Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/833 E. 2022/700 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/833 Esas
KARAR NO : 2022/700

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkil ile davalı şirket arasında bir ticari münasebet söz konusu olduğunu, müvekkil tarafından davalıya gönderilen mal ve hizmetlerin karşılığı olarak müvekkil şirketin davalıdan 385.250,16- TL alacaklı olduğunu bu tutann ödenmediği, davalı ile irtibata geçilerek borcun ödenmesi istendiği, borçlunun yine bir ödemede bulunmayınca hakkında——Sayılı icra dosyasından takip başlatıldığını, Davalı tarafindan itiraz edildiğini, Davalının yerinde olmayan tüm itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ettiklerini, Müvekkil şirket tarafından davacı adına düzenlenen faturalardaki edim yerine getirildiğini borçluya malların teslim edildiğini, borcun doğduğunu, müvekkil şirket kayıtlarının tetkikinden borçlunun takip tarihi itibariyle 385.250,16- TL. borçlu bulunduğunu, —–dosya numaralı başvurulduğunun arabuluculuk anlaşmazlıkla sonuçlandığını, itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, davalının—— Sayılı icra dosyasındaki vaki itirazının iptaline, takibin devamına, takibe haksız ve mesnetsiz olarak itiraz eden borçlunun asıl alacağın % 20′ sinden aşağı olmamak üzere icra- inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücret- i vekaletin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;” Sayın Mahkeme görevlendirmesi, dosya içeriği ve dosyada mevcut delillerin yukarıda detaylı olarak ele alınıp incelenerek değerlendirilmesi neticesinde, her türlü hukuki mütalaa ve takdir hakkı tamamı ile delillerle doğrudan temas eden Sayın Mahkemeye ait olmak üzere ; Davacı ——2018-2019-2020-2021 yılı defter ve kayıtlarının HMK 222. Maddesine göre lehine delil kabul edilebileceği, Davalı —–defter ve belgelerini Dosyaya ibraz etmediği sunmadığı incelenemediği, Davacı —– formları dosyada olmadığından incelenemediği Davalı tarafın —– formlarının incelendiği aralarında farkın olup olmadığı tespit edilemediği, Davacının başlattığı takibe (385.250,16 TL) Davalının vaki itirazının iptalini Davacının düzenlemiş olduğu 87.109,96 TL tutarlı “VADE FARKI ” açıklamalı faturayı düşerek 298.150,20 Türk Lirasına kadar talep edebileceği, Dosya kapsamında Davalını Takip Öncesi Temerrüde düşürüldüğüne dair bir belge mevcut olmadığı, Davacının alacağına 3095 Sayılı Kanunun 2/2 maddesi gereği takip tarihinde itibaren —— avans faizi oranında faiz talep edebileceği,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak —– Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf, bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Davacı —– ticari defter ve kayıtları üzerinden yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davacının düzenlemiş olduğu 87.109,96 TL tutarlı “vade farkı” açıklamalı fatura tenzil edilerek yapılan hesaplama sonucunda 298.150,20 TL alacağının olduğu tespit edilmiştir.Mahkememizce 24/06/2022 günü yapılması istenilen defter incelemesine davalı yanın hazır olmadığı duruşma olan—– nolu celsede karar verildiği, davalı şirkete duruşma zaptının tebliği ile inceleme gün ve saati ihtar edildiği, davalının ticari defterlerini dosyaya ibraz etmediği gibi dava dosyasına ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu yer ile inceleme sırasında muhatap alınacak yetkili kişiyi bildirmediği, 6100 sayılı Hmk’nın 222/3. maddesinde, 28/07/2020 tarihli resmi gazetede yayımlanan 7251 sayılı kanunla ticari defterlerin sunulmamasına ilişkin 23. madde ile değişiklik yapılmış ve ticari defterlerin davalı tarafından sunulmaması halinde davacının ticari defter kayıtlarının lehine delil olacağı belirtildiği, dava dosyasında yer alan takibe ve davaya konu edilen faturaların davalıya tebliğ edildiği, davacı ——incelenen defter kayıtlarına göre, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 298.150,20 TL alacaklı olduğu böylece bilirkişinin davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 298.150,20 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, bu haliyle davacının davasını ispat ettiği anlaşılmakla aşağıdaki şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tarafından davalıya gönderilen 30/04/2020 tarih ve ——numaralı, 87.109,96 TL bedelli, “vade farkı” açıklamalı faturaya ilişkin talebe yönelik bilirkişi raporunda; “dosyada, davalı ve davacı tarafın aralarında ticari sözleşme olmadığı, davacı tarafından davalı tarafa borcu ödemesi için ihtarname veya bildirimde bulunulmadığı, davacının 87.109,96 TL tutarlı VADE FARKI açıklamalı faturayı kesmesinin yersiz olduğu borcun temerrüde düşmediği sonucuna varılmış olup takibe konu alacak olan 385.260,16 TL tutardan 87.109,96 TL düşülmesi gerektiği, yeni alacak tutarının 298.150,20 TL olduğu tespit edilmiştir” şeklinde değerlendirmelerde bulunulduğu, davacı vekili ise bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde bu hususa ilişkin itirazda bulunmuş, bilirkişi tarafından yerinde olmayan tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu ileri sürülmüştür. Sonuç olarak davacının davalıya keşide ettiği 30/04/2020 tarih ve —— numaralı, 87.109,96 TL bedelli, “vade farkı” açıklamalı faturaya ilişkin talebinin yerinde olup olmadığının mahkememizce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Vade farkı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 27/06/2003 tarihli kararında “özellikle tacirler arasındaki ilişkilerde, süresinde ödenmeyen mal ve hizmet bedeli dolayısıyla, alıcının faiz dışında ödemek zorunda kaldığı ve sözlü akdin in’ikadı sırasında taraflarca kararlaştırılmış ek bir miktar” şeklinde tanımlanmıştır. Başka bir ifadeyle tanımlamak gerekirse vade farkı, herhangi temerrüt faizinden farklı bir niteliğe sahip olmakla beraber, vadesinde ödenmeyen borca ödenmeyen borcun oransal oranında eklenen ek bir külfettir.Vade farkı borcun vadesinde ödenmediği tarihten itibaren başlamaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre vade farkı, mal bedelinin geç ödenmesi nedeniyle borçluya tanınan vade nedeniyle satış bedeline yapılan ilave olup, vade farkı ile birlikte satış bedeli oluşmaktadır. Vade farkı alınmadan mal bedelinin tamamen ödendiğinin kabul edilemeyeceği benimsenmektedir. Yani bir ticari ilişkide, ilişki konusu mal alım satımı ise borcun vadesinde ödenmediği ihtimalinde ve vade farkının istenebileceği bir olayda vade farkı ile ilk kararlaştırılan bedelin toplamı ticari ilişki konusu malın değeri haline gelecektir.
Vade farkı, başta sözleşme ilişkisi kurulurken ya da daha sonradan tarafların ortak iradeleri ile kararlaştırılabileceği gibi var olan ticari teamüller sonucu da ortaya çıkabilir. Vade farkının talep edilebilmesi için;Taraflar arasında bir fatura verilmesini gerektiren bir ilişki bulunmalı,
Bu ticari ilişkiye konu bedelin peşin veya belli bir tarihte ödenmesi kararlaştırılmış olmalı,Bedel vadesinde ödenmemiş olmalı,
Vade farkının alınacağına dair sözleşmede açık hüküm bulunmalı veya vade farkı uygulaması, taraflar arasında sürekli uygulanan teamül haline gelmiş olmalıdır.Yargıtay yerleşik uygulaması ve hukuk daireleri arasındaki görüş birliği, vade farkının talep edilebilmesi için yazılı bir sözleşmede kayıtlı olması veya taraflar arasındaki bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması gerektiği yönündedir. Bu iki durum dışında ise vade farkının talep edilebilmesi mümkün değildir.
Sözleşmede veya taraflar arasındaki teamülde vade farkına ilişkin anlaşma yoksa dahi uygulamada tebliğ edilen bazı faturalarda “gecikme halinde vade farkı alınır” şerhi bulunmakta veya içeriğinin sadece vade farkı olduğu faturalar düzenlenmektedir. Somut olayımızda da sadece vade farkına ilişkin 30/04/2020 tarih ve—– numaralı, 87.109,96 TL bedelli, “vade farkı” açıklamalı fatura düzenlenerek davalıya gönderilmiştir.Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin son fıkrası “Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır” düzenlemesini içermekte olduğundan vade farkının istenemeyeceği bir durumda, vade farkı faturasını veya ödenmediği takdirde vade farkı ödenmesi gerektiğine ilişkin bir şerh bulunan faturayı tebliğ alan kişinin bu faturaya sekiz gün içerisinde itiraz etmemesi durumunda vade farkını ödemekle yükümlü olup olmayacağına dair çeşitli görüşler bulunmaktayken —– tarihli kararı ile “taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla birlikte geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda faturalara (bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir) ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça TTK.nun 23/2. maddesi uyarınca sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura kapsamının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının diğer tarafça kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceği” yönünde karar vermiştir. Hal böyle olunca davacı vekilinin——- tarihli kararından önceki döneme ait —-esas ve —– karar sayılı ilamına istinaden ileri sürdüğü iddiaların yerinde olmadığı anlaşılmakla vade farkı alacağına yönelik faturadan kaynaklı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE; davalı tarafından —– sayılı icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 298.150,20 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 298.150,20 TL üzerinden % 20 oranında olmak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 20.366,64 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 4.652,86 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.713,78‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvuru harcı, 4.652,86 TL peşin harç toplamı 4.712,16‬ TL ile 1.694,60 TL ( Bilirkişi ücreti, tebligat gideri, müzekkere gideri, Dosya ücreti) olmak üzere toplam 6.406,76‬ TL yargılama giderinden davanın kabul 0,77 ve red 0,23 oranına göre hesaplanan 4.933,20 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan bir gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin kabul oranına 1.016,4‬ TL’sinin göre davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin red oranına 303,6‬ TL’sinin göre davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
9-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden —– vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde—– Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.