Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/93 E. 2022/26 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/93 Esas
KARAR NO: 2022/26
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/02/2021
KARAR TARİHİ: 13/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin davalı —-nakliye hizmeti verdiğini, davalının bu ilişkiden kaynaklanan borcunun —- olduğunu, borcun davalıdan tahsil edilemediğinden müvekkili tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının aleyhine başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, arabuluculuk kurumuna başvuru yapıldığını taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, müvekkilinin taşıma hizmetini ifa ettiğini, ancak davalının fatura bedelini ödemediğini bu kapsamda müvekkili şirket ile davalı arasında var olan borcun ispatı adına bilirkişi marifetiyle ticari defterlerin incelenmesini talep ettiklerini, müvekkilinin alacaklarını korumak amacıyla davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması kararı verilmesi gerektiğini belirterek, davanın kabulü ile davalı hakkında yapılan —-alacak açısından iptali ile icra takibinin —- tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek en yüksek ticari faiziyle birlikte devamına, davalı borçlunun yerinde olmayan itirazının icrayı geciktirmeye yönelik olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, mahkemenizin uygun görmesi durumuna bilirkişi tarafından her iki yanın da ticari defterlerinin incelenmesine, müvekkilinin alacaklarını korumak amacıyla davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması kararı verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle—– — uyarınca ticari defterlerini sunmayan davalı tacirin karşı taraf alacağının varlığını kabul etmiş sayılacağı takdirinin —- ait olduğu, davacı—— defterlerinin, —uyarınca sahibi lehine delil olarak kullanılma niteliğinde bulunduğu, davacı—–olduğu,—- davacı lehine avans faizi hakettiğine hüküm vermesi halinde, davacı tarafın alacaklı olduğu —— oranında avans faizi talep edebileceği,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf, bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Davacı şirketin bilirkişi marifetiyle incelenen kayıtlarında takip tarihi itibariyle —-bedelli faturadan kaynaklı alacaklı olduğunun tespit edildiği, mezkur faturaya — gün içinde itiraz edildiğine dair dosyaya sunulu belge olmadığı, —- alacak kaldığı tespit edilmiştir.
Sonuç olarak, —– tarihli bilirkişi raporu nazara alınarak davacının davalı şirketten faturadan kaynaklı bakiye—- alacaklı olduğu, takip tarihinden önce —- yapan davalının borcundan bu miktar üzerinden indirim yapılması gerektiği hususları hep bir arada değerlendirilerek davacının faturadan kaynaklı davalı şirketten —– alacaklı olduğu vicdani kanaatine ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Alacağın likit olması konusunu —— kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
—— kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ——Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Somut olayımızda davacının talep ettiği alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı şirketin davalı şirketi takipten önce temerrüde düşürdüğüne yönelik iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla faiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Davada kabul ve ret edilen miktarın —- altında kalması nazara alınarak kesin olarak karar verilmiştir. —- karar altına alınan miktarın yıllar itibariyle yeniden değerlendirme oranları nazara alındığında——- altında kaldığı, dolayısıyla istinafa gelen davalı yönünden kabul edilen dava miktarı itibariyle mahkeme kararının tutar itibariyle kesin nitelikte olduğu anlaşıldığından tarafça yapılan istinaf başvurusunun bu sebeplerle reddinin gerekeceği, kanunun bahşetmediği bir hakkın ise mahkemece taraflara verilemeyeceği, dolayısıyla yerel mahkeme kararında istinaf yasa yolunun açık olduğunun bildirilmesinin taraflar lehine kazanılmış hak doğurmayacağı üzere davalı vekilinin istinaflarının esastan incelenemeyeceği anlaşılmıştır. ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; davalı tarafından —— icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 3.802 TL asıl alacak bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 3.802 TL üzerinden % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 259,71 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 200,41‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvuru harcı, 59,30 TL peşin harç toplamı 118,6‬0 TL ile 1.129,50 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, e-tebligat gideri, müzekkere gideri, Kep gideri ve dosyadaki diğer masraflar) olmak üzere toplam 1.248,1‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul 0,82 ve red 0,18 oranına göre hesaplanan 1.023,44 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan bir gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin 0,82 kabul oranına göre 1.082,4‬0 TL’sinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin 0,18 red oranına göre 237,6‬0 TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
9-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 3.802,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 13/01/2022