldığını, Bu sırada, —–kredinin garanti olması için davacıdan teminat amacıyla bir taşınmaz istediğini, davacı bunun üzerine davalının işyerine giderek durumu anlatmış, satıştan vazgeçeceğini söyleyerek çekini istediğini, işyerinde bulunan davalının şirket başdanışmanı—–taşınmazı gösterelim ortak olalım” dediğini, davalı ile ortaklık sözleşmesi yapıldığını, —— halasının oğlu ——vekaletname ile————– alındığını, Davalı sözleşme sonrasında davacıya “ben balıkçılıktan anlamam, tekne batarsa vs. olursa benim—— taşınmaz ne olacak” diye sorunca davacı bu taşınmaza karşılık teminat olması amacıyla davalıya —- değerinde teminat senedi verdiğini, ancak davalı teminat senedinin üzerinde tahrifat yaparak adres, tarih ve nakden ibarelerini eklemiş, senet kullanılarak—— sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının eski çalışanı —-ben bu işleri halledeceğim” diyerek davacıdan vekaletname aldığını, — limanında-davacının haberi ve onayı olmadan satıldığını, —— taraflara ait olduğu dönemde tüm masraflar davacı tarafından yapılmış olmasına rağmen işin sonunda davalı haksız olarak çıkar elde etmiş ve zenginleştiğini, davacının hatırladığı kadarıyla bir kısım ödeme yapıldığını, Taraflar sorunu çözmek için ——- dosya ile ticari arabuluculuğa başvurmuş ancak anlaşamadıklarını, şimdilik 100.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davada dava cinsi belli olmadığını, mülkiyeti kendisine ait olan —— yaptığı masrafları talep ettiğini, Tarafların mevcut hukuki konumları ile bu talepler kabul edilemez olduğunu, Davacı borcuna karşılık verilen senedin kısmen tahsilinden sonra ben bu tekneye bu harcamaları yaptım diyerek ticari alım satıma dayanan alacak davası açmış ise de beyanlarına ve delillerine bu halin uymadığını, Davacı bir alacağı olduğunu iddia ediyor ise bunun sebebini de ortaklığa dayandırmak istiyor ise ortaklıktan doğan alacak davası açması gerektiğini, Dava nedeni sebepsiz zenginleşmeye de dayanmadığını, sadece kendisi bu tekneye masraf yaptığı işçi ücreti ödediğini kaptanlık ücretinin olduğunu ve tekneye muhtelif malzemeler aldığını belirterek dava açtığını, işçi alacağı var ise iş mahkemesinde dava açması gerektiğini, kısaca bu davanın olmayan bir ortaklığın tasfiyesi olarak kabul edilmesi halinde davacının taleplerinin yerinde olmadığı 3-4 yıl kullandığı teknenin bakım onarım ve gelirini kendisinin aldığının da beyan etmesi gerektiğini, Davacının davasının esastan ve usulden reddine karar verilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesi gerektiğini savunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasında davacının davalı tarafa ödediği bedelden kaynaklı olarak alacağının bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunduğu anlaşıldı.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı kanunun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve dair usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının 6102 Sayılı TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup 6102 Sayılı TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatını haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
“Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Tüm dosya kapsamı bir arada incelendiğinde; TTK 4/1 maddesine göre bir davanın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması ya da 4/2 maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerektiği ancak davacı tarafın tacir olup olmadığına ilişkin mahkememizce yapılan araştırmada —– tarihli yazısında; davacı asilin herhangi bir mükellefiyet kaydının bulunmadığının belirtildiği, yine ——yazısında davacı adına tacir kaydına rastlanmadığının belirtildiği bu haliyle davalı asilin tacir olmadığı ve huzurdaki davanın ticari dava tanımına uymadığı, huzurdaki uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin yetkili olduğu anlaşılmakla; mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4 ve 5 maddeleri gereğince görevli mahkeme ——-Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olması sebebi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden, İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——-Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına(ihtarat yapıldı)
3-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
4-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,——– Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.07/03/2023