Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/834 E. 2022/158 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/834 Esas
KARAR NO: 2022/158
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 21/12/2018
KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı —- akdedildiğini, adı geçen firmaya krediler kullandırıldığını, davalı— müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kullandırılan kredilerin geri ödenmemesi üzerine davalı borçlulara —yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine —– sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının haksız, hukuka aykırı ve takibi sürüncemede bırakmaya yönelik kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve itiraz üzerine takibin durduğunu iddia ederek davalı borçluların yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, itirazın haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle itiraz olunan kısım üzerinden en az %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı tarafından başlatılan haksız ve kötü niyetli takibe ilişkin hiçbir borcu bulunmadığını, davacı/ alacaklının — sayılı icra dosyası kapsamında başlatılan haksız ve kötü niyetli takibin kaldırılması taleplerinin reddini, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
DELİLLER:
—- sayılı icra takip dosyasının dosya içerisine alındığı, — müzekkere yazılarak dava dışı — dosyaya celbedildiği, davalı — dosya içerisine alındığı, mahkememizin —- sayılı ilamı dosyamız arasına alındığı görülmüştür.
—-yazılan müzekkere cevabının incelenmesinde; davalı asilin dava konusu —akdedildiği tarih öncesinde ve sonrasında şirket ortağı olarak şirket bünyesinde yer almadığı görülmüştür.
Davalı asile ait — incelenmesinde; davalının —- akdedildiği tarihte de evli olduğu görülmüştür.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava,—- sayılı icra takip dosyası ile yürütülen takibe vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Mahkememizin —- karar sayılı kararı ile kefil sıfatı ile sözleşmeye imza atan davalının eş rızasının bulunmamasından bahisle davanın reddine karar verildiği, taraf vekillerince ayrı ayrı istinafta bulunulduğu,—– ilamında konu hakkında; ” davalının kötüniyet tazminatı talebi konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği” şeklindeki değerlendirmelere istinaden mahkememiz kararının kaldırıldığı, kaldırma kararına istinaden dosyanın mahkememizin —- sayısına kaydedildiği, taraflara usulüne uygun duruşma gün ve saatinin tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; davacı banka ile dava dışı — akdedildiği, davalı— müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, kullandırılan kredilerin geri ödenmediği iddiasıyla davacı —-tarafından davalı borçlulara —- numaralı ihtarnamenin gönderildiği, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediği iddiasıyla —–dosyası ile takibe geçildiği, davalının takibe itiraz etmesi neticesinde takibin durdurulmasına karar verildiği ve süresi içerisinde huzurdaki davanın ikame edildiği görülmüştür.
———- alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Türk Borçlar Kanunu’nda kefalet sözleşmesinin geçerliliği 818 sayılı Borçlar Kanunu’ndan daha ağır şartlara bağlamıştır. Kefalet sözleşmesinin geçerli olması, genel hükümlerin yanında, Türk Borçlar Kanunu’nun 583 ve 584 üncü maddelerde kefalet sözleşmesi için öngörülen koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşullar; mevcut ve geçerli borcun bulunması, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve kefil evli ise eşin rızasının alınmasıdır.
Türk Borçlar Kanunu’nun “eşin rızası” başlıklı 584 üncü maddesi:
“Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yasama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
—- kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya —- ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak ——– kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile —— şeklindedir.
Kanun metninden de görüldüğü üzere düzenlemede kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulması için hangi hallerde eşin rızasının gerektiği ayrıntılı bir şekilde hükme bağlanmıştır. Emredici olan bu düzenlemeden, eşlerin feragat etmesi mümkün değildir. Eşin yazılı rızasının verilmesi adi yazılı şekle tâbidir. Yani rıza beyanının eş tarafından imzalanması gerekli ve yeterlidir. Ancak rıza somut ve belirli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından önce veya en geç sözleşmenin kurulması anında verilmelidir —- Dolayısıyla gelecekte yapılacak kefalet sözleşmelerini de kapsayacak şekilde genel bir rıza verilemeyeceği gibi sözleşmenin yapılmasından sonra da —– rıza verilemez.
Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1 inci maddesine göre rıza sonradan verilecek icazet ile tamamlanmadığından, eşin izni tamamlayıcı unsur değil geçerlilik unsurudur. Yani kefalet sözleşmesinin geçerli olarak kurulabilmesi için eşin rızası mutlaka gereklidir. Aksi halde kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. Zira rıza, eşin kefil olma ehliyetini sınırlar ve rızanın yokluğunun yaptırımı kesin hükümsüzlüktür. Bu geçersizlik hakim tarafından resen dikkate alınır.
Tüm dosya kapsamı bir arada incelendiğinde; davacı banka ile dava dışı şirket arasında düzenlenen —- davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı, davalının—— incelenmesinde davalının eşinin rızasına ilişkin herhangi bir muvafakatinin alınmadığı, bu haliyle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
Her ne kadar davacı taraf aleyhine davanın reddine karar verilmiş ise de davanın kötüniyetle açıldığının da sabit olmaması nedeniyle davalı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddi gerektiği anlaşılmakla koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir——
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafından talep edilen kötü niyet tazimatının yasal şartları oluşmadığından talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 80,70-TL maktu harçtan peşin alınan 2.562,84-TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 2.482,14‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan avansın talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde ————- nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 03/03/2022