Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/766 E. 2023/449 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/766
KARAR NO : 2023/449

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/12/2021
KARAR TARİHİ : 10/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin —- ülkesi vatandaşları olduğu, —–T.C. kimlik numaralı şirket müdürü —– ile birlikte, her çeşit asansör ve malzemelerinin montajı, imalatı, alım satımı, bakım onarımı, ithalat ve ihracatı ve dilekçe ekinde sunulan —– detayları ile kayıtlı olan işleri yapmak üzere 24 Ekim 2018 tarihinde limited şirket kurarak ticaret siciline kayıt ve ilan işlemlerinin tamamlandığı, şirketin kuruluştaki ilk isminin —–olduğu, sonradan isim tashihi yapılarak dilekçe başlığındaki isim ile sicile kayıt edildiği, şirketin 3 hissedarının bulunduğu, şirket müdürünün hissesinin %14, müvekkillerin hisselerinin ise %43’er pay olarak kararlaştırıldığı, şirket müdürü ile müvekkillerinin başlangıçta iyi niyet ve güven ilişkisi içerisinde şirketi kurmalarına rağmen, şirketin kuruluşundan bir süre sonra şirket müdürünün, hukuki yükümlülüklerine aykırı hareket ettiğini, şirketin kurulduğu günden bu yana faaliyetlerini ve ticaretini aralıksız olarak sürdürdüğü, TTK 617. maddesine aykırı olarak bu güne değin genel kurul toplantısının hiç yapılmadığını ve davalı şirket müdürünün genel kurulu toplantıya çağırmadığını, şirketin mali müşavirinin şirket müdürünün samimi arkadaşı olduğu, ihtiyati tedbir taleplerinin bulunduğunu, şirketin kullanımında olan kiralık depoda milyonlarca TL değerinde ticari mal olduğu, şirket adına kayıtlı olan—-marka —– plakalı aracın mevcut olduğu, ihtiyati tedbir ve delil tespiti taleplerinin tensiben kabulüne, davalı şirket müdürü ile müvekkillerin ortağı olduğu, —— TTK ilgili hükümleri mucibince feshi ve tasfiyesine, şirket malvarlığının değerinin Mahkemece bilirkişi raporu ile tespit edilmesinden sonra şirket ortaklarına, şirket hisseleri nispetinde paylaştırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın sonuçlarından doğrudan etkilenecek olan dava dışı diğer ortak ve şirket müdürü—– gerçekleştirdiği iddia edilen fiillerle davacıların şirketin feshi ve tasfiyesini talep etmesi sebebiyle HMK 61. Maddesi uyarınca huzurdaki davanın ihbar edilmesini talep ettiklerini, —– (T.C. Kimlik No:—–) Adres:——söz konusu davanın açılmasında hukuki yarar yokluğu olduğu, Türk Ticaret Kanunu (TTK) 621/1 (i) bendi kapsamında Genel Kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde şirketin feshi istenebileceği, davacıların belirttiği şekilde %86 hisseye sahip olan davacıların söz konusu kararları alabileceği, şirketin sonlandırılması ve tasfiyesini gerektiren bir haklı neden olmadığı, Genel Kurul’un 2019, 2020 ve 2021 yıllarında toplantıya çağrılmasının TTK 617/1 maddesinin ihlal edilmesi fesih sonucu doğurmayacağı, davacıların bugüne kadar karın dağıtılması talebiyle TTK 411-412 hükümlerine göre Genel Kurul’u toplantıya çağırabilecekken bu çağrı ve talep yerine şirketin feshini talep etmesinin abestle iştigal olduğu, —— Genel Müdürlüğü Elektronik Posta Daire Başkanlığı’ndan davalı müvekkili şirketin —-hesabının nasıl aktive edildiği, kime bildirildiği, kime teslim edildiğine, ilk defa hangi tarihte —- hesabına girildiğine dair —– kayıtlarına dair kayıtların celbini, —– hesabının mevzuata aykırı olarak aktif hale getirildiği gözetilerek, eski hale getirme taleplerinin kabulunü, davanın —–ihbar edilmesini, davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı davasının reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili safahattan vekillikten çekilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava şirketin feshi istemine ilişkindir. Taraflarında iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış bilirkişilerden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti raporunda özetle; “…TTK m.636/1lI Uyarınca Değerlendirme:TTK m.636/III uyarınca:
(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir.Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.
Maddenin gerekçesi şu şekildedir: Üçüncü fıkra: Şirketin kişisel niteliği gözönünde tutularak ve 639 uncu maddenin birinci fıkrası da dikkate alınarak her ortağa haklı sebeplerle şirketin feshini isteme hakkı tanınmıştır. İsviçre’nin öntasarısında da yer alan bu hak ortağın çoğunluğa karşı konumunu kuvvetlendirecektir. Ortağa tanınan bu hak anonim şirketlerdeki 531 inci maddede yer alan hükme paralel olarak düzenlenmiş ve yargıca şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanınmıştır.
TTK m.531 uyarınca haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.
TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir. TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.TBK m.629/III uyarınca haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini aşırı ölçüde ihmal etmesi veya İyi yönetim için gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
TTK m.219 uyarınca yönetim işleri şirket sözleşmesiyle bir ortağa verilmiş ise, onun yönetim hak ve görevi diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamayacağı gibi kendisi görevden de alınamaz. Ancak, haklı sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin istemi üzerine, mahkeme kararı ile yönetim hak ve görevi sınırlandırılabilir veya geri alınabilir. Görevin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya yönetimde iktidarsızlık gibi hâller, haklı sebep sayılır.TTK m.245/1 uyarınca haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır; özellikle;
a) Bir ortağın, şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması,
b) Bir ortağın kendisine düşen asli görevleri ve borçları yerine getirmemesi,
c) Bir ortağın kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması,
d) Bir ortağın, uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı, üstüne aldığı şirketin işlerini yapmak için gerekli olan yeteneği ve ehliyetini kaybetmesi, gibi hâller haklı sebeplerdendir.
Haklı sebep, ortaklık işlerinden doğmuş olabileceği gibi, ortaklık ilişkisi dışında kişisel ilişkiden de doğmuş olabilir. Önemli olan husus; böyle bir olayın ortaya çıkması durumunda ortaklık ilişkisinin devamının objektif olarak çekilmez bir hal almasıdır. Şirketten çıkacak ortağın haklı sebebin meydana gelmesinde kusurlu olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Davacı pay sahiplerinden şirketin devamı objektif olarak beklenemez bir hal aldığı bir durumda haklı sebeplerin mevcut olduğu kabul edilebilir. Ayrıca haklı sebebin gerçekleştiği hususunun kabulünde davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin (şirket, diğer pay sahipleri, çalışanlar) haklarının da dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla haklı sebep ve bunun devamında fesih, ancak bu kimselerin menfaatlerinin haleldar edilmemesi kaydı ile ve son çare (ultima ratio) olarak kabul edilebilir. Doktrinde anonim ortaklığın feshine ilişkin haklı sebep olarak nitelendirilen bazı örneklere bakacak olursak:
– Şirketin, çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi sebebiyle, mali sıkıntı içinde bulunması,
– Şirket kasasının sistematik bir şekilde boşaltılması,
– Mali açıdan hiçbir geçerli sebep bulunmamasına rağmen, en az 3-4 yıl boyunca kâr payı dağıtılmaması,
– Azınlık pay sahiplerinin haklarının sistematik bir şekilde ve sürekli olarak kısıtlanması. Bunlar dışında, genel kurulun sürekli olarak toplantıya davet edilmemesi, şirket amacı ile bağdaşmayan faaliyetler, şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilmesi (toplanmasının ve/veya karar almasının engellenmesi) de diğer örnekler olarak sayılmaktadır.
Yargıtay şirketin “uzun yıllar ciddi bir faaliyetinin olmamasının” haklı sebep olduğu görüşündedir.Konuya ilişkin karar örnekleri şu şekildedir:
“…Şirketin uzun yıllar ciddi bir faaliyeti olmamışsa, fesih için yasal haklı nedenler oluşmuştur…” Yargıtay—–HD.——
“…şirketin faaliyete geçemeyip atıl durumda kaldığı, şirket giderlerini ortaklardan aldığı borçlarla kapatmaya çalıştığı, bu borçlara ilişkin icra takiplerine uğradığı …-halde…feshi için kanuni haklı nedenlerin oluştuğu kabul edilmelidir…” Yargıtay —-HD——Yargıtay kararları çerçevesinde, anonim şirketin haklı nedenle feshi için ileri sürülen sebepler birkaç başlık altında toplanabilir:
– Şirketin kötü yönetilmesi,
– Genel kurul toplahtılarmın yapılmaması, toplantıya katılım olmamasına rağmen imzaların şüpheli şekilde tamamlanması, şirket fiilen iflas etmiş ve borca batık bir durumda olmasına rağmen, Kanunun ilgili maddeleri ısrarla tatbik edilmeyerek bu konuda genel kurulun olağanüstü toplantıya çağırılmaması şeklinde gerçekleşen genel kurul toplantılarındaki usulsüzlükler,
– Şirketin bireysel çıkarlara yönelmesi suretiyle ortaklık amacından uzaklaşması, şirket yönetim kurulu üyelerinin şirketin amacını gerçekleştirme doğrultusunda faaliyetlerde bulunmaması, şirketin amacını gerçekleştirmede kullanılan tüm tesis ve teçhizatların satılması nedenleriyle artık amacın gerçekleştirilmesinin mümkün olmaması,
-Paydaşlara ihtara rağmen şirketin mali durumu hakkında bilgi verilmemesi, şirketin gelir ve giderlerinin incelenmesine izin verilmemesi, ortakların şirketin yönetimi, malvarlığı ve kâr-zarar durumu hakkında bilgilendirilmemesi, ortakların denetim ve bilgi edinme haklarının engellenmesi suretiyle bilgi alma ve inceleme haklarının kısıtlanması,
-Uzun süre pay sahiplerine kâr payının dağıtılmaması, paydaşların kâr payı alma hakkının engellenmesi, şirketin yüksek kârlılığa rağmen paydaşlara kâr payı dağıtılmaması,
-Ortaklar arasında güven ilişkisinin kalmaması, ortağın bakiye borcunu ödemede temerrüdü, ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıkların olması ve bunların yargıya intikal etmesi, davacı ile şirketin diğer ortakları olan kardeşleri arasındaki ilişkilerin tamamen bozulmasının aile şirketi niteliğindeki şirketin işleyişine de yansıması suretiyle ortaklar arasında giderilemeyecek ölçüde güvensizlik ve anlaşmazlığın ortaya çıkması……Somut olayda davacı tarafından soyut bir takım iddialar iler sürülerek haklı sebeple feshi talep edilmektedir. Bu iddiaların TTK m.636/lll uyarınca haklı sebep olarak değerlendirilebilmesi için şirketteki bu durumun, davacı ortağın şirketteki konumu gereği müdahale edemeyeceği bir ortamda gerçekleşmesi gerekmektedir. TTK m.636/llI, şirketin iç işleyişi gereği yönetimde bulunmayan, genel kurulda istediği kararların alınmasını sağlayamayan ve sonuç olarak şirketten umudunu kesen ortağa mahkemeler aracılığı ile sağlanan son bir çaredir. Ancak somut olayda davacı ortağın şirketin % 86 oranında pay sahibi olduğu ve gerek genel kurulda gerek yönetimde istediği kararları alabilecek konumda bulunduğu dikkate alındığında, TTK m.636/IlI kapsamında aranan çaresizliğin bulunmadığı anlaşılmaktadır.TTIK m.616/l-i) uyarınca şirketin feshi limited şirketlerde genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır.TTK m.621/l-ı) uyarınca şirketin feshi yönündeki genel kurul kararı temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilir:
Limited şirket genel kurulunun devredilemez yetkileri arasında bulunan fesih kararı, ancak şirket işleyişinin tıkandığı ve ortağın bu durumdan mağdur olduğu özel durumlarda mahkemeler tarafından kullanılabilecektir. Ancak Kanunda tespit edilen özel şartlar oluşmadan bu tür şirket işleyişine ilişkin kararların alınamayacağı düşünülmektedir. Bu sebeple dava konusu olayda TTK m.636/III uyarınca haklı sebeple fesih şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmaktadır….” görüşünde olduklarını belirtmişlerdir.Haklı neden göreceli bir kavramdır. Bu kavram yalnızca ortaklıklar hukukuna özgü olmayıp hukukun bir çok alanında kullanılmaktadır. Hukukumuza TTK m. 531 ile girmiş olan anonim ortaklıkların feshi davasına ilişkin düzenlemede ” haklı neden” den söz edilmiş ancak söz konusu kavram tanımlanmamıştır. Anılan maddenin gerekçesinde haklı nedenler örnek olarak gösterilmemiştir. Kanun koyucunun bu tutumu haklı neden kavramının göreceli niteliğinden kaynaklanmaktadır. Kavramın tanımlanması ve niteliklerinin gösterilmesi kanun koyucu tarafından yargı kararlarına ve öğretiye bırakılmıştır. Şirket esas sözlşemesinde sınırlayıcı sayım yapılarak sadece orada belirtilen nedenlerin haklı neden kabul edileceği ön görülemez. Haklı nedenle feshe ilişkin düzenlemeler emredici niteliktedir. —–Türk Doktrininde anonim ortaklığın haklı nedenle feshi ekseninde ortaklığın amacına ulaşmasının imkansızlaşması, çoğunluğun hukuka aykırı davranışları, ortaklık amacının tehlikeye düşmesi veya önemli ölçüde zorlaşması ve ortaklığın devamının çekilmez duruma gelmesi halleri haklı nedenleri belirlemede kullanılabilecek temel ölçütler olarak değerlendirilmiştir.Yargıtay’ın haklı neden saymadığı konulara değinilmesi konunun anlaşılması ve çözüme gitme noktasında faydalı olacaktır. Örneğin yargıtay bir kararında Genel kurulda kar dağıtmama kararına karşı davacının genel kurullara katılarak iptal davası açma hakkı olmasına rağmen bu haklarını kullanmaması durumunda bu durumun başlı başına haklı neden teşkil etmeyeceğini belirtmiştir. ( Bkz. Yargıtay —–HD. —–
Yine davalı ortaklık yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yüksek ücretler almaları , yönetim kurulu üyelerine ve diğer ortaklara usule uygun olmayacak şekilde araç tahsisi yapılması ve bu suretle ortaklık net karının düşmesi yönetim ve denetim kurulu üyelerinin kötü niyetli olarak davacının yönetim ve denetime katılmasını engellemesi TTK’nın 553 vd. Belirlenen sorumluluk davasının konusunu oluşturacağından anonim ortaklığın feshi için haklı neden olarak görülmemiştir. ( Bkz. Yargıtay —– HD. —–. Sayılı ilamında “….Dava, şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir. Mahkemece 6102 sayılı TTK 531/1 maddesi uyarınca şirketin feshi yerine davacıya ayrılma akçesi ödenmesi suretiyle ortalıktan çıkarılmasına karar verilmiştir. Ancak, davacı 12.03.2014 havale tarihli dava dilekçesinde ve yargılama aşamalarında, davalı şirket yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yüksek ücretler aldıkları, adı geçen üyelere ve diğer ortaklara usule uygun olmayacak şekilde araç tahsisi yapıldığı, bu suretlerle şirket net karının düştüğü, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin kötü niyetli olarak kendisinin yönetim ve denetime katılmasını engelledikleri iddiasına dayalı olarak şirketin haklı neden ile feshini istemiş ise de, ileri sürülen iddialar 6102 sayılı TTK 553. madde ve devamında belirlenen sorumluluk davasının konusunu oluşturacağından, şirketin feshi için haklı neden olarak değerlendirilemez….” belirtmiştir. )Yönetim kurulu üyesi iken son seçimde seçilmeyen bir pay sahibinin yaklaşık 40 gün sonra yönetimde söz sahibi olmadığını ve hesapları bilmediğini ileri sürmesi haklı neden olarak görülmemiştir. ( Bkz. Yargıtay—- HD. ——)Yine Yargıtay davacının haklı neden olarak gösterdiği tüm dava ve uyuşmazlıklarda davacı aleyhine karar verilmiş olmasının haklı nedenin bulunmadığını gösterdiğini belirtmiştir. ( Bkz. Yargıtay —–. HD. ——. )
TTK’nın 644. Maddesinin atfı ile anonim şirkete ait olup da limited şirketlere de uygulanması gereken hükümler düzenlenmiş olup TTK’nın 617/3. Madde ve fıkrası gereği toplantıya çağrı, azınlığın çağrı ve öneri hakkı vs. Konularında anonim şirketlere dair hükümlerin uygulanması gerektiğini hükme bağlamıştır. TTK’nın 621/1-ı madde ve fıkrasına göre şirketin feshi limited şirketlerde genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. TTK m.621/l-ı uyarınca şirketin feshi yönündeki genel kurul kararı temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilir. Davacı yanca her ne kadar şirketin iş ve işlemleri hakkında bilgi sahibi olmadıkları, şirketin genel kurul toplantısı yapmadığı ve kar dağıtmadığı gibi iddialar ileri sürülmüş ise de kar dağıtımına dair alınmış bir genel kurul kararı olmadığı müddetçe kar dağıtılamayacağı, TTK’nın yukarıda bahsedilen 617/3 madde ve fıkrasının atfı ile davacılarca TTK’nın 411 ve 412. Maddelerinde belirlenen usulün izlenebileceği, davacıların şirketteki hisse oranları nazara alındığında şirket müdürünü azledebilecekleri, kar varsa dağıtılmasına dair karar alabilecekleri hatta şirketin feshine dahi karar verme konusunda hak ve yetkileri olduğu, hisse çoğunluğunun zaten davacıların elinde olduğu görülmüştür. Her ne kadar şirket müdürü hakkında davacılarca bir kısım iddialar ileri sürülmüş ise de yukarıda belirtildiği üzere bu tür iddiaların konusu da yönetici aleyhine açılacak bir sorumluluk davasının konusunu oluşturmaktadır. TTK’nın 636/III madde ve fıkrası şirketin iç işleyişi ve yönetimde bulunmayan , genel kurulda istediği kararların alınmasını sağlayamayan ve sonuç olarak şirketten umudu kesen ortağa mahkemeler aracılığı ile sağlanan son çaredir. Davacıların TTK’nın 411 ve 412. Maddelerini işletmek sureti ile genel kurul icra ederek çok daha kısa yoldan şirketi feshetmek istiyorlarsa bu konuda karar alabilecekleri izahtan varestedir. Davacıların şirketin feshine dair soyut iddialar haricinde somut bir delil sunmadıkları, kaldı ki şirkette %86 oranında pay sahibi oldukları, istedikleri anda genel kurul düzenleyerek şirketin feshi dahil olmak üzere istedikleri konuda karar alabilecekleri anlaşılmakla ispat edilemeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın Reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90TL maktu harçtan peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 120,6‬0 TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,—–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, feri müdahil vekilinin yüzüne karşı, davacı ve davalının yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.