Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/162 E. 2023/362 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/162 Esas
KARAR NO : 2023/362

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/03/2022
KARAR TARİHİ : 06/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında devam eden ticari ilişkinin mevcut olduğu; davacı taralından davalı şirkete bir kısım —— satışı yapılarak faturalar kesildiğini, davalı şirketin cari hesap ile takip edildiğini, davalı şirketin cari hesabı 13.01.2022 tarihi itibariyle 101.973,45 TL. borç bakiyesi verdiği; davacı tarafından davalı şirkete 13.012022 tarihli mutabakat mektubunun gönderildiği ve davalı şiıfcete 101.973,45TL borç bakiyesi hususunda mutabık olup olmadıklannın sorulduğunu, davalı şirket tarafından mutabakat mektubunda mutabık olunduğu beyan edilerek kaşelenip imzalandığını, davalı şirketin davacıya 101.973,45 TL borçlu olduğunun mutabakat mektubuyla da kesinleştiği davalı şirketin mutabakatlaşmadan sonra 14.01.2022 tarihinde 20.000,00 TL, 21.01.2022 tarihinde 20.000TL olmak üzere toplam 40.000TL. ödeme yaptığını, ancak davalı şirketin kalan bakiyeyi ödemediği; ödememe sebebiyle davalı şirket aleyhine —–Esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, davalı şirketin aleyhine başlatılan icra takibine vekili vasıtası ile itiraz ettiğini, itiraz dilekçesinde davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını iddia ettiği beyan edilmiş ve ihtiyati haciz karan verilmesini, itirazın iptaline ve takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesin yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya bırakılmasına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu ticari işe dayalı olarak davacı tarafından davalıya satışı yapılan ürünlerin bir kısmının ayıplı çıktığını, bu durumun davacı şirkete sözlü olarak bildirildiğini, davalı tarafından ürünlerin bedellerinin davalıya ödendiğini, ayıplı çıkan mallara ilişkin davacıya bildirimlerin yapıldığını ancak davacı tarafından oyalandığını, görüşmelerde hatalı ve arızalı ürünlerin yenisi ile değiştirileceği taahhüt edilmesine rağmen bugüne kadar da değiştirilmediğini, satın alınan ürünlerdeki ayıbın kullanımla ortaya çıkabilecek bir ayıp olduğunu, davalının müşterilerine bu malları sunduktan kısa bir süre sonra müşteriler tarafından arıza kaydı oluşturulduğu ve ekte sunulan servis formlarının düzenlendiğini, bu ayıpların motorlardaki imalat hatasına dayalı olduğu davalı şirketçe anlaşıldıktan sonra davalı şirket tarafından müşterilerinin zararının giderilerek yenisi ile değiştirildiğini, davacı şirkete bu ayıplara ilişkin derhal bildirim yapılmasına rağmen davacı şirketçe davalının oyalanarak zarara uğratıldığını, ürünlerin hala davalının yedinde olduğu beyan edilmiş ve davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Borçlar mevzuatına yönelik inceleme neticesinde: Taraflar arasında TBK m. 207 hükmü gereğince taşınır satış sözleşmesinin kurulduğu; buna göre davacının satıcı, davalının ise alıcı sıfatını haiz olduğu; taraflar arasında adi yazılı şekilde imzalanmış 31.12.2021 tarihli “Mutabakat Mektubu” incelendiğinde tarafların hesap bakiyesinin 101.973,45TL. olduğu hususunda açıkça anlaştığı, “Mutabakat Mektubu”nun TBK m. 18′ hükmü gereğincc “borç tanıması” sayılabileceği; böylece davalının davacıya karşı 101.973,45TL. borçlu olduğunu açıkça kabul ettiği; dosya kapsamına sunulan belgeler incelendiğinde davalı tarafından davacıya 14.01.2022 tarihinde “cari hesap ödemesi” açıklamasıyla 20.000TL.; 21.01.2022 tarihinde “cari hesap bakiyesi’ açıklamasıyla da 20.000TL. ödediğinin anlaşıldığı; Defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri tespit edilmek suretiyle HMK 222 maddesi uyarınca lehine delil teşkil edecek vasıfta olup olmadığı hususunda: Mali inceleme neticesinde: Davacı —– ile Davalı —— ticari defterlerinin defter ve kayıtlarının HMK 222. maddesine göre lehine delil kabul edilebileceği, Davacının defterlerine göre acık hesap ilişkisinden kaynaklı takip tarihi itibariyle davacının davalıdan alacağı bulunup bulunmadığı ve miktarı hususunda: Mali inceleme neticesinde: Davacının defter kayıtlarına göre takip tarihi itibari ile davalının 61.973,45 TL borçlu olduğu, Davalının defter kayıtlarına göre takip tarihi itibari ile davacının 61.973,47 TL alacaklı olduğu, Davacının açık hesap ilişkisine konu ettiği faturaları davalı şirkete usulüne uygun tebliğ edip etmediği, davalı şirketin söz konusu faturaları ticari defterlerine işlevin işlemediği. 8 günlük vasal süresi içerisinde iade faturası düzenleyip düzenlemediği, faturaların BS-BA formalarına konu edilip edilmediği, davacı yanca ileri sürülen mutabakat mektubunun irdelenmesi hususunda: Mali inceleme neticesinde: Dosyaya sunulan davalının BA ve davacının BS formlarının örtüştüğü, Davacının keşide ettiği faturalara davalı tarafından 8 gün içinde itiraz edilmediği, Davalının avıp iddiasına ilişkin olarak tanık beyanları ve makine mühendisinin ayıplı olduğu ileri sürülen ürünler üzerinde yapacağı verinde inceleme neticesinde alım satıma konu ürünlerin ayıplı olup olmadığı, avıp türünün çeşidi (açık avıp- gizli ayıp) avıp türüne göre süresinde avıp ihbarının yapılıp yapılmadığı huşusunda:Teknik inceleme neticesinde: Ürünün gizli ayıplı olduğu; ancak davalının resmi bir yazı veya e-mail yoluyla talepte bulunmadığı; güvene bağlı olarak yetindiği ve davacının dosyaya koyduğu faturalardaki motorlar ile ilgili şikâyetlerinin olmadığı, Borçlar mevzuatına yönelik inceleme neticesinde: Eğer Sayın Mahkemece gizli ayıbın mevcut olduğu kabul edilir işe bu halde usulüne uygun ayıp ihbarında bulunma külfetinin yerine getirilip getirilmediğinin inceleneceği; tacirler arası “Borcun sebebini içerme/niş olsa bile borç tanıması geçerlidir.” ticari satımlarda satıcının ayıplı ifadan sorumluluğunun esas itibariyle TBK m. 219 vd. hükümlerine tâbi olduğu ve fakat tacirler arasındaki ticari satımlardan kaynaklanan ayıplı ifa hallerinde alıcının gözden geçirme (muayene) ve bildirme (ihbar) külfetlerinin yerine getirilme süresi hakkında TTK m. 23/1-c2 hükmünde düzenlenmiş olan özel hükmün uygulanacağı; bu hükümde anılan usullerde ayıbı bildirme (ihbar) külfetinin süresinde yerine getirilmediği ve de TTK m. 18(3)3 hükmü gereğince sayılan usullere uygun bir bildirimin dosya kapsamında bulunmadığı.” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının faturadan kaynaklı davalıdan alacaklı bulunup bulunmadığı, taraflar arasında görülmekte olan—— sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın haklı olup olmadığı, taraflar arasındaki alım satıma konu malların ayıplı olup olmadığı, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı, davacının itirazının iptali davasını açmakta haklı olup olmadığı noktalarında ihtilafın toplandığı anlaşılmıştır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir
Taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında üretilen ürünlerin ayıplı olduğuna yönelik iddiaların yerinde olup olmadığının araştırılması amacıyla ürünler üzerinde yerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu hazırlattırılmıştır.Yapılan inceleme sonrası oluşturulan 04/02/2023 tarihli heyet raporunda konu ile alakalı olarak; ” …Teknik inceleme neticesinde: Ürünün gizli ayıplı olduğu… ” şeklinde tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmüştür.
Benzer konuya ilişkin Yargıtay —-Hukuk Dairesinin —– esas ve —— karar sayılı ilamında; “Dava, cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemidir. Mahkemece tacirler arasında ayıp ihbarının TTK’nın 18/3 maddesine göre yapılacağı, davalının süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabülüne karar verilmiş ise de TTK m.18/3’deki tacirler arasındaki bildirim usulleri geçerlilik şartı değil ispat şartıdır. Kaldı ki ayıp ihbarı TTK 18. maddesinde sayılan işlemlerden değildir. Davalı tarafça 16.07.2014 tarihli fax ile ayıp ihbarında bulunulduğu ileri sürülmüş olup faksın davacı adresine ulaştığı davalı tarafından ispat edildiği takdirde faksla yapılan ayıp bildirimi ile ayıp ihbarının yapıldığının kabulü gerekir. Mahkemece bu konuda araştırma yapılarak dosyada bulunan faksın davacıya ait olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklindeki açıklamalarına istinaden davacı yanın ayıp ihbarı hususunda üzerine düşen edimi yerine getirip getirmediği irdelenmiş olup, bu husus bilirkişi incelemesinde göz önünde tutulması heyetten istenilmiş, oluşturulan 04/02/2023 tarihli heyet raporunda konu ile alakalı olarak; “… davalının resmi bir yazı veya e-mail yoluyla talepte bulunmadığı; güvene bağlı olarak yetindiği ve davacının dosyaya koyduğu faturalardaki motorlar ile ilgili şikâyetlerinin olmadığı…” yönünde tespitlere yer verildiği görülmüştür.6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesi gereğince; malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek, incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 223. maddesine göre; alıcı, satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle anlaşılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir, bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.Konuyla alakalı olarak, taraf şirketler arasında faturalara konu ürünlerin yerinde incelemesini yapan bilirkişi tarafından söz konusu ürünlerin 16/12/2020 tarihli faturaya ait 35 ad 2,2 kw motorlar olduğu tespit edilmiştir. 16/12/2020 tarihli faturaya konu ayıplı motorların tesliminden yaklaşık bir yıl sonra taraflar arasında imzalanan 31/12/2021 tarihli Mutabakat Mektubu’na ayıplı ürünlerden kaynaklı her hangi bir ihtirazi kaydın konulmadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak davalı şirketin teslim aldığı ve ayıplı olduğunun anlaşıldığı ürünlere ilişkin yasal süresi içerisinde yazılı ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamadığı, alım satıma konu ürünlerin tesliminden çok sonra taraflar arasında mutabakat mektubu düzenlenmesine rağmen söz konusu ayıplı ürünlere ilişkin ihtirazi kayıt tutulmamış olması, tanık beyanlarına göre davalı şirket müşterilerinden gelen şikayetler üzerine dava dışı şirkete ayıplı ürünlerin ayıbını giderdiklerini beyan etmelerine rağmen davacı üretici şirkete yazılı ayıp ihbarında bulunulmamasının basiretli tacir gibi davranma sorumluluğuna aykırı olduğu hususları hep bir arada değerlendirilerek davalı şirketin ayıplı mal itirazının yerinde olmadığı vicdani kanaatine ulaşılmıştır.Somut olayda; davacı davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla ——- sayılı icra takip dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığı, davalının itirazı ile icra takibinin durmuş olduğu, davacı tarafın itirazın iptali talebiyle mahkememizde süresi içerisinde huzurdaki davayı ikame etmiş olduğu, yapılan yargılama sırasında tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesinde ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun olarak yapıldığının anlaşıldığı, ihtilafa konu ürünlerin üzerinde yapılan inceleme neticesinde oluşturulan bilirkişi raporu hep bir arada değerlendirildiğinde davalının üzerine düşen ayıp ihbarını yerine getirdiğini ispatlayamadığı, taraflar arasında imzalanan mutabakat mektubundan davacının alacaklı olduğunun tespit edildiği, bu haliyle bilirkişi heyeti tarafından tespit edilen 61.973,45 TL alacağa ilişkin davacının başlatmış olduğu takipte haklı olduğu anlaşılmakla davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.Alacağın likit olması konusunu Yargıtay Genel Kurulu ,——. Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. Yargıtay ——Hukuk Dairesi’nin ——Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
TASHİH
Mahkememizin iş bu dosyasının hüküm kısmının (1) no’ lu bendinin “Davanın KABULÜNE; davalı tarafından—– sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın asıl alacak olan 61.973,45 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, takipteki faiz alacağının dava konusu edilmediği anlaşılmakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, ” şeklinde yazılmış ise de; icra daire numarası zuhulen silinmiş olduğu gerekçeli karar yazım aşamasında fark edilmiş olup, bu nedenle;
Gerekçeli kararımızın hüküm kısmının (1) no’ lu bendinin “”Davanın KABULÜNE; davalı tarafından —— sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın asıl alacak olan 61.973,45 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, takipteki faiz alacağının dava konusu edilmediği anlaşılmakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, ” şekli ile 6100 Sayılı HMK’nın 304. maddesi gereğince düzeltilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE; davalı tarafından—-. İcra Dairesi’nin—— sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın asıl alacak olan 61.973,45 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, takipteki faiz alacağının dava konusu edilmediği anlaşılmakla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 61.973,45 TL üzerinden % 20 oranında olmak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.233,40 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 719,86 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.513,54‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.915,75 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL başvuru harcı, 719,86 TL peşin harç toplamı 800,56‬ TL ile 3.726,50 TL ( Bilirkişi Ücreti, Kep Reddiyatı, Posta Masrafı, Elektronik Posta Masrafı) olmak üzere toplam 4.527,06‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti 1.560,00 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde—–Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.