Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/124 E. 2023/539 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/124
KARAR NO : 2023/539

DAVA : İtirazın İptali (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/02/2022

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Müvekkilİ, ticaretin bir çok alanında faaliyet gösteren ve ticari iş hacmini her geçen gün büyüten uluslararası nitelikli bir şirkettir. Yeni yatırım alanlarında faaliyet göstermek isteyen müvekkil şirket, bu minval üzere davalı yan ile 28.12.2020 tarihinde ” hisse devir sözleşmesi” akdetmiştir. Bu sözleşme içeriğini, davalı şirkete ait —– sözleşmede belirlenen değer karşılığında müvekkil tarafından devralınması ve hisse satışına yönelik sürecin davalı tarafça yönetilmesi hususları oluşturmaktadır. İşbu anlaşma akabinde —— nezdinde girişimlere başlanmış ancak süreç içerisinde devrin fiilen imkansız hale olduğu ve davalı şirketin devir ile ilgili gerekli olan bir kısım yükümlülükleri yerine getirmediği ve getirmeyeceği şifahen müvekkile bildirilerek devir işlemleri ile ilgili süreç davalı şirket tarafından yarıda bırakılmıştır. Müvekkilİ tarafından 400.000 TL olarak davalıya ödenen bedelin müvekkiline iadesi hususu, hem hisse devir sözleşmesinde hem de Türk Borçlar Kanunu 77. Maddesi ve devamı hükümlerinde açıkça belirtilmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak yer alan vakıa ve ilgili hükümler neticesinde, müvekkil tarafından ödenen 400.000,00 TL bedel ile bu bedelin müvekkile iadesine yönelik —–İcra Müdürlüğü’nün —– Sayılı dosyası ile takibe geçilmiştir. Ancak davalı yan izah edilen tüm bu hususlara rağmen hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak söz konusu takibe itiraz etmiştir. İşbu davayı ikame etmezden evvel —– numarası ile uzlaşma adına Arabulucuya başvurulmuştur ancak davalı taraf uzlaşmayı kabul etmediğinden anlaşma sağlanamamıştır. Nihai olarak gelinen süreçte ise huzurdaki davayı açma zarureti hasıl olmuştur. Bu nedenle müvekkili tarafından davalı aleyhine başlatılan —-. İcra Müdürlüğü’nün —— Sayılı dosyasına yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini, ayrıca alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla davalının icra inkar tazminatına hükmedilmesini,—–İcra Müdürlüğü’nün —–. Sayılı dosyasına yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamını,alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini,yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya yükletilmesini vekaleten talep etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle ifade etmek gerekir ki davacının pay devir sürecinin davalı müvekkili şirketten kaynaklanan nedenlerle yarım bırakıldığına ilişkin iddiası hilaf-ı hakikattir. Müvekkili şirketin paylarına sahip olduğu ——. 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve mevzuat hükümleri uyarınca kurulan portföy yönetim şirketidir. 6362 Sayılı Yasanın 55’nci maddesinde tanımı yapılmıştır. Yasanın 55’nci maddesinin 4’ncü fıkrasında; portföy yönetim şirketlerinin ortaklarına, pay devirlerine, asgari sermayesine ve sermaye yeterliliği gibi faaliyetlerine ilişkin usul ve esasların Kurul tarafından belirleneceği belirtilmiştir.
Davacı şirket ile davalı müvekkil şirket arasında imzalanan sözleşmede pay devrinin tamamlanması için —– izin alınması gerektiğine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Sözleşmenin 3.5’nci maddesinde Davacı tarafından yapılan 400.000,00-TL ödemenin pay devir işlemlerinin 31.03.2022 tarihine kadar sonuçlanmaması halinde Alıcı’ya (Davacı Şirkete) iade edilmeyeceği açıkça düzenlenmiştir.
Sözleşmeye göre —– pay devir izninin alınarak pay devir işlemlerinin en geç 31.03.2022 tarihine kadar tamamlanması gerekmektedir. Pay devir işlemleri 31.03.2022 tarihine kadar davacıdan kaynaklanan nedenlerle, gerçekleşmemiştir.Davacı Şirketin 28.12.2020 tarihli sözleşme hükümlerine göre müvekkili şirket nezdinde herhangi bir hak ve alacağı yoktur. Davacının iddia, isnat ve haksız taleplerinin hukuki ve maddi dayanağı bulunmadığından haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ve lehimize takdir edilecek vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER:
—-. İcra dairesinin—— esas sayılı dosya sureti, Ticaret Sicil Kayıtları, —- 24/03/2023 tarihli yazı cevabı ile tüm dosya kapsamı.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, genel haciz yoluyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebin ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık taraflar arasındaki —–hisse devri sözleşmesine istinaden davacı yanca ödenen 400.000,00 TL cayma bedelinin sebepsiz zenginleşme uyarınca tahsili talebinin yerinde olup olmadığı, tarafları tacir olan sözleşmeye göre davacının ödediği cayma bedelinin iadesi şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda toplanmaktadır.
Sözleşme içeriğinde—— hisselerin tamamı davalı şirkete ait olduğu belirtilmektedir.28/12/2020 tarihli hisse devir sözleşmesinin konusu —– nama yazılı hisse olduğu, TTK madde 490 ve devamında düzenlenmiş olup, davalı yanca sunulan esas esas sözleşme örneğine göre payların devrinde nama yazılı payların devri şirketin onayıyla mümkün olabileceği ancak devri Kurul onayına tabi olan payların devrinin şirket ve üçüncü şahıslar tarafından hüküm ifade etmesi, devrin Kurulca onaylanması müteakip ortaklar pay defterine kaydedilmiş olması şartına bağlı olacağı şeklindedir. Taraflar arasında yapılan sözleşmenin geçerli olduğu sonucuna varılmaktadır.28/12/2020 tarihli hisse devir sözleşmesinin hisselerin satımı ve alımı başlıklı 3.maddesinin 3.5. maddesinin “İş bu Sözleşmenin hukuki olarak sonuç doğurması ve taralar yönünden bağlayıcılık kazanması için 400.000,00 TL cayma bedeli sözleşmenin imzalanması ile birlikte Alıcı tarafından Satıcı’ya ödenecektir. Satıcı, kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle Kapanış işlemlerinin iş bi sözleşmede belirtilen Kapanış tarihine (31/03/2021) kadar gerçekleşmemesi veya alıcının vazgeçmesi halinde ödenen 400.000,00 TL cayma bedelini iade etmez ve irad kaydeder. Kapanış işlemlerinin en geç 31/03/2021 tarihine kadar tamamlanması halinde 400.000,00 TL’nin sözleşmenin 3.2’nci maddesinde belirtilen hisse alım bedelinden mahsup edilir. Satıcı kendisinden kaynaklı sebeplerle devir işlemi tamamlanmazsa 400.000,00 TL’yi cayma bedeli olarak derhal ve nakden alıcıya iade edecektir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sözleşme şartlarının değerlendirilmesi bakımından mahkememizce yapılan araştırmada—–yazı cevabında taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesine yönelik izin verilme sürecinde 09/03/2021 tarihli talep dilekçesi ile davacı yanca başvurunun işlemden kaldırılması talep edildiği, iptal talebi üzerine başvurunun işlemden kaldırıldığı anlaşılmıştır.Türk Borçlar Kanunu’nun “Bağlanma parası” başlıklı 177.maddesinin “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” şeklinde ve “Cayma parası” başlıklı 178.maddesinin “Cayma parası kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa aldığının iki katını geri verir.” şeklide düzenlendiği görülmektedir.
Yargıtay —-Hukuk Dairesi’nin—- Esas ve —— Karar sayılı ilamında; “Dava, taşıma sözleşmesinin feshi nedeniyle yoksun kalınan kazanç kaybının tazmini istemine ilişkin olup, yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında da belirtildiği üzere, uyuşmazlığın özünü, sözleşme ile davalı bankaya verilen tek taraflı fesih yetkisinin kullanılmasının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup olmadığı, böyle bir yetkinin haklı nedenler olmaksızın kullanılıp kullanılamayacağı, kullanıldığı takdirde de yine sözleşme gereğince tazminat istenemeyeceği şartının geçerli olup olmadığı oluşturmaktadır. Taraflar arasında imzalanan personel taşıma sözleşmesinin 4. maddesinde; sözleşmenin, imzalandığı tarihten itibaren bir yıl süre ile geçerli olduğu, bir yıllık sürenin bitiminden bir ay önce taraflardan herhangi biri, fesih için diğerine ihbarda bulunmadığı takdirde sözleşmenin kendiliğinden birer yıllık sürelerle uzayacağı, yüklenicinin sözleşmeyi süresinin sona ermesinden evvel feshetme hakkının olmadığı, davalı bankanın ise dilediği zaman, bildirimde bulunmaksızın, bildirim önelsiz, tazminatsız ve tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedebileceği, yüklenicinin, fesih halinde davalıdan her ne nam altında olursa olsun hiçbir bedel, tazminat v.s. talep edemeyeceği, bu halde, davalı —– her türlü ödeme yükümlülüğünün son bulacağı kararlaştırılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 18/2. (mülga 6762 sayılı TTK’nın 20/II.) maddesine göre her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Bu ilke sözleşmenin imzası, ifası ve feshi aşamalarının hepsinde gözetilmesi gereken ilke olması nedeniyle mahkemece, sözleşmenin davacı aleyhine hükümler içermesine rağmen bu durumu kabul eden tacir davacının sözleşme serbestisi ilkesi ile sözleşme hükmü nazara alındığında tazminat, bedel vb. herhangi bir talepte bulunamayacağı belirtilmiştir. Bu gerekçe ilke olarak doğru ise de, imzalanmış sözleşmenin yürütümü sırasında da hukukun genel ilkelerinden olan TMK’nın 2. maddesi gereğince de, hak ve borçların kullanımı ve ifasında da iyiniyet kurallarına uyulması gerekmektedir. Bir hakkın sırf başkasını zarara sokacak şekilde kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez. Uyuşmazlık konusu sözleşme hükmü bu açıdan değerlendirildiğinde bu sözleşme maddesinin davalıya keyfi olarak nitelendirilebilecek mutlak bir hak bahşetmediğinin kabulü gerekir. O halde, mahkemece uyulmakla lehine olan taraf yararına usuli müktesep hak oluşturan bozma ilamı doğrultusunda davalının savunmaları da nazara alınarak, sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı yönünde MK’nın 2. maddesi kapsamında değerlendirme yapılıp, sonucuna göre karar vermek gerekirken anılan husus göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.Yargıtay—-.Hukuk Dairesi’nin —- Esas ve —– Karar sayılı ilamında; “İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda, davalının sözleşme gereklerini yerine getirdiği, davacının davalının edimini ifasından sonra sözleşmeden dönmesinin ve daha sonra tacir olarak yaptığı sözleşmenin şekil şartı nedeniyle geçersizliğini ileri sürmesinin TMK 2. maddesinde belirtilen iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı, sözleşmede cayma bedeli olarak belirtilen tutarın alıkoyulması ve geri ödememesinin TBK 178 maddesine ve sözleşmeye uygun olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş olup, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama sonunda, taraflar arasında imzalanan taşınmaz satım sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapıldığı, resmi şekilde düzenlenmediği için geçersiz olduğu, geçersiz sözleşme içerisinde düzenlenen cezai şarta ilişkin hükmün de geçersiz olacağı, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalının, davacıdan peşinat olarak aldığı 100.000,00 TL’yi davacıya iade etmek zorunda olduğu gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1-b-2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın kabulüne, 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA,” şeklinde belirtilmiştir.Bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin geçerli olduğu, sözleşmede ödenen miktarın cayma parası olarak belirtilmesi ve hükmün göre 3.3.6.maddesinde alıcının cayması halinde 2 katı ödeme yapması şeklindeki düzenleme nazara alındığında davacının ödemiş olduğu bedelin niteliği itibariyle cayma bedeli olduğu, davacının 09/03/2021 tarihli talep dilekçesi ile davacı yanca başvurunun işlemden kaldırılması talebi üzerine —–tarafından işlemden kaldırma kararı verildiği, bu haliyle alıcı olan davacının —- başvurusunun işlemden kaldırılması talebi üzerine, satıcı olan davalıdan kaynaklanmayan nedenlerle kapanış işlemlerinin sözleşmede belirtilen tarihe kadar gerçekleşmediği anlaşılmakla davalının aldığını iade etme yükümlülüğünün bulunmadığı, davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine cayma bedelinin iade edilmesine yönelik icra takibi talebinin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davacının kötüniyetli olduğu davalı yanca ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememize açılan davanın REDDİNE,
2-Davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Peşin alınan 4.831,00 TL harçtan alınması gerekli 179,90 TL peşin harcın düşümü ile Hazineye irat KAYDINA, bakiye kalan 4.651,1‬0 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA ,
5-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca 59.000,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-1.560,00 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.