Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/307 E. 2022/532 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/307 Esas
KARAR NO:2022/532

DAVA:Tazminat (İşçi İle İşveren Arasında Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/03/2022
KARAR TARİHİ:20/09/2022
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA:Davacı vekili —harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkili iş yerinde— tarihleri arasında—pozisyonunda çalıştığını, —-akdi sona erdikten sonra müvekkil şirketin faaliyet konusu olan— alanlarında çalışma yapan şirketlerde görev almamayı taahhüt etmesine rağmen, iş akdini sonlandırmasını takiben —- işe başlayıp rekabet yasağını ihlal ettiğini iddia ederek —– davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığı incelemekle görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, görev itirazında bulunduklarını, davacı şirket’in, müvekkiline imzalatmış olduğu “rekabet etmeme taahhüdü” kanunun aradığı geçerlilik koşullarına haiz olmadığını,zira tarih içermemekte ve yalnızca taahhüdün zayıf tarafı olan müvekkili işçi aleyhine cezai şart öngörmekte olduğunu, bu durum da borçlar kanunun gabin hükümleri, TBK M. 182 ve TBK M. 420 uyarınca taahhüdün geçersizliği yaptırımını doğurduğunu, bunun yanı sıra müvekkilinin mesleği ve uzmanlığı gereği tek iş sahası —- olmasına rağmen taahhütnamede yer bakımından bu ili sınırlamak yalnızca taahhüdü usulen geçerli kılmaya çalışma hamlesi olup hukuken kabulünün mümkün olmadığını, davacı şirket tarafından müvekkilinden zorla alınan taahhütnameyi bir rekabet koşulu olarak tanımlamak mümkün olmayıp adeta bir —- olduğunu,çünkü yaşamını maaşlı çalışan olarak idame ettiren ekonomik özgürlüğünü ve anayasal çalışma hürriyetini yok eden bir kimlik olduğunu, taahhütnamede konu yönünden sınırlamaya ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığını, bu durum Yargıtay içtihatları ve mevzuat gereğince tek başına davanın reddini gerektirdiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla; zarar meydana geldiğine ilişkin hiçbir bilgi veya belge sunamamış olan davacının astronomik düzeyde cezai şart tahsilini talep etmesi kabul edilebilir olmadığını, müvekkilinin davacı şirket bünyesinde —brüt ücretle işe başlamış olup taahhütnamede kararlaştırılan— aylık brüt ücret de bu maaş koşulları göz önünde bulundurularak belirlendiğini, davacı şirket bu meblağları katbekat aşarak; neye istinaden belirlendiği meçhul olan —- tutarında astronomik bir ceza-i şart talep ederek haksız kazanç elde etme amacı güttüğünü, müvekkilinin davacı şirket bünyesindeyken çalışmış olduğu pozisyon iş ve/veya müşteri sırlarını bilebilecek bir mevki olmayıp bu nedenle zorla imzalatılan taahhüt baştan konusuz olduğunu beyanla haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Eldeki dosya —-Karar Sayılı görevsizlik ilamı ile mahkememize gelmiştir.Dava, rekabet yasağı ve gizlilik sözleşmeleri ile kararlaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şartın tahsili talebine ilişkindir.Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir.Taraflar arasında —- tarihli iş sözleşmesi akdedilmiş ve bu sözleşme — tarihinde işçinin istifası ile sona ermiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin ‘Özel Şartlar” başlıklı 13. maddesi ve Rekabet Etmeme Taahhüdü uyarınca rekabet yasağına aykırılık halinde cezai şart bedeli ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.— tarihli—yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, —tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere iş mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. Madde de bu bölümde düzenlenmiştir.İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi.Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. Maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. Maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir. Yargıtay ve İstinaf Mahkemeleri yeni tarihli kararlarında bu yönde kararlar vererek görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğuna hükmetmiştir.
(2-Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.”Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. Maddesinde açıkça rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağının konusu işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yer verilen açıklamalar ile güncel İçtihatlar bir arada değerlendirildiğinde; iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli olmayıp, iş mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla karşı görevsizlikle davanın görev yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c ve 115/2. Maddesi uyarınca görevsizlik nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin —- olduğuna,Ancak bu konuda — Mahkemesinin görevsizlik kararı verip kesinleştiği ve mahkememiz ile arasında OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI doğduğu dikkate alınarak , işbu kararın İstinaf yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde MERCİİ TAYİNİ için dosyanın —- ilgili dairesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2. Maddesi gereğince “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edeceği” şeklindeki düzenleme nazara alınarak YARGILAMA GİDERLERİ KONUSUNDA BU AŞAMADA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren— içerisinde —Mahkemesine gönderilmek üzere mahkememize veya mahal Asliye Hukuk Mahkemesine sunulacak dilekçe ile İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi.