Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/622 E. 2022/599 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/622
KARAR NO: 2022/599
DAVA:İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/10/2021
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket aleyhine müvekkili şirket ile olan ticari ilişkilerine istinaden tanzim edilen faturalardan kaynaklı cari hesap bakiyesinden kalan— bedelli borçlarının tahsili amacıyla —- dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiği ancak davalı (borçlu) şirketin —- tarihinde hem borca hem de yetkiye itirazda bulunduğu, bunun üzerine taraflarınca—-yetkisizliğinin kabul edildiği, ilgili icra dosyasının yetkili icra dairesi olan —- İcra Dairelerine gönderilmesini talep ettikleri, cari hesap ekstresindeki borç bakiyesi olan ——- dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiği, başlatılan ilamsız icra takibinde ödeme emrinin usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiği, davalının—— tarihinde icra takibi ile talep olunan borcun tamamına ve fer’lerine itiraz ederek kendilerinin müvekkili şirkete herhangi bir borcularının bulunmadığının beyanı ile takibi durdurmuş olduklarını, haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptalinin gerektiği, müvekkili ile davalı şirket arasında faturadan kaynaklanan cari hesaba dayalı bir ticari ilişkinin mevcut olup yapılan ödenen/ödenmeyen faturaların müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarında sabit olduğu, davalının müvekkili şirkete ödemesi gereken toplam rakam ——-kalan bakiyenin müvekkili şirkete ödenmesi gerektiği, borçlunun böyle bir borcun bulunmadığından bahisle borca kötü niyetli olarak itiraz ettiği, ancak itirazının soyut nitelikte olup tarafların ticari kayıtları incelendiğinde alacak borç ilişkisinin mevcut olduğunun anlaşılacağı, davalı borçlunun, müvekkili şirketin alacağına haksız ve hukuka aykırı şekilde itiraz etmesi ve itirazın kötü niyete dayanması sebebiyle asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına, takibe yapılan itirazın iptaliyle takibin devamına karar verilmesini, işbu uyuşmazlığın çözülmesi adına taraflarınca —- başvurulduğunu ve taraflarca anlaşmaya varılamadığı, bu nedenle itiraza uğrayan alacakları için işbu itirazın iptali davasını açmak zaruretlerinin hasıl olduğu, davalının ——- dosyasına yaptığı itirazının iptali ile takibin devamını, alacak miktarının likit olması ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz edilmesi nedeniyle davalının asıl alacağının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini ve bu miktarın davalıdan alınarak müvekkili davacıya verilmesini, yargılama giderleri, arabuluculuk vekalet ücreti ve dava vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin hiçbir nam altında davacıya borcu bulunmadığı, anılan alacak kalemlerinin kabulünde olmaması sebebiyle yapmış oldukları itirazın haklı ve hukuka uygun olduğu, icra takibinde alacağa uygulanan faiz oranının geçersiz, fahiş ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu, taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme bulunmamasına karşın mesnedi belirsiz alacak kalemleri çıkarılarak alacaklı oldukları iddiasına itibar edilemeyeceği, dava dilekçesinde iddia edildiğinin aksine taraflar arasında bir alacak/borç durumu söz konusu ve iddia edildiği gibi borcun var olduğunu kabul eder/ispatlar mutabakatın bulunmadığı, taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme olmadığı, müvekkili şirket tarafından ticari ilişki nedeniyle ödenmesi gereken tutarın tamamının davacı-alacaklıya ödendiğini ve bakiye borcun varlığınının kabul etmediklerini, davacı tarafından müvekkiline firma adına fatura düzenlenmiş olmasının taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ispatlamak için yeterli olmadığı, davacı ile davalı müvekkili arasında imzalanmış—— bulunmadığı, davacı tarafından gerek sözleşmesel gerekse de cari ilişki nedeniyle teslim ve/veya ifa edilmiş bir mal/hizmet bulunmadığı, davacı yanın icra inkar tazminat talebinin reddini, hiç bir suretle alacağı kabul anlamına gelmemekle birlikte itiraza konu alacağın likit olmadığı ve yargılamayı gerektirmediği, İİK.nun 67/II. maddesi uyarınca itirazın iptali davalarında alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için diğer koşulların varlığının yanında alacağın likit olmasının da gerektiği, somut olayda alacağın varlığı ve miktarının yapılan yargılama sonucu bilirkişi incelemesi ile saptanacağından likit olmadığı, koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı isteminin reddi gerektiği, takibe vaki itirazlarının haklı ve hukuka uygun olması karşısında, davacının itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine yönelik talebini içeren huzurdaki davanın tümden reddini, aksine davacının haksız ve hukuka aykırı olarak takip yapmış olmasından dolayı davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, haksız ve mesnetsiz işbu davanın reddini, kötü niyetli alacaklı hakkında %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ilişkisine dayalı—–Sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali davasıdır.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da taraflar arasındaki ilişki açık hesap ilişkisidir
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun—– maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
Davacı tarafından davalı aleyhine ——- dosyasında icra takibine girişilmiş, davalının —- tarihli itirazı ile takip durmuş, duran takibin devamını sağlamak için eldeki bu dava —- tarihinde ikame edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun —- uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.——-maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak ——koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Her iki ticari defterlerde yer alan kayıtlar birbiri ile uyuşması halinde ticari defterler ,içeriğine göre delil vasfına sahip olabilecektir.
Mahkememizce davalı yanın ticari defter ve belgeleri üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmış alınan —- tarihli raporda özetle davalı şirketin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, e-defter beratlarının süresinde alındığı, usul ve yasaya uygun olduğu, kendi lehine delil olma özelliği taşıdığı, davacı tarafından düzenlenen toplam — ödeme yaptığı, davalı şirketin defterlerinde takip tarihi itibariyle davacı şirketin —- alacaklı göründüğü, davacının takibinde birikmiş faiz talebi bulunmadığı, asıl alacağına takip tarihinden itibaren talebi gibi avans faize yürütülmesini isteyebileceği görüş ve kanaatinde olduğunu belirtmiştir.
Mahkememizce davacı tarafın ticari defter ve belgelerinin incelenmesi hususunda mahal mahkemesine talimat yazılmış alınan—- tarihli raporda özetle tarafların incelemeye sunulan—-ait ticari defterlerinin —— yönünden; sahipleri lehine delil vasfının bulunduğu, davacı yanın incelenen ticari defterlerinde davalı yandan —- tarihli raporun sonuç bölümünde;—-tarafından düzenlenen toplam —-ödeme yaptığı, davalı şirketin defterlerinde takip tarihi itibariyle davacı şirketin —– alacaklı gözüktüğü—– yapıldığı, tarafların ticari defter kayıtlarının birbirleriyle uyumlu olduğu, dolayısıyla tarafların takip konusu borç/alacak bakiyesinde mutabık oldukları, davalı yanın borcunun olmadığını iddia etmesi halinde ödeme belgelerini sunması gerektiği, tarafların, inkâr tazminatı ve diğer benzeri taleplerinin mahkemenizin takdiri içinde kaldığı görüş ve kanaatinde olduğunu belirtmiştir.
Yukarıda ifade edildiği üzeri ticari defterler kesin delillerdendir. Davalının kendi ticari defter ve kayıtlarında davacıya takip konusu alacak kadar borçlu olduğu hususu sabittir. Nitekim davacının ticari defter ve belgeleri de davalı ticari defter ve belgeleri ile mutabık olup aynı alacak bakiyesi vermektedir.
—– sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez ——–durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında —– gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır.———Somut olayda Alacak likit ve davalı itirazında haksızdır. Nitekim davacıya yapması gereken ödeme davalı yanca belirlenebilir durumdadır.Alacak miktarı da davalının ticari defterlerinde kayıtlıdır. Bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, denetime el verişli olan bilirkişi raporları birlikte nazara alındığında davacının davalıdan takip konusu alacak kadar alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Alacak her iki tarafın da ticari defterlerinde kayıtlı olduğundan yani likit olduğundan davalı icra inkar tazminatına mahkum edilmiştir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış buna dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-DAVANIN KABULÜNE,
A-Davalının ——- dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına,
B-Asıl alacağa takip tarihinden alacak tamamen ödeninceye kadar avans faizi işletilmesine,
C-Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 oranındaki —– icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 36.951,34 TL nispi harcın peşin alınan 9.237,84 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 27.713,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvuru harcı, 9.237,84 TL nispi harç olmak üzere toplam 9.297,14‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 3.750,00 TL bilirkişi ücreti ve 121‬,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.871,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla AAÜT gereği 77.502,96 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
6-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatıran tarafa İADESİNE,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle——– Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/10/2022