Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/599 E. 2022/630 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/599
KARAR NO : 2022/630

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerin murisi ———— ortağı davalı —– tüm bağlı şirketlerde pay sahibi olduğu, vefatı üzerine —- ait hisselerin veraset ilamı uyarınca mirasçılarına kaldığı, —- hisse sahipliği —- olduğu, şirketlerin esas olarak aynı———–yapıldığı, davalı —- hisselerinin kanunen temsil etmemesi gereken kişi tarafından temsil edildiği,——Sayılı kararı ile ——- hissedar olduğu hem de — yaklaşık %30 hissesini temsil ettiği, aynı zamanda — ile birlikte — heyetinde olduğu,— %51 hissesini temsil yetkisini elinde bulundurduğu, vasi — kısıtlı aynı şirkette hissedar olduğundan aralarındaki menfaat çatışması nedeniyle Medeni Kanunun 426/2 maddesi gereğince kısıtlaya şirketler ve — hisseleri temsil etmek üzere kayyım atanması gerektiği, vasinin kısıtlıyı temsil etmemesi gerektiği, bu nedenle davalı şirketin genel kurullarında alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun kabulü gerektiği, davalı——-mirasçılarının davalı şirketlerin —– usulüne uygun olarak davet edilmediği, oy kullanma, bilgi alma haklarının engellendiğini;—– —- —-katılmalarını engellemek için hisse devirlerini hukuka aykırı olarak yapmadıkları, aynı şekilde —–katılmalarının engellendiği değilse de bu iki şirket toplantılarına TTK 377.maddesine uygun olarak kimi çağırdıklarını kanıtlamak zorunda olduklarını——- olarak yetkisi olmadığı halde —— temsil ettiği, —– bulundurarak neredeyse—– almak suretiyle —— hakimiyetini —– aleyhine kullandığı, şirketlerin yaptığı işlerin nasıl yöneltildiği konusunun —– tarafından bilinmesinin engellendiği, miras paylaşımının —- —– devire ilişkin sürecin tamamlanmamasından bahsedildiği, iki şirketteki hissenin veraset ilamına göre ortaklık kaydının yapılmamasının, genel kurula çağrılmamasının hukuka ve iyi niyet kurallarına uygun olmadığı, yukarıda yer verilen nedenlerle —- alınan kararların TTK 445. maddesi uyarınca iptalini, 391. Maddesi uyarınca yok hükmünde olduğuna karar verilmesini talep ettiklerini; —-faaliyet raporunda—– tutarlı —- sağlandığı, ——– yönetim kurulu üyelerine sağlanan —– —- olarak yer aldığı, bunun—- belirtildiği, bu tutarı—- sağlanan faydanın—– kısmının —- oluştuğu, —- olarak yer aldığı, yapılan toplam———- olduğu—-, buna ilişkin —- bulunmadığı, faaliyet raporunda ödemelerin yer aldığını ancak hangi karara göre ——— yapıldığının belirtilmediğini; TTK 394. maddeye göre yönetim kurulunun —- genel kurul tarafından önceden belirlenme şartına bağlandığı, madde hükmü ile bu şekilde yönetim kurullarının kendi keyfiyetleriyle alacakları tutarların oldu bittiye getirilmesinin yolunun kapatıldığı, buna karşın genel kurul tarafından belirlenenin dışında ödeme yapıldığını; ———- yıllarında yapılan —- toplantılarında yönetim kuruluna yapılacak ödeme maddesinin bulunmadığı, —ödemelerin—- diğer şirketlerden ödendiği, şirketlerin ana sözleşmelerinde yönetim kurulunun alacağı ücretler ve diğer ödemelerin düzenlenmediği, dolayısıyla ilgili ödemelerin genel kurul tarafından belirlenmesinin gerektiği,—tutarın başkan için net—- olduğu, oysaki faaliyet raporunda —- bunun çok üzerinde olduğunu; —- buna karşın raporda yer alan rakamın —- olduğu, faaliyet raporunda ödemelerin yer aldığını ancak hangi karara göre, hangi ad altında ne kadar ödeme yapıldığının belirtilmediği, yapılan ödemelerin genel kurulun bilgisine sunulmadığı, tutarların —— okunmadan oldu bitti ile geçiştirildiğini; her ne kadar genel —–ve faaliyet raporunu kabul etmiş olsa da yönetim kuruluna ödenen ücreti prim, ikramiye gibi tutarların genel kurul tarafından önceden belirlenme şartına bağlandığı, bu konuda yönetim kurulunun keyfiyetle hareket ettiği, gerek faaliyet raporunda gerekse finansal tablolarda ödemelerin genel kurul kararlarına, kararların ve rakamların kanuna uygunluğuna ilişkin açıklama yapılmadığı,—-TTK’nın 394. maddesine aykırı davranış nedeniyle şerh konulduğu, anılan nedenlerle şirketlerin genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitini, — mirasçılarının ortaklık haklarının kullanılmasının engellenmesi nedeniyle —- alınan tüm kararların kısıtlının aralarında menfaat çatışması olan ——tarafından temsil edilmesi nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini, —- kurullarda TTK 391. 432-477 maddeleri uyarınca usulüne uygun temsil olanağı sağlanmadığından ——- alınan tüm kararların TTK 391, 445-446 md. uyarınca yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptalini, taleplerin kabul edilmemesi halinde yönetim kurulunun ibrasına ve ———–hakkı gibi adlar altında ödeme yapılmasına ilişkin kararın TTK 445-446 maddeleri uyarınca iptalini, —– alınan kararlar için ayrı dava açılacağından huzurdaki davaya konu edilmediğini beyan ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ——- toplantısına davacılardan ..———— davacıları temsilen vekil olarak yetkilendirdikleri ….—- vekaleten katıldığı, alınan tüm kararların oy birliği ile alındığını, —-Sayılı kararı ile kısıtlandığını,—-kendisine vasi olarak atandığını, —— —— kuranların—– görevini verdiklerini, davacılar ile —- edinilmiş malların paylaşılması konusunda yargılamanın devam ettiği, davacıların asılsız ithamlarda bulunarak kısıtlıyı ve— zor duruma düşürmek için huzurdaki davayı açtığını, vasi —- TMK’nın 448. maddesi gereğince —— temsil ettiği, davacıların———konuda itirazının olmadığı, davacıların şirket yöneticileri ile şirketleri yıpratmaya yönelik bir davranış içine girerek kötü niyetle hareket ettiklerini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava genel kurul kararlarının yok hükmünde sayılması, butlanına karar verilmesi olmadığı taktirde alınan kararların iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir. — davalarda davalı sıfatı iptali istenen ———- eden davalı şirket tüzel kişiliğine ait olduğundan ve davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından, her bir şirket farklı —- ettiğinden her bir davalı şirket tüzel kişiliği yönünden davaların tefrikine karar verilmiştir. İş bu dosyada davacılar ile davalı———incelenecektir.
6102 sayılı TTK’nın 445. Maddesi ” 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. ” hükmüne haizdir.
Davalılardan——– adreslerinin mahkememiz yetki alınında olmadığı anlaşılmakla, bu şirketler yönünden yetkisizlik kararı verilmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya alanında uzman bilirkişilere tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen——— yukarıda belirtilen yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64. maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun—- alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu anlaşıldığı, usulüne uygun tutulan davalı pay defterinde davacı hisselerinin —-ekinde bulunan hazirun cetvelinde ———-davacılar ….——–vekaleten ..—– .—katıldığı, —- gerek davalı gerekse ——yönetici olarak görev aldığı, ————– ile kısıtlandığı ve ————- vasi olarak atandığı, —–heyetinde ———- —- vekili olarak görev üstlendiği, —– toplantısında üst yöneticilere sağlanacak herhangi bir mali hak tanımlanmadığı, buna uygun olarak —–hesaplarından ——– herhangi —— hakkın sağlanmadığı,——– kararında yer alan değerlendirmelere ilişkin takdir sayın mahkemenin olduğu, dosyanın bu aşamasında alınan kararların hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı görüş ve kanaatinde olduklarını…” belirtmişlerdir.
Sermaye şirketlerinde — kararlarının doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından ———alacaklılarının —– sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar. — kararlarında bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik —- yönelik olarak somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez.
6102 TTK’nın 447. maddesi ile————- düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin,———— kurula katılma,——- nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran;———– veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece —- sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; —— hukuk kurallarına, ahlaka, —– haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.
Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla —– tarafından res’en göz önünde tutulur.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez.—–hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir (——
Görüldüğü üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli fark ise TMK’nin 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda——- olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. —– butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve —– heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir —- Oysa yokluk durumunda, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir (—-
Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. Genel kurul kararlarının —— öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar, —– bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır.—–
Davacıların davalı şirketin——,—— alınan tüm kararların oy birliği ile alındığı, davacıların olumsuz oyu veya usul ve yasaya uygun bir muhalefet şerhlerinin bulunmadığı görülmüştür.
Davacılar vasi ve kısıtlının ——- olduklarını, aralarında menfaat çatışması bulunduğunu, kayyım atanması gerektiğini, bu hususta dava açtıklarını, henüz derdest olduğunu, genel kurulda yetkisiz temsil durumunun söz konusu olduğunu belirterek kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürmüş davalı ise Genel kurulda vasinin kısıtlıyı temsil ettiğini, davacıların bu hususa bir itirazı olmadığını, kötü niyetli şekilde bu davayı açtıklarını, Bu hususta muhalefet şerhi de koymadıklarını ileri sürmüştür.
6102 sayılı TTK’nın iptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446. Maddesi ” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, —- kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların —– kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmüne haizdir.
6102 sayılı TTK’nın butlan başlıklı 447. Maddesi ” (1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin,—– kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) ——-veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır. ” hükmüne haizdir.
Davacı yan pay sahibi kısıtlı ile vasi arasında menfaat çatışması olduğunu bu nedenle alınan kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürmektedir. Keza davacı yan bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de —ilamına atıf yaparak temsil kayyımı atanmaksızın menfaat çatışması halinde yapılan hukuki işlemlerin kesin hükümsüz sayılmasına dair kararına atıf yapmıştır. Davacının atıf yaptığı karar genel kurul iptali istemine ilişkin şirketler hukukuna dair bir karar olmayıp —– adına işlem yapan yasal temsilcinin yaptığı işleme ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın yukarıda alıntılanan 446. Maddesi iptal davası açabilecek kişileri sayarken “… Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların —– kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri..” ibaresini kullanmıştır. Dolayısı—- katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmış olmaları bir yokluk veya butlan hali olarak değil bir iptal nedeni olarak sayılmıştır. Görüldüğü üzere Türk ticaret kanunu konuyu özel olarak düzenlemiş olup bu husus bir iptal nedeni olarak hükme bağlanmıştır. Genel kurulda alınan kararlar incelendiğinde ——— raporu da dikkate alındığında bir yokluk veya butlan hali bulunmadığı anlaşılmıştır.
Genel kurul toplantısında bizzat veya temsilci vasıtası ile hazır bulunan ve muhalefetini zapta yazdıran kimseler iptal davasını açabilirler. Ancak TTK 446. Maddesi hükmünde aranan muhalefetin görüşmeler sırasında ve oylama sonucuna ilişkin olarak yapılması gerekmektedir.Aynı şekilde oylama öncesi yapılan görüşmeler sırasında sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi alınan karara muhalif olunduğu anlamı taşımaz. Dolayısı ile muhalefetin alınan karara karşı oylama sırasında yapılması gerekir. Bu ” karara peşinen muhalefet olmaz ” şeklinde açıklanabilir. —–
Muhalefettin her gündem maddesi ile ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekir. Daha ilgili madde görüşülmeye başlanmadan peşin olarak o öneriye yada alınacak bütün kararlara muhalif olduğunu açıklamak veya bu yönde önerge vermek muhalefetin tutanağa geçirilmesi koşulunu sağlamaz. ——
Somut olaya gelecek olursak davacıların genel kurulda alınan tüm kararların oy birliği ile karara bağlandığı görülmüştür. Dava dışı —– adına vasi olarak atandığı sabittir. Yetkisiz temsilcilerin toplantıya katılımı ve oy kullanmaları halinde kararın iptali istenebilir. Temsilcinin kısıtlı adına oy kullanmasında usulsüzlük görülmemiştir. ——–ileride değiştirilmesi durumunda da—– kurul kararları, sırf bu sebeple yok hükmünde olmayacaktır.
Tüm dosya kapsamından davacıların dava konusu ettikleri genel kurulda alınan kararlarda yokluk veya butlan nedeni bulunmadığı, iptal yönünden de alınan tüm kararların oy birliği ile alınmış olması ve davacıların usul ve yasaya uygun bir muhalefet şerhlerinin olmaması nedeni ile davanın yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan açıklamalar, atıf yapılan ——kararları ve —– alındığında genel kurulda alınan kararlarda ———bulunmadığı bu nedenle davanın red edilmesi gerektiği kanaatine varılmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yanca yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
6-Davalı vekille temsil edildiğinden —-hükümleri gereği maktu 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davalı vekillerinin yüzüne karşı, davacılar vekilinin yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.