Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/227 E. 2023/270 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/227 Esas
KARAR NO : 2023/270

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2022
KARAR TARİHİ : 16/03/2023
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili 29/03/2022 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkil firmanın birtakım malzemelere ihtiyaç duyduğu için satın alma birimi tarafından gerekli araştırmalar yapılarak —– firmasına internet üzerinden ulaşıldığı, gerekli görüşmelerin yapıldığı ve karşı tarafça, istenen ürünlerin temin edilebileceğinin söylendiği;Bunun üzerine 02.12.2021 tarihli proforma faturanın müvekkil firmanın satın alma birimine mail adresi üzerinden iletilerek müvekkil tarafından siparişe onay verilerek proforma faturada yer alan 17.500 EURO peşinatın 03.12.2021 tarihinde karşı tarafın —–hesabına gönderildiğini;Müvekkil firma tarafından karşı tarafa, ürünlerin süresinde ulaşmasının oldukça önemli olduğunun, herhangi bir gecikme halinde siparişin müvekkil tarafından beklenen faydayı sağlayamayacağının belirtildiğini ve bu nedenle gecikme hali için proformaya cezai şart eklenmesinin şifahen talep edilmesine rağmen ilgili firma tarafından 2.12.2021 tarihinde gönderilen mailde “Gecikme cezası ile ibareyi eklemeyi unuttum. Siz ekleyebilirseniz sevinirim” dendiğini;
Satın alma biriminin, kendiliğinden herhangi bir cezai şart eklemesi mümkün olamayacağından bu işlemin yapılamadığını, zaten karşı tarafın kesin ve kendine güvenen mailleri sebebiyle siparişin zamanında teslim edileceğine güven duyulduğunu ve konunun üzerine gidilmediğini; aynı gün, müvekkil firma tarafından karşı tarafa mail atılarak sipariş peşinatının EFT yapıldığını;
Ancak karşı tarafın peşinatı alır almaz bir anda elinde müvekkil firmanın istediği parçaların bulunmadığı yönünde mailler atmaya başladığını;Müvekkil firmanın işinin acil olması ve bir an evvel malzemelere ulaşması gerektiğinden şartları zorladığını ve her iki maile de onay verdiğini ancak boru uzunluğunun 108 metrenin altına düşmemesi gerektiğini net bir şekilde bildirdiğini ve buna rağmen karşı tarafın bu kez de 7.12.221 tarihinde; “Borularla ilgili olarak tedarikçimize siparişi geçtikten sonra stok kontrolü yaptığı için sadece 69 metre kaldığını öğrendik. Eksik kalan 39 metre için alternatiflerimiz aşağıdaki gibidir; Elimizde olmayan sebeplerden dolayı size bu şekilde çözüm sunabiliyoruz. 39 metre —– metre fiyatı 827,38€ olarak bulabildik. Bu borular da —–öncesine yetişiyor.” Şeklinde mail attığını;
Siparişlerde sürekli olarak değişikliğe giden ve bu işlemlerin tamamı hakkında bilgi vermek için peşinat ödemesini bekleyen karşı tarafın bir de tüm bu işlemler için fiyat farkı talep ettiğini ve teslim tarihlerinde tek taraflı olarak değişikliğe gitmeye çalıştığını, müvekkilin tolere edebileceği kadar süreci yürütmeye çalıştığını ancak son yapılan değişiklikler ile müvekkil açısından aradaki ilişkinin katlanılmaz hale geldiğini;
Müvekkil firmanın zamanında istediği malzemelere ulaşamayacağı gibi istediği malzemelere de ulaşamayacağını; karşı tarafın edimlerine uymadığını, maillerden de görüleceği gibi karşı tarafın kusuru ve edimlerini yerine getiremeyeceğini açıkça beyan etmesi üzerine siparişin iptal edildiğinin karşı tarafa bildirildiğini; ancak bunun üzerine müvekkili firmaya; “Eksik kalan malzeme dışında tüm malzemeler depomuzda tedarik edildi ve bunların iptali sizin ilettiğiniz koşullarda mümkün değil malesef. Siparişi iptal etmek isterseniz, Ön ödeme tutarının %25 ‘i ve geri iade edeceğimiz malzemelerin nakliye masrafı düşülür, geri kalan tutar tarafınıza iade edilebilir. Bilgilerinize” şeklinde bir mail gönderildiğini yani karşı tarafın tüm malzemeleri temin edemediğini açıkça ikrar etmiş olduğunu ancak buna rağmen fatura bedeli üzerinden %25’lik bir kesinti yapacaklarını bildirdiklerini;
Kabul anlamına gelmemekle birlikte, taraflar arasında herhangi bir cezai şart belirlenmeden karşı tarafın nasıl ve ne şekilde böyle bir kesinti yapacağını bildirdiğinin anlaşılamadığını, üstelik siparişin iptaline tamamen karşı tarafın kendi eylemleri ile sebep olduğunu;
Karşı taraf ile defalarca görüşme yapılmış olsa da müvekkil firmanın satış sorumlusu olan—–işten ayrılması sebebiyle herhangi bir muhatap bulunamadığını; telefon görüşmeleri sonucunda herhangi bir muhatap bulamayan müvekkil firmanın son olarak 22.12.2021 tarihinde gönderdiği mail ile iade talebinde bulunduğunu ancak yine cevap alamadığını;Şirket merkezi ——olduğu için müvekkillerinin herhangi bir yetkiliye ulaşım sağlayamadığını; müvekkillerin görüşme sağladığı kişilerin ise kendilerinin böyle bir yetkisi olmadığını beyan ederek müvekkil firmayı geçiştirdiklerini;
Firmanın yetkililerine ulaşabilmek adına müvekkil firmanın oldukça büyük çaba sarf ettiğini; ancak karşı tarafın adresi sabit gibi görünmesine rağmen herhangi bir dönüş alınamadığını;
Müvekkil firmanın istediği malzemeleri sağlayabileceğini iddia eden tek firma karşı taraf olduğundan müvekkilin, yaşadığı aciliyet nedeniyle siparişi verdiğini ve derhal ödemeyi gerçekleştirdiğini; karşı tarafın —–merkezli bir firma olması da gözetilerek ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini; karşı tarafın merkezinin —–olduğu düşünüldüğünde—- herhangi bir mal varlığı bulunamayacağından haciz işlemi yapılmasının da mümkün olamayacağını; müvekkilin alacağına ulaşma süresinin gecikeceğini ve ciddi bir zarar meydana geleceğini;
Mailler ayrıntılı olarak incelendiğinde davalı kurumun peşinatı alır almaz sipariş içeriğinde değişiklikler yapmaya çalıştığının sabit olduğunu; en azından tedarik ettiğini iddia ettiği ürünlerin gönderimini dahi sağlamayan davalının bir de üzerine 25.000USD zarar talebinde bulunduğunu; davalı kurumun oldukça haksız bir şekilde kazanç sağlamaya çalıştığını ve herhangi bir sözleşme dahi olmaksızın salt proforma fatura ile müvekkilin gönderdiği peşinatı hukuksuz olarak uhdesinde tuttuğunu;
Müvekkilin son mailden sonra karşı tarafın çalışanları ile yine iletişime geçmeye çalıştığını ancak satış temsilcisinin, işten ayrıldığını, bu paranın peşine düşülmemesi gerektiğini, dava açılsa bile kazanamayacaklarını söylediğini;—- bir muhatap bulunamamasının dahi müvekkilin alacağının ciddi bir tehlike altında olduğunu gösterdiğini; davalının, —— banka hesaplarını dahi kapatmasının alacağın tahsilini imkansızlaştırabilecek bir olgu olduğunu ve bu kapsamda davalının —– mal varlığının da bulunmadığı gözetilerek ihtiyati haciz taleplerinin değerlendirilmesinin oldukça önemli olduğunu ifade ederek;17.500 EURO alacakları ve Devlet Bankalarının yabancı parayla açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına fiilen uyguladığı en yüksek işlemiş/işleyecek faiz bakımından—– taşınır, taşınmazlarıyla üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine İ.İ.K. m. 257 ve müteakip maddeleri uyarınca ihtiyati haciz konulmasını;——Sayılı takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesini ve davalı aleyhinde icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin —- merkezli bir —–şirketi olduğunu; davacı şirket tarafından acil iş olarak müvekkil şirkete sipariş geçildiğini ve dava konusu işe ilişkin taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığını; pandemi koşulları nedeniyle stoklar ve diğer hususlarda birtakım sıkıntılar yaşandığını; bu nedenle davacıya revizeler önerildiğini; davacı tarafından bu revizelerin kabul edildiğini; tedarik ve temin süreci devam ederken davacı tarafından müvekkile süre verilmeksizin siparişin iptal edilip edilmediği bile anlaşılamayacak bir mail gönderildiği ve avans olarak gönderilen bedelin iadesinin talep edildiğini; avans ödemesinin yapılmasından itibaren 7 haftalık teslim süresi mevcutken 03.12.2021 tarihinde avans ödemesi yapıldığını; teslim süresi olan 21.01.2022 tarihi beklenmeksizin 10.12.2021 tarihinde siparişin iptal edildiğini; şu halde alıcının temerrüdünün oluştuğunu; devam eden süreçte davacı tarafın icra takibi başlattığını ama süresinde takibe itiraz ettiklerini; haksız fesih sebebiyle doğan alacaklarının talebi için arabuluculuk süreci başlatılsa da olumsuz sonuçlandığını; müvekkil şirkete her daim ulaşılabildiğini; ihtiyati haciz talebine ilişkin olarak ortada bir yazılı sözleşme dahi olmadığını ve taraflar arasında alacak ve zarara ilişkin çekişme olduğunu ve bu nedenle davanın esasına ilişkin tedbir kararı verilemeyeceğini; müvekkil şirketin adresinin belli olduğunu; ortada kambiyo senedi ya da en azından T.C. kanunlarına göre keşide edilmiş fatura bile yokken yani alacağın muaccel olup olmadığı tartışmalı iken ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini; davacı tarafın dayandığı —–mesajları ve e-posta yazışmalarının dijital veri niteliğinde olmadığını ve bu nedenle metin içeriklerini kabul etmediklerini; karşı tarafın revize ürünleri kabul etmesiyle birlikte talep edilenden farklı ürün sağlandığına ilişkin iddianın kabul edilemeyeceği;
Ayıplı veya geç ifa söz konusu olmadığı için müvekkil şirketin sözleşmenin feshinden zarara uğradığı ve birtakım bedeller ödemek zorunda kaldığı belirtilerek;
Haksız ve gerçek dışı beyan üzerine tesis edilmiş ihtiyati haciz kararının kaldırılması; açılmış davanın reddedilmesi; karşı davanın kabulü ile şimdilik 100.00 Euronun temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesi; mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacı taraf lehine hükmedilecek bedelden alacaklarının mahsubuna karar verilmesi talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava, peşinat bedeline dayalı ——esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali davasıdır. Karşı dava TBK 236 m. kapsamında zararın giderilmedi talebine ilişkindir.Bağlanma parası 6098 sayılı TBK’nın 177.maddesinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 177.maddesi şu şekildedir:
”Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır.Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.”6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 1 ve devamı maddelerinde sözleşmenin kurulması ve hükümleri düzenlenmiş olup; sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur (TBK 1/1). İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir (TBK 1/2). İcap ve kabul ile yani önerinin diğer tarafça kabul edilmesi ile birbirine uygun karşılıklı irade açıklaması gerçekleştiğinden sözleşme ilişkisi kurulmuş olur. Sözleşme ilişkisinin varlığı halinde tarafların hak ve yükümlülükleri bu sözleşme kapsamına göre belirlenmelidir.
Sözleşmenin ifa edilmemesi veya geçersiz olması durumunda peşinat altında gönderilen bağlanma parasının iadesi sebepsiz zenginleşme hükümlerince yapılacaktır. Eldeki dosyada peşinatın karşılıklı yazışmalar aracılığıyla kurulan alım satım sözleşmesi kapsamında gönderildiği ve sözleşme her ne kadar tadil edilmiş ise de revizyon sonrasında belirlenen ürünlerin de davalı tarafça gönderilmediğinden yerine getirilmediği bu sebeple davacı tarafça sözleşmenin feshedildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle de peşinat adı altında gönderilen paranın iade şartlarının oluştuğu görülmekle davanın asıl alacak açısından kabulüne karar verilmiştir.Davacının peşinatın iadesi için 10.12.2021 tarihinde mail yoluyla siparişi iptal ettiğini karşı tarafa bildirdiği bu haliyle de sebepsiz zenginleşmede temerrüdün zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte doğduğu görülmekle taleple bağlı kalınarak işlemiş faiz talebinin kabulüne karar verilmiştir.Bağlanma parasının varlığı ve miktarı hususunda taraflar arasında ihtilaf olmadığından alacağın belirlenebilir ve likit olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında asıl davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Karşı dava açısından taraflar arasında satım sözleşmesi kurulmuş olup satıma konu ürünler davacıya teslim edilmeden davacının sözleşmeden döndüğü sabittir.
Davalı karşı davacı taraf TBK’nun 236. maddesi uyarınca “borcunu ifa etmeyen alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür” hükmü gereğince zararı bulunduğunu ileri sürmektedir. Bu noktada üzerinde durulması gereken husus alıcı tacirin satılanı teslim almak hususunda temerrüde düşüp düşmediğidir. Alacaklı temerrüdünde satıcı tarafından gerçekleştirilen ifanın tamamlanmasında meydana gelen bir gecikme olmakta, buna sebep ise alacaklı olmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere somut olayda alacaklının bir şekilde borçlunun teslim borcunu ifa etmesini engelleyici davranışlar içinde bulunmadığı ve alacaklı temerrüdünün oluşmadığı açıktır.Kaldı ki satıcı taraf sözleşmenin feshi sebebiyle uğramış olduğunu beyan ettiği zarara ilişkin HMK 31 md. uyarınca somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmemiş ve zarara yönelik yazılı bir delil sunamamıştır. Yukarıda da açıklandığı üzere alacaklı temerrüdünde satıcı tarafından gerçekleştirilmesi gereken teslim borcunda bir gecikme olmalı , buna sebep ise alacaklı olmalıdır.Dosya kapsamındaki delillere göre satıma konu ürünlerin teslim borcunun gecikmesi veya yerine getirilmemesi hususunda alacaklıya atfen dahi olsa yüklenebilecek ispatlanan herhangi bir kusuru bulunmadığından davacı karşı davalının sözleşmeden dönmesinin haklı sebebe dayandığı kanaatine Mahkememizce varılmakla davalı karşı davacı satıcının ispatlanamayan zararının karşılanmasına yönelik talebi haklı görülmemiş ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl davanın KABULÜNE; davalı tarafından —- İcra Dairesinin—— Esas sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın asıl alacak olan 17.500,00 Euro ve işlemiş faiz 30 Euro olmak üzere toplam 17.530,00 Euro üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA,
-Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının bir yıl vadeli Euro mevduat hesabına ödediği döviz faizi işletilmesine,
2-Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 oranındaki 3.500,00 Euro icra inkar tazminatının davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya ödenmesine,
3-Karşı davanın REDDİNE,
4-Asıl Dava yönünden yargılama ve vekalet ücreti;
a-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 17.773,03 TL harçtan, peşin yatırılan 3.229,88 TL harç ile 1.643,84 TL tamamlama harcının toplamı 4.873,72‬ TL’den düşümü ile geri kalan 12.899,31‬ TL harcın davalı/karşı davacıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
b-Davacı/karşı davalı tarafından yapılan TL Peşin harç, 3.229,88 TL başvurma harcı 80,70 TL ve 1.643,84 TL tamamlama harcının, 1.200,00 bilirkişi ücreti ve 377‬,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 6.531,42‬ TL yargılama giderinin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya VERİLMESİNE,
c-Davacı/karşı davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 39.425,48 TL vekalet ücretinin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya VERİLMESİNE,
d-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacı/karşı davalıya İADESİNE,
e- 1.320,00 TL Arabulucu ücretinin davalı/karşı davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
5-Karşı dava yönünden yargılama ve vekalet ücreti;
a-Alınması gerekli 179,90 TL harcın davalı/karşı davacı taraftan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA ,
b-Yargılama giderlerinin davalı/karşı davacı üzerinde bırakılmasına ,
c-Davacı/karşı davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 1.575,73‬ TL vekalet ücretinin davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesine,
d- 1.560,00 TL Arabulucu ücretinin davacı/karşı davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı karşı davalı vekili ve davalı karşı davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.