Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/13 E. 2022/430 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/13 Esas
KARAR NO: 2022/430
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili —— davalı şirketin talebi doğrultusunda—— bulunan maden ocağında —- yapmış olduğu hafriyat işinin bedelinin ödenmediğini, icra takibinin dayanağı olan faturaya dayalı alacağını almak için——-sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını davalı tarafça yapılan itiraz sonucu takibin durduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazda müvekkili ile ticari ilişkisini inkar etmediğini ticari ilişkinin —- olmadığını, toplamda —olduğunu bunu da ödediğini ve dilekçesi ekinde —- açıklamasıyla gönderilen—- açıklamasıyla gönderilen —— sunduğunu, ancak gönderilen paraların açıklamasından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin yaptığı iş ile alakası olmadığını, gönderilen paranın müvekkilininde alacağı olmayıp dava dışı 3. kişilerin alacağı/borcu için gönderildiğini, bu durum bilindiği içinde dekontların özellikle açıklama kısmının görünmeyecek şekilde dilekçe ekine eklendiğini; Davalı taraf ile yapılan arabuluculuk toplantısına davalının katılmadığını dolayısıyla anlaşma sağlanamadığını, davalı tarafın haksız ve kötü niyetle yapmış olduğu itirazın iptal edilerek icra takibine devam edilmesi için mahkemenize başvurma zorunluluğunun hasıl olduğunu belirterek davanın kabulü ile davalı şirketin yapmış olduğu itirazın iptali ile icra takibinin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; —- numaralı kararında taraflara ait tüm defter ve kayıtlar ile tüm evrakların hazır edilmesi istenen inceleme günü olarak tayin edilen —– hazır bulunmamış, defterlerini dosyaya ibraz etmediği, dava dosyasında ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu yer ile inceleme sırasında muhatap alınacak yetkili kişi bildiriminde de bulunmadığı görülmüştür. Kayıtlarını ibraz etmeyen tarafın defter ibrazından kaçınmış sayılacakları karşı tarafın delillerini kabul etmiş sayılacakları ve haklarında ——- değişik 6100 sayılı HMK’nın 222. Maddesinin 3. Fıkrası uyarınca ticari defterlerin sunulmaması halinde sunan tarafın kayıtlarına delil olarak dayanılacağı hususundaki takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu; Davacı—- dahil olduğu, kayıtlarını usulüne uygun olarak elektronik ortamda tuttuğu, kapanış onayının da elektronik ortamda süresi içerisinde alındığı görülmüş, bu durumlarıyla davacı —– TTK. 85. madde ve HMK. 222. madde uyarınca sahibi lehine delil olarak kullanılma niteliğinde bulunduğu; Davacı ——– olarak İşletme Hesabı Defteri kullandığı,—- itibarıyla gerçek borç/alacak ilişkisinin tespitine imkân ververmediği, davalı —– kayıtlarında bulunduğu; Takip ve dava konusu edilen davacı Davacı — tarafından davalı —- tutarlı e-arşiv faturaya davalı tarafın —– etmediği, itiraz ettiğine dair dosyada mevcut belge ya da bilginin bulunmadığı; Dava dosyasında, davalı tarafından sunulan fatura veya cari hesap için davacıya yapılan ödemelere ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeye ratlanmadığı, davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde mevcut olan ve bilirkişi incelemesinde tarafıma da sunulan davalı tarafından ödeme yapıldığı iddia edilen —–dekontlarında, —- tarihli, gönderen: —— tutarlı dekont kopalarının davadışı olduğu anlaşılmaktadır. Davalının ödeme yaptığına dair iddiasının ispat yükünü üzerinde taşıdığı takdirinin —– ait olduğu; Takip ve dava konusu edilen davacı Davacı —- davalı ——- düzenlenmiş faturanın —- tarihli olduğu, davalı tarafından ödeme yapıldığı iddia edilen —-dekontlarının ise —- tarihli olması dolayısıyla söz konusu faturaya ilişkin ödemeler olmadığı kanısına varılmıştır, takdirinin — ait olduğu; Davalı —- tutarında alım yaptığını——beyan ettiği, takip ve dava konusu edilen davacı Davacı — düzenlenmiş,—— tutarlı e-arşiv faturanın davalı şirkete tebliğ edildiği; —— davacı lehine avans faizi hakettiğine hüküm vermesi halinde; Davacı tarafın —yasaya istinaden takip tarihindeki alacağı tutar için icra takip tarihi olan —— oranında avans faizi talep edebileceği;” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkiyi saptamak gerekli olup, taraflar arasında alım satım sözleşmesinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Dava bu sözleşmeye dayalı mal satımından kaynaklı kesilen fatura alacağına yönelik davadır, bu haliyle dava TTK’nun 4.maddesinde sayılan, başka ifade ile bu maddede 6098 sayılı TBK’na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmadığından mutlak ticari davalardan değildir.
———; “5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından; —– tespit edeceği ve —-yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan ——- yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,” karara bağlanmıştır.
——–1-İlgilinin internet ortamında en son beyan edilen — beyannamesini işletme hesabına göre beyan ettiği,
2-Mükellefin V.U.K nun 172. maddesi ve aynı kanunun 177. maddesi gereği ikinci sınıf tüccar sayıldığı ve işletme usulüne göre defter tuttuğu” ifade edilmiş, üst yazıya rapten gönderilen davacıya ait —- yılı beyan edilen ticari kazanç toplamının —— olduğu anlaşılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasında yıllık olarak güncellenen limitler esas alınarak karara konu kişinin aşağıdaki 1, 2 ve 3 numaraları bentlerden hangisi kapsamında faaliyet gösterdiği belirlenir: 1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı — veya satışlarının tutarı —– Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı—– numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde — numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı——aşanlar;
——–başlıklı 1 inci maddesinin (a) bendine göre yukarıda verilen —- bentlerdeki nakdi limitlerin yarısı, —–numaralı bentte yazılı nakdi limitin tamamı belirlenir: – numaralı bentte yazılı işleri yapanlardan yıllık alımlarının tutarı —- veya satışlarının tutarı —- numaralı bentte yazılı işleri yapanlardan bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı — bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde —– numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı —–, aşmayanların esnaf ve sanatkar sayılması gerekir.
Somut olayımızda davacı gerçek kişi tacirin—–numaralı bendi yer alan limitin—– anlaşılmıştır.
Benzer konuya ilişkin ——– sayılı ilamında;
İstinaf incelemesi bakımından çözümü gereken husus davalının işletmesinin hacim nedeniyle tacir sayılıp sayılmayacağı noktasındadır.
VUK 177.1.madde de —- satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı — veya satışlarının toplamı —aşanların — düzenlenmiştir. Ticari ilişkinin başladığı ve devam ettiği —- yıllarında bu miktarlar— yılı için yıllık alımların —-. Davanın açıldığı –yılında ise — asgari had alımda—— dir.
—-davalının yıllık gelir vergisi beyannameleri getirtilmiş olup incelendiğinde —– yılı alımları —- olduğu ,——– dava tarihi itibariyle ise alımları —-dir.
——- ayrımına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı ile ; “5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından; ——- tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,” karara bağlanmıştır.
Anlatılanlara göre davalının faaliyetinin VUK 177.madde 1 bent dahilinde olan restoran işletmesi olduğu ve işletme defteri tuttuğu, 2.sınıf tacir sayılabilmesi için yıllık alım ve satımlarının yukarıda yazılı miktarların yarısını aşması gerektiği, ; davalının ise bu tutarların yarısını aşan ölçüde olmadığı anlaşılmakla ;esnaf ölçülerinde olan davalının tacir bulunmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin hükme yönelik olarak ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçelerinin ışığı altında davalının faaliyetinin VUK 177.madde dahilinde işletmeci olduğu ve işletme defteri tuttuğu, 2.sınıf tacir sayılabilmesi için yıllık alım ve satımlarının yukarıda yazılı miktarların yarısını aşması gerektiği, davacının ise bu tutarların yarısını aşan ölçüde olmadığı anlaşılmakla; esnaf ölçülerinde olan davacının tacir sıfatının bulunmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin gerekçeleri nazara alınarak uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir. Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan .davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli ——Asliye Hukuk Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere ———Hukuk Mahkemeleri Tevzi Müdürlüğü’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair 5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre ——-adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde———- Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/06/2022