Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/153 E. 2023/467 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMES
ESAS NO : 2022/153
KARAR NO: 2023/467
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/03/2022
KARAR TARİHİ: 17/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların 6102 sayılı TTK 395. Maddesinde tanımlanın şirketle işlem yapma yasağına aykırı her bir işlemi ve eylemi için fazlaya dair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 80.000 TL’nin tazminata sebebiyet verilen olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan —– müştereken ve müteselsilen tahsili ile——ödenmesine, davalıların 6102 sayılı TTK 396. Maddesinde tanımlanan rekabet yasağına aykırı her bir işlemi ve eylemi için fazlaya dair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 80.000 TL tazminata sebebiyet verilen olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan———- müştereken ve müteselsilen tahsili ile ——ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın iddialarını somut bir şekilde ortaya koymadığı, iddialarına ve esas delillerini belirtmediğini, dava dilekçesinde taleple bağlantılı olamayan birçok hususa yer verildiği, somut olarak hangi eylemden ne şekilde şirket zararı oluştuğunun ortaya konmadığını, soyut ifadeler ile hukuki dayanağı bulunmayan taleplerde bulunulduğu, davanın dava dilekçesindeki unsurların eksikliği sebebi ile usulden reddi gerektiği, davalılar ile arasında teselsül ilişkisi olmadığı, müteselsil sorumluluktan söz edilemeyeceğini, davacının aktif husumet ehliyeti olmadığı, ——–demir çelik sektöründe tekel olduğunu, müvekkillerin——- olduğu yönündeki iddiaların taraflarınca kabul edilmesinin mümkün olmadığı, müvekkillerinin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı olacak biçimde herhangi bir şekilde rekabet kurallarını ihlal etmedikleri, dava dışı ———- zarara uğramasına yönelik hiçbir eylem yada işlemde bulunmadıkları, davacının sözü edilen genel kurullarda verilen tüm ibra ,izin ve onay kararlarına muhalefet etmediği ve iptal davası açmadığı, davacının bazı kararlara muhalif kalmadığı, bunlar aleyhinde iptal davası açmadığı ve bu kararların hukuken kesinleştiğini, onay kararına karşı yasal süresi içinde iptal davası açılmazsa, onay kararının kesinleşeceğini, öncelikle davanın usul ve esas yönü ile reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının hissadar olduğu dava dışı———–tarihinde yapılan genel kurulunda gündemin—– kararı 6102 Sayılı TTK’nın 395 ve 396 madeleri kapsamındaki yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet etme yasağına dair verilen izinlere dair ————- iptal edilmesi nedeni ile bu karara dayalı olarak yapılan iş ve işlemlerin geçmişe dönük iptali, yönetim kurulu üyelerinin iddia konusu iş ve işlemleri yapıp yapmadıkları, bu karara istinaden yapılan iş ve işlemler nedeniyle dava dışı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı, uğramış ise miktarı, zarar var ise davalı —– kusuru olup olmadığı, zarar ile kusur arasında uygun illiyet bağı olup olmadığını ne netice itibarı ile dava dışı şirketin uğramış olduğu zararın TTK’nın 553 vd. Maddeleri gereği davalılardan tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesine ilişkindir. Her ne kadar davalı yanca zamanaşımı definde bulunulmuş ise de 6102 sayılı TTK’nın 560. Maddesi,eylemlerin dayanağının iptal edilen genel kurul kararı olması ve kararın 27.10.2020 tarihinde kesinleşmiş olması, zamanaşımın başlangıç süresinin kanunda “davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarih ” olarak tanımlanmış olması, davacının dilekçesi içeriğinde zararı öğrendiği tarih olarak bir tarih belirmemiş olması ve dosya içeriğinden de davacının zamanaşımı süresinden sonra dava açtığı tespit edilemediğinden bu itiraza itibar edilmemiştir.
Her ne kadar davalı yanca davacının aktif husumet ehliyeti olmadığı iddia edilmiş ise de davacının 6102 sayılı kanunun 555. Maddesi uyarınca dolaylı zarar kapsamında dava dışı şirkete ödenmek üzere tazminat talep ettiğinden ve bu madde gereği tazminat talep edebileceğinden davalıların bu itirazına itibar edilmemiştir.Her ne kadar davalı yanca davalı şirketlerin pasif husumet ehliyetleri olmadığı iddia edilmiş ise de davacının davalı gerçek kişilerin yöneticisi/yetkilisi oldukları şirketler aracılığı ile dava dışı şirket ile iş yaptıkları, usulsüz iş ve işlemlerde bulundukları iddia edildiğinden bu iddianın ispat edilmesi halinde yönetim kurulu üyesi olmayan şirketlerin de şirket yöneticileri ile birlikte meydana gelen zarardan sorumlu olacaklarından davalıların bu itirazına da itibar edilmemiştir.
Ön inceleme duruşmasında davalıların ileri sürdükleri yukarıda belirtilen itirazlar red edilmiş ve Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, dosya alanında uzman bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti 23.11.2022 tarihli kök raporunda
a) Davalıların, dava dışı ———- tutarında olduğu hisse oranları dikkate alındığında davalıların hissedar olarak dava dışı—— fek başına hakim ortak olmadığı,
b) Davalı gerçek şahısların dava dışı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemler, —- tarihleri arasında ——— tarihleri arasında —– olarak görev yaptığı,
c) Dava dışı ——— sipariş ve mal teslimlerine ilişkin
ticari defterleri detaylıca incelenmiş olup, 3. şahıs konumundaki şirket ve şahısların siparişlerine göre düşük bedelle davalılara (davalıların hissedarı oldukları tüzel kişilere) mal satışı yapılmadığı, öncelikli mal teslimi hususunda genel kurul toplantılarında ve kamuya açık alınan kararlar doğrultusunda işlemlerin yapıldığı tespit edilmiştir.
d) Dava Dilekçesinin ——- no.lu bendinde iddia edilen hususlarla ilgili olarak, davalıların hissedarı olduğu tüzel kişilerin dava dışı ——- yapmış oldukları ticari muamelelerinde genel satış esaslarına 3. Şahıslarla birlikte tabi olduğu, bu ticari muamelelerin neticesinde davalıların satın almış oldukları tüm kalemlerin incelenmesinde dava dışı ——-daha düşük birim fiyatından satış yapılmadığı,
Dava Dilekçesinin —-bendinde iddia edilen hususlarla ilgili olarak; dava dışı ——- maddesi gereğince oylama sonucunda TTK 395-396 maddelerinin uygulanması konusunda oy çokluğu ile izin verildiği…” hususları tespit edilmiştir.
Kök bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişilerden birinin davacı şirket ile geçmişte mahkemelik olduğu davacı yanca delilleri ile birlikte ileri sürülmüş bu haklı itiraz mahkememizce kabul görmüştür. Bu bilirkişi çıkartılarak yerine başka bir bilirkişi eklenmek ve mahallinde dava dışı şirketin ticari defter ve kayıtları tekrar incelenmek sureti ile rapor düzenlenmesi hususunda mahal mahkemesine talimat yazılmıştır. Bilirkişi heyeti 22.03.2023 tarihli raporunda; “…a) Davalıların, dava dışı ———— tutarında olduğu hisse oranları dikkate alındığında davalıların hissedar olarak dava dışı————- tek başına hakim ortak olmadığı,
b)Davalı gerçek şahısların dava dışı şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemler, ——– tarihleri arasında ——— tarihleri arasında ——– olarak görev yaptığı,
c) Dava dışı ——— sipariş ve mal teslimlerine ilişkin ticari defterleri detaylıca incelenmiş olup,
d) 3. şahıs konumundaki şirket ve şahısların siparişlerine göre düşük bedelle davalılara (davalıların hissedarı oldukları tüzel kişilere) mal satışı yapılmadığı, öncelikli mal teslimi hususunda genel kurul toplantılarında ve kamuya açık alınan kararlar doğrultusunda işlemlerin yapıldığı tespit edilmiştir.
e) Dava Dilekçesinin ——- bendinde iddia edilen hususlarla ilgili olarak, davalıların hissedarı olduğu tüzel kişilerin dava dışı ——— yapmış oldukları ticari muamelelerinde genel satış esaslarına 3. Şahıslarla birlikte tabi olduğu, bu ticari muamelelerin neticesinde davalıların satın almış oldukları tüm kalemlerin incelenmesinde dava dışı ———— daha düşük birim fiyatından satış yapılmadığı,
Dava Dilekçesinin ——- bendinde iddia edilen hususlarla ilgili olarak; dava dışı ———- maddesi gereğince oylama sonucunda TTK 395-396 maddelerinin uygulanması konusunda oy çokluğu ile izin verildiği… ” hususları tespit edilmiştir.
Davacı yan her ne kadar rapora itirazında 2011 yılından beri inceleme yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de dava konusu genel kurul kararının 2017 yılına ait olması, dava dışı şirketin halka açık bir şirket olması ve kısa aralıklarla genel kurul icra etmesi ve yapılan genel kurullarda TTK’nın 395 ve 396. Maddeleri kapsamında yeniden izin verilmiş olması, kaldı ki davalının geçmiş dönem genel kurullarında verilen bu yetkilerin iptaline dair mahkeme kararları sunarak bu hususlarda gerek mahkememizde gerekse de başka mahkemelerde dava açmış olması ( bir çoğu istinaf incelemesindedir) nazara alındığında dava konusu olmayan önceki dönem genel kurul toplantı tutanaklarında verilen yetkilere dair kararın iptalleri gerekçesi ile geçmişe dönük bir inceleme yapılamayacağı, kaldı ki davacının eski genel kurul kararlarının iptali nedeni ile de davalar açtığı ve eski dönemlerden kaynaklı olayların başka davaların konusu olması dikkate alındığında davacının iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacının bahsini ettiği ve davasını dayandırdığı genel kurul 29.03.2017 de icra edilmiş ve bu——— şirket yöneticilerine TTK’nın 395 ve 396. Maddesinde belirtilen izin ve yetilerin verildiği, davacının verilen karara muhalif kaldığı ve süresi içinde ———- dosyasında iptal davası açtığı görülmüştür.—— bu dava celp edilerek incelenmiş bu davanın 05.04.2017 tarihinde açıldığı, davacının yürütmenin durdurulmasına dair isteminin mahkemenin 06.12.2017 tarihli duruşma ara kararı ile “… Mahkememizin ————— sayılı dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere davalı şirketin 01/11/2017 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısının gerçekleştirildiği —- nolu genel kurul kararı ile yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395. ve 396. maddelerinde yazılı yetkilerin verilmesine karar verildiği, bu karar tarihi itibariyle 01/11/2017 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan ——nolu kararın yürürlükte olduğu, işbu davadaki — nolu kararın yürütülmesinin geri bırakılması talebinin konusuz kaldığı anlaşıldığından bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına…” uygun bulunmadığı görülmüştür. Yani dava konusu edilen 29.03.2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağında alınmış olan kararların yürütmesinin durdurulmasına dair verilmiş bir mahkeme kararı bulunmamaktadır.
Dava dışı —————-içeriğinden ilgili genel kurul tutanakları hazirun cetvelleri ile birlikte çıktıları alınarak dosyaya kazandırılmıştır. Yapılan incelemede yukarıda belirtildiği gibi bu şirketin 01.11.2017 tarihinde genel kurul icra ettiği, bu genel kurul toplantısının 4 numaralı kararında yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. Maddelerinde belirtilen yetkilerin tekrar verildiği, davacının vekili vasıtasıyla bu genel kurula iştirak ettiği ve bu maddeye muhalif kaldığı görülmüştür. Kısacası ——– tarihine kadar uygulanmıştır. Dolayısı ile bu davanın konusu şirket yönetim kurulu üyelerinin bu dönemde yapmış oldukları iş ve işlemlerdir. 01.11.2017 Tarihinden sonra yapılan iş ve işlemler dava konusu yapılmayan genel kurul kararına dayalı olduklarından bu tarih sonrası işlemlerin incelenmesi mümkün değildir. Davacı yanca her ne kadar rapora itiraz dilekçesinin 5. Sayfasında ilişkili şirketlerle yapılan 1 ocak -31 mart 2018 arası işlemlerin de incelenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de bu dönemin esasen bu davada incelenmesi de yukarıda anlatılan nedenlerle mümkün değildir. Davacının 01.11.2017 tarihinde icra edilen genel kurula karşı iptal davası açıp davayı kazanmış olması halinde açılacak bir sorumluluk davasında 2018 faaliyet döneminde yapılan iş ve işlemler nedeni ile dava dışı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı tespit edilebilecektir. Ancak buna rağmen aşağıda açıklanacağı üzere bilirkişi heyetince genel kurulun icra edildiği tarihten 02.04.2019 tarihine kadarki tüm iş ve işlemler denetlenmiştir.
İptali dava edilen genel kurul kararları başta hukuken sakat doğmuş olmakla birlikte mahkemece iptaline karar verilinceye kadar geçerlidir ve icra edilebilir niteliktedir. Mahkemenin iptal kararı bozucu yenilik doğurucu niteliktedir. Belirtmek gerekir ki uygulanması mahkemece geri bırakılmayan iptali kabil genel kurul kararlarına dayanılarak yapılan işlemler geçerlidir.———-
Davacının aynı hukuksal nedenle , yani iptaline karar verilen genel kurul toplantılarında verilen izinlerin iptali nedeni ile şirketin uğradığı zararın tazmini istemine ilişkin açmış olduğu davaların reddine dair davalılarca örnek ilk derece mahkemesi kararları sunulmuştur. Yapılan incelemede ———- dosyasında 12.08.2011 tarihli genel kurulda verilen izinlerin iptali nedeni ilke açılan tazminat davasının mahkemenin 02.11.2022 tarihli kararı ile red edildiği, yine davacının davacısı olduğu aynı hukuksal nedenle açılan——-Sayılı dosyada red kararı verildiği, mahkememiz nezdinde açılan mahkememizin —— sayılı dosyasında , Yine mahkememizin ——— dosyalarında aynı mahiyette aynı hukuksal nedenlerle açılan davaların red edildiği görülmüştür. Bu kararların halen istinaf mahkemelerinde olduğu görülmüştür.
Davacı davalıların dava şirket genel kurulundan 6102 sayılı TTK’nın 395 ve 396. Maddelerindeki yetkileri alarak kendi hakim pozisyonunda oldukları şirketlere fiyat listeleri adı altında daha düşük birim fiyatından satış yaptıkları, ayrıca —— daha önce siparişnameye bağlanan dava dışı şirketlere ait siparişin bekletilerek kendi hakim hissedar oldukları şirketlere hem öncelikli hem de normal kısım adı altında teslimatlarda bulunularak halka açık şirketin karının eritildiği, ——– zarara uğratıldığı gerekçesi ile TTK’nın 553 vd. Maddeleri uyarınca hesaplanacak tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 553. Maddesi ” (1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” hükmüne haizdir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere şirket yöneticilerinin sorumluluğunun koşullarından biri de şirketin zarara uğramış olmasıdır. Neticede şirket yönetim kurulu üyelerinin genel kurulda verilen izinlere istinaden şirketle iş ve işlem yaptıkları, genel kurulda verilen kararın yürütmesinin geri bırakılmadığı müddetçe uygulanmasına devam edileceği açıktır. Yukarıda ifade edildiği üzere söz konusu genel kurulda alınan karar ———- arasında etkisini göstermiştir. Davalı yanca 01.11.2017 tarihli genel kuruldan cevap dilekçesinde bahsedilmediği için bu genel kurulda davalı yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. Maddelerinde belirtilen yetkilerin tekrar verildiği atlanmıştır. Ön inceleme zaptında davacı lehine olacak şekilde ——— arasındaki dönem incelenmek sureti rapor düzenlenmesi talep edilmiştir. Ancak neticede 01.11.2017 tarihinde icra edilen genel kuruldan bahsedilmemiş olması davacı lehine olmuş neticede dava dışı Kardemir şirketinin 02.04.2019 tarihine kadarki tüm kayıtları incelenmiştir. CD içeriği dosyada mübrez olup mahkemece incelenmiştir. Alanında uzman bilirkişi heyeti raporuna ek yaptığı CD içeriğinde de ayrıntılı izah edildiği üzere dava dışı ——–tarihine kadar kayıtları incelenmiş taraflarla yapılan satışlar,beratlar, bağımsız denetim raporları, fiyat listeleri, ilişkili taraflarla yapılan satışlara dair fiyat listeleri, taraflarla yapılan satışlar birlikte değerlendirilmiş neticede 3. şahıs konumundaki şirket ve şahısların siparişlerine göre düşük bedelle davalılara (davalıların hissedarı oldukları tüzel kişilere) mal satışı yapılmadığı, öncelikli mal teslimi bir karar alınmadığı, bu hususlarda genel kurul toplantılarında ve kamuya açık alınan kararlar doğrultusunda işlemlerin yapıldığı Dava Dilekçesinin———bendinde iddia edilen hususlarla ilgili olarak, davalıların hissedarı olduğu tüzel kişilerin dava dışı——– yapmış oldukları ticari muamelelerinde genel satış esaslarına 3. Şahıslarla birlikte tabi oldukları, bu ticari muamelelerin neticesinde davalıların satın almış oldukları tüm kalemlerin incelenmesinde dava dışı——–daha düşük birim fiyatından satış yapılmadığı neticede dava dışı ——— tazmini gerekir bir zararının olmadığı hususu tespit edilmiştir.
Davacı yanca Kök bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişilerden birinin davacı şirket ile geçmişte mahkemelik olduğu davacı yanca delilleri ile birlikte ileri sürülmüş bu haklı itiraz mahkememizce kabul görmüş, bu kişi heyetten çıkartılarak yeniden heyet oluşturulmuş ve yeniden mahallinde inceleme yaptırılarak rapor alınmıştır. Davacı yanca 2. Alınan rapora itirazda her ne kadar bilirkişilerin ———-mahkememiz yetki alanından bilirkişi görevlendirilmesi sureti ile rapor alınması talep edilmiş ise de alınan raporların denetime uygun bulunması bir yana başka bir ilde bulunan şirketin ( Kaldı ki bu şirket dosyada taraf da değildir) ticari defterlerinin bu şekilde başka bir ilden yapılan görevlendirme ile incelenmesi mümkün değildir.
Avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/4. Madde ve fıkrası maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda hükmedilecek avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının 2. Bölümüne göre hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Davacı dava dilekçesinde şirket yönetim kurulu üyesi olan davalıların diğer davalılar ile birlikte eylemleri nedeni ile dava dışı ——— uğradığı maddi zararın tazmin edilmesini talep etmiştir. Dava mahiyeti itibarı ile maddi tazminat istemidir. Davanın tamamen reddi durumunda hükmedilmesi gereken vekalet ücreti de AAÜT’nin 13/4 madde ve fırkası gereği maktudur. AAÜT’nin 3/2 madde ve fırkası gereği red sebebi de ortaktır. Bu nedenle davalılar lehine maktu tek vekalet ücreti takdir olunmuştur.
Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu harcın peşin alınan 2.732,40 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 2.552,5‬0 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’nin 13. Maddesine göre 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine,
6-Adalet bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.560 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2023