Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/839 E. 2023/445 K. 09.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/839
KARAR NO : 2023/445

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 09/05/2023

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

DAVA: Davacı vekili 30/12/2021 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından, müvekkili şirkete teslim edilen granit kaplama malzemelerinin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, teklif formu ve sipariş emrine uygun olmadığını iddia ederek söz konusu malzemelerin kusurlu, ayıplı ve hatalı olmaları nedeniyle davalı müvekkil firmaya ödenen 8.732,00USD tutarındaki bedelin temerrüt tarihi olan 26.09.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini; ayıplı malzemelerin söktürülmesi ve diğer zararlar için şimdilik 77.750,00-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmektedir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ” davalı müvekkil şirket tarafından davacı firmanın talebi üzerine ilk olarak 22.02.2021 tarihinde davacı firmaya — granit malzemesi teslim edilmiştir. Davacı tarafın, ürün yüzeyini beğenmediğini ifade etmesi üzerine davacı tarafın onayı ve talebi doğrultusunda, öncelikle taş yüzeyine silim işlemi yaptırılmıştır. Davacı şirket, aşama aşama inceleyip onay verdiği halde silim işlemi sonrasında ürün değişimi talep etmiş, davalı müvekkil şirket de uyguladığı müşteri memnuniyeti politikası gereği ve müşterisini memnun etme isteğiyle 21.06.2021 tarihinde fabrikasında davacı firma için ürettiği malzemeyi davacı firmaya teslim etmiştir. Davalı müvekkil şirket gerek silim işlemi gerekse ikinci kez teslim ettiği malzemeler için davacı firmadan ücret talep etmemiştir. Bu husus, dava dilekçesinde mevcut anlatımlar ile de sabittir. Davalı müvekkil şirket, gerek taşlar üzerinde yaptığı silim işlemini gerekse ikinci kez ürün sevkıyatını, davacıya teslim edilen ürünlerin hatalı ve ayıplı olduğunu kabul ettiği için değil, müşterisini memnun etme saiki ile yapmıştır. Dolayısıyla, davacının iddialarının aksine, davalı müvekkil şirket dava konusu sürecin hiçbir aşamasında söz konusu malzemelerin ayıplı olduğu hususunu ikrar etmemiştir. —–. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin—– değişik iş sayılı dosyası kapsamında davacı tarafından delil tespiti talep edilmişse de, dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi davacıya ilk aşamada teslim edilen ürünler üzerinde yaptırılmıştır. Davacıya, davalı müvekkil şirket tarafından ikinci kez ürün sevkıyatı yapılmış olması dolayısıyla söz konusu rapor geçersiz hale gelmiştir. Ayrıca bir an için raporun yeni teslim edilen malzemeler üzerinde yaptırıldığı düşünülüp geçerli olduğu düşünülse dahi, söz konusu rapor kaç tane taşın hangi ölçüm aletiyle ölçüldüğü, ölçümlerin —- ve teklif belgesinde mevcut standartlar dahilinde olup olmadığı, taşların uygulanması sırasında bir hata yapılıp yapılmadığı, yüzeyden kaynaklanan bir prnoblem olup olmadığı, tolerans limitlerinin hangi taş açısından hangi ölçüde aşılmış olduğu gibi teknik konularda değerlendirme ve detay içermemektedir. Dolayısıyla davacı taraf, işbu rapor ile iddialarını ispatlayamamakta olup, dosya kapsamında yeniden bilirkişi raporu alınması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu rapor da dahi, davacının iddiaların aksine, taşın yüzeyi, kalınlığı, rengi ve kalitesinde herhangi bir ayıbın var olmadığı tespit edilmiştir. Davalı müvekkil şirket tarafından teslim edilen malzemelerin hiçbirinde davacını iddia ettiği şekilde ayıp ve hata bulunmamakta olup, davacı bu hususu ispat etmekle yükümlüdür. Delil tespiti sırasında aldırılan bilirkişi raporu, ispat külfetini davalı müvekkil şirkete yükleyebilecek yeterlilikte ve nitelikte değildir. Davacı şirket, söz konusu malzemelerin ayıplı olduğunu somut deliller ile ispat etmek zorundadır. Kaldı ki, bir an için söz konusu malzemenin ayıplı olduğu ihtimali kabul edilse dahi, davacı firmanın Türk Ticaret Kanunu’nun 23.maddesinde belirtilen ihbar sürelerine riayet etmediği aşikardır. İhbar yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeyen davacı tarafından huzurda açılan davanın salt bu nedenle dahi doğrudan reddi gerekmektedir” denmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın dayanağını teşkil eden akdi ilişkinin, hukuki nitelik itibariyle satım sözleşmesi olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı davalının teklif formundan seçtiği ürünün teslimini talep etmiş ve söz konusu emtia üretildikten sonra teslim edilmiş ise de, bu durum taraflar arasındaki sözleşmenin “eser sözleşmesi” olarak nitelendirilmesini gerektirecek yeterlilikte değildir. Zira eser sözleşmesinden söz edilebilmesi için ısmarlanan şeyin ısmarlayanın isteklerine göre “özel ” olarak imal edilmiş olması gerekir. Bu şekilde imal edilen şey, genellikle tektir. Ismarlayanın ihtiyaçları dikkate alınarak üretilmiştir. Seri halde üretilen şeylerin ise bu anlamda “eser” olmadığı açıktır. Seri halde üretilen şeylerin mülkiyetinin bedel karşılığında devir amacını taşıyan sözleşmeler, satım sözleşmesi niteliğini taşır. Taraflar arasındaki sözleşmenin de davacının seri halde ürettiği granit kaplama malzemelerden davacının talep ettiği renk ve nitelik özelliklerini taşıyanlarının teslimi amacını içerdiği açıktır.Tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin TBK.nun 207 ve devamı maddelerinde yer alan “menkul eşya satımı” na ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.Davacı satılanın ayıplı olduğu, bu sebeple kendisinin zarara uğradığını, söz konusu zararların ve davalıya ödenen bedelin davalı satıcı tarafından kendisine ödenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Bu durum, uyuşmazlığın “ayıba karşı tekeffül” hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. TBK.nın 219.maddesinde satıcının, satılanın ayıplarından ve bu sebeple uğranılan zararlardan sorumlu olduğu, ancak bu sorumluluğun gündeme gelebilmesi için alıcının da TBK.nın 223 ve TTK.nın 23/c maddeleri hükümleri gereği muayene ve ihbar külfetini (açık ayıplarda 2 gün, gizli ayıplarda 8 gün içerisinde) yerine getirmiş olmasının şart olduğu, aksi takdirde mal ayıplı olsa bile satılanı ayıpla birlikte kabul etmiş sayılacağı düzenlenmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre davalı tarafça 04.02.2021 tarihli teklif mektubunda belirtilen granit kaplama malzemeler 23.02.2021 tarihinde davacı tarafa teslim edilmiş ancak teslim edilen malzemelerde ki bıçak izi, desen farklılıkları ve kesim hataları iddiaları üzerine davacının sipariş ettiği granit kaplama malzemeleri davalı şirketin yeniden üreterek 22.06.2021 tarihinde teslim ettiği, alıcı olan davacı tarafından varlığı iddia edilen ayıbın 03.04.2023 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ilk muayenede tespit edilebilecek nitelikte açık bir ayıp olmasına ve dosyada mevcut hata bildirim raporu 6. Madde de belirtildiği üzere teslim günü olan 22.06.2021 tarihinde bu durumun tespit edilmiş olmasına rağmen satıcıya süresinde bildirilmediği, her ne kadar davacı taraf beyanlarında ve davacı tanığı —-tarafından ayıp halinin davalı tarafa derhal yazılı olarak bildirildiği belirtilmiş ise de usulüne uygun olarak ayıp ihbarının ilk defa 25.08.2021 tarihinde satıcıya e-mail gönderilmek suretiyle yapıldığı anlaşılmaktadır.(Alıcı, yaptığı ayıp bildiriminde şeydeki ayıpları açık bir biçimde tanımlayıp belirtmeli ve satılan malı kabul etmeme iradesini satıcıya kesin bir ifadeyle bildirmelidir. Alıcının, satıcıya sadece devredilen mal ayıplı, sözleşmeye uymuyor demesi yeterli değildir.Bu anlamda herhangi bir eleştiri, bildirim anlamına gelmeyeceği gibi, malın bir uzmana gözden geçirmek için gönderilmesi de bildirim sayılmaz.—-Bu durum davacı alıcının TBK.nun 223 ve TTK.nun 23.maddeleri hükümleriyle kendisine yüklenilen ihbar külfetini yerine getirmediğini, açık ayıbın zamanında ve usulüne uygun olarak satıcıya ihbar edilmiş olmaması nedeniyle “satılanın ayıpla birlikte kabul edilmiş” sayılması sonucunu doğurmuştur. Bu hukuki ve fiili durum karşısında açık ayıbın varlığını, 22.06.2021 tarihinde tespit etmesine rağmen zamanında(2 gün) ve usulüne uygun olarak davalı satıcıya bildirmeyerek artık granit kaplama malzemeleri ayıplı haliyle kabul ettiği ve gelinen bu aşama itibariyle ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanma imkanını kaybettiği sonucuna varılmıştır.Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar karşısında, taraflar arasındaki ticari ilişkinin satım sözleşmesi olduğu, davalının davacıdan granit kaplama malzeme satın aldığı, malzemelerde ki doku problemi nedeniyle açık ayıp bulunduğu, açık ayıbı davacının ilk başta fark etmesine rağmen yasal süre içerisinde davacıya ayıp ihbarında bulunmadığı, ayıp ihbarının zamanında yapılmadığı, davalının ayıplı malzemeleri bu haliyle kabul etmiş sayıldığı, bu nedenle ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamayacağı, dolayısıyla ayıp sebebiyle uğranıldığı iddia olunan zarar ve iade talebini içeren davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Peşin alınan 3.429,62 TL harçtan, alınması gerekli 179,90 TL peşin harcın düşümü ile geri kalan 3.249,72‬ TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 32.091,88 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-1.320,00 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.