Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/263 E. 2022/446 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/263
KARAR NO : 2022/446
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 11/04/2022
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekilini tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili —- davalı firma —- hissedarı olduğunu, uzun yıllardır aile şirketi olan davalı firmada hem ——- hissedar olarak çalışmalarını sürdürdüğünü, müvekkilinin, davalı firmadaki hissedarlığının dışında uzunca bir süre yönetim kurulu üyesi olarak çalışmalarını ifa ettiğini, müvekkilinin, davalı firmanın ilk kurulduğu andan bugüne kadar firmanın muhasebesinden üretimine, personel yönetiminden pazarlamasına kadar her kolda davalı firmanın tanınırlığının ve değerinin artması için tüm emeğini dürüstlük ve iş ahlakı kuralları çerçevesinde vermiş olduğunu, ancak davalı firmanın diğer hissedarları olan aile bireylerinin usule ve yasaya aykırı olarak —-tarihinde şirket merkezinde gerçekleştirmiş oldukları olağanüstü genel kurulla almış oldukları karara istinaden, hiçbir haklı gerekçe göstermeden müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğini sonlandırdıklarını, işbu sebeple — tarihli — kararının iptalini talep etme gereğinin hasıl olduğunu, davalı firma tarafından ——– maddesinin —- toplantılarına çağrının ne şekilde yapılacağını göstermekte olduğunu, kanunun ——- kurulun toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkarılacağı gazeteler iadeli taahhütlü mektup ile pay sahiplerine bildirilmesi gerekirken, müvekkili —- —- tarihli —- taahhütlü mektup ile bildirilmediğini, müvekkilinin —- yapılan genel kurul hakkında hiçbir bilgisi olmadığından genel kurula katılım sağlayamadığını, müvekkilinin olağanüstü genel kurula katılım sağlayamamış olmasının, davalı firmanın usulüne uygun olarak çağrı yapmamasından dolayı olduğunu, işbu sebeple 6102 Sayılı Kanunun 445 ve 446. Maddeleri gereğince —–tarihli olağanüstü genel kurulunun kanunun 446. maddesi gereği iptalinin talep edilebilmekte olduğunu, işbu sebeple müvekkiline usulüne uygun olarak iadeli taahhütlü mektup ile genel kurul çağrısı yapılmadığını ve müvekkilinin toplantıya katılmasının bu suretle engellenerek pay sahipliğinden kaynaklanan haklarını kullanmasına engel olunduğundan bu sebeple müvekkilinin olağanüstü genel kurula katılamaması nedeniyle davalı firma tarafından yapılan —– tarihli olağanüstü genel kurulunun ve alınan kararların iptalinin gerektiğinin, davalı firmanın usulüne uygun genel kurul çağrısı yapılmaması nedeniyle müvekkilinin —— katılamaması akabinde müvekkilinin dışındaki diğer pay sahiplerinin toplantıda hazır bulunması ve neticesinde müvekkiline önceden hiçbir bilgi ve haber verilmeden, hiçbir somut gerekçe gösterilmeden, hiçbir açıklama yapılmadan, senelerdir yönetim kurulu üyeliği yapmış müvekkili —— sonlandırılmasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, senelerce başarılı bir şekilde yönetim kurulu üyeliği yapan şirketin cirosunu kat ve kat arttıran, şirketi herhangi bir zarara uğratmayan bir yönetim kurulu üyesinin görevine son verilmesinin, şirket ortağı diğer aile üyeleri olan pay sahiplerin müvekkiline karşı organize bir şekilde almış oldukları tavır nedeniyle yapıldığı görüşünde olduklarını, davalı firma tarafından usulüne uygun olarak yapılmayan çağrı prosedürü nedeniyle 6102 sayılı kanunun 425 ve 434 maddeleri gereğince davalı firmanın müvekkilinin genel kurula katılmasını ve oy kullanmasına engel olduğundan sebep işbu madde gereği müvekkilinin genel kurulu iptalini isteme hakkı bulunduğunu, belirtmiş oldukları nedenlerden dolayı müvekkili —- hukuka ve yasaya aykırı olarak —— genel kurula katılması davalı firmanın diğer pay sahipleri tarafından organize bir şekilde bilerek ve isteyerek engellenmiş olduğunu, usulsüz çağrı nedeniyle müvekkiline kanunun tanıdığı genel kurula katılma hakkı ve oy kullanma hakkının engellenmiş olması sebebiyle — tarihli — kararlarının iptali talep etme gereğinin hasıl olduğunu, —- iptalini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini, talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar toplantı davetiyesinin davacıya kanunda belirlenen usule uygun olarak tebliğ edilmemiş olsa da yıllardan beri, bütün toplantı davetiyelerinin aynı usulle yani e-mail gönderilerek yapıldığını ve bu hususun taraflar için şirket uygulaması -bir teamül- haline geldiğini, nitekim yıllardır hiç bir ortağın – davacı da dahil- bu usule bir itirazı olmadığını, kaldı ki, davacının kendisine e-mail yolu ile yapılan bildirime yine e-mail yolu ile cevap verip toplantıya katılmayacağını beyan ettiğini, inkar edilemeyen bu yazışmalardan sonra, davacının toplantıdan haberdar edilmediği yönündeki iddiasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, çağrının usulsüz olmasının, sadece ilgili ortağa (toplantıya katılmamış olmasına rağmen) iptal davası açma hakkını vermekte olduğunu, tek başına bu durumun genel kurulun ve alınan kararların tamamen geçersiz olmasını icap etmeyeceğini, davacının toplantıya katılmış olsa bile, kullandığı oyun, karar yeter sayısını etkilemediğinden, toplantıya katılmış olup olmamasının hiçbir hukuki sonucu bulunmadığını, iptal kararı verilebilmesi için; alınan kararların kanun, esas sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olması gerektiğini, halbuki davacının toplantıya katılsaydı bile karar alınmasını engelleyemediği gibi, kanuna ve esas sözleşmeye aykırı hiç bir karar alınmadığını, bizzat davacının, kendi sosyal medya hesaplarından yaptığı duyurularla, şirketteki yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini beyan ettiğini ve akabinde de yönetim kurulu üyesi vasfıyla üstlendiği hiçbir görevini yerine getirmediğini, bu sebeple çağrı usulünde yasaya aykırı hiç bir durum olmadığı gibi, alınan kararlarda da usul ve yasaya aykırı hiçbir yön olmadığını, davacının kendisine usulüne uygun çağrı yapılamadığından genel kurula katılamadığını ve bu sebeple —– tarihinde gerçekleştirilen genel kurul kararlarının iptali talebiyle huzurdaki davayı ikame ettiğini, toplantı gün ve saatinin davacıya yazılı olarak bildirilmiş ve davacının kendisine yapılan bu bildirime toplantıya katılmayacağı yönünde yazılı olarak dönüş yaptığını, davacının toplantıya katılmayacağını bildirdiği halde ——— hakkında hiçbir bilgisi olmadığından genel kurula katılım sağlayamadığı” şeklinde beyanda bulunmasının kötü niyetli olup, TMK m.2 uyarınca dürüstlük kurallarına aykırı bu taleplerin reddi gerektiğini, müvekkili şirketin— tarihli genel kurula ilişkin ilanları — tarihli — usulüne uygun olarak yapıldığını, ayrıca şirket çalışanı ——- davacı ile birlikte tüm pay sahiplerine toplantı gün saatini bildirir daveti e-mail ile gönderdiğini, toplantının tarihi, saati ve nerede gerçekleşeceğinin davacıya bildirilmiş ve ayrıca aynı şekilde ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiş olduğunu, davacının şirketin bu davetine ——- şeklinde cevap vererek, toplantıya katılmama yönünde iradesini açık ve net biçimde ortaya koyduğunu, davacının toplantıya katılmayacağını bildirdiği halde, genel kuruldan haberinin olmadığı ve toplantıya katılımının -haberdar edilmemek suretiyle- engellendiği yönündeki iddialar öne sürmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davet merasiminin usulüne uygun yapılmadığı iddiasının pay sahibine yalnızca dava açma hakkı vermekte olduğunu, bu durumun tek başına bir iptal sebebi olamayacağını, toplantıya katılmayan bir pay sahibinin, toplantıya davet merasiminin yerine getirilmediğini veya gündemin gereği gibi tebliğ veya ilan edilmediğini kanıtlamakla yalnızca dava açma koşulunu yerine getirmiş olduğunu, davacının toplantı gün ve saati kendisine usulüne uygun olarak bildirdiği halde toplantıya katılmadığını, toplantıya katılmayan ve iptal davası için aranan şartları —— yerine getirmeyen davacının dava açma hakkı bulunmadığını, bir an için davet merasiminin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği düşünülse bile; bu durumun davacıya yalnızca iptal davası açma hakkı vermekte olduğunu, davacının sırf bu sebebe dayanarak alınan kararın iptalini talep edemeyeceğini, zira usulüne uygun bir davet yapılmamış olmasının tek başına bir iptal sebebi olamayacağını, ——- da bu yönde olduğunu; davacının etki kuralı gereğince, toplantıya davetteki usule aykırılığın kararların alınmasında etkili olduğunu ispat etmesi gerektiğini, TTK m. 446/1-b hükmünde; toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğin ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararlarının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin iptal davası açabileceği şeklinde düzenlendiğini, doktrinde etki kuralı olarak anılan bu düzenlemeye göre; iddia edilen aykırılık gerçekleşmeseydi, örneğin eğer pay sahibinin toplantıya katılmasına izin verilseydi, talepte bulunan pay sahibinin oylarının kararı değiştirmeye yetecek olduğu durumlarda ”oy kullanma durumunun” karar üzerinde etkili olduğunun varsayılacağını, pay sahibinin oy adedi veya oranının sonucu değiştirmek için yeterli olmadığı durumlarda ise, söz konusu pay sahibinin toplantıda bulunmamasının kararın üzerinde herhangi bir etki yaratmadığının kabul edilecek olduğunu, bu durumda bir pay sahibinin toplantıya katılmasının engellendiği iddiası söz konusu ise; pay sahibinin oy oranı eğer toplantıya katılabilseydi diğer pay sahiplerinin oylarını etkileyebileyecek bir orandaysa dikkate alınabilir olduğunu, mahkemenin davacının katılımının engellendiği yönündeki iddiaları doğrultusunda iptal kararı verilebilmesi için; yasada sayılan aykırılıkların varlığının tek başına yeterli olmayacağını, bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunun ispatlanması gerektiğini, şirketin hisselerinin yalnızca %20’sinin davacıya ait olduğunu, davacının iptalini talep ettiği genel kurula davacı dışındaki tüm pay sahiplerinin katıldığını ve oy birliği ile karar alındığını, davacının genel kurula katılmış olsaydı bile her halükarda salt çoğunluk sağlandığı için davacının oy oranının alınan kararlara bir etkisi olmadığından davacının genel kurul kararının iptalini talep etme hakkı olmadığını; yönetim kurulu üyesinin görevden alınmasına münhasıran genel kurula ait bir yetki olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin azletmeye yetkili organının genel kurul olduğunu, kanunda genel kurulun bir yönetim kurulu üyesini görevden alması için herhangi bir sebep göstermesi şartı aranmadığını, dolayısıyla genel kurulun, usulüne uygun olarak toplanması ve gündeme bağlılık ilkesine uyması şartıyla her zaman bir sebep göstermeksizin bir yönetim kurulu üyesini azledebileceğini,—– tarihinde —– ilan edilen toplantı gündeminde; —–ibrası, yönetim kurulu üyesinin seçimi ve görev sürelerinin tespiti” olduğu belirttiğini, yeni yönetimin seçimi gündemiyle toplanan genel kurulun yönetim kurulu üyesini görevden almasında usul ve yasaya aykırı hiçbir yön olmadığını, davacının —tarihinde şahsi Instagram hesabından;—– arkadaşlarım, kıymetli meslektaşlarım, kıymetli möşterilerim. Uzun yıllardır görev yapmış olduğum—– tarihinden itibaren ayrılmış bulunmaktayım” demek suretiyle şirketteki her türlü görevinden kendi isteği ile ayrıldığını ilan ettiğini; davacının sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım akabinde şirketin diğer yönetici ve ortaklarına attığı e-mail ve mesajlarda da yönetim kurulu üyeliğine geri dönmeyeceğini ve —— tüm görevlerinizden kendi isteği ile ayrıldığını belirttiğini, ayrıca davacının ——tarihinden sonra şirkete fiziken gelmeyerek yönetim kurulu üyesi olarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini, şirketin yönetiminin daha fazla aksamaması ve şirketin ekonomik olarak zarara uğramaması adına davacının istifa beyanı doğrultusunda yönetim kurulu üyeliğinin sona erdirilmiş ve bu kapsamda ilgili kurum ve kuruluşlara bildirim yapılmış olduğunu, alınan kararın hiçbir şekilde kötü niyet veya davacıyı dışlayıcı bir durum olmadığını, davacının bizzat kendi arzusunun yerine getirildiğini; davacının toplantıya katılmayacağını yazılı olarak bildirdiğinden toplantıdan haberdar edilmediği yönündeki iddiaların öne sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, usulüne uygun bir toplantı çağrısı yapılmasaydı bile bu durumun tek başına alınan kararların iptalinin gerektirmeyeceğinden usulsüz çağrıya dayanılarak açılan iptal davalarında alınan kararın iptaline karar verilebilmesinin ancak alınan kararların kanun, esas sözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığının tespiti halinde mümkün olduğunu ve huzurdaki davada böyle bir durumun söz konusu olmadığı, davacının toplantıya katılmış olsa bile kullandığı oyun karar yeter sayısını etkilemeyeceğini,— tarihli ——- üyelerinin seçimi gündemiyle toplandığından ve TTK’nun 364. maddesi uyarınca da yönetim kurulunu azil yetkisinin genel kurulun mutlak yetkilerinden olup alınan kararda usul ve yasaya aykırı hiçbir yön bulunmadığını, bu sebeple davanın reddini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava —- tarihinde yapılan davalı şirketin —— alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Davacı yan dava dilekçesinde 6102 sayılı TTK’nın 414. Maddesi uyarınca davacıya iadeli taahhütlü mektup ile ——–tebliğ edilmediği gerekçesi ile alınan kararların iptalini talep etmiştir.
Davalı yan cevap dilekçesinde davacıya iadeli taahhütlü mektup ile davetiye çıkartılmadığını ancak—— haberdar olduğunu,davacıya toplantı gün ve saatinin önceki genel kurullarda olduğu gibi mail ile bildirildiğini, davacının toplantıya katılmayacağına dair cevaben mail gönderdiğini, kaldı ki çağrıda usulsüzlüğün başlı başına bir iptal nedeni de olmadığını savunmuştur.
Davalı şirket tarafından dosyaya sunulan ve davacı yanca inkar edilmeyen mail yazışmaları incelenmiş —– tarihinde davalı şirket adına — davacının da içinde olduğu şirket hissedarlarına mail göndermiş olup mail içeriğinde — perşembe günü saat —— şeklinde mail göndermiştir. Davacı bu maile karşılık olarak ——- malesef toplantiniza istirak edemiycem.. alinan kararlarinizi şuanki ayriliş surecinde , herturlu hakkim sakli kalmak koşuluyla kabul etmiyorum, ayrica adima vekil tayin etmiyorum. Sen nasil yasal prosedur geregi duyurunu yazili yapiyorsan bunuda resmi mail adresimle ibraz ediyorum.Saygilar. Iyi calismalar” şeklinde mail göndermiştir.Davacı, şirket ana sözleşmesine ve Ticaret kanununa aykırı usulle de olsa genel kurul toplantısından haberdar edilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 414. Maddesi ” (1) Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve ——— yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. ” hükmüne haizdir.
6102 sayılı TTK’ nın 445. Maddesi” 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. ” hükmüne haizdir.
Keza yine TTK’nın iptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446. Maddesi” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, c) Yönetim kurulu, d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir. ” hükmüne haizdir. Söz konusu bu etki kuralı ticaret kanununa—– doğrultusunda girmiştir. Etki kuralı yapılan çağrı usulüne , gündemin ilanına ve —— katılma haklarına aykırılıkların kararın alınmasına etki ettiğini ifade eder. TK 446. Maddenin 1(b) bendinin ifadesi ile davacının bu bentte sayılan aykırılıkların kararın alınmasına etkili olduğunu ileri sürmesi ve kanıtlaması gerekir.——–
Şirket ana sözleşmesi incelenmiş Toplantıya davet-toplantının yeri-toplantının idaresi başlıklı 20. Maddesinin TTK’nın 414. Maddesine paralel hükümler ihtiva ettiği, ortaklara taahhütlü mektup ile toplantı gün ve saatinin tebliği gerektiğini düzenlediği görülmüştür.
Keza ana sözleşmenin umumi heyete ait toplantı ve karar nisabı başlıklı 21. Maddesi incelenmiş 1 ve 2. Fıkrasında nitelikli ve önemli kararlar için ağırlaştırılmış nisapların getirildiği, esas mukavelenin değiştirilmesinden gayrı bir maksat ile yapılan toplantılarda şirket sermayesinin en az 1/4 ünün temsil eden hisse sahiplerinin huzurunda toplanacağı ve mevcut oyların çoğunluğu ile karar alabileceği hükme bağlanmıştır.
—— Öte yandan, çağrıda usulsüzlük, tek başına alınan kararların iptali için yeterli olmayıp, kararın aynı zamanda kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına da aykırı olması zorunludur. Çağrıda usulsüzlük olup olmadığının değerlendirilmesi için, öncesinde mutlaka ortaklara bir çağrı yapılması gerekir. Hiçbir şekilde çağrı yapılmadan karar alınması, çağrıda usulsüzlük olarak nitelendirilemez. Dava konusu olay bakımından değerlendirme yapıldığında davalı şirketin ana sözleşmesinin —— şirkete ait ilanların TTK’nın 37. maddesi hükmü saklı kalmak kaydıyla şirket merkezinin bulunduğu yerde en az bir —– evvel yapılabileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamından karar öncesi böyle bir ilan yapıldığı veya taahhütlü mektupla veyahut başka bir kanalla ortaklara toplantının yapılacağının bildirildiği kanıtlanmamış, aksine toplantının yapılacağının sözlü olarak ortaklara bildirildiği, davacıya da bu şekilde bildirim yapıldığı savunulmuştur. Ancak, davalı, davacı ve diğer ortaklara karar öncesi toplantı yapılacağı yönünde bir çağrı yapıldığını kanıtlayamamıştır. Dava konusu kararın da davacı ve başka ortaklar katılmadan 6762 sayılı Kanunun 536/2. maddesine uygun şekilde bazı ortakların katılımı ile alındığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davalının, kanuna ve ana sözleşmeye uygun şekilde çağrı yapıldığını kanıtlayamadığı, başka bir ifade ile çağrısız şekilde toplantı yaptığı, bu toplantının mülga TTK’nın 538/son maddesi kapsamında gerçekleştirilerek uyuşmazlığa konu kararın alındığı, ancak anılan toplantıya tüm ortakların veya temsilcilerinin katılmadığı, emredici hükme uyulmadığı, bu nedenle kararın yok hükmünde olduğu dikkate alınarak sonucuna bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” belirtmiştir.
———Dava, anonim şirket genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin olup mahkemece, davacının iptali istenilen genel kurul toplantısına çağrılmamasının söz konusu toplantıda alınan kararların, yasaya, anasözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırılığı sonucunu doğurduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, —— yerleşmiş içtihatları gereğince, genel kurul toplantısına çağrıda usulsüzlük olsa bile, salt bu nedenle genel kurul kararlarının iptali gerekmeyip aynı zamanda, alınan kararların yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun da iddia ve ispat edilmesi gerekmektedir. Çağrıda usulsüzlük yalnızca iptal davası açma hakkı verdiğinden, mahkemece, iptali istenilen genel kurulda alınan 4 nolu kararın yasaya, anasözleşmeye veya objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, salt toplantıya çağrı yapılmadığı gerekçesiyle genel kurul kararının iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” belirtmiştir.
———– davacı katılmamış olup, davacıya toplantıya ilişkin geçerli bir tebligat yapıldığı hususu da ispatlanamamıştır. Davacıya usulüne uygun bir toplantı çağrısının yapılmaması ve davacının bu nedenle genel kurul toplantısına katılmamış olması davacıya bu toplantıda alınan kararlara karşı muhalefet şerhi koyma şartı aranmaksızın dava açma hakkı verir ise de bu durum tek başına alınan kararların iptalini gerektirmez. Usulsüz çağrıya dayanılarak açılan iptal davalarında toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi ancak alınan kararların kanun, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığının tespiti halinde mümkündür. ” belirtmiştir. ——— bu kararına dayanak olan ilk derece mahkemesi kararı incelenmiş bu davadaki olaya benzer şekilde olayların cereyan ettiği görülmüştür. Şöyle ki bu olayda davacıya iadeli taahhütlü mektupla yapılması gerekli olan bildirimin kurye ile yapılıp yapılmadığı, yapıldığı ise kurye ile gerçekleştirilen bildirimin Kanundaki şekli şartını sağlayıp sağlamadığı noktasında olduğu görülmüştür. ———Davacı yan; genel kurulun kendisine usulüne uygun çağrı yapılmaksızın toplandığını iddia etmiş, davalı ise davacıya kurye ile çağrı gönderildiğini, bilgisinin olduğunu savunmuş ise de; bu hususu kanıtlayamamıştır. Dolayısıyla davacı yanın usulsüz çağrı iddisı yerindedir.Ancak genel kurulun usulsüz çağrıya istinaden toplanması tek başına alınan kararların butlan veya iptali sonucunu doğurmaz. Toplantıya usulsüz çağrı nedeniyle katılamayan hissedara iptal davası açma hakkını verir. Davacı yan; kanuna,ana sözleşmeye ve afaki iyiniyet kurallarına aykırı olarak sermaye artış kararı alındığını ve iştirakinin önlendiğini iddia ederek kararların iptali isteminde bulunmuştur. Ancak bu sebeple dava açma hakkı; davacının genel kurula katılamaması ve oy kullanamamasının sonuca etkili olması şartına bağlıdır.” gerekçesi ile karar verdiği, verilen bu kararın da yukarıda belirtilen gerekçeler ile—– tarafından da usul ve yasaya uygun bulunduğu görülmüştür.
Toplantıya çağrının TTK 414/1 Hükmüne aykırı olması halinde ——— kararının iptali dava edilebilir. Ancak belirtmek gerekir ki ilan ve tebliğ edilen davetiyenin usulune uygun olarak yapılmamasına rağmen pay sahipleri toplantıya katılmış ve bir itirazda bulunmamışlarsa genel kurul kararının iptali dava edilemez. Çünkü pay sahibi genel kurula katılarak usulsüzlük ortadan kalkmış olmaktadır. Usulsüz davet başlı başına bir iptal nedeni değildir. Ayrıca bazı koşulların da bulunması şarttır. Usulsüz davet nedeni ile genel kurul kararının iptal edilebilmesi için ayrıca genel kurul kararlarının kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılığının da iddia ve ispatı şarttır. ———
Tüm dosya kapsamı, iddia ve savunmalar ve icra edilen genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli, Kanundaki ilgili hükümler , şirketin genel kurul toplantı ve karar yeter sayılarına dair ilgili hükümleri ve——– ilkesine dair kökleşmiş içtihatları bir bütün olarak değerlendirildiğinde yukarıda detaylı olarak belirtildiği üzere çağrıda usulsüzlük tek başına alınan kararların iptalini gerektirmez.Davalı yanca cevap dilekçesinde önceki toplantılarda olduğu gibi mail ile bildirim yapıldığını iddia etmiştir. Usulsüz çağrıya dayanılarak açılan iptal davalarında toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesi ancak alınan kararların kanun, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığının tespiti halinde mümkündür.TTK’nın 446. Maddesi gereği sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri iptal davası açabilirler. Davalı şirketin genel kurulda almış olduğu kararlar incelendiğinde davacının lehine olarak — nolu maddede ibra kararı alındığı, —– kararda davacının Yönetim kurulu üyeliğine son verildiği ve —– nolu kararda yeni yöneticilerin seçildiği görülmüştür. Şirket esas sözleşmesi gereği alınan kararlar nitelikli oy gerektirmeyen kararlar olup ana —— gereği toplantıya katılanların çoğunluk oyları ile alınabilecek kararlardır. Davacının şirkette %20 hissesi bulunmakta olup davacı haricindeki tüm ortakların genel kurul toplantısına iştirak ettiği ve kararların oy birliği ile alındığı görülmüştür. — etkililik ilkesine dair vermiş olduğu kararlar ve bu kararların yönlendirmesi sonucu kanunlaşmış ——– dikkate alındığında davacı genel kurula katılmış olsa idi dahi alınan kararları değiştirme imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki toplantı gün ve saatinin de davacıya kanunda ve ana sözleşmedeki usule uyulmasa da bildirildiği ve davacının toplantıya iştirak etmeyeceğini de belirttiği görülmüştür. Davacının toplantı gün ve saatinden haberdar olmasına rağmen iştirak etmediği, etmeyeceğini bildirdiği görülmüş olup aksini iddia etmesi de hakkın kötüye kullanılması mahiyetindir.
Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı yanca yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının davacıya İADESİNE,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider/delil avansından artan kısmın iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,——— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/06/2022