Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/625 E. 2022/789 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/625
KARAR NO: 2022/789
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali (Anonim şirket Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ: 04/10/2021
KARAR TARİHİ : 30/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Anonim şirket Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı —– —–biri haline getirdiği, şirketin —- tarihinde yapılan —– —– pay sahiplerine iadeli taahhütlü mektupla bildirilmediği, —- yapılan —— yapıldığı, ilgili tarihteki toplantının —— başladığının belirtildiği ancak toplantının yapıldığı ve toplantının kapatıldığına dair bir tespitin bulunmadığı, —- ibaret ——– oluşan —– tutanağının daha sonradan imzalatıldığı, ——–müvekkillerinin ibra edilmeyip önceki ortak olan —- ibra edilmesinin müvekkillerinin zararına hareket ettiğini gösterdiği,— temin edilen —– tarihli —– toplantı açılışında hazır bulunmadığı,——- ikrar edildiği, ilgili şahsın toplantıya sonradan dahil edildiği ve toplantı tutanağında belirtildiği,—- tutanağının karar defterinde yazılı olmadığı halde ——- noterden suretlendirme yapılarak genel kurul defterine kayıt edilerek ——- tescil edildiği, tutulması gereken tüm defter asıllarının —– sıfatıyla müvekkilinde bulunduğu, asıllarının mahkemeye sunulacağı, davalının elinde mevcut olmayan defterleri için zayi belgesi başvurusunda bulunması gerekirken bunu yapmayıp karar defterinin fiziken kendisinde olmamasına rağmen ilgili tarihteki —- aslı gibidir yaptırarak tescil ettirdiği, —–bilançonun tasdiki,— görüşülmesi ile ilgili olmayan diğer tüm maddelerin görüşülmesinin oy birliği ile bir ay sonraya bırakıldığı,—– önceki genel kurul toplantısının devamı niteliğinde olmadığı, gündemdeki diğer maddelerin yeni bir ilan ile ortaklara bildirilmesinin gerektiği, gerekçelerin açıklanmadan —– müzakeresi yapılmadan müvekkillerinin ibraz edilmeyerek diğer —— ibra edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve bu nedenle —-iptal edilmesinin gerektiği, ayrıca —- yaşayan ve hiçbir şekilde şirketin iç işleyişine ve 3. şahıslarla olan ticari münasebetlere——-olarak şirketi zarara sokacağı, şahsın —– tarihli usulsüz ——-aldırdığı karar ile şirkette işlem yapma yetkisi elde ettiği ve rekabet yasağını kaldırdığını, oy hakkından yoksun——- yapmasına ilişkin müzakerede geçersiz olarak vekaleten oy kullanılması nedeni ile TTK 395 ve 396. Maddeleri kapsamında verilen yetkilerin iptal edilmesinin gerektiği, anılan kararın şirket menfaatleri ile sermayesine zarar verdiği, şahsın şirketten uzun vadeli borç alarak şirketi maddi bir çıkmaza sokarak şirketi yönetilemez hale getirebileceği, diğer %50 pay sahibi olan müvekkillerinin paylarının değersiz hale getirebileceği, —– tarihli ——- seçilmesine ilişkin kısım için yürütmenin durdurulması, eski yönetim kurulunun görevde olduğunun tespiti,—— yürütmesinin dava sonuna kadar durdurulması yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesi, anılan tarihteki ———- iptali ile kararın tescil ve ilan edilmesi, kararların —— uyarınca tedbiren teminatsız olarak yürütmenin geri bırakılmasına, yargılama ücreti ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yeni yönetimin şirketi resmen teslim aldığı,——-dışında hak ve alacağı bulunmadığı, buna göre—– bulunduğu, buna karşılık müvekkiline ait———-yaptığı, ayrıca eksi yöneticiler/davacılar tarafından düzenlenmiş —– bankaya ibraz edilmesiyle ödendiği, şirkete zarar vereceği iddia olunan—– üzerinden teminat göstererek—— kullanılan krediye şahsi kefil olduğu, müvekkili şirketin—tarihinde kullandığı —– ortağı olduğu—–kefil olduğu, bu nedenlerle —– şirkete zarar vereceği iddiasının doğru olmadığının anlaşıldığı, davacılardan çek ile ticari defterlerin istendiğini ancak iade edilmediği, davacıların şirket hesaplarına bloke etmek amacıyla —– toplam tutarlı çek keşide ettiği, çeklerin hamili olan —- görüşülerek çeklerin karşılıksız işlem görmesinin engellendiği, zira çeklerin hamili olan—– görüşülerek çeklerin yetkisiz kişi tarafından imzalandığı hususunun banka tarafından şerh olarak konulduğu, ilgi çeklerin tespitiyle ilgili —— davaların ikame edildiği, şirketin ———-ayında davacılar tarafından ödenmediği, su sayaçlarının mühürlendiği, yeni yönetimin ilgili borçları ödediği, müvekkili şirkete ait —- davacı —- tarihinde tescil edildiğinin öğrenildiği, buna karşı —– ödemenin müvekkili şirket tarafından yapıldığı, şirketin hosting ve domain alanlarının davacılar tarafından kapatıldığı ve bu işlemin müşteriler nezdinde tereddüt yarattığından müvekkilinin gelir kaybı yaşadığı, davacıların yönetimde olduğu dönemde——işçi çalıştırdığı, yeni yönetimim kaçak işçilerin görevlerine son vererek —- ceza almasının engellendiği, davanın—— esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ;davalı şirketin —— tarihli —– alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti, butlanı olmadığı taktirde iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış ticari defter ve belgeler üzerinde alanında uzman mali müşavir bilirkişi ile ticaret hukuku uzman bilirkişiden rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti raporunda—- günü mahkeme salonunda yapılan davacı —– davalı vekilinin katılım sağladığı inceleme toplantısında davacı——- davalı ——– pay defteri, —– defterlerinin ibraz edildiği, her——– ilgili hükümlerine uygun olarak noter açılış tasdikinin süresi içerisinde alındığı, genel kurul toplantı müzakere defterine ait kapanış tasdikinin zorunlu olduğu, buna karşın defterin boş sayfalarında kapanış tasdiki veya ara tasdikin bulunmadığı,
Davacının —— tutanağının karar defterinde yazılı olmadığı halde —— noterden suretlendirme yapılarak genel kurul defterine kayıt edilerek ticaret sicilinde tescil edildiği yönündeki iddiası göz önünde bulundurularak, genel kurul toplantı müzakere defterinde yer alan tüm kararların incelendiği, —–gerçekleştirilen —– toplantılarına ilişkin defterde bulunan tutanakların noter tarafından tasdik edildiği,—— toplantı tutanağının bulunduğu sayfanın ise noter tarafından tasdik edilmediği, davacının iddiasına konu —-tarihli genel kurul toplantı tutanağının ise defterde yer almadığının görüldüğü, bu minvalde ibraz edilen defterlerin delil kabiliyeti ile ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
——- gönderilen müzekkere cevabı ekinde yer alan — göre toplantıya —– toplantıya katılmadıklarının görüldüğü, toplantı gününün davacıların da katılım sağladığı bir ay önce —– yapılan toplantıda kararlaştırıldığı, bunun dışında ———- dosya içeriğinde görülemediği,
Dosyaya ibraz edilen ——— gerek davacılara gerekse dava dışı——— çeşitli tarihlerde çeşitli tutarlar gönderdiği, davalının yevmiye defterleri, harita niteliğindeki hesap muavin dökümlerini ile mali tablolarının ibraz edilmemesi nedeniyle tarafların birbirine atfettiği “şirkete zarar verildiği” yönündeki iddia ve savunmanın test edilemediği,
Davalı şirket genel kurulu ertelenmiş olmakla birlikte TTK m.420/1 açık hükmü uyarınca yeniden çağrının yapılması gerektiği, ancak böyle bir çağrının yapılmadığı ve hazırlar arasında gerçekleşen bir genel kurulun da söz konusu olmadığı, bu şartlar altında yukarıda yer verilen açıklama doğrultusunda dava konusu —— tarihli genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğu görüş ve kanaatinde olduklarını..” belirtmişlerdir.
Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı uzman mütalaası sunmuş ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi sunmuştur.Taraflar arasında gelinen aşamada uyuşmazlık hukuki mahiyet arz ettiğinden başka bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yolundaki davalı talebi kabul görmemiştir. Olayın doğru yorumlanabilmesi için yokluk, butlan ve iptal kavramlarının doğru olarak bilinmesi gerekmektedir.
——- sayılı ilamında yokluk butlan ve iptal kavramları detaylı olarak anlatılmış olup konunun önemine binaen aşağıda aynen alıntılanacaktır. ——- Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle——– hükümsüzlüğü hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
14. Hukukî işlem, bir veya birden çok kişinin hukuk düzeninin öngördüğü sınırlar içinde gerektiğinde diğer unsurlarla birlikte hukukî sonuçlar doğurmaya yönelik irade açıklamasından oluşan hukukî bir olgudur. İrade açıklamasının yönelmiş olduğu hukukî sonuç, bir hakkın veya hukukî ilişkinin kurulmasından, değiştirilmesinden, devredilmesinden veya ortadan kaldırılmasından ibaret olabilir. Bir hukukî işlemin meydana gelmesi, hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi, birden çok kişinin irade beyanına bağlı ise bu hukukî işlemlere iki veya çok taraflı hukukî işlem denir. Çok taraflı hukukî işlemler, sözleşme ve karar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Karar, aynı gruba dâhil kişilerin ortak bir iş veya amaca ilişkin olarak başkana yöneltilmiş irade beyanıdır. Dolayısıyla hukukî işlemlerin hükümsüzlük hâlleri “karar” için de geçerlidir. Dolayısıyla karar şeklindeki bir hukukî işlemin hükümsüz olması, onun yöneldiği hukukî sonucu gerçekleştirme gücünün olmadığı anlamına gelmektedir.
—— doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından şirketin, azınlığın, şirket alacaklılarının ve müstakbel pay sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar. ——- bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
16. Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik anonim şirketlere yönelik olarak somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 536. (6102 sayılı TTK’nın 622.) maddesi yollamasıyla anonim şirket genel kurul kararlarının iptali hakkındaki hükümlerin limited şirket için de uygulanması gerekecektir. 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez.
17. Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden butlan, 6762 sayılı TTK’da ayrıca düzenlenmemiştir. Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen butlan yaptırımı, genel kurul karalarının butlanı hakkında da uygulanmaktadır. Bu itibarla emredici hukuk kurallarına, ahlaka aykırı veya imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılmaktadır. Öte yandan 6102 TTK’nın 447. maddesi ile—— kararlarının butlanı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran; anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.
———-, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur.
—–kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir.Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. ——- hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir ———–
20. Görüldüğü üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli fark ise TMK’nin 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda şekli anlamda bir—– mevcut olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. Hâkim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir———- Oysa yokluk durumunda, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir————-
21. Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. —– kurucu unsurları ——. Dolayısıyla bir genel kurul, kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar, Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır.
22. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, müvekkilinin—– tarihinde davalı şirketin ortağı olduğunu, müvekkilinin davalı şirketin ——- tarihinden itibaren hiçbir —- çağrılmadığını ve dolayısıyla hiçbir toplantıya katılmadığı, bu tarihten sonra alınan ——- müvekkilinin imzasının taklit edilerek davalı şirketteki hissesinin —- oranına düşürüldüğünü ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davacının davalı şirketin——- katılmadığı, imzaların davacıya ait olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket yönetici olan diğer davalı——- eldeki davaya konu eylemler nedeniyle——-mahkumiyetine karar verilmiş ve karar derecattan geçerek kesinleşmiştir. Anılan dosyada davalı —– tarafından verilen ifadede; davacının şirkete uğramadığı, hiçbir toplantıya katılmadığı, sadece defterlerin ona götürülüp imzası alınarak geri getirildiği, imzanın ona ait olup olmayacağını bilemeyeceği beyan edilmiştir. Dolayısıyla ———- tarihinden itibaren bütün genel kurul toplantılarının çağrısız yapıldığı, davacının ise hiçbir genel kurul toplantısına katılmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
23. ——, davetin belli bir prosedüre tâbi tutulup tutulmadığına göre çağrılı ve çağrısız —— şeklinde ikiye ayrılır. Hem 6762 sayılı TTK’da hem de 6102 sayılı TTK’da anonim ve limited şirketin genel kurul toplantılarına ortakları davet belli başlı kurallara bağlanmıştır. Kanun koyucu genel kurul toplantılarına davet şekillerinin az ortaklı şirketler açısından pratik olmayacağı düşüncesiyle her iki kanunda da çağrısız genel kurul toplantısını düzenleme ihtiyacını hissetmiştir. Limited şirketlerde çağrısız genel kurul 6762 sayılı TTK’nın 538/5 maddesinde; ——çağırma hakkındaki merasime riayet etmeksizin de umumi heyet halinde toplanabilirler. Böyle bir toplantıda bütün ortaklar hazır olmak şartiyle, umumi heyetin salahiyetine dahil olan hususlar müzakere edilerek karara bağlanabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre limited şirketlerde ——- yapılabilmesi için bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunması ve hiçbirinin toplantıya itirazda bulunmaması gerekir. Buradaki itiraz, doğrudan yapılacak olan ——- veya karar alınmasına ilişkin olmalıdır. Görüldüğü üzere çağrısız genel kurul toplantısı için toplantı yetersayısı bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunması şeklinde belirlenmiştir. Dolayısıyla çağrısız —– bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması ve hiçbirinin toplantıya itirazda bulunmaması, çağrısız ——— alınacak kararların kurucu unsurunu teşkil etmektedir. Herhangi bir pay sahibinin veya temsilcisinin toplantıda hazır bulunmaması ya da toplantıya itiraz etmesi hâlinde çağrısız genel kurul mevcut olmadığı için alınan kararlar yoklukla malûldür.
24. Bu itibarla davalı şirketin dava konusu olan sermaye artırımına ilişkin genel kurul toplantılarının çağrısız yapıldığı anlaşılmakta olup davacının bu toplantılara katılmadığı sabit olduğundan bu kararlar yoklukla malûldür. Yukarıda da bahsedildiği üzere yok hükmünde bir genel kurul kararı karşısında bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemez.
25. ——- yapılan görüşmeler sırasında; yokluk yaptırımına tabi işlemlerin aradan zaman geçmesiyle geçerli hâle gelemeyeceği, ancak somut olayda davacıya atfen atılan bir imzanın bulunduğu, davacı sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarına katılmamış olsa da kendisine atfen atılan imzalarla yapılan işlemlerin temsil hükümlerine göre yapıldığının kabulü gerektiği, zira davacının bu işlemlere açık onayı bulunmadığı için bu işlemler davacıyı bağlamaz ise de örtülü olarak bu işlemlere icazet verilmiş olması hâlinde işlemlerin geçerli olacağı, davacı şirketin %40 hissesine sahip olan davacının on yedi yıl boyunca şirketin faaliyetine katılmadığı hâlde şirkette neler olduğunu merak etmemesi, şirketin faaliyetini nasıl sürdürdüğünü, alınması gereken kararların nasıl alındığını, ortaklık pay durumuna göre kendisinin oyunun nisap için önem taşıdığı konuların nasıl aşıldığını araştırmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yapılacak basit bir araştırma ile bu işlemlerin varlığından haberdar olunabileceği, davacının bu usulsüz işlemlere uzun süre ses çıkarmamasının zımni icazet anlamına geldiği, bu nedenle uzun süre geçtikten sonra temsil hükümlerine göre geçerli hâle gelen işlemlerin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, dolayısıyla direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle —- benimsenmemiştir.26. O hâlde mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir. ” gerekçeleri ile verdiği kararda özellikle kararın 24. Bendinde yok hükmünde sayılan bir genel kurul kararı karşısında bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesinin hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir.
6102 sayılı TTK’ nın 414. Maddesi ” ——, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve ——- yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.2) Sermaye Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrası hükmü saklıdır.” hükmüne haizdir.
Yine TTK’nın 420. Maddesi ” (1) Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Erteleme, 414 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay sahiplerine ilanla bildirilir ve internet sitesinde yayımlanır. İzleyen toplantı için genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak toplantıya çağrılır.
(2) Azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra ——- müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır. ” hükümlerine haizdir.
Aynı kanunun 416. Maddesi ” (1) Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, —- olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler.
(2) Çağrısız toplanan ——-, gündeme oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir. ” hükmüne haizdir.
Genel kurulun karar alabilmesi için kanunda ve ana sözleşmede gösterilen şekilde şirketin internet sitesinde ve ————– yayımlanan ilanla toplantıya çağrılmış olması gerekir. ( TTK m.414/1 ) Bunun tek istissnası TTK’nın 416. Maddesinde öngörüldüğü üzere bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin toplantıda hazır bulunmaları ve içlerinden hiçbirinin toplantı yapılmasına ve karar alınmasına herhangi bir şekilde itiraz etmemesi halidir. Bu istisnai durum dışında çağrının yapılması , toplanan genel kurulun ve dolayısı ile o kurulda alınmış olan kararların hukuken mevcudiyeti için şarttır.
Çağrı bütün pay sahiplerine yapılmış olmalıdır. Çağrı kanun veya ana sözleşmeye göre görevli veya yetkili organlar tarafından yapılmalıdır. —— çağrının bütün pay sahiplerine veya temsilcilerine yapılmış olması çağrının geçerlilik koşuludur. Toplantıya çağrıyı düzenleyen TTK’nın 414/1 madde ve fıkrası her bir pay sahibinin genel kurul toplantısından haberdar olabilmesinin ve anılan temel pay sahipliği haklarının kullanılabilmesinin asgari koşulunu düzenlemektedir. Ve bu niteliği ile kesin emredici bir hükümdür———————
Çağrısız genel kurul icra edilebilmesinin şartları kanunun 416. Maddesinde sayılmış olup buna göre bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin genel kurulda hazır bulunmuş olmaları ve pay sahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş olmalarıdır. Toplantıya itiraz toplantının terk edilmesi şeklinde ” örtülü” olabileceği gibi toplantıdan önce tarihinin resmen saptanması bakımından noter aracılığı ile veya taahhütlü mektupla bildirim veya en kolay olarak toplantı sırasında toplantı tutanağına yazdırma şeklinde açık da olabilir. Eğer itiraz gündemin yalnız bir veya birkaç maddesinin görüşülüp karara bağlanmasına karşı yapılmış ise ( Tüm pay ashipleri veya temsilcileri toplantıyı terk etmemiş olmak koşuluyla ) yalnız bu gündem maddeleri ile ilgili olarak genel kurulun ve alınan kararın yokluğu söz konusu olur . ———-
Örneğin bütün pay sahipleri veya temsilcileri hazır olup içlerinden hiç birinin karar alınmasına itiraz etmemesi sonucu bir veya birkaç öneri oylanıp karar alındıktan sonra bir pay sahibinin genel kurulu terk etmesi veya toplantının devamına ve karar alınmasına itirazı halinde toplantı o anda sona erecektir. Çünkü artık hukuken genel kurul yoktur ve buna rağmen alınan kararlar da yoklukla malüldür. ———–.Diğer bir anlatımla, anılan yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, kanun koyucu çağrısız bir —–var sayılmasını, bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunmaları ve pay sahiplerinin bu toplantı şekline itiraz etmemiş bulunmaları şartlarının gerçekleşmesi durumunda kabul etmektedir. Tek bir payın sahibi veya temsilcisi bulunmaz veya toplantıyı terk ederse, yada katılıp toplantı şekline itiraz ederse, bir genel kurulun gidişini etkileyebilecek durumda olup olmaması da durumu değiştirmez ———- O halde TTK.nın 370. maddesinde öngörülen iki şart gerçekleşmeden yapılan genel kurul hukuken yoktur ve alınan karar da yoklukla maluldür…” şeklindeki ilamında çağrısız —-oluşmadan alınan kararların ——- hükmünde olduğunu belirtmiştir. )
Çağrısız genel kurul gündemini de kendisi belirler. Genel kurulda bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları ve hiçbir pay sahibi veya temsilcinin toplantıya ve karar alınmasına itiraz etmemesi gerekmesine göre pay sahiplerinin veya temsilcilerinin toplantı gündemi konusunda uyuşmuş olmaları gerekir. Örneğin ——- kararında oydan yoksun dahi olsa bir pay sahibine haber vermeksizin ve onun katılımı olmaksızın yapılan çağrısız genel kurul toplantısında alınan karrların yok hükmünde olduğunu belirtmiştir. Yokluk ve butlan hakllarinde —– olumlu oy vermiş olanların dahi dürüstlük kurallarına aykırı düşmemek kaydı ile dava açma hakları bulunduğu kabul edilmektedir.————
Konuya biraz da—- kararları ışığında bakmak gerekirse bu konuda verilmiş birkaç karar aşağıda aynen alıntılanacaktır. Sonrasında tüm deliller ve dosya kapsamı nazara alınarak mahkememizce hukuki nitelendirme yapılarak sonuca gidilecektir.
———-.Dava konusu ———– çağrısız olarak yapıldığı ihtilafsızdır. Bu nedenle o tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK.370.maddesinde öngörülen şekilde çağrısız genel kurul unsurlarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Anılan 370.maddeye göre, bütün pay sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde umumi heyet toplantılarına dahil olan diğer hükümler saklı kalmak şartıyla, toplantıya davet hakkındaki merasime riayet edilmeksizin genel kurul olarak toplanabilirler. Bu yasal düzenlemeye göre çağrısız genel kuruldan söz edilebilmesi için iki unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması, diğeri ise pay sahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş bulunmalarıdır.
———-
——— emsal kararında belirtildiği üzere, “TTK.nun 368.maddesinin istisnası aynı Yasanın 370.maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, şayet bütün pay sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde genel kurul toplantılarına dair olan diğer hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrı hakkındaki merasime riayet etmeksizin de genel kurul olarak toplanabilir. Diğer bir anlatımla, anılan Yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, kanun koyucu çağrısız bir genel kurulun varsayılmasını, bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunmaları ve pay sahiplerinin bu toplantı şekline itiraz etmemiş bulunmaları şartlarının gerçekleşmesi durumunda kabul etmektedir. Tek bir payın sahibi veya temsilcisi hazır bulunmaz veya toplantıyı terk ederse ya da katılıp toplantı şekline itiraz ederse, bir genel kuruldan bahsedilemez. Doktrine göre de, toplantıya katılmayan veya itirazı olan pay sahibinin genel kurulun gidişini etkileyebilecek durumda olup olmaması da durumu değiştirmez———–O halde, TTK.’nın 370.maddesinde öngörülen iki şart gerçekleşmeden yapılan genel kurul hukuken yoktur ve alınan kararlarda yoklukla malüldür’.
Öğretideki ve uygulamadaki yerleşik içtihat, çağrısız ——- bulunmaması halinde, alınan kararlar yok hükmünde olup hukuk hayatına hiç doğmamış, geçersiz işlemlerdir. Somut olaydaki durumun bu hukuki tespit ışığında değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda davalı şirketin ortaklarından —— yapıldığı sırada hastanede bulunduğu ve toplantıya katılmadığı her iki tarafın kabulündedir. Taraflar arasında, toplantı tutanağının sonradan hastaneye götürülerek——-imzalatıldığı konusunda ihtilaf varsa da bu durum sonuca etkili değildi. Yani —- katılmamıştır. Bu husus ihtilafsızdır. Tutanağın sonradan bu ortağa hastanede imzalatılıp imzalatılmaması sonuca etkili değildir. Bu nedenle imza ile ilgili tartışmalara girmeye hukuken gerek yoktur. Çünkü, “bir toplantı yapılmaksızın pay sahiplerinin veya temsilcilerinin fiziki veya elektronik ortamda katılımla yapılacak olan ——dışında kullandıkları oyları ile —-karar alınamaz. ——- ve derneklerde söz konusu olabilen bu durum———- söz konusu olamaz. ——- yapılmaksızın veya toplantı dışında kullanılmış oylarla alınan genel kurul kararları yoklukla malüldür. —–
Bu açıklamalar ışığında, davalı şirketin, çağrısız olarak yapılmış olan —— hukuki anlamda bir genel kurul olmayıp alınan kararlar da genel kurul kararı niteliği taşımadığından yok hükmünde kararlardır. Bu konudaki istinaf talebi yerindedir.
Yok hükmünde olan——– tarihli sermaye artırım kararı uyarınca oluşan yeni sermaye yapısına göre oluşturulan hazirun cetvellerine göre toplanan —- alınan sermaye artış kararının da, yok hükmünde olan önceki sermaye artışı üzerine yapılmış olması nedeniyle —— tarihli sermaye artış kararının da yok hükmünde olduğunun kabulü gerekir. Çünkü bu son —- artış yok hükmünde olan önceki sermaye artışına dayalı olup yine —- oylama, yok hükmünde olan kararla oluşan sermaye paylarına göre yapılmıştır. Bu nedenlerle —— alınan sermaye artış kararının da yok hükmünde geçersiz bir karar olduğunun kabulü gerekir.
Her ne kadar ilk derece mahkemesi—– tarihli toplantıda alınan sermaye artış kararına davacıların itiraz etmediklerini belirtmiş ise de dosyada örneği bulunan genel kurul tutanağı incelendiğinde gündemin —-artış kararına davacıların vekili olarak katılan —— kaldığını bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin, davacıların karara sessiz kaldıkları yönündeki tespiti yerinde değildir.
Yine ilk derece mahkemesi,—– kararına olumlu oy vermiş olmaları nedeniyle—– verdikleri şeklinde yorumlamıştır. Yok hükmündeki bir işlemin icazet yoluyla hayatiyet kazanıp kazanmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekir. Yine bu bağlamda, yok hükmündeki bir işlemin yokluğunun ileri sürülmesinin MK.2.maddesine aykırılık teşkil edip etmeyeceği konusu üzerinde de durmak gerekir. “yokluk, hukuki işlemeni kurucu unsurlarının veya kanunen kurucu unsur olarak kabul edilen diğer olguların gerçekleşmemesi halinde söz konusudur. Yoklukla kesin geçersizlik arasında ayrımın gereksiz olduğu veya yokluk hallerinin geçersizlik başlığı altında inceleyenler bulunmakla birlikte bu ayrımın temelde farklılık yaratmadığı ifade edilmektedir. Gerçekten de ortak nokta olarak yoklukla kesin hükümsüzlük, herkes tarafından her zaman ileri sürülür ve hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınır. Hatta yokluğu tespit eden mahkeme kararı, geçersizliğe benzer şekilde, taraf olmasa da herkes için bağlayıcıdır. Ancak bir hukuki işlemin geçersizliğinden bahsedebilmemiz için öncelikle işlemin hukuk dünyasında var olması gerekir. Yok olan bir hukuki işlemin geçerliliği veya geçersizliğinden bahsedilemez. Başka bir ifadeyle geçersizlik veya geçerlilik, ancak hukuki işlem kurulduktan sonra meydana gelebilir. Yoklukta, işlemin hüküm ve sonuçlarının doğması için aranan hukuki olguların eksik olmasını ifade ettiğinden, doğmayan bir geçersizlik halidir. Tüm geçersizlik halleri gibi, hüküm ve sonuçlar kurulmama sebebi ile doğmadığından işlem yürürlükte değildir. Her iki tarafında bir bağlılığı yoktur. Ancak yoklukla geçersizlik arasında hukuki sonuçları yönünden aşağıdaki farklılıklar söz konusudur: Geçersiz bir hukuki işlemin sonradan düzeltilmesi veya tahlili söz konusu olabilir. Yok bir işlem var olmadığından, düzeltilmesi veya tahlili söz konusu olamaz. Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle hakkın kötüye kullanılması yasağı geçersizlikte uygulama alanı bulurken, yokluk durumunda uygulama alanı bulmaz. Geçersiz bir işlemin geçersizliğinin ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ediyorsa, geçersizlik düzeltilerek aynen ifaya esas hukuki işlem olarak geçerli kabul edilmesi söz konusu olabilir.——–
Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, yok hükmündeki bir işleme sonradan icazet verilmesi mümkün olmadığı gibi, yokluğun ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırılık olarak değerlendirilemez. Yani dürüstlük kuralı yok hükmündeki bir işleme geçerlilik kazandıramaz.
Somut olayda dava konusu iki sermaye artış kararı yok hükmünde kararlar olduğundan icazetle veya dürüstlük kuralı uyarınca geçerlilik kazanamaz….” şeklindeki kararı ile yukarıda alıntılanan—– kararında benimsenen ilkelerin bu kararlarda da aynen benimsendiği görülmüştür. ————-
Konu araştırılırken bazı————-kararlarında yoklukla malül olan bir genel kurulun yok hükmünde sayılması davasının çok uzun zaman sonra açılmış olmasının TMK’nın 2. Maddesindeki hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacağı ve bu tür bir davanın dinlenme olanağı olmadığı yolunda bazı kararlara da rastlanmıştır.————-
——– hükmündeki bir işleme sonradan icazet verilmesi mümkün olmadığı gibi, yokluğun ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği…” belirtmiştir.
Hakkın kötüye kullanılmasının şartları  ——————- Uyulmaması olarak sayılabilir.
Tüm bu açıklamalar atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları, faydalanılan doktrinsel görüşler ve davaya konu genel kurul kararı bir bütün olarak değerlendirildiğinde ulaşılan sonuç şudur ki davaya konu genel kurul —- tarihinde yapılması planlanan genel kurulun devamı niteliğindedir. Bu genel kurulda oy birliği —–yapılmasına karar verilmiştir. Yine her iki tarafın da kabulünde olduğu üzere——-şirketteki hisselerini davacılar devir etmeleri bu süreçte taraflar arasında görüşülmüştür. Devir yapılacağı inancı ile o dönem şirket yetkilisi olan davacılarca ertelenen genel kurul toplantısına dair kanundaki amir hükümlere riayet edilmemiştir. 6102 sayılı TTK’nın 420. Maddesi gereği Erteleme kararının TTK’nın 414 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay sahiplerine ilanla bildirimesi ve internet sitesinde yayımlanması gerekmektedir. İzleyen toplantı için genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak toplantıya çağrılır hükmüne haizdir. Bu maddenin atıf yaptığı ——–, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve ——- ilanla çağrılacağını, Bu çağrının ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılması gerektiğini, Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündemin ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirileceği hükmüne haizdir. Ertelen toplantı hususudna çağrı usullerine riayet edilmemiştir. Daha doğrusu çağrı hiç yapılmamıştır. Bu durumda genel kurulun ancak TTK’nın 416. Maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul şartlarında yapılabileceği açıktır. Çağrısız—— yukarıda geniş açıklamalar yapılmış olup bu toplantıda Herhangi bir pay sahibinin veya temsilcisinin toplantıda hazır bulunmaması ya da toplantıya itiraz etmesi hâlinde çağrısız genel kurul şartları oluşmadığından yerleşik yüksek mahkeme kararları gereği bu tür toplantılarda alınan kararlar yoklukla malûldür.Davaya konu genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde davacıların toplantının henüz başlangıcında toplantıya itiraz ettikleri ve henüz hiçbir maddenin görüşülmesine geçilmeden toplantı yerini terk ettikleri görülmüştür. Somut olayda çağrısız genel kurul koşulları da oluşmamıştır. Bu nedenle alınan kararlar yok hükmündedir. Davalı yanca davacıların çağrıyı yapmakla görevli kimseler oldukları ve bu çağrıyı yapmayarak sonradan da buna dayanmalarının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu ileri sürmüştür. —— hükmünde olan bir genel kurulun hukuki — kazanamayacağı yolunda yukarıda emsal —– atıf yapılmıştır. Keza bu hususta birkaç —- kararı da alıntılanmıştır. Sadece yok hükmünde olan genel kurul kararlarına karşı çok uzun yıllar sessiz kalınması durumunda açılan bir davanın hakkın kötüye kullanılması vasfında olduğu bazı kararlar mevcuttur. Somut olayda davacıların ve ihtilaf yaşadıkları kişilerin akraba oldukları ve şirketteki hisselerinin %50 şer odluğu görülmüştür. Bahse konu ——- icra edildikten kısa süre sonra bu dava açılmıştır. Davacıların davalıların hisse devri yapacakları inancı ile ertelenen —— yapmadıkları, ortada kötüye kullandıkları bir hak bulunmadığı açıktır. Nitekim davacıların ——- katılmaları durumunda alınan bu karararın hisse oranları nazara alındığında alınamayacağı çok açıktır. Her ne kadar davalı yanca rapora itirazda bulunulmuş ve uzman mütaaası ibraz edilmiş ise de uzman mütalaası incelendiğinde mütalaanın genel kurul toplantısına ilişkin yapılan çağrının usulsüzlüğü üzerine yazıldığı, çağrıda usulsüzlüğün başlı başına bir iptal nedeni olmadığı ilkesi üzerine yazıldığı görülmüştür. Oysa somut olayda hiç yapılmayan bir çağrı bulunduğundan çağrıda usulsüzlükten bahsetme olanağı yoktur. Yapılmayan bir çağrının usulsüzlüğünden bahsedilemez. Öte yandan ertelenen ——devamı sayılır. Oysa ——olmayan maddelerin eklendiği ve eklenen ——-davacıların şirket yöneticiliği görevinden alındıkları görülmüştür. Bu yönü ile de alınan karar usulsüz olup ertelenen —— aynı gündem maddeleri ile toplanması gerekir. Tüm dosya kaspamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde bahsi geçen genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğu, yok hükmünde olan bir——– kötüye kullanılması ilkeleri ile geçerlilik kazanamayacağı sonucuna varıldığından davanın kabulüne karar verilmiştir.
——– alınan eklenen ——- kararlar ile davacılar görevden alınmış, —— karar ile keza temsile dair karar alınmış, —–yetkiler tanınmıştır.—- ilgili mahkememizce davanın açılmasına müteakip talep üzerine ihtiyati tedbir kararı verilerek bu maddenin icrasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Buna dair mahkememizce verilen karar İstinaf denetiminde —— sayılı ilam ile onanmıştır. Bu madde yönünden orada yapılan açıklamalar caridir. Yapılan genel kurulun yukarıda yapılan geniş açıklamalar, denetime el verişli bilirkişi raporu ve atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları nazara alındığında yok hükmünde olduğu kanaatine varıldığından aşağıda sayılan kararlar bakımından yaklaşık ispatın gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. ——– maddelere ilişkin yukarıda yapılan tüm açıklamalar, denetime el verişli bulunan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu kararların icrasının geri bırakılması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi açısından yaklaşık ispatın gerçekleştiği anlaşılmakla bu kararların icrasının geri bırakılması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacılar iş bu davada ihtiyari dava arkadaşıdır. ———-.Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak, her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine, reddedilen her bir dava yönünden de kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir.aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak, her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine, reddedilen her bir dava yönünden de kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu husus dikkate alınmayarak kabul edilen ve reddedilen tazminatlar toplanarak davacılar ve davalı yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı ise de——— vekilinin temyiz harcını müvekkillerinden birisi için yatırdığı makbuzda yazılı miktardan anlaşıldığı, davanın, ——iptali ve kayyım tayini istemlerine ilişkin olduğu, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, her davacının davasının ayrı olduğu ve davacı sayısınca hüküm bulunduğu,———yargılamanın yenilenmesi istenen dava genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, her davacının davası ayrıdır ve bu nedenle de davacı sayısınca hüküm bulunduğundan her davacı için ayrı ayrı temyiz harcı alınması gerekmektedir. ” gerekçeleri ile aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların davalarında nasıl davranılması gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı mevcuttur.Davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve iş bu davada ihtiyari dava arkadaşı konumunda olduklarından lehlerine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir olunmuştur.
Kısa karar yüze karşı tefhim edilirken aynı zamanda yukarıda da açıklandığı üzere tedbir kararı verilmiştir.
———–6100 Sayılı HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341’inci maddesine göre, “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” Söz konusu maddenin gerekçesinde de değinildiği üzere, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin geçici hukukî koruma taleplerinin kabulü hâlinde itiraz imkânı bulunduğundan, önce bu yola (itiraz) başvurulması gerekli olup, ancak itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür….Buna göre öncelikle yüze karşı verilen ihtiyati haciz kararına karşı itiraz veya istinaf kanun yolunun açık olup olmadığı incelenmelidir.Kanun da açıkça tarafların yokluğunda verilen karara karşı itiraz yolunun açık olduğu düzenlendiğinden yüze karşı verilen karar da taraflar iddia ve savunmaları dinlenerek bir karar verildiğinden itiraz yolu açık değildir.Bu nedenle ilk derece mahkemesince itiraz yolunun açık olduğunun belirtilmesi maddi hatadan ibaret görülmüştür.Ek karar da itiraz yolu açık olmadığına ilişkin tesbit yerinde ise de ; itiraz mümkün olmadığından itirazın reddi yerine istinaf başvurusu olarak kabul edilerek kanun yolu incelemesi için ———– Adliyesine gönderilmek gerekirken itirazın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile verdiği kararda da belirtildiği üzere yüze karşı verilen ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilmesi mümkün olmayıp bu kararlar doğrudan istinaf yoluna tabidir. Bu nedenle mahkememizce taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen tedbir talebi itiraz toluna tabi olmayıp doğrudan istinaf yoluna tabidir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilmiş davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın kabulüne;
A-Davalı şirketin —–toplantısında alınan kararların — hükmünde olduğunun tespitine,
B-Davacıların ——- talebinin kabulü ile ; Davalı şirketin —– tarihinde icra edilen genel kurulunda alınan aşağıda sayılan kararların 6100 sayılı HMK’nın 389 ve 6102 sayılı TTK’nın 449. Maddeleri uyarınca yürütmesinin geri bırakılmasına,
—–
Gündem madde—–
Gündem madde—
Gündem madde ——–
Gündem madde ——
Gündem madde —–
Gündem madde —–
Gündem madde —–
2-HMK’nın 392. maddesi uyarınca, davacıların şirkette hissedar oluşları, —- içeriği ve gerekçede açıklanacak nedenler nazara alınarak takdiren teminat alınmasına yer olmadığına,
3-Kararın ——tescil ve ilanına, Tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına,
4-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 80,70 TL maktu harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacılar tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç olmak üzere toplam 118,60 TL harcın davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
6-Davacı tarafça yapılan 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 370,30 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 4.370,30 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacılara verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle bu davacıya verilmesine,
9-Davacı—– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle bu davacıya verilmesine,
10-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,—— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı asil ve vekilleri ile davalı asil ve vekilinin yüzüne karşı verilen karar oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/11/2022